Kitap okumak, insanı sürükleyen tatlı bir bağımlılık. Kitap okumak ne kadar zevkli ise, yazmak da o kadar acı verebilir bir yazara. Yazar'ın aktarmak istediği bir cümleyi okuyucu kavrayamayabilir ancak yazar o cümlede derin mevzulardan bahsetmiş olabilir. Yazar aslında sır dolu cümleler yazarak okuyucunun kafasını bulandıran ve bir gizem yaratarak üç noktaya sığınan bir birey değildir. Gerçekten yazan ve okuyucuyu için bunu yapmayan, yazmanın kendisinde bir gereklilik olduğunu bilmeden veya bilinçlice bu fiili gerçekleştiren topluma yararlı bir bireydir.
Bu durumda okuyucu pastanın büyük bir dilimini alır. Okuyucu'nun önünde bir çok seçenek vardır. Kitaplar insanların deneyimlerinden akıtılarak gelir ve okuyucunun binlerce kitap arasından hangi kitabı okuyacağı seçimi büyük bir lütuftur.
Tüm yaşamını yazmaya adamış bir insan'ın bir çok kitabı olması olağanüstü bir durum değildir lakin gerçekten “değerler” taşıyan bir kitap olması için dayanması zor olan acılar çekmek gerekmektedir…Yazmak, insanı sürekli didikleyen bir gelişme sürecidir, okumak gibi… Okumak o derin hazineyi anlayanlar için bulunmaz bir lütuftur. Asosyalleşmemek şartı ile okumak en büyük zenginliktir…
Mesut Yıldırım