Fatih’le Hesaplaşma (Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu) Her delikanlının senin yaşında, Kavak yelleri eserken başında; Ta.. bilmem nereden şu kadar yolu Gelip, almak var mıydı İstanbul’u? Bunca zahmet, bunca şehit, bunca kan… Neden yaptın bunu Sultan Mehmed Han? Hatanı silmedi hala asırlar, Hele işlediğin öbür kusurlar…
Ago Paşa’nın Hatıratı (Refik Halit Karay) Konu Bir papağanın öğrendiklerinin başına neler getirdikleri… Özet Kitap kısa kısa hikâyelerden oluşmuştur. Kitabın birinci hikâyesi ise kıtabın ismi olan “AGO PAŞA’NIN HATIRATI”dır. Ago Paşa, herkesin isminden dolayı yanıldığı gibi bir insan değil aksine bir papağandır. Zamanında bir
Sözde Kızlar (Peyami Safa) Konu Babasını uzun yıllar göremeyince, Anadolu’daki isyanlardan kaçarak İstanbul’a göç eden ve babasını arayan bir kızın (Mebrure) yaşam öyküsü. Özet Yunanlıların batı Anadolu’ya işgali üzeri İstanbul’a gelen mebrure burada uzaktan akrabaları Nafi Bey’lerde kalır. Onun İstanbul’a geliş sebebi işgalcilerin zulmünden kaçıp bu ailenin yanına, himayesi
Yavuz Bülent Bakiler (Görüntülemek istediğiniz başlığa dokunun…) Yavuz Bülent Bakiler’in Hayatı Hayatı Yavuz Bülent Bakiler’in Şiirlerinden Örnekler Anadolu Bizim Türkümüz İşte Böyle Sen, Sen, Sen… Turan Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem ! Yağmur Güzeli Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir… |» “Yazarlar ve Şairler”
Yavuz Bülent Bakiler (Hayatı) Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta yaptı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Bir ara Ankara Radyosu’nda çalıştı. Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısı olarak görevlendirildi. Geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eriterek kişiliğine kavuştu. Şiirlerinde, Anadolu’ya, Anadolu insanına eğilmiş, onların sorunlarını yapıcı
Anadolu (Yavuz Bülent Bakiler) Ben Anadoluyum… Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç… Şükrederek, kalktığım sofralarımda Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç. Hastalarım ölüm yataklarında Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç. Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum, Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç… Devlet
Bizim Türkümüz (Yavuz Bülent Bakiler) Bizim türkümüzde gurbet var artık. Hasret var, yürek var, toprak var balam Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları’na dek uzar Kim demiş vatanımız Edirne’den Kars’a kadar. Kerkük’te kurşunlar ansızın bizi vurur Sürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz Zulüm bir hançer gibi içimize oturur
İşte Böyle (Yavuz Bülent Bakiler) Yalnızım. Gündüzler, geceler boyu yalnız, Ne elimden tutan dost, ne yüzüme gülen kız Dolaşıp durduğum sokaklar ıssız. Sokaklar unutturmaz yalnızlığımı, Bekarım. Beklemez yolumu penceresinde karım. Ne bir türkü duyarım bekar odamda ince Ne dağınık eşyama değer kadın eli Ne olurdu her
Sen, Sen, Sen… (Yavuz Bülent Bakiler) Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden., Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa sormasa beni Sen gelsen yeter.. Huzur ellerinin güzelliğidir. Gözlerin karşımda mutluluk denizi. Her sabah soframızda ekmeğimizi Sen bölsen yeter.. Yüreğim seninle yaylalar kadar serin Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta
Turan (Yavuz Bülent Bakiler) -Sadık Kemal Tural kardeşimize- Ben Altay dağlarından koparak geldim Yüreğimde Türkistan’dan binbir nakış var. Çok şükür aslım da neslim de belli. Türküm müslümanım o dağlar kadar. Dokuz tuğ taşıdım ben, dokuz davula vurdum. Dokuz evliya gücüyle yürüdüm geldim. Büyüdü benimle mübarek yurdum.
Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem ! (Yavuz Bülent Bakiler) Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye. Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye! O tezek topladığım kırlar, yaylalar… Başına oturduğum, yemek yediğim atandır. Türkiye’m, anayurdum, sebebim, çarem… Taşına toprağına vurgunluğum bundandır…
Yağmur Güzeli (Yavuz Bülent Bakiler) Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince Rüzgarlar esmiyor mu serince Bir sigara yakıyorum efkarlanarak Çıkıp karşıma sen geliyorsun Saçların ıslanmış oluyor “Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden Ellerim boşlukta kalıyor. Bir
…Ziya Gökalp… (Görüntülemek istediğiniz başlığa dokunun…) Ziya Gökalp’in Hayatı Hayatı Şiirlerinden Örnekler Ala Geyik Altın Destan Köy Lisan Medeniyet Vatan Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir… |» “Yazarlar ve Şairler” Sayfasına Dön! « |
Ziya Gökalp (Hayatı) Ziya Gökalp (1876-1924) öncelikle Türkiye’yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldı. Mahallî,resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya (daha sonra Gökalp) Diyarbakır’da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı
Ala Geyik (Ziya Gökalp) Çocuktum, ufacıktım, Top oynadım,acıktım. Buldum yerde bir erik, Kaptı bir Ala Geyik. Geyik kaçtı ormana, Bindim bir ak doğana. Doğan, yolu şaşırdı, Kaf Dağından aşırdı. Attı beni bir göle; Gölden çıktım bir çöle, Çölde buldum izini, Koştum, tuttum dizini.
Altın Destan (Ziya Gökalp) I Sürüden koyunlar hep takım takım Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım; Asmanın üzümü dağılmış; salkım Olmak ister, fakat bağban nerede? Gideyim, arayım: çoban nerede? II Yüce dağlar çökmüş, belleri kalmış, Coşkun ırmakların selleri kalmış, Hanlar yok meydanda, illeri kalmış, Dü.enler çok ama,
Vatan (Ziya Gökalp) Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır Çiftlik değil, yoktur beyi ağası Her köylünün var bir çifti tarlası, Öz evinde o hem bey hem ağa’dır. Hiç kimsenin yarıcısı rençberi Olmaz, ancak olur vatan askeri. Ümmi değil, muallimsiz kalsa da İmamı yok, gene bilir
1. Tanzimat Devri Türk Edebiyatı Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar. Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi olarak 1860 gösterilebilir. Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya başlayış tarihidir. Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış; önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek