10 ilkteşrin 1444 Varna Meydan Savaşı
(Hüseyin Nihal ATSIZ)
Osmanlı padişahlarının en büyüklerinden biri olan İkinci Murad, 12 Temmuz 1444’te Macarlarla yaptığı barış andlaşması ile Osmanlı tarihindeki ikinci mağlûbiyeti kabul ediyor ve 1437’den beri Haçlılarla sürüp gitmekte olan savaş faslını kapayarak kendi isteği ile padişahlıktan çekiliyordu. Hiç şüphesiz, Ankara bozgunluğunun bile sarsamadığı Osmanlı Türklerini Jan Hunyadın birkaç zaferi yıkamazdı. Fakat Macar, Leh, Alman, Romen ve Hırvat orduları ile yedi yıldır yapılan boğuşma, devleti de, Sultan Murad’ı da yormuştu. Osmanlı hanedanı içinde ilk şair olan tedbirli, kahraman, ulu himmetli ve temiz yürekli İkinci Murad ruhunun aradığı sükûnu yeşillikler ve sessizlikler arasında bulmak için Manisaya çekiliyor ve tahtını da 13 yaşındaki oğluna, yarının İstanbul fatihine bırakıyordu.
Osmanlı tahtına tecrübesiz bir çocuğun gelişi müteassıp Haçlılar muhitinde bir ümit ve istek doğurdu. Bu fırsattan istifade ederek Türkleri Avrupadan atmak kuruntusu gönüllerine yerleşti. Barış imzalanalı on gün olmuştu. İncil üzeri yemin ederek verdikleri sözü nasıl bozacaklarını düşünüyorlardı. Papanın vekili “başka dine mensup olanlarla yapılan yeminin hükmü yoktur” diye fetva verdi ve derhal harp hazırlığı başladı.
Haçlı ordusunun çekirdeğini seçme ve çelik zırhlı Macar atlıları teşkil ediyordu. Buna Almanlar, Lehliler, Romenler, Hırvatlar da katılmışlardı. Macaristan kralı orduda bulunduğu halde başkumandanlık meşhur Jan Hunyada verilmiş ve ordu 20 Eylülde Orsuvaya gelip Tunayı geçmişti. Fakat büyük maksatla ve ümitlerle yola çıkan bu ordu, kararlaştırdığı sevkulceyş harekâtını muvaffakiyetle tatbik edemiyor, ağır hareket ediyordu. Macar kralının 250 arabaya yükletilen ağırlıkları ve ordunun diğer lüzumsuz eşyası bu ordunun yürüyüşünü geciktiriyor ve Türklere vakit kazandırıyordu. Haçlı ordusu 26 Eylûlde Vidine yetişti. Orsuva ile Vidin arasındaki 110 kilometre beş günde alınmıştı. Demek ki günde ancak 22 kilometre yürünüyordu. Halbuki bu sırada Türkler Anadoludan bunun iki misli çabuklukla yürüyüş yaparak düşmanlarını karşılamağa koşuyorlardı.
Vidin önüne gelen düşman birkaç gün taarruz ettiyse de şehri alamadı. Orandan Rahovaya gelindi. Türkler şehri boşaltmışlardı. Haçlılar boş şehre girdiler.
6 ilkteşrinde Niğeboluya gelen Haçlılar Firuz Beğ oğlu Mehmed Beğ kumandasındaki Türk garnizonu tarafindan durduruldu. Haçlılar şehri alamadılar; burada da boşuna zayiat verdiler.
Haçlı ordusu geçtiği yerleri yakıp yıkarak Razgrada, oradan da müstahkem bir şehir olan Yenipazara geldi. Burasını savaşla alıp içindekileri kılıçtan geçirdiler.
24 ilkteşrinde Şumnu, Varna, Petriç, Kavarna şehirlerine beyannameler gönderilerek teslim oldukları taktirde serbest bırakılacakları, aksi takdirde kılıçtan geçirilecekleri bildirildi. Fakat bütün şehirler teslim teklifıni reddettiler.
26 ilkteşrinde Haçlılar Şumnuya taarruz etti. Türkler şiddetle karşı koydularsa da yenildiler. Son dakikaya kadar müdafaa eden 50 kişi hiçbir çare kalmadığını görünce esir düşmektense ölmeği tercih ederek kendilerini burçlardan aşağı attılar.
Haçlılar Şumnuda beş gün kalarak vakit kaybettiler. 4 ikinciteşrinde Prevadiye geldiler. Burasını da güçlükle alarak tahrip ettiler.
6 ikinciteşrinde Petriç kasabasını da epey zayiat vererek alıp içindeki Türkleri kılıçtan geçirdiler.
9 ikinciteşrinde Varna’nın önüne geldiler. Akşam karanlığı basarken Türk ordusunun, kendi gerilerinde toplu bir halde bulunduğunu gören Haçlılar şaşırdılar. Aşağı yukarı 4 kilomere mesafede Türk ordugâhı kurulmuş ve Türk ordusunun ateşleri yanmağa başlamıştı.
Bu nasıl böyle olmuştu? Tahttan çekilip Manisaya giden İkinci Murad hangi sihirle ordusunun başında olarak gerilerine düşmüştü?
Haçlıların andlaşmayı bozarak yürüyüşe hazırlandıkları öğrenilince Türk devlet adamları tehlikeyi sezmişler ve çocuk padişaha işi zarifane bir şekilde anlatarak babasını tahta çağırmasını teklif edip bunu İkinci Mehmede kabul ettirmişlerdi. Fakat Sultan Murad bu teklife red cevabı vermiş, bunun üzerine istikbalin İstanbul fatihi, tarihte pek tanınmış olan “padişahsanız ordunuzun başına geçin, padişahsam ordunuzun başına geçmenizi emrediyorum.” mealindeki mektupla İkinci Muradı tekrar padişahlığı ele almağa mecbur etmişti. Ordusunun yenilmesinden ve büyük oğlu Alâeddinin ölümünden doğan acı ile dinlenmek için çekildiği Manisada beklediğini bulamıyan İkinci Murad büyük bir çabuklukla ordusunu toplayıp hızla yürüdü. Gelibolu hizalarından Rumeliye geçecekti. Fakat Haçlı donanmasının Gelibolu önünde beklediğini öğrenince büyük bir karar çabukluğu ile doğuya yöneldi ve İstanbul Boğazına doğru ilerledi. Balıkesir-Bursa-Gemlik üzerinde yapılan bu cebrî yürüyüş tamamı ile muvaffak olmuş bir hareketti. Gayet gizli olarak yapılmış, Gelibolu önünde bekliyen düşman donanması aldatılarak yerinde bırakılmıştı. Bu donanma boş yere Türk ordusunu Çanakkale Boğazında bekliyordu.
Türk ordusu Anadolu Hisarı önünden, İtalyan gemileri ile Rumeliye geçti. 40.000 kişi olan Türk ordusu er başına bir duka altını istıyen İtalyanlara bu parayı vererek Rumeliye geçmiş ve hızla Edirneye yürümüştü.
Edirneye ilkteşrin ortalarında varıldı. Bu sırada düşman boşuna Niğeboluyu sarmakla vakit geçiriyordu. Türk ordusu Edirne-Filibe-Şıpka-Tırnova yolu ile Niğeboluya varıldığı sırada düşman oradan çekilmiş, Şumnuya doğru gitmişti. Niğboludaki Türk kuvvetleri de orduya katıldı. Doğuya doğru ilerlendi. Haçlılar, Türk ordusunun kendi ardlarında olduğunu bilmiyorlar, bu toprakları iyi tanıyan Türkler ise kendilerini saklamak suretiyle yıldırım gibi ilerliyerek düşmana yaklaşıyorlardı.
9 ikinciteşrinde Haçlılara yetişmişlerdi. İki ordu ters cephe ile çarpışacaklardı. Çünkü Haçlılar arkalarını Varnaya vererek batı şimale doğru cephe almışlar, Türkler ise cepheyi cenup doğuya doğru tutmuşlardı.
Macar kralı, Türk ordusunun dört kilometre uzakta olduğunu öğrenince atların eğerlerinin çıkarılmadan gecelenmesini emretti. Manevî kuvvetleri mükemmeldi. Macarların üstünlüğü zırhlı süvarilerden mürekkep olmalarında idi. Başkumandanları Jan Hunyad, Türklere karşı birkaç zafer kazanmış büyük bir kumandandı. İki tarafta da top vardı.
Türk ordusu Anadoludan 40.000 kişiyle Rumeliye geçmiş, burada da bazı kuvvetler kendisine eklenmişti. Edirnede bir miktar asker bıraktıkları için 50.000 kişiden çok değildiler. Haçlılar ise 70.000 kadardı. Yanlış bir düşünce ile bazı Türk kaleleri önünde boşuna oyalanıp zayiat vermeselerdi Türk ordusuna göre daha üstün bir durumda bulunacaklardı.
10 İkinciteşrin 1444’te savaş başladı. Türkler, Haçlıların bozdukları andlaşmayı bir kargıya geçirerek karargâha dikmişlerdi. Türk ordusunun sağ kanadında Turhan Beğ buyruğundaki Rumeli Sipahileri, ortada Karaca Paşa buyruğundaki Anadolu sipahileri bulunuyordu. Sol kanatta akıncılarla hafif piyadeler olan azaplar vardı. Başkumandan olan İkinci Murad, kapıkulları yani yeniçeri ve kapıkulu sipahisi ile ihtiyayatta bulunuyordu.
Ters cepha ile yapılan savaşta iki taraftan birinin mahvolacağı tabiî idi. Bu neticeyi kat’îleştiren sebeplerden birisi de iki tarafın azmindeki şiddet ve kumandanlarındaki ustalıkla askerlerindeki kahramanlıktı.
Taarruza Türkler başladı. Türklerin sol kanadındaki 10.000 azap ve akıncı düşman sağ kanadına, onu çevirecek şekilde, yaklaştılar. Azaplar düşmanı ok yağmuruna tuttuktan sonra akıncılar düşmana doğru saldırdılar. Aynı zamanda Anadolu Beğlerbeğisi Karaca Paşa da Anadolu sipahileriyle düşmana şiddetle taarruza geçti. Düşman, azap ve akıncıların yaklaşmalarına müsaade ettikten sonra zırhlı süvarileriyle pek sert bir mukabil taarruzda bulundu ve hafif Türk kuvvetlerini geriye doğru sürdü.
Karaca Paşa kuvvetleri ise karşılarındaki Hırvatları yenerek ilerlemeğe başladılar. Hırvatlar gerilerindeki bütün ihtiyatları da harbe sokarak bu hücumu durdurmağa çalıştılarsa da muvaffak olamadılar. Hırvatlar bataklığa doğru sürülerek hepsi birden yok edildi.
Jan Hunyad, kendi sağ kanadının kötü durumunu görünce kendi kumandasına aldığı Macar ve Boşnak kuwetleriyle Karaca Paşaya saldırdı. Bu yan hücumu pek yaman oldu. Çok kanlı olan çarpışmada Karaca Paşa şehit düştü. Anadolu sipahileri, yeniçerilerin soluna kadar çekildiler.
Türk sağ kanadındaki Rumeli sipahileri de merkez solla birlikte düşmana taarruza geçmişlerdi. Düşman, zırhlı süvarileriyle bunlara da mukabil bir taarruz yaparak Rumeli sipahilerini geriye sürdüyse de ihtiyatlarını alan sağ kanat yeniden saldırarak Haçlıları püskürtüp takibe başladı.
Düşman başkumandanı Jan Hunyad kendi sağ kanadındaki durumu düzelttikten sonra şimdi bozulan sol kanadını da düzeltmek için Macar kralının yanında bulunan ihtiyat alaylarından birini alarak yardıma koştu. Turhan Beğin Rumeli sipahilerini geri itmeğe başladı. Anadolu sipahileri de yeniçerilerin sağına çekilip cephe kurdular.
Savaşın buraya kadar olan kısmı Haçlıların lehine gibi gözüküyordu. Her ne kadar Hırvatlar mahvedilmişse de Türk ordusunun kanatlarıyla ortası çekilmeğe mecbur edilmiş ve cephe, padişahın yedek kuvvetleri olan yeniçerilerle kapıkulu sipahilerinin önüne kadar gerilemişti. Fakat buna mukabil Türklerin lehine de şu durum vardı: Haçlıların bütün kuvveti savaşa sokulduğu halde Türklerin kapıkulu askerleri henüz yıpranmamış bir halde ihtiyatta idiler. Bundan başka yıpranmış düşman kuvvetleri Türklerin meşhur kaz kanadı tabiyesinin karşısında idiler.
Düşman, Türk hattının iki yanına çekilmiş olan Rumeli, Anadolu sipahileriyle azap ve akıncıları galiba tamamiyle bozulup bitmiş sanıyordu. Bunların varlığını hiç düşünmeden yeniçeri ve kapı kulu sipahilerine yüklendi.
Bu kuvvetin önünde hendekler açılmış, engeller yapılmıştı. Jan Hunyad, Macar kralının yanın daki alayları, son ihtiyat olarak, kat’î netice ânında savaşa sokmak istediği için bunların kendisinden emir beklemelerini söylemişti. Fakat bu alayların kumandanları savaşın Türk karargâhı önünde cerayan etmekte olduğunu görünce askerliklerini unutup kraldan savaşa girmek müsaadesini istediler. Kral bu müsaadeyi vermek yanlışlığını yaptı. Düşmanın son ihtiyatı da yeniçerilere taarruz etmek için atıldı.
Türkler, düşmanın bütün kuwetleri harbe girince kat’î dakikanın geldiğine hükmettiler. Yeniçeri cephesinin merkezi biraz geriye ric’at ettirilerek kaz kanadı tabiyesi tatbik olunmağa başladı. Düşman, Niğeboluda olduğu gibi bir yarım çemberin içine girdiğinin farkında değildi.
Bu sırada kendi sol kanadının da durumunu düzeltip kralın karargâhına gelmiş olan Jan Hunyad, kendi emrine aykırı olarak son yedeklerin de savaşa girmiş olduğunu gördü ve başkaca yapılacak bir işi olmadığı için Haçlıları şiddetle ve üç defa hücuma sevketti.
Haçlılar Sultan Murada saldırıyor, Türkler Macar kralını yakalamak istiyorlardı. Türk karargâhının önünde pek çetin bir boğuşma oluyordu. Bu arada Sekbanbaşı Yazıcı Doğan da şehit düştü. Büyük bir yiğitlikle saldıran Macar kralının atını Rüstem adında bir Türk askeri balta ile devirdi. Kral öldürüldü. Koca Hızır adında yaşlı bir asker kralın başını kesip bir mızrağa saplıyarak mızrak ucundaki bozulan andlaşmanın yanına dikti. Zaten yeniçerilerin yanında bulunan Anadolu ve Rumeli sipahileri de kaz kanadını kapıyarak düşmanı çember içine almışlardı. Gece basarken Jan Hunyad Romenlerle birükte şimale doğru kaçabildi.
Ertesi sabah (11 ikinciteşrin) 1444 düşman karargâhında tutunmakta olan küçük düşman birliklerine taarruz olunarak kumandanları Kardinal Sezarini başta olmak üzere hepsi kılıçtan geçirildi. Kralın 250 araba tutan eşyası zaptolundu.
Hunyadla birlikte kurtulan dört beş bin kişilik kuvveti Davut Paşa iki gün Tunaya kadar kovaladı.
***
Varna meydan savaşı imha savaşlarının en güzel örneklerinden biridir. Baştan sona kadar iyi idare edilen bir savaştı. Hareketlerini gizliyerek düşmanı gafil avlıyan Türk Ordusu, bu savaşla tarihimize çok şanlı bir yaprak yazmıştır. Jan Hunyadın kumandanlıktaki ustalığı ve Macar atlılarının zırhlı olduğu düşünülürse bu zaferin değeri daha iyi anlaşılır. On beşinci asırdaki zırhlı süvariler bugünün tankları gibi önüne geleni süpüren yaman bir kuvvetti. Türkler böyle bir kuvveti imha etmişlerdir. O korkunç kuvveti yenip yok eden İkinci Muradla Türk ordusu kutlanmağa lâyıktır.
Başta İkinci Murad, sonra Karaca Paşa olduğu halde o savaşın bütün şehit ve gazilerini saygı ile analım. Üçyıl sonraki 10 ikinciteşrin, bu zaferin 500. yıldönümüne raslıyacaktır. Milletçe bir tören yapmak ve İkinci Muradın heykelini dikmek için şimdiden hazırlansak büyük bir değer bilirlik olmaz mı?
Çınaraltı, 2 İkinciteşrin 1941, Sayı: 15
Kaynak: Nihal-Atsız.Com