Yeni durumlara uymayı ya da karşılaşılan problemleri çözmeyi mümkün kılan çeşitli yeteneklerin oluşturduğu bir düzeydir. Daha geniş bir ifadeyle “problem çözme gücü” olarak tanımlanabilir.
Zekâ üzerinde hem kalıtımın hem de çevrenin rolü vardır. Fizyolojik olarak bir sorunu bulunmadığı halde kötü çevre koşullarından dolayı zekâ seviyesini geliştirememiş bireyler görüldüğü gibi, bunun tam tersi durumlar da görülmüştür. Zekânın salt kalıtımın ya da salt sosyal çevrenin ürünü olduğunu belirten yaklaşımlar olsa da, günümüzde en yaygın kabul zekâ üzerinde %75 kalıtımın, %21 çevrenin ve %4 rastlantının etkisinin bulunduğudur. Zekâ, iki şekilde sınıflandırılmıştır:
a. Niteliksel Sınıflama
I- Soyut Zekâ: Simgeleri kullanma gücü, (sözcük, formül, şemaların kullanımı) bu alanlardaki başarıyı karşımıza çıkarır. Özellikle edebiyatçılarda, bilim ve devlet adamlarında filozoflardan aranan niteliklerdir.
II- Somut Zekâ: Makina ve parçaları arasındaki ilişkiyi kurabilme, mühendisler ve tamircilerde aranan niteliklerdir.
III- Sosyal Zekâ: Toplumsal ilişki kurabilme gücünün göstergesidir. Politikacılarda, öğretmen ve din adamlarında aranan niteliklerdir.
b. Niceliksel Sınıflama
Karşılaştırma yapabilmek için yapılan testlerle kişiler arasındaki zekâ farklılıkları bulunur. Zekâ testlerindeki başarı derecesi “Zekâ bölümü” olarak gösterilir. Zekâ bölümlerinin dağılımı;
24 ve altı: Sürekli bakıma muhtaç geriZekâlı (idiot)
25 – 49 : Eğitebilir geri Zekâlı (embesil)
50 – 69 : Öğretilebilir geri Zekâlı (moron)
70 – 84 : Ağır öğrenenler (donuk Zekâ)
85 – 109: Normal
110 – 119: Parlak Zekâ
120 – 129: Üstün Zekâlı
130 ve sonrası: Dâhi
ilk zekâ testi 1904 yılında Alfred Binet tarafından geliştirilmiştir. 30 sorudan oluşan ölçekteki maddeler yaklaşık olarak aynı güçlükteki soruları içermektedir. Bu test değişen
kültür ve toplum yapıları dikkate alınarak pek çok kez gözden geçirilmiştir.
Bu ölçek, Stanford – Binet'de olduğu gibi yaş düzeylerine göre ayrılarak değil, her biri gittikçe zorlaşan alt testlerden oluşmuştur. ilk olarak 1939'da geliştirilen bu test, kişilerin hem sözel hem de performans yeteneklerini ölçtüğü için önem taşır.
1.Testler; birer ölçme ve değerlendirme aracıdır. Ayrıca karşılaştırma yapma fırsatı da sağlar. Bu nedenle testlerin iyi ölçüm yapabilecek özellikte olması gerekir. Bir testte dört temel özellik bulunmalıdır. Güvenilirlik: Bir testin güvenilirliği, ölçtüğü şey ile olan tutarlılığıdır. Zekâ testinin, yinelenen ölçmelerde yine aynı sonucu vermesi gerekir. Bir zekâ testi aynı kişiye birkaç defa uygulandığında testten aynı sonuçlar alınmalıdır. iyi bir zekâ testi, %90-95 civarında korelasyon katsayısı vermelidir.
Geçerlilik: Tek başına yüksek güvenilirlik, testin iyi ölçme yaptığını göstermez. Aynı zamanda zekâ testinin, yalnızca istenilen özellikleri ölçmesi gerekmektedir. Mesela soyut düşünme yeteneğini ölçen bir testin soruları sadece soyut düşünmeye yönelik olmalıdır. Geçerli bir zekâ testi için; % 50-60 arası bir korelasyon katsayısı yeterlidir. Normlar: Norm, çok sayıda kişiden elde edilen ortalamadır. Normlar; bir kişinin puanlarını benzer kişilerin puanları ile karşılaştırmaya yarar. Normlar oluşturulurken; normları belirlenecek olan test, daha sonra testin uygulanacağı benzer özellikleri taşıyan çok sayıda bireye uygulanır. Sonuçlar; normal altı, normal, normal üstü diye gruplanır. Böylece test standart hale getirilir. Daha sonra
ölçüm yapılacak tek tek bireylere ya da gruplara uygulanır. iyi bir zekâ testinde standartlaşma çok fazla sayıda birey ile yapılırsa bu test, normlar açısından elverişli demektir.
Standardizasyon: Özellikle bireysel testler için büyük önem taşır. Testlerde elde edilen sonuçların kişinin, içinde bulunduğu gurubun diğer bireyleri ile kıyaslanarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Testler yalnızca mesleki yeterliliğe sahip kişilerce; belli bir düzen ve sürede yönerge koşulları hiç değiştirilmeden aynı biçimde, herkese eşit koşullarla uygulanmalıdır. Bu noktada, değişik kültürel koşullar için, değişik testler zorunludur.
2. Kişilik
Bireyin diğer bireylerden farklılık göterdiği davranış özelliklerinin tümüdür. Huy ve karakterin dinamik bir bütünlüğüdür.
a. Huy (Mizaç) ve Karakter
Huy: Doğuştan gelen, değiştirilemeyen ve kişinin kendine has özellikleridir. Kişide iç ve dış uyaranların neden olduğu duygu düzeninin, onu diğerlerinden ayıracak ölçüde yerleşik duruma gelmesi. Kimi insan neşeli ve hareketlidir, kimisi durgun ve içine kapanıktır.
Karakter: Bir insanın kendine özgü inançlarla düşünüş ve davranışlarıdır. Düşünce ve davranışlar arasındaki uygunluk karakterin belirlenmesini sağlar. Toplumun kültür değerlerine göre doğru ya da yanlış davranışların kişi tarafından sürekli yapılması. Örneğin, kimi insan için dalkavuk, kimisi için dürüst olduğunu belirtmek karakter özellikleridir.
b. Kişiliği Oluşturan Etkenler
Kişilik, birbirlerini tamamlayan biçimde işlev gören farklı etkenlerin oluşturduğu bir bütündür. Bunlar fizyolojik ve kimyasal etkenler olduğu gibi, bağlı olunan kültürün etkisi
de kişiliği belirler.
a) Kalıtım: Kalıtım (soyaçekim) bir canlı türünün kendi özelliklerini gelecek nesillere taşımasıdır. Kalıtım bedensel nitelikleri ve temel eğilimleri belirler.
b) İç Salgı Bezleri: iç salgı bezleri, salgılarını doğrudan doğruya kana boşaltan kanalsız bezlerdir. Bu boşaltılan maddelere hormon adı verilir. Düzensiz hormon salgılanması kişiliği ve bedensel yapıyı etkiler.
c) Bilinçaltı Etkenler: Bireyin bilinçaltına ittiği duyguları kişiliğin oluşumunu etkiler. Bir kişinin, bilinçaltındaki suçluluk duygusunun etkisiyle sürekli temizlik yapması buna örnek olarak verilir.
d) Sosyal ve Kültürel Etkenler: Sosyalleşme, kültürle tanışma, öğrenmeyle elde edilir. Toplumdaki davranış özelliklerini benimseme kişiliğin oluşumunu etkiler. Örneğin, çocuğun ilk sosyal çevresi ailesidir. Bunu zaman içinde okul, arkadaş ve meslek çevreleri izler. Sosyal çevreye uyumla birlikte kültürü benimseme karşımıza çıkar.
c. Kişilik Kuramları
Kişiliğin oluşması ve davranışların farklılığı psikologların ilgisini çekmiş, kişiliği etkileyen doğal toplumsal binlerce etken çeşitli kişilik kuramlarının ortaya atılmasını sağlamıştır.
I. Psikodinamik Kuram
Bu görüş Freud ile başlamıştır. Freud canlının yaşama içgüdüleri arasında en çok özünde cinsellik olan içgüdüye önem vermiş ve bu güce “libido” demiştir. Freud'a göre kişilik üç yapıdan oluşur: Tutkuları, istekleri belirleyen benlik “id”, isteklerle çevre arasındaki ilişkiyi belirleyen “ego”, düşünme, denetleme ve vicdanın temsili “süperego”da gerçekleşir. Üç yapının işlemesini sağlayan enerji ise libidodur.
II. Temel Eğilim Kuramı (Beden yapısına göre sınıflama)
Bireylerin bedensel yapılarına göre kişilik tipleri belirlenmeye çalışılmıştır. Günümüzde beden yapısına göre yapılan kişilik sınıflaması önemini ve geçerliliğini yitirmiştir. Psikanalist Kretschmer'e göre beden yapılarına göre yapılan sınıflama dört bölümde incelenir:
Astenikler: İnce, uzun, sıska bir beden yapısına sahiptirler. İçe dönük, duygulu ve çekingendirler.
Piknik Tipler: Orta boylu, yuvarlak beden yapısına sahiptirler. Neşeli ve dışa dönüktürler. Manidepresife yakalanırlar.
Atletikler: Kas ve kemikler gelişmiş, omuz geniş, bel ve kalça dar, karın gergin, dik duruş ile; özgüven, tutarlılık, mantıklılık özelliklerine sahiptirler.
III. Öğrenme Kuramı
Davranışların pekiştirilmesiyle gerçekleşen öğrenme süreciyle süreciyle kişiliğin oluşumu açıklanır. Skinner; kişiliğin oluşumunun klasik ve edimsel koşullanma yoluyla, Alber Bandura; gözleme yoluyla öğrenme olduğunu söylemişlerdir. Örneğin, bir kız çocuğunun, annesi gibi konuşmaya ve davranmaya çalışması, annesini gözlemesi ve taklit etmesi yoluyla olur.
IV. Varoluşçu Kuram
Bu kurama göre, evrende kendi varlığını yaratan tek canlı insandır. Kişi kendisini nasıl yapar, değerlendirirse öyle olur. Bu yüzden insan hem özgür hem de sorumludur. Varoluşçu kuram, insanın kendi yaşamını seçmesini, kendi yolunu çizmesini savunur.
V. Hümanist Kuram
Bu kurama göre insan temelde iyidir. İnsan, özüne uygun, gelişimini sağlayabileceği bir sosyal çevrede yaşarsa sağlıklı dengeli bir kişilik yapısına sahip olacağını savunur. Her insan farklıdır, tektir. Bu yüzden £ saygı ve sevgiye layıktır. Hem varoluşçu hem de hümanist kuram insanın en iyi dışardan bakarak değil, içten anlaşılabileceğini savunur.
Kişiliğin Ölçülmesi
a. Kişilik Testleri
a) Vak'a İncelemesi
Kişilerdeki uyum sorunlarının çözümünde kişinin yakın çaresiyle görüşülmesi ve bu görüşmelerden bir kısa yaşam öyküsü oluşturulması esasına dayalıdır.
b) Mülakat (Görüşme)
Kişiliği değerlendirilecek kişi ile birebir ilişki kurma esasına dayalıdır. Soruların iyi seçilmiş olması gerekir.
c) Derecelendirme Testleri
Davranış özelliklerinin derecelendirilmesi esasına dayanır. Az – Çok; Doğru – Yanlış gibi derecelendirmeler vardır.
b. Kişi Anketleri
Projektif (Yansıtma) Testleri
Bu testlerin en önemli özelliği yanıtların sınırlandırılmamış olmasıdır. Bu anketlerde genellikle yarım bırakılmış ya da tam belirgin olamayan resimler, cümleler bulunur,
kişden bunları tamamlaması istenir. Kişi bu sayede iç dünyasını yansıtmış olur.
a. Rorschach (Roşan) Testi
Kağıda damlatılmış siyah ya da renkli mürekkeplerin yorumlanması esasına dayalıdır. Kişi bu lekeleri yorumlarken iç dünyasını da açığa vurmuş olur.
b. Tematik Algı Testleri (T.A.T)
Belli sayıda resmin yorumlanması esasına dayalıdır. Bu resimler genellikle yarım bırakılmışlardır ve kişiden bunları tamamlaması ya da bunlara uygun hikayeler oluşturması istenir.
3. Sosyal Etki
insanların davranışları sürekli olarak sosyal çevreden gelen birtakım etkilerin yönlendirmesine tabidir. Bu etkiye sosyal etki denir. Bu etkinin sonucunda kişilerin davranışları farklı yönlerde seyredebilir.
Uyma Davranışı
Kişinin davranışlarının, toplumun ya da grubun beklenti, değer ve normlarına uygun bir biçimde ortaya çıkmasıdır. Burada bir benimseme ya da itaat etme olgusu vardır.
Bu konuda milgram'ın itaat deneyi büyük önem taşır ve sosyal etkinin davranışlar üzerinde ne denli büyük bir rol oynadığını vurgular.
Uyma Biçimleri
İtaat: Uyma davranışının ikna olmadan, gönülsüzce ortaya çıkmasıdır.
İkna Olma: Burada mesaj, verenin, alanın ve mesaj içeriğinin özellikleri belirleyicidir. Mesajı veren uzmansa, “ mesaj ayrıntılıysa, mesajı alan konuyla ilgiliyse ikna iri olma olasılığı artar.
Benimseme: Kişinin grup normlarını içselleştirmesi durumudur.
Lider, kararlarıyla diğer bireyleri etkileyen ve yönlendiren kişilerdir.
Otokratik Lider
Gruba her yönüyle egemen olmak isteyen, hiyerarşik bir yapıda varolan, mutlak itaat talepeden bu yüzden eleştirilere kapalı olan liderdir.
Demokratik Lider
Ast – üst ilişkilerine önem vermeyen, eleştiriye açık, gücünü grubun ortak iradesinden alan liderdir.
Tutumlar
Tutum, bireyin olay ya da nesnelere olumlu ya da olumsuz tepkilerde bulunma eğilimidir.
Özellikleri
ÖRNEK: Bir psikolog, sağlıklı bebekler arasından rastgele biri seçilerek kendisine verilecek olsa, bu bebeğin ırkı, soyu, yatkınlıkları ve eğilimi ne olursa olsun, onu istenirse bir
doktor, bir tüccar, bir hırsız veya bir dilenci olarak yetiştirebileceğini savunmaktadır.
Bu psikolog, çocuk gelişiminde aşağıdakilerden hangisinin önemini vurgulamaktadır?
A) Eğitimin B) Zekânın C) Kalıtımın D) ihtiyaçların E) Kişiliğin
(1991 – ÖSS)
ÇÖZÜM: Kalıtım özellikleri ne olursa olsun, bir bebeğin istenirse doktor, tüccar ya da dilenci olarak yetiştirebileceğini iddiası, çevre faktörü temele alınarak oluşturulmuştur. Bu da
eğitim ile ilgilidir.
Yanıt A
ÖRNEK: Aşağıdaki davrarnşlarm hangisinde zekânın rolü en azdır?
A) Toplumla barış içinde olma
B) Yeni durumlara uyum sağlama
C) Geçmiş tecrübelerden yararlanma
D) Şiddetli uyarıcılar karşısında irkilme
E) Davranışların sonucunu tahmin etme
(1985 – ÖSS)
İrkilme, beyin tarafından yönlendirilen bir davranış değildir. Dolayısıyla zekâ ile ilgisi yoktur.
Yanıt D
ÖRNEK: Bir araştırmada, farklı ailelerin yanında yetişen tek yumurta ikizlerinin zekâ düzeylerindeki benzerliğin, aynı ailede yetişen çift yumurta ikizlerine göre daha fazla olduğu
bulunmuştur. Bu bulguya dayanarak, zekâ üzerinde aşağıdakilerden hangisinin güçlü bir etkiye sahip olduğu savunulabilir?
A) ilgilerin B) Eğitimin C) Kalıtımın D) Deneyimlerin E) Beslenmenin
(1994 – ÖYS)
ÇÖZÜM: Parçada ifade edilen durum, zekânın, daha çok kalıtım tarafından belirlendiğini göstermektedir.
Yanıt C
ÖRNEK: Okullarda öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerin belirlenmesinde zekâ testlerinden yararlanılmaktadır. Bu uygulamanın dayandığı görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zekâ gelişiminin hızı yaşa göre değişir.
B) Zekâ gelişimi ile çevre koşulları arasında ilişki vardır.
C) Öğrenme düzeyi ile zekâ arasında ilişki vardır.
D) Öğrenme hızı ve miktarı geçmiş yaşantılara bağlıdır.
E) Zekâ, kalıtımdan etkilenir.
(1990 – ÖSS)
ÇÖZÜM: Parçadaki örnek Zekâ ile öğrenme yeteneği arasında ilişki bulunduğu varsayımına dayanmaktadır.
Yanıt C
ÖRNEK:Genetik kopyalama yoluyla, kopyalanan insanın sadece fiziksel yönden bir benzeri üretilebilir. Birbirinin kopyası olan bireylerin aynı kişiliğe ve tutumlara sahip olması düşünülemez. Çünkü çeşitli yaşlarda, her iki cinsten tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan çalışmalar, ikiz bireyler arasında kişilik, tutumlar, ilgi ve eğilimler bakımından
önemli farklar olduğunu göstemiştir. Bu parçada, insan davranışlarında aşağıdakilerden hangisinin etkisi vurgulanmaktadır?
A) Kalıtımın B) Cinsiyetin C) Yaşın D) Zekânın E) Çevrenin
1997 ÖYS
ÇÖZÜM: Örneğe göre, kalıtıma dayalı benzerlik mevcuttur. Bu benzerliğin yanında kişilik, tutumlar gibi psişik özellikler açısından farklılık vardır. Bu farklılığı ortaya koyan da
çevredir.
Yanıt E
ÖRNEK:Aşağıdaki kişilik tanımlarından hangisi “psikodinamik yaklaşım”a uygundur?
A) Kişilik, bir insanın kendine özgü, gözlenebilen davranış ve alışkanlıklarının tümüdür.
B) Kişilik, diğer tüm sosyal davranışlar gibi, öğrenilmiş davranışlardan oluşan bir bütündür.
C) Kişilik, bireyin yakın çevresindeki kişilerin davranışlarını taklit ederek kazandığı özelliklerdir.
D) Kişilik, id, ego ve süperego arasındaki etkileşimlerle ortaya çıkan bir süreçtir.
E) Kişilik bireyin beden yapısına göre belirlenen davranış özellikleridir.
ÇÖZÜM: Psikodinamik yaklaşıma göre kişilik, id, ego ve süperegodan oluşur.
Yanıt D