Azerbaycan Tarihi’nden… (Rus ve Fars Egemenliği Altında Kuzey ve Güney Azerbaycan’da Kültürel Kimlik Arayışları) Rus-İran savaşlarını izleyen, Gülistan(1813) ve Türkmençay (1829) Barış Antlaşmaları sonucu ikiye bölünmüş Azerbaycan, bugüne kadar değişik rejimler altında sömürge olarak varlığını sürdürmüştür. Kuzey Azerbaycan önce Çarlık Rusya’sı boyunduruğunda Kafkas Azerbaycan’ı, sonra Sovyet Rusyası yönetimi
Şah İsmail Hatayi (Yaşamı) (17.7.1487-23.5.1524,Erdebilde defn olunmuşdur) – Azerbaycan Sefeviler dövletinin banisi. Dövlet xadimi ve serkerde, şair. Şeyx Heyderin oğludur (anası Ağqoyunlu hökmdarı Uzun Hesenin qızı Alemşah beyimdir). Ağqoyunlu Sultan Yaqub (1478-90) Şeyx Heyderin ölumünden (1488) sonra kiçik yaşlı Ismayılı anası ve qardaşları (Sultaneli ve İbrahim) ile birlikde hebs
Almas Yıldırım (Görüntülemek istediğiniz başlığa dokunun.) Yaşamı Şiirleri |» “Azerbaycan Edebiyatı” Sayfasına Dön! « | Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Almas Yıldırım (Şiirleri) » Arşimet ve Ben » Ben » O Benimdir Ezelden » Birleşen İki Nehir » Gelmedi » O Güzele » Ömrüm Harap Oldu Hey! » Niçin Şair Oldum? » A Dağlar » Dağlara Veda » Boğulmayan Bir Ses » Türküm » Kafkas » Tamara »
Almas Yıldırım (Yaşamı) Elmas Yıldırım, 25 Mart 1907’de Azerbaycan’ın Gala köyünde doğdu. Babası Abdülmuhammet, anası Nisa Hanımdır. Yıldırım’dan sonra ailenin, Sona, Ziba, Abdülali, Mehmetali ve Haydar adlı 5 çocuğu daha dünyaya gelir. Yıldırım’ın göbek adı Abdülhasan’dır. Ancak, çocukluk yıllarında herkes onu, dedesinin adı dolayısıyla Almas veya Almaszade olarak tanırdı.
Arşimet ve Ben (Almas Yıldırım) Arşimet der: Gözlerim boşlukta Bir nokta, bir istinatgâh görürse Bir demirle çevirirdim dünyayı. Ben diyorum: Bu gençlikte, bu yaşlıkta, Od kemiren gençlik bana verilse, Bir vuruşta devirirdim dünyayı… |» “Almas Yıldırım” Sayfasına Dön! « |
Ben (Almas Yıldırım) Dokunma, dokunma, dertlidir başım; Bırak, öz yârama derman edem ben! Uzakta kaldıkça toprağım, taşım, Cennet olsa bu dünyayı nedem ben?! Benim imanım bir, aşkım, özüm bir; Bir çeşmeden aktım, kaynar gözüm bir; Türk oğlu Türküm ben, merdim, sözüm bir, Yol ver, yol ver, öz
O Benimdir Ezelden (Almas Yıldırım) Esme ey sabah yeli, böyle muhalif esme; Tellerini bozduğun o sevdalı yâr benim; Söz verdim gideceğim, gel de yolumu kesme; O gök deniz, yeşil dağ, o güllü diyâr benim.. Gönlüm alev saçarken volkan gibi derinden Ne korkum bir yolsuzun, imansızın birinden; Bir
Birleşen İki Nehir (Almas Yıldırım) Tarih boyu aktığı yerden alıp hızını, Koşmuş deli Kuzgun’a Kür çağlaya-çağlaya Görünce baş ucunda Dertli Türkmen kızını, Aras da derde gelmiş yas bağlaya-bağlaya… Kucaklaşmış o yerde birleşmiş iki bacı: Biri aşkım, varlığım, biri başımın tacı… Birinde Kafkas kızı yıkamış gür saçını,
Gelmedi (Almas Yıldırım) Durnam uçtu gitti uzak ellere, Gitti, bilmem nerde kaldı, gelmedi? Çok yalvardım aşıp taşan sellere, Uca dağlar duman aldı, gelmedi… Durnam uçtu, benim boynum büküldü, Hazan geldi, gök yapraklar döküldü, Lale soldu, yazın bağrı söküldü, Bülbül öldü, gül sarardı, gelmedi… |» “Almas Yıldırım”
O Güzele (Almas Yıldırım) Hatırlar mısın ki, orda bir zaman Seninle dileğe erdim, güzelim!… Sen, benden yâdigâr bir şey istedin, Koparıp kalbimi verdim, güzelim!… Beni kabre kadar götürsün, diye, Zehir mi katmıştın sunduğun meye? Ben lânet okudum sensiz her şeye, Ben her şeyde seni gördüm, güzelim!.. Muğan
Ömrüm Harap Oldu Hey! (Almas Yıldırım) Kim dedi sana ki çıkıp yoluma, Genç yaşımda gönderesen ölüme, Adını kim kazdı bilmem gönlüme, Gel ki, sensiz ömrüm harap oldu hey! Sen gittin, ardınca boynum büküldü, Aktı, aktı göz yaşların döküldü, Eşler, dostlar, birer birer çekildi, Hemdemim bir kadeh şarap
Niçin Şair Oldum? (Almas Yıldırım) Ben artık ne yazam yurduma dair, Düşman zehir saçar, dostlar gizlenir, Bilmem ki yurdunu seven bir şair, Ne için bir cani gibi izlenir? Gizli yol kesmedim, kaçak olmadım, Sakit bir hayatı bozmadım ben ki, Yurt için kanlı bir çiçek olmadım, Hiç bir
A Dağlar (Almas Yıldırım) Öperken alnından füsunlu bir yaz, Akıyor dönüşden seller, a dağlar!… Yeşil, zümrüt gözlü yamaçlarında Açılır laleler, güller a dağlar!… Tarihte namının tükenmez şanı Kervanlar koynunun güzel mercanı Sinende keserler eller kurbanı Geçirirken ağır iller, a dağlar!.. Toprağın cevahir taşların elmas; Çamlıklar giyinmiş
Dağlara Veda (Almas Yıldırım) Dağıstan’a sürülürken Ezelden can diyerek bu sevdalı ülkeye, Her gadasın aldığım sana ayan, a dağlar.. Okşarken her derdini, söz verdim: ölüm diye, Onunçündür çektiğim dert bî-pâyan, a dağlar… Doğma yurdu terkedip atıldım diyâr diyâr, Görmedim genç ömrümde yaşanacak bir bahar, Döndü hep düşman
Boğulmayan Bir Ses (Almas Yıldırım) Dağıstandan anneme mektup Diyorlar bana ki gene her akşam, o titrek ellerin raz ü niyazda. Bilirim yolumu beklediğini, Ben gelebilmedim sana bu yaz da.. Diyorlar her sabah alnın mühürde, Gene yalvarırsın Resulallaha… Bir şey ummayıp bu dinsiz dehirde, Umut bağlamışsın büyük Allaha..
Türküm (Almas Yıldırım) Aşıkam cismim “Buzlu Cehennem”7 de yana, Taşımaz korkulu dağlar bu tükenmez yasımı, Ger melekler vereler cenneti âlâyı bana, Söylerem: Istemem ol cenneti, ver Kafkasımı!… Kafkas’ın aşkı bütün zer dolu dünyaya değer, Deseler; yurdu unut, al Yeni Dünya’yı eğer, Söylerem hakkımı ver, aşkımı ver, yurdumu
Kafkas (Almas Yıldırım) Bir zamanlar Puşkin’in dindirip elemini, Ona menfâ yerinde güzel bir cennet oldun; Sevinciden az kaldı kırsın da kâlemini, O bir hakim Rus gibi coştu, sen derde doldun. Bir zamanlar Lermontof gururla geldi vecde, “Kafkas altımda ve ben üzerindeyim” dedi. Kazbek’in dik başından sana ederken
Tamara (Almas Yıldırım) Eşsiz kalan bir dul gibi göz dikerek engine, Gizli gizli hasret çekip ağlar mısın Tamara?.. Dalıp dilber akşamların ye’s doğuran rengine Aşıp taşan “Daryal” gibi çağlar mısın Tamara? Yâdında mı bir bahardı yüzyüze geldik vecde, Sen bana bir aşk okudun ettim bu aşka secde,
Garip Kuşum’a (Almas Yıldırım) Garip kuşum, bu gelişin nereden, Uçup geldin hangi dağdan, dereden? Ben anlamam göğsündeki yâreden, Beyhûdedir, bende merhem arama, Merhem olsa koyarım öz yarama… Hangi çalı o göğsünü dişleyen, Eski bir yara mı öyle işleyen, O ses ne içinde derde başlayan? Beyhûde dinletme bana