Mustafa İsmet ve Kızıllar
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nın Radyo'da birkaç kere okunan, gazetelere de geçen bildirisi, iki yıl önce intihar ettiği ileri sürülen “Dursun Önkuzu” adlı milliyetçi öğrencinin ölümündeki korkunç gerçeği aydınlığa çıkardı.
Sıkıyönetimin aralıksız olarak yakalamayı başardığı kömünistlerden birisinin itirafina göre Dursun önce kaçırılarak feci şekilde dövülmüş, sonra bilek damarları kesilmiş ve daha ölmeden ağzına sokulan lastik boruya pompa ile hava verilmek suretiyle, şüphesiz akciğerleri patlayarak, korkunç şekilde öldürülmüştür. Sonra da, ölüme intihar süsü vermek için okulun üçüncü katından aşağı atılmıştır.
Bu kadar alçakça bir cinayet, zannederim, artık Rusya'da bile işlenmemektedir. Bunu yapanlar vicdanı, beyni, gönlü satılmış, belki de Türk soyundan olmayan soysuz vatan hainleridir.
Bir fikir savaşını bu hâle getirmelerine bakarak bunlardaki fikrin ne olduğu artık pek kolayca anlaşılabilir. Bunların yanında, hapishaneleri dolduran âdi caniler birer evliya kadar masum veya kahraman gibi asil kalmaktadır.
“Dursun” milliyetçi olduğu için öldürülmüştür. Kinin son haddine vardığı bir anda birisi, ötekine bir kurşun sıkarak veya bir hançer vurarak öldürebilir. Bu da bir cinayet ve her cinayet gibi vahset olmakla beraber insana kendisini ve suurunu kaybettiren bir ofkenin sonucu diye bakmak belki mumkun olur. Fakat ancak Mao'nun Çin'indeki iki bin yıllık profesyonel işkence metodlarına yaraşacak şekilde ciğerleri pompa ile parçalayarak soğukkanlılıkla adam öldürmek, insanlığı değil, hayvanlığı ve hayvanları bile utandıracak bir alçaklıktır.
Bu alçaklığı yapanlar, 12 Mart Muhtırası'ndan önceki “eylem”lere katılan Lâtin Amerika Don Kişotlarını taklide yeltenerek Türk Devleti'ni devirmeye kalkan, bir Sovyet Cumhuriyeti kurarak Rusya'ya eklemeye çalışan güruhun bir bölümüdür.
Bizim burada dokunmak istediğimiz nokta, bu cinayetin hesabını şüphesiz kendi hayatlarıyla ödeyecek olan canilerden çok o canilerden ölüme mahkûm edilmiş üç kişiyi kurtarmaya çabalayan ihtiyar adam, yani bir zamanların Millî Şefi İsmet İnönü'dür. İnönü bütün hayatında siyasî idamların aleyhinde bulunduğu hakkında, bu trajediler arasında güldürecek iddialar ileri sürerek, idamların hiçbir meseleyi halletmeyeceğini telkine çalışmaktadır. Oparlörü olan damadı da Türkiye'nin en dinamik unsuru olan bu gençlerin affa lâyık olduğunu, çünkü adam öldürmediklerini öne sürmektedir. Peki, İsrail Konsolosu ne idi? Bir apartmanda ölü bulunup katili hâlâ yakalanmayan şöför ne idi? İki İngilizle bir Kanada'lı mühendis ne idi?Dursun ne idi? İmamoğlu ve Özmen ne idi?
Dinamizm bu ise bi anakonda yahut bir köpek balığı daha dinamiktir. Fakat bu dinamizm onları yılan ve canavar olmaktan kurtarmaz. Sâbık ve sâkıt Millî Şef'in dediği gibi idamlar hiçbir şeyi halletmeyecekse Talât Aydemir ile Fethi Gürcan niçin asıldı?
Bir de, siyasî suçla vatan aleyhindeki suçu birbirine karıştırmamak lâzımdır. İzmir suikastında idam olunanların suçu siyasî idi. Bunlar iktidara geldikleri takdirde Türkiye'yi başka bir devlete peşkeş çekecek değillerdi.
Bugün bir muarız partilinin çıkıp İsmet Paşa'yi öldürmesi de siyasî suç olur. Çünkü İsmet Paşa öldürülmekle Türkiye, yabancı bir devletin hâkimiyetine girmez.
Fakat gazetelerin “anarşist” diye bahsettikleri kömünistlerin hareketi siyasî değil, ihanet suçudur. Çünkü sosyal düzeni bozup yüz binlerce insanı öldürdükten sonra Türkiye'yi Sovyetlere katmak hedefini gütmektedir.
İşte, Bay İsmet İnönü'nün bağışlatmak için uğraştığı adamlar bu yaratıklardir ve Damad Efendi'nin “adam öldürmediler” diye savunduğu kişiler de “Dursun”u cinayetler tarihine geçecek şekilde öldüren ve Niksar'da imha edilen yahut hapishanelerde bekleyenlerin fikir ve aksiyon arkadaşlarıdır.
Azizim Bay Mustafa İsmet!
İdamdan kurtarabilirsen, ilerde, kalırsa, partiden mebus adayı çıkarmak üzere o dinamikleri alda Pembe Köşk'te, yahut Taşlık'ta, yahut Ada'da yahut Maltepe'de bir kokteyl ver. Onlara ortanın solundaki erdemleri anlat ve ırkçı, Turancı, kafatasçı, faşist Türkçü'lere karşı yeni düzen kurarak, vaktiyle Türk-Moskof dostluğunu kurduğun gibi(ki bunu Podgorni 14 Nisan'da sana söyledi), şimdi de Mao ile yarınki Türk-Çin dostluğunun temellerini at.
Kafandaki plânlarla idamdan kurtarmaya çalıştığın vatan evlâtları uğurlu, kademli olsun ve elli yıl sonraki tarihler senin için ne yazarsa yazsın. Zaten senden sonra tufan… Sen tarih değil, kös dinlemeye alışkınsın…
Ötüken, 1972, Sayı: 5
Kaynak: Nihal-Atsız.Com