5. Mehmed (Reşat) Han – (Türk Kağanları ve Sultanları)

5. Mehmed (Reşat) Han
(Türk Kağanları ve Sultanları)

(1. Kaynak)

Osmanlı Padişahlarının otuz beşincisi ve islam halifelerinin yüzüncüsü. Çocukluğundan itibaren hususi olarak iyi bir tahsil ve terbiye ile büyüdü. Yüksek di ve fen bilgilerini okudu. Arapça ve Fransızca’yı mükemmel bir şekilde öğrendi. Uzun şehzadelik devrinin çoğunu okumakla geçirdi.

1890 senesinde İngilizlerin yardımıyla kurulan ve padişah aleyhdarı Türk, rum, ermeni, arnavud ve yahudiler ile bulgar, sırp ve yunan çeteleri tarafından desteklenen İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1909 yılında Sultan Abdülhamid Han’ı tahttan indirdi ve yerine kukla bir vaziyette Mehmed Reşad Han’ı geçirdi. Devlet idaresine tamamen hakim olan İttihatçılar istedikleri kabineyi iş başına getiriyorlar, istemediklerini ise baskı ve tehditle görevden uzaklaştırıyorlardı. Sultan Abdülhamid tarafdarı diyerek pek çok kişiyi idam ettirdiler. Herkes ölüm ve hapis korkusu içine düştü. Memlekette can, mal ve namus emniyeti kalmadı. Devlet düşmanlığı, küfr ve dinden dönme moda olmağa yüz tuttu. Her vilayette zalimler, asiler ve zorbalar türedi. Bunun neticesi olarak Arnavutluk’ta isyan hareketleri başladı. Arnavutluk bölgesi mebusları hükümete müracaat ederek şiddet hareketlerine başvurulmadan bölgeye bir nasihat hey’eti gönderilmesini istediler. Ancak şiddet tarafdarı olan İttihat ve Terakki mensupları, Mahmud Şevket Paşa komutasında büyük bir orduyu Arnavutluk’a göndermelerine ve pek çok kan dökülmesine sebep oldukları halde isyanı önleyemediler. Sultan Reşad 16 Haziran 1911’de Kosova’ya gitti. Beşyüzyirmiiki sene önce dedesi Murad-ı Hüdavendigar’ın zafer kazandığı yerde, Yüzbin Arnavud ile cuma namazı kıldı. Huzur’u temin etti. Mahmud Şevket Paşa’nın yirmi iki taburla yapamadığını, Sultan Mehmed Reşad bir gövde gösterisi ile te’min eyledi.

Ancak ittihatçıların ihanet derecesine varan gafletleri devam ediyordu. Sultan Abdülhamid Han’ın bizzat körüklediği kiliseler ihtilafını, 3 Temmuz 1910’da neşrettikleri bir kanunla hallettiler. Böylece Balkan milletleri arasında ihtilaf kalmadığından, Osmanlı Devleti aleyhine kolayca birleştiler. Bu birleşme bir süre sonra (8 Ekim 1912) Balkan harbinin başlamasına sebep oldu. Siyaset yapmaktan memleket müdafaasına vakit bulamayan komutanların elinde kalan Osmanlı Orduları, Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan karşısında bozguna uğradılar. 30 Mayıs 1913’e kadar devam eden savaş sonunda, Osmanlı Devleti, Yenipazar, Libya, Girit, Rodos, Onikiada, Arnavutluk, Epir ve Trakyayı kaybetti. Edirne de Balkan devletleri eline düştü ise de daha sonra müttefikler arasında çıkan anlaşmazlıktan faydalanılarak tekrar kazanıldı. Son facialarla Afrika kıt’ası ile ilişiğimiz kesilirken, Avrupa’da çok küçük bir toprağımız kaldı. Afrika’da bir milyon iki yüz bin, Rumeli’de ise ikiyüz ellibin km2 yerimiz elden gitti.

 

İttihad ve Terakki’nin gafil, cahil, fırkacı, bölücü idaresi neticesinde Osmanlı Devleti, Padişah’ın haberi bile olmadan bu defa da dünyanın süper güçlerine karşı Almanya safında Birinci Cihan Harbine katıldı (11 Kasım 1914). Dört sene süren savaş sonunda koca Osmanlı İmparatorluğu yağma olundu. Birmilyon km2. den fazla toprak kaybedildi. Asker zayiatının yekünü ise beşyüzelli bini şehid diğerleri yaralı, kayıp ve esir olmak üzere birmilyonun üzerinde idi.

Sultan Mehmed Reşad, memleketin içinde bulunduğu durumun ızdırabı içerisinde 3 Temmuz 1918’de vefat etti. Cenazesi kendisi tarafından hazırlanmış olan Eyyüp’teki türbesine defn edildi.

Mehmed Reşad Han, halim, selim ve merhametli bir şahsiyet olup, terbiye ve nezaketi her türlü ölçünün üstünde bulunuyordu. Meşrutiyet anayasası çerçevesinde devleti idare etmek istedi. Ancak İttihadçıların Osmanlı Devleti aleyhindeki faaliyet ve icraatlarının önüne geçecek kudrette değildi. Hükümeti ele geçiren ittihadçıların çoğu, hatta din işleri başkanı olan Şeyhülislam Musa Kazım dahi masondu. Bu sebeple Sultan Reşad Han’ın saltanat devri, İttihatçıların keyfi ve mes’uliyetsiz icraatları neticesinde büyük hadiseler ile geçti. Neticede üç kıte yedi denize hakim olan Osmanlı Devleti, dünya çapında faaliyet gösteren yıkıcı ve bölücü teşkilatların, planlı, sinsi çalışmaları sonucu yok olma noktasına getirildi.


(2. Kaynak)

V. Mehmet Reşat, (d. 2 Kasım 1844, İstanbul – ö. 3 Temmuz 1918). 35. Osmanlı padişahıdır. Sultan Reşat olarak da bilinir.

II. Mahmut‘un torunudur. Babası Sultan Abdülmecit, annesi Gülcemal Kadın Efendi’dir. Annesi arnavuttur. Çocukluğu, padişah olan babasının yanında geçti. Amcası Sultan Abdülaziz zamanında rahat bir şehzadelik yapmasına rağmen ağabeyi Sultan II. Abdülhamit zamanında sarayda hapis hayatı yaşadı. Veliaht olduğu için devamlı kontrol altında tutuluyordu. Günlerini haremde geçirir, şiir ve kitap okurdu.

Sultan V. Mehmet Reşat, İttihat ve Terakki Cemiyetinin desteğiyle 1909’da tahta çıktığında 65 yaşındaydı. Sultan II. Abdülhamit’in padişahlığı sırasında hapis hayatı yaşadığı için devlet işlerinde tecrübe edinememişti. Padişahlığı sırasında yönetim daha çok İttihat ve Terakki partisinin ileri gelenlerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa’nın elinde kaldı.

Mehmet Reşat’ın salatanatı 9 yıl sürdü. 3 Temmuz 1918 tarihinde kalp yetmezliğinden vefat etti.Sağlığında mimar Kemalettin Beye yaptırdığı Eyüp’te ki kendi türbesinde yatmaktadır.

* Erkek çocukları : Mehmet Necmettin,Mehmet Ziyaettin, Ömer Hilmi.
* Kız çocukları : Yok

Saltanatı dönemindeki önemli olaylar

Trablusgarp Savaşı

Tek bir ülke olarak birleşmekte diğer Avrupa ülkelerine göre geç kalan İtalya, sömürgecilik yarışına katılarak Kuzey Afrika’da Osmanlılara ait olan Trablusgarp’ı ele geçirmek istedi. Avrupalı devletlerin de desteğini alan İtalya, Osmanlı Devletine bir ültimatom vererek, Trablusgarp’ın kendisine bırakılmasını istedi. İtalyanların bu isteği reddedilince Trablusgarp ve Bingazi işgal edildi (1911).

Mustafa Kemal ve Enver Bey Trablusgarp’a geçerek Derne ve Tobruk’da önemli direniş hatları oluşturdular. İtalya Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak için Çanakkale’de Osmanlı istihkamlarını denizden topa tuttular. Ayrıca Ege Denizi’ndeki 12 adaya asker çıkardılar. Balkan Savaşlarının başlaması üzerine İtalyanlarla barış imzalandı ve Trablusgarp Savaşı sona erdi. Yapılan Uşi Antlaşması’na göre Trablusgarp ve Bingazi İtalya’ya verildi. 12 ada Yunanistan’ın işgal etmemesi için geri verilmek üzere İtalya’da bırakıldı.

I. Balkan Savaşı

Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Osmanlı Devletini Balkanlardan çıkarmak isteyen Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ Trablusgarp Savaşıyla uğraşan Osmanlı Devletine savaş açtılar. Rusya’nın saldırmama garantisine güvenen Osmanlı İmparatorluğu ordularını terhis etmişti. I. Balkan Savaşı sırasında birçok cephede birden savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti ağır yenilgiler aldı. Bulgarlar Çatalca’ya kadar ilerlediler, Yunanlar Selanik’i işgal etti. Bu olaylardan faydalanan Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.

II. Balkan Savaşı

Osmanlı Devletinden aldıkları toprakların kendi aralarında paylaşırken anlaşmazlık içerisine girdiler. Sırbistan, Yunanistan ve Romanya, Bulgaristan’a karşı savaşa başladı. Osmanlı Devleti bu fırsattan yararlanarak Bulgaristan’a savaş ilan etti. Osmanlı ordusu tarihi şehir Edirne’yi kurtardıktan sonra Meriç’e kadar ilerledi ancak, Avrupalı devletlerin müdahalesi ihtimaline karşı daha fazla ileri gitmedi. II. Balkan Savaşı sonunda yapılan İstanbul Antlaşması ile Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Kavala ve Dedeağaç ise Bulgaristan’da kaldı. İki devlet arasında Meriç nehri sınır oldu.

I. Dünya Savaşı

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katıldı. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaştı. Çanakkale Savaşı’nda önemli bir direniş gösteren Osmanlı Devleti, tüm olumsuz şartlara rağmen, düşman donanmasının boğazlardan geçmesine izin vermedi. Osmanlı birliklerinin kazandığı yerel başarılar sonuca etki etmedi.


(3. Kaynak)

Osmanlı pâdişâhlarının otuz beşincisi ve İslâm halîfelerinin yüzüncüsü. Çocukluğundan îtibâren husûsî olarak iyi bir tahsil ve terbiye ile büyüdü. Yüksek din ve fen bilgilerini okudu. Arapça ve Fransızca’yı mükemmel bir şekilde öğrendi. Uzun şehzâdelik devrinin çoğunu okumakla geçirdi.

1890 senesinde İngilizlerin yardımıyla kurulan ve pâdişâh aleyhtârı Türk, Rum, Ermeni, Arnavut ve Yahûdîlerle Bulgar, Sırp ve Yunan çeteleri tarafından desteklenen İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1909 yılında Sultan Abdülhamid Hanı tahttan indirdi ve yerine kukla bir vaziyette Mehmed Reşâd Hanı geçirdi. Devlet idâresine tamâmen hâkim olan İttihatçılar, istedikleri kabîneyi iş başına getiriyorlar, istemediklerini ise baskı ve tehditle görevden uzaklaştırıyorlardı. Sultan Abdülhamid taraftârı diyerek pek çok kişiyi îdâm ettirdiler. Herkes ölüm ve hapis korkusu içine düştü. Memlekette can, mal ve nâmus emniyeti kalmadı. Devlet düşmanlığı ve dinden dönme moda oldu. Her vilâyette zâlimler, âsiler ve zorbalar türedi. Bunun netîcesi olarak Arnavutluk’ta isyân hareketleri başladı. Arnavutluk bölgesi mebusları, hükümete mürâcaat ederek şiddet hareketlerine başvurulmadan bölgeye bir nasîhat heyeti gönderilmesini istediler. Ancak, şiddet taraftârı olan İttihat ve Terakki mensupları, Mahmud Şevket Paşa komutasında büyük bir orduyu Arnavutluk’a göndermelerine rağmen ve pek çok kan dökülmesine sebep oldukları halde isyânı önleyemediler. Sultan Reşâd, 16 Haziran 1911’de Kosova’ya gitti. 522 sene önce dedesi Murâd-ı Hüdâvendigâr’ın zafer kazandığı yerde, yüz bin Arnavut ile Cumâ namazı kıldı. Balkan Müslümanları ve Arnavutlar, asırlar öncesi Osmanlı hâkimiyetine girişlerindeki adâlet hissini, Sultan Reşâd Hanın ‘Baba’ davranışıyla tekrar ve daha ziyâdesiyle yaşadılar. Arnavutluk’taki yüzbinlerce Müslüman, Halîfe-i Müslimîn ve Osmanlı Sultanı Reşâd Hanı görebilmek için, bütün sıkıntılara katlanarak yollara düştü. Sultan, din ve millet farkı gözetmeden bütün halka bol ihsânlarda bulundu. Huzûru sağladı. Mahmud Şevket Paşanın, yirmi iki taburla yapamadığını, Sultan Mehmed Reşâd bir gövde gösterisiyle temin etti.

Ancak, İttihatçıların ihânet derecesine varan gafletleri devâm ediyordu. Sultan Abdülhamid Hanın bizzat körüklediği kiliseler ihtilâfını, 3 Temmuz 1910’da neşrettikleri bir kânunla hallettiler. Böylece, Balkan milletleri arasında ihtilâf kalmadığından, Osmanlı Devleti aleyhine kolayca birleştiler. Bu birleşme, bir süre sonra (8 Ekim 1912) Balkan Harbinin başlamasına sebep oldu. Siyâset yapmaktan memleket savunmasına vakit bulamayan komutanların elinde kalan Osmanlı orduları, Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan karşısında bozguna uğradılar. 30 Mayıs 1913’e kadar devâm eden savaş sonunda, Osmanlı Devleti, Yenipazar, Libya, Girit, Rodos, on iki ada, Arnavutluk, Epir ve Trakya’yı kaybetti. Edirne’de Balkan devletleri eline düştü ise de daha sonra müttefikler arasında çıkan anlaşmazlıktan faydalanılarak tekrar kazanıldı. Son fâcialarla Afrika kıtası ile ilişiğimiz kesilirken, Avrupa’da çok küçük bir topağımız kaldı. Afrika’da 1.200.000, Rumeli’de ise 250.000 km2’lik yerimiz elden gitti.

İttihat ve Terakki’nin gâfil, câhil, fırkacı, bölücü idâresi netîcesinde, Osmanlı Devleti, pâdişâhın haberi bile olmadan bu defâ da dünyânın süper güçlerine karşı, Almanya safında, Birinci Dünyâ Harbine katıldı (11 Kasım 1914). Dört sene süren savaş sonunda, koca Osmanlı İmparatorluğu yağma olundu. Bir milyon km2’den fazla toprak kaybedildi. Asker zâyiâtının yekûnu ise 550.000’i şehit, diğerleri yaralı, kayıp ve esir olmak üzere, bir milyonun üzerindeydi.

Sultan Mehmed Reşâd, memleketin içinde bulunduğu durumun ıstırabı içerisinde, 3 Temmuz 1918’de vefât etti. Cenâzesi, kendisi tarafından hazırlanmış olan, Eyüp’teki türbesine defnedildi.

Mehmed Reşâd Han, halîm, selîm ve merhâmetli bir şahsiyet olup, terbiye ve nezâketi, her türlü ölçünün üstünde bulunuyordu. Maiyetine karşı çok şefkatli davranır, biri rahatsızlanınca, iyileşinceye kadar defâlarca hatırını sorardı. Hâfızası çok kuvvetliydi. Dînî vecibelerini geciktirmeden yapar, boş zamanlarında kitap okurdu.

Meşrûtiyet anayasası çerçevesinde devleti idâre etmek istedi. Ancak, İttihatçıların Osmanlı Devleti aleyhindeki faaliyet ve icrâatlarının önüne geçecek kudrette değildi. Hükümeti ele geçiren İttihatçıların çoğu, hattâ din işleri başkanı olan Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım dahi masondu. Bu sebeple Sultan Reşâd Hanın saltanat devri, İttihatçıların keyfî ve mesuliyetsiz icrâatları netîcesinde, büyük hâdiselerle geçti. Netîcede, üç kıta, yedi denize hâkim olan Osmanlı Devleti, dünyâ çapında faaliyet gösteren yıkıcı ve bölücü teşkilâtların, plânlı, sinsi çalışmaları sonucu yok olma noktasına getirildi.

|» “Türk Kağanları ve Sultanları” Say. Dön! « |

Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…

Türk Kağanları, Türk Sultanları, Hükümdarlar, Türkçe, Edebiyat

Sınavlara Hazırlık Arama Robotu
YGS & LYS TEOG KPSS TUS KPDS Ehliyet Sınavı PMYO JANA

Seçim esnek olup ilgili alanları seçiniz, Örneğin ehliyet sınavı için branş olarak matematik seçmeyiniz :)