Altın Destan (Ziya Gökalp) I Sürüden koyunlar hep takım takım Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım; Asmanın üzümü dağılmış; salkım Olmak ister, fakat bağban nerede? Gideyim, arayım: çoban nerede? II Yüce dağlar çökmüş, belleri kalmış, Coşkun ırmakların selleri kalmış, Hanlar yok meydanda, illeri kalmış, Dü.enler çok ama,
Lisan (Ziya Gökalp) Güzel dil Türkçe bize, Başka dil gece bize. İstanbul konuşması En sâf, en ince bize. Lisanda sayılır öz Herkesin bildiği söz; Ma’nâsı anlaşılan Lûgate atmadan göz. Uydurma söz yapmayız, Yapma yola sapmayız, Türkçeleşmiş, Türkçedir; Eski köke tapmayız. Açık sözle kalmalı, Fikre ışık
Medeniyet (Ziya Gökalp) Avrupa bir akademi âzaları milletler; Her biri bir nurlu deha, çünkü ayrı harsı var. Avrupa bir darülfünun, hocaları milletler; Her birinin ihtisası, bir örneksiz dersi var. Bu nurlardan biri sönse medeniyyet loş kalır; Derslerinden biri durur, bir kürsüsü boş kalır. Medeniyyet, beynelmilel yazılacak bir kitap; Her
Vatan (Ziya Gökalp) Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır Çiftlik değil, yoktur beyi ağası Her köylünün var bir çifti tarlası, Öz evinde o hem bey hem ağa’dır. Hiç kimsenin yarıcısı rençberi Olmaz, ancak olur vatan askeri. Ümmi değil, muallimsiz kalsa da İmamı yok, gene bilir