Elif Şafak'ın kaleme almış olduğu Ustam Ve Ben adlı roman 2013 yılında 480 sayfa olarak yayınlanmıştır. Tarihin önemli bir dönemine yani 16. yüzyıl İstanbul'una tarihsel ve kurgusal bir bakış açısıyla yaklaşan Elif Şafak, romanı Türk tarihinin en büyük mimarı Mimar Sinan ve onun çırağı üzerinden oluşturmuştur.
Tarihsel gerçeklere kendi hayal gücü ve zengin üslubunu katan Elif Şafak, kitabı ile Türkçe, İngilizce ve diğer dillerde en çok satanlar listesinin başında yer almıştır. Tarihi kişiliklere, camilere, kütüphanelere, türbe, köprü ve rengârenk kubbelere dair farklı bir bakış açısıyla anlatımını renklendirilmiştir. Ancak bazı eleştirmenler tarafından tarihi olayları çarpıttığı, gerçeklerle örtüşmediği, olaylar zincirini lüzumsuz yere uzattığı ve fantastik motifleri çok fazla işlediği gerekçesiyle eleştirilmiştir. Romanda yer yer Orhan Pamuk tesirinde kaldığı da görülmektedir.
Roman Sultan Süleyman'ın, Mimar Sinan'ın ve onun çırağı Cihan üzerinden dönemin olaylarını konu edinmiştir. Saray içindeki hadiseler romandaki ana konulardan birisidir.
Roman Sultan Süleyman dönemine yazarın yorumlamasıyla ışık tutmuş, farklı bir bakış açısı getirmiştir. İnsanların o dönemde çok farklı şeylere ilgi duyduğunu; örneğin bir file bir padişahın kızının ilgi duyması sonucu filin sahibine âşık olması kadar ilginç olaylara yer verilmiştir.
Romanda parça parça yardımcı fikirlere ulaşmak mümkündür. Dönemin diğer bir ibret verici olayı ise veba salgınının tedavisinin olmaması ve vebaya yakalanan herkesin ölmesidir. Padişahın hata yapanları affetmemesi ve insanların hatalarını hayatlarıyla ödemesi diğer ders alınacak başka bir konudur.
Mimar Sinan ve çırakları her zamanki gibi sarayı dekore etmek için akşama kadar çalışmaktadırlar. Sinan'ın en önemli ve değer verdiği çıraklarından birisi de Cihan'dır. Cihan diğer çıraklarından birçok farklı özelliği ile ayrılmaktadır. Cihan çok meraklı bir çıraktır ve Hintli beyaz bir file sahiptir. Çalışırken ustasına sürekli sorular sorar.
Bir gün akşam işleri bitirmişler, eve dönmek üzereyken etrafa karanlık çökmüştür. gece vakti yaklaşmıştır. Evinde uyumak üzere yatağına giden Sinan, uykuya dalar. Gecenin bir yarısında çırağı Cihan ve Sinan'ın eşi bir ses duyarlar. Duydukları ses, kalabalık adam sesleridir ve bu sesten korkmuşlardır. Sinan ağır bir uykuya dalmış ve sesleri duymamaktadır. Çalınan kapının ardından Sinan'ın eşi kapıyı açar ve karşısında sarayın adamlarını ve şehzadeleri görür. Şehzadelerden biri kadına dönerek Mimar Sinan'la görüşmesi gerektiğini söyler ve Sinan'ın eşi hemen Sinan'ı kaldırır. Kapıda şehzadeler ile karşılaşan Sinan'a padişahın kendisi ile görüşmek istediğini haber verirler. Hemen yola çıkmaları gerekmektedir ancak Cihan da ustasıyla gelmek ister Şehzadeler buna karşı çıkarak sadece Sinan'ın gelmesi gerektiğini, başka bir kişiye müsaade edilmediğini haber verirler. Cihan'ın ısrarı üzerine Sinan onun kendisinin çırağı olduğunu ve yanında gelmesinin bir sakınca olmayacağını söyleyerek yola koyulurlar.
Gecenin karanlık sularında saraya doğru ilerler. Sabah olunca sarayda Sinan'la görüşen Sultan Süleyman ondan güzel bir saray yapmasını ister. Teklifi kabul eden Sinan çıraklarından saraya dair projeler çizmesini ister. Çırakların her biri çizeceği projenin ustaları tarafından kabul görmesini isteyerek büyük bir titizlikle çizerler. Cihan da güzel bir saray çizer lakin kubbelerine bir türlü güneye baktıramaz. Sinan kimsenin çizdiği projeyi, kimseye göstermemesi gerektiğini çıraklarla söyler. Sabah olduğunda çıraklar çizdikleri projeleri Sinan'a getirirler. Hepsi tedirginlik içinde ustanın kimin projesini beğeneceğini merak eder. Bu meraklı bekleyiş sonunda Sinan, Nikola adlı çırağın çizimini beğenir ve onunkini kullanmaya başlar. Bu durum üzerine Cihan ustasından izin alarak ailesinin yanına gider. Ailesi Cihan'ı ve beyaz fili Cota'yı çok sever ancak Cihan üvey babasından hiç hoşlanmamaktadır. Çünkü babası annesine ve kız kardeşine sürekli eziyet etmekte ve bu durum Cihan'ın sinirlerini bozmaktadır.
Bir süre sonra cihana saraydan bir haber gelir. Hintli beyaz filini saraydan istemektedirler. Cihan hemen hazırlıklarını yapıp yolculuğa hazırlanmıştır. Yolculuk kara yerine denizden yapılacaktır. Geminin kaptanı Deli Bozuk geçmişte bir zaman Cihan'ı denize atmaya çalışanlardan kurtarmıştır. Cihan'ın ona bir can borcu vardır. Gemide Cota yere yatmış bir şekilde yolculuğu sürdürmektedir. Cihan Cota'nın bu durumunu görüp karnının acıkmış olduğunu düşünerek gemideki kişilerden yardımcı olmalarını ve onun karnını doyurmalarını ister. Deli Bozuk bir ara Cihan'ı yanına çağırarak saraydan ona mücevherler çalıp getirmesini söyler. Kendisine bir can borcu olduğunu; eğer bunu yapmazsa Cota'ya ve kendisine zarar vereceğini söyleyerek tehdit eder. gemi limana yanaşır ve artık inme zamanı gelmiştir.
Cota günlerdir kafeste kalmış ve sıkılmaktadır. Cihan Cota'nın kafeste çıkarılması gerektiğini söyler. Cota kafesten çıkarılır ve Cihan ile birlikte saraya doğru yürümeye başlar. Cihan saraya yaklaştıklarında asılmışadamları görür ve insan çığlıklarını duyar. İnsanların idam edilip yahut canlı canlı denize atıldıklarını görünce korkuya kapılmıştır. Saraydaki görevlilere o adamların ne suç işlediklerini sorar. Adamlar ya namussuzluk ya yalancılık ya da hırsızlıktan dolayı bu halde olduklarını söylerler. Cihan çok zor bir durumdadır. “Neden onun beyaz filinin saraya getirtmek istemişlerdir?” daha sonra anlamıştır ki Cota Sultan Süleyman için değil Hürrem Sultan için getirtilmiştir. Sarayda bulunan hayvanat bahçesinde sergilenmek üzere saraya alınacaktır. Mihrimah Sultan, Hürrem Sultan'ın ve dadısının yanından uzaklaşarak Cihan'ın getirdiği file bakmaya gelir. O sırada hayvanlar birden hareket etmeye başlarlar. Sarayın bir tarafında yangın çıkmış ve hayvanlar aceleyle hayvan bakıcıları tarafından dışarı çıkarılmaya başlanmıştır. Yangın kısa bir zaman sonra söndürülür ve hayvan barınakları tamir ettirilir.
Mihrimah Sultan her gün Cihan'ın yanına gelerek Cota'ya bakmaya başlar. Cihan ve Mihrimah Sultan birbirlerinden hoşlanmaya başlamıştır ancak Mihrimah Sultan'ın dadısı bu işi anlamıştır ve daha sonra Mihrimah Sultan Cihan'ın yanına gelememiştir. Duyduğuna göre Rüstem Paşa ile evlenecektir. Bu haberle çok mutsuz olan Cihan diğer yandan Deli Bozuk Reis'in öldüğü haberini alır ve buna da çok sevinir. O günden sonra veba hastalığı başlar ve veba salgınına yakalananlar tek tek ölür. Veba salgınının ise o dönemde bir tedavisi yoktur.
Mimar Sinan ve çırağı Cihan'ın bir gece kapısının padişahın adamları ve şehzadeleri tarafından çalınması
Gecenin bir vaktinde Sinan ve Cihan'ın saraya götürülmesi
Sabahleyin Sultan Süleyman'ın Sinan'a bir saray yapılmasını emretmesi ve Sinan'ın bunu kabul etmesi
Mimar Sinan'ın çıraklarına bu sarayla ilgili proje çizmelerini emretmesi ve çırakların çizdiği projelerden Mimar Sinan'ın Nikola adlı çırağın çizdiği projeyi kabul etmesi
Cihan'ın fili Cota ile birlikte ailesinin yanında vakit geçirirken saraya çağrılması
Bir gemide yolculuk yaparak Cihan'ın fili saraya götürmesi
Gemi sahibi Deli Bozuk Kaptan'ın Cihan'ı saraydaki mücevherleri çalması için tehdit etmesi
Filin kafesten çıkarılıp saraya götürülmesi
Filin Hürrem Sultan'ın isteği üzerine saraydaki hayvanat bahçesinde sergilenmeye başlanması
Bu sırada Mihrimah Sultan'ın herkesten gizli olarak fili ve Cihan'ı her gün ziyaret etmesi
Bu ziyareti Mihrimah Sultan'ın dadısının anlaması ve Mihrimah Sultan'ı Rüstem Paşa ile evlendirmeleri
Cihan'ın Deli Bozuk Reis'in öldüğü haberini almasıyla sevinmesi
Diğer yandan ülkeyi bir veba salgınının sarması ve insanların tek tek ölmesi romanın ana vakasını oluşturan olay örgüsüdür.
Sinan: Devrinin en büyük mimarlarından olan Sinan, Sultan Süleyman devrinde yaşamış ve ona sadık bir mimardır. Onun en güzel sarayını ve camilerini çırakları ile birlikte yapmıştır.
Cihan: Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan'ın çırağı olan Cihan, beyaz Hintli bir file sahiptir. Bu fil vesilesiyle Cihan etrafından her zaman ilgi görmüş, hatta Padişahın kızı Mihrimah Sultan'ın bile dikkatini çekmiş, onun kendisinden hoşlanmasını sağlamıştır. Cihan ustasına sadık, dürüst ve karakterli bir delikanlıdır.
Hürrem Sultan: Sarayda Kanuni den daha fazla sözü dinlenen ve her dediği yerine getirilen bir kadın efendidir. Saraydaki hayvanat bahçesinde sergilenmek için Cihan'ın filini saraya getirtmiştir.
Mihrimah Sultan: Hürrem Sultan'ın kızlarından olan Mihrimah Sultan, Cihan'a ve filine ilgi duymuş, Cihan'la sık sık görüşmeye başlamıştır ancak dadısı tarafından bu olay duyulunca Rüstem Paşa ile evlendirilmiştir.
Nikola: Mimar Sinan'ın çırakların olan Nikola, çizdiği saray projesiyle Mimar Sinan tarafından kabul görülmüş ve başarılı bir çırak olarak Mimar Sinan'ın yanında mimarlığa adım atmıştır.
Elif Şafak (1971- ) Yazar, romancı, akademisyen.
Fransa Strazburg'da doğdu. Annesi ile babası ayrıldığı için diplomat olan annesi tarafından yetiştirilmiştir. Annesinin diplomatik görevlerinden dolayı çeşitli ülkeleri görmüştür. İlkokul ve liseyi Ankara, ortaokulu Madrid' de tamamladı. ODTÜ uluslararası ilişkiler bölümüne lisans, yüksek lisans ve doktora yaptı.
Halen Arizona Üniversitesi'nde yardımcı doçentlik yapmaktadır. Türkiye'deki çeşitli aylık ve günlük yayınlarda yazıları yayımlanmaktadır. Med Cezir adlı kitabında çeşitli konularda yazdığı yazıları bir araya getirmiştir. Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık ile evli olan Şafak'ın Şehrazat adında bir kızı ve emir Zahir adında bir oğlu vardır.
2009 yılında yayımlanan Aşk adlı romanı en kısa sürede en çok satış yapan kitap unvanını kazanmıştır.