Bu dönemde yapılan yatırımlar daima devletçilik ilkesi adı altında yapılmıştır. Tarıma kıyasla, sanayileşmeye öncelik, eğitim ve nüfus artışına ağırlık verilmiştir.
Atatürk döneminde alınan tedbirler sonucu fert başına millî gelir yıllık ortalama artış hızında, altın rezervlerinde önemli artışlar kaydedildi. Tarımda, sanayide, ulaştırmada ve bayındırlık hizmetlerinde ileri mesafeler kaydedilmiş. Türk ekonomisi kendi kendine yetecek duruma gelmiştir. Bu yeterlilikteki en önemli faktör, Atatürk'ün ekonomi politikasındaki temel amacın, “İmtiyazsız ve sınıfsız biçimde bütün halkın refahını yükseltmek,toplumun kısa zamanda kalkınabilmesi için de ekonomik ve sosyal kalkınmaya bir bütün olarak yaklaşması” olduğu söylenebilir.
Osmanlı Devleti döneminde sağlık hizmetleri sistemli bir şekilde yürütülmemekteydi. Bugünkü gibi ayrı bir bakanlık şeklinde teşkilâtlanma mevcut değildi. İlk sağlık teşkilâtı 16 Şubat 1328(1913)'de “Sıhhıye Müdüriyeti Umumiyesi” adıyla Genel Müdürlük olarak kurulmuş ve Dahiliye Nezareti'ne bağlanmıştır. TBMM'nin açılmasından sonra oluşturulan ilk hükûmette ise “Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı)” adıyla ayrı bir bakanlık ihdas edilerek, sağlık hizmetlerine gereken önem verilmiştir.
Millî Sağlık Politikası; “Vatandaşların sağlığını korumak, takviye etmek, ölüm oranını azaltmak, nüfusu arttırmak, bulaşıcı hastalıklardan korunmak ve bu yolla da millet fertlerinin sıhhatli vücutlar hâlinde yetişmesini temin etmek” olarak tespit edilmiştir.
Bu politika doğrultusunda 1930'da “Umumî Hıfzısıhha Kanunu” çıkarılmış, 1921'de “Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti (Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu)” ve tıp odaları kurulmuş, Hemşire Okulu, Numune Hastahaneleri, Doğum ve Çocuk Hastahaneleri açılmıştır. Hastane, hekim, sağlık memuru ve ebe sayısında artış meydana getirecek tedbirlerin alınması ile ülkede sağlık alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır.
4-Çok Partili Döneme Geçiş Denemeleri ve İnkılâba Karşı Tepkiler:
a-İlk BMM'nde Oluşan Gruplar ve Muhalefet
23 Nisan 1920 günü açılan BMM aldığı “1” nolu kararla İstanbul Meclis-i Mebusanı'na katılan üyeleri de kendi çatısı altına almıştır. Böylece BMM üç ayrı şekilde katılmalarla meydana gelen bir meclis olmuştur.
1) 19 Mart 1920 seçim talimatına göre seçilmîş üyeler
2) Meclis-i Mebusan'dan gelen üyeler
3) Yunanistan ve Malta'dan gelen üyeler
BMM'nin üye sayısı konusunda bazı ihtilâflar vardır.
Bu üyeler 66 seçim çevresinden seçilmişlerdir. Çeşitli meslek gruplarına mensup olan milletvekilleri, değişik düşünce yapılarına, hayat tarzlarına ve kültürlere sahiptir. Misak-ı Millî ilkelerinin gerçekleşmesi bütün milletvekillerinin ortak ideali olmakla beraber bunun dışındaki konularda fikir birliği mevcut değildi. Farklı menşelerden gelmelerinden dolayı farklı düşüncelerin de sahibiydiler.
Damar Arıkoğlu meclisteki grupları İstiklâl, Muhafazakâr ve Bolşevikler olmak üzere üçe ayırır. Julıan E. Gillespie ise “Kemalistler, İstiklâl grubu, Enver Paşa taraftarları ve Bolşevikler” şeklinde 4 grupta toplamaktadır.
Mustafa Kemal Paşa ise grupları beşe ayırmakla birlikte bu gruplardan başka isimsiz olarak özel maksatlı bazı küçük grupların da faaliyet hâlinde olduklarını söylemektedir. Bu gruplar şunlardır:
1) Tesanüt grubu (dayanışma grubu)
2) İstiklâl grubu (bağımsızlık grubu)
3) Müdafaa-i Hukuk zümresi (hakları savunma grubu)
4) Halk zümresi(halk grubu)
5) Islâhat grubu(reform grubu)
Tesanüt grubu üyeleri bir çeşit sendikalizmi savunan bir program etrafında toplanmışlardır. Sayıları 40 kadar olan İttihat ve Terakki yanlıları bu grup içerisinde yer almıştır. Halk zümresi mensupları ise Bolşevik olmaya meyilli sol eğilimli milletvekillerinden meydana gelmiştir. İstiklâl grubu milletvekillerinin ekseriyeti ise ileri görüşlü gençlerden oluşmuştur.
1920 yılı sonlarına doğru ortaya çıkan bu grupların yanı sıra aynı dönemlerde kurulmuş “Türkiye Komünist Fırkası” ve “Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası” adlarında iki de parti mevcuttur. Ancak sol eğilimi temsil eden bu partilerin 1921 yılı Ocak ayından itibaren faaliyetlerinin sindirildiğini görüyoruz.
Mustafa Kemal Paşa Meclis'te oluşan bu grupları bir araya getirmek ve bir uzlaşma sağlamak için çaba sarf etmiştir. Başarılı olamayınca da “Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu” adıyla bir grup kurma çalışmalarına başlamıştır.
Mustafa Kemal Paşa TBMM'de mevcut grupları birleştirmek suretiyle Meclis'e işlerlik kazandırmak istediyse de bunda başarılı olamadı. Bunun üzerine 10 Mayıs 1921 günü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nu kurdu. Bu teşekkül A-RMHC'nin Meclis grubunu oluşturmuştur.10 Mayıs tarihli toplantıda grubun iç tüzüğüyle ilgili maddeler ve mustafa kemal paşa'nın hazırladığı A-RMHG'nin amaçlarını gösteren iki temel madde de kabul edildi. Bu maddeler şunlardır:
Birinci Grup, Misak-ı Millî ilkeleri çerçevesinde memleketin bütünlüğünü ve milletin bütün maddî ve manevî kuvvetlerini gereken hedeflere yönelterek kullanacak, memleketin resmî ve özel bütün kuruluş ve tesislerinin bu ana gayeye hizmet etmeye çalışacaktır.
İkinci Grup, devlet ve milletin teşkilâtını Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun koyduğu ilkeler çerçevesinde sırasıyla şimdiden tespite ve hazırlamaya çalışacaktır.
A-RMHG, grup başkanlığına Mustafa Kemal Paşayı, başkan vekilliğine de Edirne milletvekili Mehmet Şeref Beyi getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Meclisteki bütün milletvekillerinin aslında A-RMHG'nin tabiî üyeleri olduğunu belirtmiştir. Ancak bunun dışında kalanlar daha sonra 2. Grubu meydana getirerek ciddi bir muhalefet hareketini başlatacaklardır.
Mustafa Kemal Paşa Ankara'da 1922 yılının Aralık ayında gazetelere verdiği demeçte “Halk Fırkası” adında bir siyasî parti kuracağını açıklamıştır. Ayrıca Halk Fırkası'nın dayandığı iki temel ilkenin “Tam bağımsızlık” ve “kayıtsız şartsız millet hâkimiyeti” olduğunu ifade ederek, kurulacak partide bütün milletin temsil edileceğini belirtmiştir.
TBMM, 1 Nisan 1923'te seçimin yenilenmesine karar vermiş, 3 Nisanda ise seçim kanununda birtakım değişiklikler yapmıştır.
8 Nisan 1923'te Mustafa Kemal Paşa yayımladığı “seçim hakkında beyanname” ile mecliste mevcut olan A-RMHG'nin Halk Fırkası'na dönüşeceğini bildirdi.
Aynı beyanname ile grubun programını 9 madde hâlinde yayımladı. Seçimlerden sonra TBMM'nin ikinci dönemi 11 Ağustos 1923'te açıldı.9 Eylül 1923'te ise Halk Fırkası kuruluşunu tamamladı. Genel Başkanlığına da kurucusu Mustafa Kemal Paţa getirildi.
Bilindiği gibi, muhalefet, bütünüyle siyasî sürecin bir parçası ve unsuru, hükûmet veya iktidarın alternatifidir. İktidarın bir tamamlayıcısıdır. Nerede bir topluluk varsa orada değişik isim ve şekillerde siyasî çatışma vardır. Toplum ne kadar az gelişmişse, gruplar ve fertler arasındaki fikir ve çıkar çatışmaları da o kadar sert ve şiddetli olur. Gelişmiş toplumlarda ise bu çatışma birtakım usul ve kurallara bağlanmıştır. Siyasî anlaşmazlığın organize ifadesi “Siyasî Muhalefet” müessesiyle nihaî çözümü bulmuştur. Siyasî muhalefet, demokratik, liberal, parlâmenter, anayasal çoğunluk, hürriyetçi gibi çeşitli isimler taşıyan bütünüyle müesseseleşmiş bir siyasî toplumun temel kuruluşunu ve mihenk taşını oluşturur.
Osmanlı Devleti'nde meydana gelen ilk muhalefet hareketi Genç Osmanlıların 1865'te kurdukları cemiyet ve faaliyetleri olarak kabul edilir. Cumhuriyet Türkiye'sindeki ilk muhalif siyasî parti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olmakla birlikte, ilk BMM'nin açılmasıyla, siyasî parti hüviyeti altında olmaksızın, başlayan ve gelişen bir muhalefet hareketi olduğu kesindir.
Mustafa Kemal Paşa'nın A-RMHG'yi kurmasından önce Erzurum Mebusu Hoca Raif Efendi , Yeşilzade Salih Hoca ve arkadaşları A-RMHC'den ayrılarak “Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti'ni” kurmuşlardı. Bu cemiyetin muhalif olduğu konulardan birisi “Komünist faaliyetlerinin artması” diğeri ise “Müdafaai Hukuk Cemiyeti'nde meydana gelen değişiklikler” olarak gösterilmiştir. Ayrıca mevcut cemiyet ilkelerinin başına da, Hilâfet ve Saltanat makamının ve devlet şeklinin olduğu gibi bırakılmasını sağlayıcı birtakım eklemeler yapmışlardır.
BMM'de A-RMHG'nin kurulmasıyla, bu grubun dışında kalan Erzurum Mebusu Celalettin Arif Bey, Hüseyin Avni Bey ve arkadaşları ikinci grubu meydana getirmiţlerdir. Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti de bu grubu desteklemiţtir.
Esas amacı Mustafa Kemal Paşanın kişisel egemenlik kurmasına karşı çıkmak olan ikinci grup, Başkumandanlık Kanunu'nun süresinin üçüncü uzatılışında resmen oluşmuş kabul edilmekle beraber, bu tür bir muhalefetin daha eskilere dayandığı açıktır.
Birinci ve ikinci Müdafa-i Hukuk Grupları Meclis'te sık sık birbirleriyle çatışmışlardır. Bu yüzden bir kısım vekiller(bakanlar) istifa etmek zorunda kalmışlardır. Vekil seçimi ile ilgili kanunda istekleri yönünde değişiklik yaptırarak Rauf Beyin İcra Vekilleri Heyeti Reisi (Başbakan) seçmeleri grubun sayısal gücünün küçümsenmeyeceğini gösterir. Ancak ikinci grup Meclis'in ilk dönemi sonuna doğru bu gücünü kaybederek dağılmaya yüz tutmuş ve seçimlerin yenilenmesiyle de tamamen Meclis'ten uzaklaşmışlardır.
b-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası :
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet dönemi siyasî tarihinde kurulan ilk muhalefet partisi olarak kabul edilir. Meclis'te gerek ikinci grup muhalefetin, gerekse Halk Fırkası sonrası muhalefetin hazırladığı zemin, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın oluşmasını sağlamıştır.
Halifeliğin kaldırılmasına, Mustafa Kemal Paşanın yakın silâh arkadaşlarından Rauf ve Adnan Beyler, Refet, Kâzım Karabekir, Ali Fuad ve Cafer Tayyar Paşa'lar olumsuz tepki göstermişlerdir. Giderek şiddetlenen muhalefet hareketi 1924 yılının Ekim ayına gelindiğinde Refet Paşa, Dr. Adnan, İsmail Canbulat ve Rauf Beylerin etrafında toplanmaya başladı.
Bu arada hem milletvekili hem orduda görevli olan generaller ya ordudan ya da milletvekilliğinden uzaklaştırılarak ,Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin günlük politika cereyanları dışında kalması sağlanmıştı. Askerlik görevinden Refet Paşadan sonra Kazım Karabekir Paşa ve Ali Fuat Paşa istifa ederek siyasî hayatı seçmişlerdir.
Muhalifler gerçek bir Cumhuriyet rejimine ulaşabilmek için, Halk Fırkası'nın Meclis üzerindeki baskısını kaldırmayı başlıca zorunluluk olarak görmekteydiler. Nihayet 9 Kasım 1924'te Halk Fırkası'ndan kopmalar ilk olarak on milletvekilinin istifasıyla başlamış, daha sonraki günlerde de bu ayrılmalar devam etmiştir.
17 Kasım 1924'te ise TCF'ninkurulması tamamlanarak genel sekreterliğine Ali Fuat Paşa, Genel Başkanlığına da Kâzım Karabekir Paşa getirildi. Dr. Adnan ve Rauf Beyler de ikinci baţkan olarak görevlendirildi.
TCF'nin dayandığı esas fikir, muhalefet olmaksızın bütün kuvvetlerin Meclis'te toplanmasının otoriter bir sistem doğuracağı fikri idi. Bu nedenle fırkanın demokratik olmasına ve inkılâplara taraftar olmasına dikkat edilmiştir. Bu amaca ulaşmak için de fırka, mevcudunu 30 kişiyle sınırlandırmıştır.
TCF'nin program ve nizamnamesi incelendiğinde; ferdî hürriyetlere taraftar, din düşüncesine ve inançlara saygılı bir tavır aldığı görülür. Cumhuriyet rejimi, liberalizm ve demokrasi yeni partinin kabul ettiği temel prensiplerdir.
İktidar olmak için değil de sadece iktidarla muhalefetin yan yana çalışmasını temin etmek amacıyla kurulduğu iddia edilen TCF Meclis'te çok asabî bir ortamda doğmuştur. Hükûmetle fırka üyeleri arasında çok sert tartışmalar meydana gelmiştir. TCF yaklaşık 7 ay süren siyasî hayatı boyunca oldukça geniş taraftar kitlesine sahip olduğu söylenebilir.
Doğuda meydana gelen Şeyh Sait İsyanı, İstiklâl Mahkemeleri'nin kurulmasına ve Takrir-i Sükûn Kanunu'nun çıkarılmasına sebep olmuştur. Diyarbakır İstiklâl Mahkemesi, TCF mensuplarından eski Urfa Mutasarrıfı Fethi Bey'i isyanla ilgisi olduğu gerekçesiyle hapse mahkûm etmiş, bu karara dayanarak ta 25 Mayıs 1925'te bölgedeki TCF'nin şubelerini kapatmıştır.3 Haziran 1925'te toplanan Bakanlar Kurulu, aldığı kararla TCF'nin ülkedeki bütün şubeleri ile birlikte kapatılmasını kararlaştırmıştır.
Mustafa Kemal Paşa TCF'nin kurulmasından önceleri memnun olduğunu bildirdiyse de, daha sonra muhalefet partisinin programını tenkit ederek, TCF'nin diktatörlükle ilgili dokundurmalarından memnuniyetsizliğini ifade etmiştir. Dönemin Başvekili İsmet İnönü ise TCF'nin çıkışını; “Bu memlekette muhalefet ihtilâl demektir” şeklinde yorumlamıştır.
c-Serbest Cumhuriyet Fırkası :
Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet döneminde çok partili siyasî hayata geçiş için girişilen ikinci teşebbüstür. Mustafa Kemal Paşa ülkedeki mevcut tek parti yönetiminde, hükûmetin eleştirisiz bir durumda olmasından dolayı yeni bir muhalif partinin kurulmasını istemiştir. Bu maksatla da yakın arkadaşlarından Ali Fethi (Okyar) Beyi paris Büyükelçiliğinden getirerek yeni bir parti kurmakla görevlendirmiştir.
Kuruluşunu bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın teşvik ettiği SCF, 12 Ağustos 1930'da İstanbul'da Ali Fethi Bey tarafından kurulmuştur. Meclis içinde 15 milletvekilinin partiye katılmasıyla kurulan SCF liberalizmi savunan bir parti programıyla siyasî hayata atılmıştır.
Ayrıca “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve lâiklik” ilkeleri temel prensipler olarak kabul edilmiş, seçimlerin tek dereceli olması ve kadınlara siyasî hakların verilmesi savunulmuştur.
SCF, açıldıktan sonra, kısa dönemde büyük bir suretle gelişti. Ekim 1930'da yapılan yerel seçimlerde, partinin yeni ve teşkilâtsız olmasına rağmen büyük bir başarı göstererek 502 belediyeden 22'sini kazandığı görülmüştür. Üstelik SCF her bölgede seçime katılmamıştır. Ali Fethi Bey; “Belediye seçimlerini aslında katıldığımız her yerde Serbest Fırka kazanmıştır. Halk Fırkası beklenmedik şekilde yenilmiştir” derken, farkın bu derece fazla olmasının sebebini seçimler sırasındaki baskıya bağlamıştır.
Ali Fethi Bey'in, yerel seçim öncesindeki Ege gezisi sırasındaki halkın hükûmet aleyhine, inkılâplar aleyhine gösteriler yapması partinin sonunun gelmesine zemin hazırlamıştır.
|» “Türk Tarihi” Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…