Alevilik
(Dünya Dinleri)
Aleviliğin inanç ve ibadet esaslarını görmeden önce, bu esasların günümüze hangi şekillerde ulaştığına değinmek gerekir.Alevilik günümüze sözlü ve yazılı olmak üzere iki kaynaktan ulaşmıştır. Sözlü gelenek nesilden nesile aktarılan bilgi ve uygulamalar ve Dedelerin günümüze ulaştırdığı bilgiler şeklinde günümüze ulaşmıştır. Sünni kitlelerin aksine eğitim kurumlarından yoksun kalan Aleviler inanç, gelenek ve kültürlerini daha çok bu yolla günümüze ulaştırmışlardır. Çevreyi temsil eden ve göçebe/ yarı göçebe kitlelerin oluşturduğu bu gruplar, resmi din anlayışına karşı bir dinsel anlayışı, yani heterodoksiyi temsil ediyorlar, toplumsal yapıları itibariyle, sünnî çevrelerin aksine, eğitim ve kültür kurumlarından yoksun bulunuyorlardı. Bektaşî dergâhlarında ise belli bir organizasyon bulunmaktaydı. Bu dergâhlarda bulunan bektaşî dervişleri ve onların nüfuzundaki kitleler, Ocakzade dedelerin faaliyette bulundukları kitlelerle kıyaslanmayacak ölçüde kurumlaşmış idiler. Bu durumu arşiv belgelerinden rahatlıkla görebiliyoruz. Ocakzade dedelerin faaliyette bulunduğu yerlerde yaşayan kitleler Bektaşî dergâhlarından daha farklı bir organizasyona tabi bulunmaktaydılar. Bu kitleler arasında, bilgiler, yazılı olmayan yani sözlü geleneğe dayalı bir şekilde nesilden nesile aktarılıyordu. Merkezi iktidarların bu kitleler üzerindeki baskısı ve zaman zaman gerçekleşen sürgünlerin yarattığı olumsuzluklar bu kitlelerin yaşamlarının her alanına yansımış, örneğin cem ayinleri büyük bir temkinle ve gizlilik içerisinde yapılır olmuştur.
Alevi Yol ve Erkânının günümüze ulaşmasının ikinci kaynağı ise yazılı kaynaklardır. Ancak bu kitlelerin sosyal yaşamlarının doğal bir sonucu olarak, sahip oldukları yazılı eserler de oldukça sınırlıdır. Alevî köylerinde yaptığımız araştırmalarda, daha çok dede evlerinde nefeslerin ve deyişlerin yer aldığı kitaplar (Cönkler), Menakıb-ı İmam Cafer-i Sadık, Hutbe-i Düvaz-deh İmam/Menakıb-ı Seyyid Safi, “Küçük Buyruk” olarak da bilinen “Dergah-ı Ali’de Seyyid Abdülbaki Efendi’nin Erenlere Muhib olan Temiz İnançlı Müminlere Gönderdiği Mektup” başlıklı bir kitapçık, Makalat-ı Hacı Bektaş-ı Veli ve Vilayet-name adlı el yazması (Osmanlıca) eserlerin varolduğunu biliyoruz. Oysa sünnî kesimler yüzyıllara yayılan zaman sürecinde medreseler ve şeyh-mürid ilişkisi çerçevesinde birçok eğitim kurumlarına sahip olmuş, bu şekilde yüzlerce eser kaleme alınmıştır. Bektaşi dergâhları eğitim faaliyetleri ve araçları bakımından da, ocakzade dedelere bağlı Alevilerle kıyaslanmayacak ölçüde kurumsallaşmış idiler.Dergahlarda yüzlerce cilt eser bulunurken Alevi köylerinde sadece Dede evlerinde elyazması kitaplar bulunurdu.
Aleviler’de İnanç Anlayışı
Alevilerde inanç ve ibadet anlayışının kendine özgü yönleri bulunmaktadır. Bu anlayışın temeli biçimden çok özü esas almasına dayanır. Biçimsel anlamda ibadetin bir araç, olgun insan olmanın ise esas amaç olduğu kabul edildiğinden cemlere katılmak, oruç tutmak yetmez. Eline, diline, beline bağlı olmayan, en kutsal varlık olan insanı sevmeyen, olgunlaşmamış insanların ibadetleri de boşunadır. Bu kişiler Cem törenlerine alınmadıkları gibi toplumdan da dışlanırlar.Alevi inancının temeli Hak-Muhammed-Ali sevgisine dayanır.
Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam Sevgisi
Bilindiği üzere Alevilik Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve Oniki İmam sevgisine dayanır. Ehl-i Beyt sözcük olarak ev halkı demektir. Ev halkı yani Ehl-i Beyt Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluşmaktadır. Ehl-i Beyt halk arasında Pençe-i Al-i Abâ olarak da adlandırılır.
Oniki İmamlar, Alevilerin Hz. Muhammed’den sonra önder olarak tanıdıkları Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın soyundan gelen kişilerdir.Oniki İmamların adları sırasıyla şöyledir:
1- İmam Ali
2- İmam Hasan
3- İmam Hüseyin
4- İmam Zeynel Abidin
5- İmam Muhammed Bakır
6- İmam Cafer Sadık
7- İmam Musa Kazım
8- İmam Ali Rıza
9- İmam Muhammed Taki
10-İmam Ali Naki
11-İmam Hasan Askeri
12- mam Mehdi
Alevilere göre müslümanlar Hz. Muhammed’den sonra 73 fırkaya ayrılacaklar ve Ehl-i Beytin, Oniki İmamların yolundan gidenlerin dışındakiler cehenneme gideceklerdir. Ehl-i Beytin, Oniki İmamların yolundan gidenler Fırkayı Naciye veya Güruh-u Naci olarak adlandırılır.
Demek ki Ehl-i Beyt sevgisi Aleviliğin esasını oluşturur. Tevella ve teberra anlayışı da bu sevgiden kaynaklanır. Tevella Ehl-i Beyti, Oniki İmamları, Ondört Masumları, Onyedi Kemerbestleri ve onların yolundan gidenleri sevenleri sevmek, teberra ise onları sevmeyenleri sevmemektir.
Ondört Masum
Muhammed Ekber, Abdullah b. İmam Hasan, Abdullah b. İmam Hüseyin, Kasım, Zeynelaba, Kasım b. Zeynel-abidin, Ali Eftar, Abdullah b. İmam Cafer Sadık, Yahya el-Hadi, Salih, Tayyib, Cafer b. Muhammed Taki, Cafer b. Hasan Askeri, Kasım b. Muhammed Taki.
Onyedi Kemerbest
İmam Hasan, İmam Hüseyin, Hadi-i Ekber, Abdülvahid, Tahir, Tayyib, Türab, Muhammed Hanefi, Abdurrauf, Ali Ekber, Abdülvahab, Abdülcelil, Abdurrahim, Abdülmuin, Abdullah Abbas, Abdülkerim, Abdüssamed
Dört Kapı Kırk Makam
Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki Kâmil(olgun) insan olma ilkelerini Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin tespit ettiğine inanılır.Hacı Bektaş “Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur.” buyurmuşlardır. Bu ilkeler aşama aşama insanı olgunluğa ulaştırır. Bir başka yoruma göre ise şeriat anadan doğmak, tarikat ikrar vermek, marifet nefsini bilmek, hakikat Hakkı özünde bulmak yollarıdır.
Dört Kapı şunlardır:
1.Şeriat
2.Tarikat
3.Marifet
4.Hakikat
Her kapının on makamı vardır:
Şeriat kapısının makamları:
– İman etmek,
– İlim öğrenmek
– İbadet etmek
– Haramdan uzaklaşmak
– Ailesine faydalı olmak
– Çevreye zarar vermemek,
– Peygamberin emirlerine uymak
– Şefkatli olmak
– Temiz olmak
– Yaramaz işlerden sakınmak
Tarikat kapısının makamları
– Tövbe etmek
– Mürşidin öğütlerine uymak Ta
– Temiz giyinmek
– İyilik yolunda savaşmak
– Hizmet etmeyi sevmek
– Haksızlıktan korkmak
– Ümitsizliğe düşmemek
– Ibret almak
– Nimet dağıtmak
– Özünü fakir görmek
Marifet kapısının makamları
Edepli olmak
Bencillik, kin ve garezden uzak olmak – Perhizkârlık
– Sabır ve kanaat
– Haya
– Cömertlik
– İlim
– Hoşgörü
– Özünü bilmek
– Ariflik
Hakikat kapısının makamları
– Alçakgönüllü olmak
– Kimsenin ayıbını görmemek
– Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek
– Allah’ın her yarattığını sevmek
– Tüm insanları bir görmek
– Birliğe yönelmek ve yöneltmek
– Gerçeği gizlememek
– Manayı bilmek
– Tanrısal sırrı öğrenmek
– Tanrısal varlığa ulaşmak
Üç sünnet yedi farz
Alevilerin kutsal kitaplarından “Buyruk”larda yazıldığına göre Alevi yolunun temeli üç sünnet yedi farza dayanır. Bu temel esaslara uymak zorunludur. Üç sünnet yedi farz şunlardır:
Üç Sünnet
Dilini tevhid kelimesinden ayırmaya
Gönlünden düşmanlığı gidere, kimseye kin ve kibir tutmaya, kıskançlık etmeye, hırsına uyup şeytana gönül vermeye.
Sözü Hakkın kudreti ola, kimseyle kavga etmeye, kimseye düşmanlık yapmaya
Yedi Farz
Çok sır saklaya
Talip binbir ise, bir otura ve bir dilden söyleye
Hakkın terazisine itaat ede, yaptığı bir günaha bin özür ve niyaz eyleye, kimsenin gıybetini etmeye ve yalan yere and içmeye, yalan söylemeye
Mürebbi hakkına itaat ede, emrine uya
Kuşak kuşana, halifeden el alıp, tövbe eyleye
Musahibini hakikatte Hak cemiyetine eriştire
Halife’den tac ve kisvet kabul eyleye. Özünü şeyhlere ulaştıra
Bu yol üzere olmayofu diye inanmayasanız. Bir kişi bunca farzdan ve sünnetten düşse, ona derman yoktur, sürgün olur, yüzü karadır.
Oniki Şart
– Cömertlik
– Mutluluk
– İbret
– Gayret
– Sohbet
– Mürüvvet
– Şefkat
– Şefkat
– İkram
– Tevella
– Teberra
Oniki İşlek
– Evvel kendi özünü hassas etmektir
– Marifet tohumunu ekmektir
– Şefkat beslemektir
– Rıza eteğini tutmaktır
– Hikmet sıfatını sem etmektir
– Özünü hizmet hürmetin saklamaktır
– Özünü mukarribiyle hudetmektir,
– Özünü sabır ehline vermektir
– Muhabbet kilesiyle ölçmektir
– Takva değirmeninde özünü arındırmaktır
– Su ile yuğurmaktır
– İradet tennurunda pişmek ve ihlas sofrasına girmek , özünü dervişlere ve fukaralara sarfetmektir.
Eline Diline Beline Hakim Olmak
Eline, diline, beline hakim olma kuralı Alevilerin yaşamları boyunca uymaları zorunlu ahlak sisteminin adeta simgesidir. Eline bağlı olmak, elinle koymadığını almamak, diline bağlı olmak gözünle görmediğini söylememek ve beline hakim olmak haram olan cinsel ilişkiye girmemektir. Bu kural Alevi toplumunun çok güçlü ahlak sisteminin özetidir ve Alevi Yolu Dedelerimizin deyimiyle “kıldan ince, kılıçtan keskindir”. Yolun bu kurallarına uymayanlar düşkün sayılırlar. Düşkünler toplumdan soyutlanırlar, işledikleri hatanın durumuna göre değişik şekillerde cezalandırılırlar.
Alevi toplumunda kadın-erkek yaşamın her alanında eşittir. Çalışırken de, ibadet ederken de kadın erkek birliktedir. Sünni geleneğin aksine tek eşlilik esastır. Başlık parası gibi uygulamalar kabul edilmez. Kadın olsun erkek olsun eşinden şikayetini Dedeye iletebilir, suçlu bulunursa düşkün edilir. Alevilerde sosyal yaşamın her alanında kadının da erkekle birlikte ve eşit olarak yeralması bunu çekemeyenlerce çeşitli iftiralara da konu olmuştur.
Ayin ve Merasimler (Muharrem,Hızır Orucu, Cemler)
Her toplumun önemli anma ve toplanma günleri bulunmaktadır. Alevilerin de böyle kutsal ibadet ve bayram günleri vardır. Cemler düzenli olarak yapılan ibadetlerdir. Cemlerin yanısıra Sultan Nevruz, Muharrem Orucu, Hızır Orucu, Hıdırellez, Kurban Bayramı, Abdal Musa Lokması da Alevilerin önemli günlerindendir. Aleviler Ramazan Orucunu tutmazlar. Şimdi sırasıyla bunlar üzerinde duralım:
İlkbaharın başlangıcı ve Hz. Ali’nin doğumu sayılan Nevruz (21 Mart) akşamı Sultan Nevruz olarak adlandırılır ve Cem yapılır.
Alevilerce Kerbela Olayı’nın anlamı büyüktür. Yine kış aylarında Abdal Musa Lokması düzenlenirdi. Abdal Musa Lokması için evler dolaşılarak lokmalar toplanır, kurbanlar kesilir cem yapılır, ertesi gün pişen lokmalar dağıtılırdı. Abdal Musa lokmasının topluma yararlı olacağına, ürünlerin bereketli olacağına inanılırdı. Hz. Hüseyin’in acımasızca şehid edilmesinin anısına yüzyıllardır Muharrem ayında oruç tutulur. Muharremin birinci günü başlanan oruç Oniki İmamlar aşkına oniki gün tutulur. Ondört Masumlar için fazladan oruç tutanlar da vardır. Muharrem Orucu sırasında Hz. Hüseyin’in susuz şehid olması anısına su içilmez, kurban kesilmez, traş olunmazdı. Akşamları Kerbela olayını anlatan kitaplar okunurdu.
Şubat ayında ise üç gün Hızır Orucu tutulurdu.
Her yıl 6 Mayıs günü Hızır İlyas günü kutlanır.Hızır karada, İlyas ise denizde zor durumda kalanlara yardım ederler inancı vardır. Bu nedenle Aleviler arasında “Yetiş Ya Hızır” deyimi yerleşmiştir.
Alevilerde kurban geleneği de yaygındır. Cemlerde, Hızır orucunda, Abdal Musa törenlerinde ve Kurban Bayramında kurbanlar kesilir.
Ancak “yol bir sürek binbir” sözünden de anlaşılacağı üzere Anadolu’nun değişik bölgelerinde yaşayan Aleviler arasında bu dinsel ibadetlerin uygulanmasında çok küçük farklılıklar bulunmaktadır.
Cem
Aleviliğin temel ibadeti “Cem” dir. Alevi Cemleri daha çok hasat döneminden sonra yapılır. Cemlerin cuma akşamları yapılması gerekir. Cuma akşamı Alevilerce perşembe akşamına verilen addır. Alevi Dedeleri talipleri köylerde ziyaret ettiğinde Cem yapılacağı duyurulur. Ceme katılacak olanlar yanlarında niyaz veya lokma adı verilen yiyecekler getirirler. Cemler büyük evlerde yapılır. Dede cem yapılacak yerin başköşesinde bulunan posta oturur. Cemde Oniki hizmet vardır. Bu oniki hizmetin sahipleri şunlardır:
– Dede(Mürşid)
– Rehber
– Gözcü
– Çerağcı(Delilci)
– Zakir(Aşık)
– Ferraş(Süpürgeci)
– Sakka(İbriktar)
– Kurbancı(Sofracı)
– Pervane
– Peyk(Davetçi)
– İznikçi(Meydancı)
– Bekçi
Cem töreni Oniki hizmetin yerine getirilmesinden oluşan kutsal bir ibadettir. Cem içerisinde semah da edilir, Pir Sultan’dan, Hatayi’den, Kul Himmet’ten deyişler söylenir. Lokmalar dağıtılır. Kerbela Olayı anılır. Cem’de musahipler görülür, düşkünler dara kaldırılır, toplumun önünde haklı haksız belirlenir, suçlu olanların gerekli cezaları verilir. Cemlerde verilen cezalara uyulur, aksi halde toplum dışına itilmek kaçınılmazdır.
Bu belli günlerde yapılan ibadetlerin dışında Anadolu’nun değişik merkezlerinde de her yılın belli günlerinde törenler düzenlenmektedir. Bunların en bilinenleri şu şekildedir: Hacı Bektaş Veli Törenleri, Abdal Musa Törenleri(Antalya), Veli Baba Törenleri(Isparta), Hamza Baba Törenleri(İzmir), Şücaettin Veli(Eskişehir) Törenleri, Pir Sultan Törenleri(Sivas), Hıdır Abdal Törenleri (Erzincan). Bu törenlere Türkiye’den ve yurtdışından yüzbinlerce insan katılmakta ve adeta bir festival havası içerisinde kutlanmaktadırlar.
Kaynak : Yrd.Doc.Dr.Ali YAMAN ; A’dan Z’ye Alevilik Nedir? ; İstanbul 1990
|» “Dünya Dinleri” Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, “www.dunyadinleri.com”dan alıntılanarak derlenmiştir…
Dünya Dinleri, Bütün Dinler, Din, İslamiyet, Hristiyanlık, Alevilik, Sünnilik, Budizm, Musevilik
Ben bir âlevi olarak buradaki yazının neden Sunnilik ile karşılaştırma yapılarak neden sunnilikten daha aşğıdaymış gibi gösterilerek , gerek eğitimi gerek yaşam biçimini daha aşağıda göstererek yazıldığını merak ediyorum.
A’ dan Z’ ye Değil de âleviliğin sünnilikten aşağı yönleri diye mi bir başlık açılmalı ki. Ki öyle birşey de yok zaten. Herneyse tartışma yapmayalım. HAYIRLI GÜNLER !!!
Olgun arkadaşım,burada sadece alevilik ile sünnilik söz konusu değil.Eğer yazının devamını okursan iyi anlayacağından eminim.
Öncelikle yazınızı bu kadar akıcı ve anlaşılır bir dille kaleme aldığınız için sizi kutlarım.Büyük bir ilgi beğeni ve merakla okudum teşekkür etmek istedim. Hayırlı günler dilerim.
Ya anlamıyorum ne ya neden ayrım yapıyorlar anlamadım hala onlarda ınsan bızde onların yada bizim (hanefı) ben bu ayrımın yapılamasını istemıyorum agzı olan herkes konuşuyor.
Peygamber efendimizin mezhebi yoktur. O halde islamda mezhep yoktur. Müslümanlar kardeştir. Hepimiz oğuzun çocuklarıyız.Alevi,sünni bunları tartışmanın bir anlamı yok asılolan insan olabilmek… Eline diline beline sahip olabilmek… Her ne ararsan kendinde ara kudüste mekkede hac da değildir. Olgun ve kamil insanlar allahın sevgili kullarıdır.
Neden alevilerin toplumda garipsendiğini ve kız alıp vermelerden tutunda alevi dendiğinde neden insanların garipsediğinin bir sebebi var mı varsa lütfen açıklarmısınız?
Çok güzel bir yazı olmuş herşeyi açık ve anlaşılır yazılmış. Teşekür ederim. Tamda benim ihtiyacım ve bilmem gereken şeyler bunlar sayenizde öğrendim ve kuşkularım kalmadı.
Önce uyarınıza teşekür ederim. Benim sormak veya öğrenmek istediğim konu şu.HZ ALİnin ve oğulları HZ leri nin namaz kıldığını yukarı da okudum.Bu günün Alevi toplumu niçin namaz kılmıyor da cem yapıyor.Sünni olarak yetiştirilmiş bir din fukarası olduğumu ayrıca belirteyim.
alınmış abdestimi aldırırsalar
kılınmış namazımı kıldırırsalar
sizde şah diyeni öldürürseler
bende bu yayladan şaha giderim.
pirsultan abdal
selamlar. Güzel bir makale. İstifade ettim. Herkesin inandığını yaşama hakkı var. Ama bir doğru var. Allah bizleri hak yoldan ayırmasın. Amin…
Selamlar. Güzel bir makale. İstifade ettim. Herkesin inandığını yaşama hakkı var. Ama bir doğru var. Allah bizleri hak yoldan ayırmasın. Amin.
arkadaşlar mezhep demek yol demek sunnilikte 4 hak mesep vardır hepsinin ibadet anlayışı aynıdır işlevde ince değişiklikler vardır onlarda fark etmiyor sunni mezhep peygamber efendimi sav edep ve sünneti üzerine yaşarlar o ne yaptıysa aynısı yaparlar aleviler le ayrılık yönümüz hakaret mevzusudur hz. Osman efendimize ve Hz. Aişe validemize hakaret etmeleridir alevi biri gözümün önünde bu insanlara küfür etti nerde bunların saygınlığı olmuyor bizim için önemli insanlara küfür edilmesi zorumuza gidiyor o sinirlede alevi sunni çatışması başlıyor yavuz sultan selim bu yüzden alevileri kesti
Merhaba can kardeşler. türkiyede 25 milyonun üzerinde alevi toplulukları yaşıyor. bu ülkenin bir mozaiğidir aleviler.
barışın ve hoşgörünün simgesidir alevilik.
Sevgili Ahmet AKKUŞ kardeşim; kime olursa olsun küfür yanlıştır. Asla kabul edilemez.
Ama yavuz sultan selim konusunda yanlış bilgi edinmişsin. tarihi belgeleri biraz incelersen din düşmanlığından başka bir sebep bulamazsın. kurana ve sünnete göre insan öldürmek sadece meşru müdafaada (ırzı savunmada vatanı savunmada vs.) geçerlidir.
söz ettiğin şahıslar sana göre kutsal olabilir. ama aleviler bu insanların tarihlerindeki şaibelerden dolayı onlardan biraz uzaklar. bunlara karşı hakaret yok ama sevgide yok.. hz. ebu zer gibi değerli bir sahabiyi rebze’ye sürmüş ve orada ailesiyle birlikte ölümüne sebep olmuştur. diğeride hz. Ali’ye karşı savaş açmış (cemel savaşı ms.656) sevgili can kardeşim sende biraz vicdanının sesini duy; alevilikte peygamberden sonra en kutsal şahsiyet olarak bilinen hz. Ali’ye düşmanlık etmiş olan birini sevmek yoktur. unutma din bir kanaatten ibaretir; yani sana göre kutsal sayılan, başkasına göre kutsal olmayabilir. buna kızmamalısın can kardeş. sevgilerimle m.ç.
Selam. ALLAH hiç kimseyi doğru yoldan ayırmasın.Öncelikle efendimizin bize vasiyetini unutmayalım arkadaşlar,Ehli beytini sevmemizi,onlara sahip çıkmamızı ve onların yolundan gitmemizi,onlara bir şey öğretmeye çalışmamayı çünkü onlar her şeyi bizden daha iyi bildiklerini söylemiştir.Sevgili peygamberimiz bunları söylerken biz ehli beytine eziyet edenleri,onları katledenleri,onları sevmeyenleri nasıl sevebiliriz.?Hz.Ali’nin çocukları efendimizin en sevdiği ve soyunun devam ettiren torunlarıdır var mı bunun ötesi?Bunu düşündüğünüz zaman ehli beyti katledenleri ve sevmeyenleri hiç bir müslüman kardeşimizin tasvip etmemesi gerekir.hayırlı akşamlar.
arkadaşlarım herkese seslenmek isterim herkes inancında özgür keşke herkes ibadet anlayışı nasılsa o şekilde ibadetini yerine getirse… Ben sadece şunu sölemek isterim Peygamberimize ve ehli beytine yapılan kötülükler Yüce Rabbimiz katında en Ağır şekilde hak ettiği cezayı alacaktır, ama unutmayın ki Hz.Ebubekir, Hz.Osman , Hz.Ömer ve Hz. Ali mübarek insanlardır daha hayattalarken cennet ile müjdelenmiştir. Bu mübarek insanlar et ve tırnak gibidirler. Hz. Kuran-ı Kerim İslam Dinine indirilmiştir.
isledihi kunahlardan yavuz suldan selim obur dunyada kunluk ksliyor allah uzurunda herhalde anlamisdirsin ahmet akkus bey