1709′da Poltava muharebesinde esir düşen bu İsveçli subayı Ruslar Sibirya’ya sürmüşlerdir. Sürgünde 13 sene kalan ve Messerschmidt’e kılavuzluk ederek serbestçe gezip dolaştığı yerlerde incelemelerde bulunan Strahlenberg 1722′de vatanına döndükten sonra 1930′da araştırmalarının neticesini yayınlamış ve bu arada eserinde meçhul Yenisey kitabelerinden de bahsederek bazılarını yayımlamıştır. Bu yayın derhal ilim aleminin dikkatini çekmiş ve Orhun âbidelerinden bir iki asır öncesine âit bulunan Yenisey kitabeleri arka arkaya bulunmaya başlamıştır. Nihayet 1899′da Rus bilgini Yadrintsev, sonradan Kül Tigin ve Bilge Kağan âbideleri olduğu anlaşılan Orhun kitabelerini bulmuş, bunun üzerine 1890 tarihinde He-ikel’in başkanlığında, bir Fin, 1891′de de Radloff-’un başkanlığında bir Rus ilmî sefer heyeti mahalline gönderilmiştir. Her iki sefer heyeti de âbideleri yakından tetkik etmiş ve fotoğraflarını alarak dönmüştür.
Fin heyeti getirdiği mükemmel fotoğrafları Avrupa ilim merkezlerine dağıtmış, öte yandan hem Fin heyeti, hem de Radloff getirdikleri malzemenin fotoğraflarını büyük atlaslar halinde neşretmişlerdir. Bu atlas yayınları ile âbidelerin okunması çalışmaları hızlanmış ve daha başka yazıları da çözmüş bulunan Danimarkalı büyük âlim Vilhelm Thomsen, kısa bir zaman sonra, 1893′te Orhun yazısını çözmeye muvaffak olmuştur. Önce, âbidelerde çok geçen tengri, Türk ve Kül tigin kelimelerini çözen Thomsen, sonra bütün âbideleri okumuş ve böylece Türk milletinin ebedî minnettarlığına mazhar olmuştur.
Artık bu çözümden sonra bir yandan Thomsen, bir yandan Radloff abidelerin metni ve tercümeleri üzerinde adeta yarışa girmişler, bunu diğer âlimler takip etmiş ve zamanımıza kadar bu büyük Türk âbideleri elden düşmemiştir.
Amerika’dan Japonya’ya kadar Avrupa’da ve medeni âlemde hemen hemen her dilde bu âbideler üzerinde araştırmalar yapılmış, 6 tanesi büyük olan Orhun harfli yeni kitabeler ve metinler bulunmuş, neşirler birbirini kovalamıştır. Son olarak genç Türk âlimi Talât Tekin Amerika’da Orhun Türkçesinin mükemmel bir gramerini ve kitabelerin yeni bir neşrini yapmıştır. Son zamanlarda Orhun sahası arkeolojik araştırmalarda da ön plâna geçmiş ve burada yüzlerce heykel, balbal, çeşitli eserler .ve şehir harabeleri bulunmuştur. Bu arada Çekoslovak âlimi L. Jisl Kül Tigin heykelinin başını da bulup gün ışığına çıkarmıştır.
Bugün, Orhun kitabeleri üzerinde yapılan araştırmaların adları bile bir kitap teşkil eder. Biz kitabın sonunda bunlardan ancak kısa bir bibliyografya vermekle yetineceğiz. Orhun âbidelerinin manzum olduğunu ileri sürenler vardır. Hatta Rus bilgini İya Vasilyevna Stebleva bu hususta geniş bir deneme yapmış ve âbideleri manzum olarak yayınlamıştır. Tabiî, bu görüş doğru değildir. Fakat âbidelerdeki dilin ve üslûbun ahengini göstermesi bakımından dikkate değer bir husustur.
Boğaziçi Yayınevi’nin ilk kitabı olarak, Orhun âbidelerinin yeni bir neşrini yapıyoruz. Bu neşirde en büyük ve en mühim üç âbideyi, Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk âbidelerini veriyoruz. Kitabımız Ön söz, bibliyografya, Orhun yazısı, metin, tercüme, sözlük ve vesikalar bölümlerini içine almaktadır.
Metin kısmında âbidelerin asılları ve belli başlı bütün neşirleri karşılaştırılarak son bir neşir yapılmış ve bu arada tereddütlü noktalar için bazı yeni tekliflerde bulunulmuştur. Kül Tigin ve Bilge Kağan âbidelerinin benzeyen satırları şimdiye kadar umumiyetle Kül Tigin âbidesinde çift satır halinde yayınlanmış veya farklara işaret edilmiştir. Her iki halde de Bilge Kağan âbidesinin yalnız fazla kısımları müstakil yayınlanmıştır. Biz hem Bilge Kağan âbidesinin bütünlüğünü göstermek maksadiyie, hem de kolay istifadeyi temin için hem metin, hem tercüme bölümünde âbideyi bütün olarak verdik. İki âbidenin benzeyen kısımlarını iki nüsha gibi kullanarak birbirini tamamladık. Türk çocukları 1250 sene evvelki Türk-çeyi’bu metin bölümünde yakından göreceklerdir.
Tercüme bölümünde metnin kelime kelime çevrilmesine, aynen tercümesine itina edilmiş, serbest tercümeden ve tefsirlerden kaçınılmıştır. Buna mukabil sözlük bölümünde kelimelerin ikinci, üçüncü mânaları ve tefsirleri de verilmiştir. Sözlük bölümünde bütün kelimeler verilmiştir.
Metinler bölümünde ise âbidelerin S. E. Malov ve H. N. Orkun yayımlarından bazı fotoğraflar verilmiştir. Gerçekten Orhun âbidelerini, bugün Türkiye’den binlerce kilometre uzakta eski Türk yurdunda, bugünkü Moğolistan’da Türklüğün şehadet parmakları olarak yükselen bu mübarek taşları kana kana okumak, her kelimesi üzerinde derin derin düşünmek, resimlerini huşu içinde seyrederek ruhu yıkamak, her Türk için millî ibâdettir. İşte bu kitap, bu ibâdetin hizmetine sunulmaktadır.