Alparslan
(Türk Kağanları ve Sultanları)
(1. Kaynak)
Selçuklu Hükümdarlarının en meşhuru, en kahramanı ve Anadolu kapılarını Türklere açan yiğit sultan.
1033′ de doğdu. Asıl ismi Muhammed bin Davut Çağrı olup lakabı Alp Arslandır. Küçük yaşta tahsile başladı ve zamanın alimleri tarafından en iyi şekilde yetiştirildi.
Alp Arslan, amcası Tuğrul Bey’ in 1063′ de vefatı üzerine ikinci Selçuklu Sultanı olarak tahta çıktı. Önce saltanatına karşı çıkan büyük amcası İnanç Yabgu ve akrbası Kutalmış’ la çarpıştı ve isyanları bastırdı. Bundan sonra ilk olarak Gürcistan ve Doğu Anadolu seferine çıktı. Şavşat, Oltu, Kars ve Ani kalelerini ele geçirdi. Ermeni krallığını hakimiyeti altına aldı. Yine bu sırada oğlu Melikşah ve Nizamülmülk komutasındaki kuvvetler ve Van ve çevresini ele geçirdiler (1064).
Sultan Alp Arslan, yıldırım sürati ile gerçekleştirdiği bu fetihlerden sonra, İslam’ ın dahili düşmanı Fatimilere ve harici düşmanı Bizanslılara karşı iki büyük sefere girişti. İlk olarak 1070 yılında Ehl-i sünnet düşmanı, bozuk itikad sahibi Mısır’ daki Fatimiler üzerine yürüdü. Yolda Malazgirt ve Erciş kalelerini fetheden Sultan, Fatimilere tabi Haleb’ i kuşattı ve şehri kısa sürede zabtetti. Bu sefer üzerinei Fatimiler Suriye’ den çekildi ve Mekke emiri artık Fatimiler yerine hutbeyi Abbasi halifesi ve Türk sultanı adına okumaya başladı.
Ancak Alp Arslan Faimilere karşı seferini tamamlayamadan dönmeye mecbur kaldı. Zira bu sırada Bizans İmparatoru Romanos Diogenis’ in ikiyüz bin küşülik büyük ordu ile ilerlediğini ve arkadan çevrilmek üzere olduğunu öğrendi. Alp Arslan, Bizans ordusu ve Malazgirt civarında az bir kuvvetle karşılaşmak zorunda kaldı.
26 Ağustos 1071 Cuma günü atından inip secdeye vararak; “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir. Bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret.” duası ile Malazgirt meydan muharebesine girişti ve kuvvet azlığını giderecek mahirane bir taktikle Bizans ordusunu perişan etti. Tarihin en büyük zaferi ile Alp Arslan, Türk-İslam ve hatta dünya tarihinde neticeleri çok büyük olan bir dönüm noktasının kahramanı oldu. Onun, esir edilen imparatoru; “Allah iyikik düşünenelerin arzularını gerçekleştirir. Bu sebeple seni tahtına iade edeceğim.” diyerek serbest bırakmasını bütün müellifler hayranlıkla yazarlar.
Sultan Alp Arslan, 42 yaşında Malazgirt zaferinden sonra Maveraünnehr seferine giderken, Hana kalesinin fethi sırasında bir batıni tarafından şehid edildi (1072).
“Cihan sultanı”, “Ebü’l-Feth” (çok fetih yapan) ve “Sultan-ül-adil” lakapları ile anılan Alp Arslan, saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. Dinine sıkı sıkı bağlı idi. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve batıni hareketlerine karşı çok hassastı. Hatta bir dafesında; “Kaç defa söyledim. Biz bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz müslümanlarız, bid’ at (yani dinde reform) nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala halis Türkleri aziz kıldı.” demişti.
Alp Arslan, büyük tarihi zaferlerinin yanı sıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama tesisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yapmıştır. Ayrıca İmam-ı a’zam’ ın türbesini, Harizm Camii ve Şadyah kalesini ve daha pek çok eseri inşa ettirmiştir.
(2. Kaynak)
Selçuklu Devleti hükümdarı, Türk milletinin en büyük kahramanlarından. Selçuklu Devletinin kurulmasında önemli rolü olan Horasan valisi Çağrı Beyin oğludur. 20 Ocak 1029’da doğdu. İyi bir tahsil gördü, sayısız zafer kazanarak mertliği ve iyi kumandanlığı ile ün saldı. Babasının ölümünden sonra Horasan valisi oldu. Amcası Tuğrul Bey, 4 Eylül 1063’te öldüğü zaman, vasiyeti üzerine, Selçuklu tahtına Alparslan‘ın ağabeyi Süleyman getirildi, fakat Türk beyleri buna itirazda bulundular ve Alparslan?ı hükümdar tanıdılar.
Alparslan 27 Nisan 1064’te büyük bir törenle tahta çıktı. Amcasının vezirliğini yapan ve Süleyman?ın tahta çıkmasını isteyen Amidülmülk Kündiri’yi azledip, büyük bir devlet adamı olarak tarihe adı geçen Nizamülmülk’ü vezir tayin etti. Başına buyruk beylerle mücadeleye girişen Alparslan, hepsini bir bayrak altına toplamayı başardı. Böylece Selçuklu Devleti kuvvetlendi.
1064 yılının sonuna doğru Alparslan, Bizans İmparatorluğu’nun üzerine yürüdü. Gürcistan?ı zaptetti. İsyan eden kardeşi Kavurd’u itaate zorladı. 1065?te Amuderya ırmağını geçti, o bölgedeki hükümdarla anlaştı. Alparslan?ın beyleri, Anadolu‘da akınlar yapıp sayısız zafer kazandılar. Selçuklu Sultanının gittikçe kuvvetlenmesi Bizans İmparatorluğu?nu telaşlandırdı. İmparator Romanos Diogenes ordusunu toplayıp sefere çıktı. Palu’ya geldiğinde Malatya’da bıraktığı ordusunun Türkler tarafından perişan edildiği haberini aldı. Geri dönmeye mecbur kaldı.
1070 yılında Alparslan, Horasan ve Irak ordularının başında Azerbaycan’a girdi, sınırdaki kaleleri fethetti. Van gölünün kuzeyinden geçerek Malazgirt önüne vardı, kale teslim oldu. Diyarbekir’den Elcezire’ye girdi, Urfa?yı kuşattı. Mısır?da birbirleriyle mücadele eden Fatımi komutanları, Alparslan?ı Mısır?ı almaya teşvik ediyorlardı. 1071 yılında Selçuklu ordusu Halep’te toplandı.
Alparslan‘ın Mısır Seferine çıktığını öğrenen Bizans İmparatoru Diogenes son bir hamle yapmayı düşündü. Azerbaycan’a kadar giderek Türk kalelerini zapta ve Türkleri Anadolu?dan atmaya karar verdi. Rumeli’de yaşayan Peçenek ve Oğuz Türklerini de ordusuna kattı. 13 Mart 1071’de 200.000 kişilik Bizans ordusu İstanbul?dan yola çıktı. İmparator, halkına büyük zaferle dönmeyi vaad etmişti. Diogenes ve ordusu yol boyunca katliam yaparak Erzurum yoluyla Malazgirt?e ulaştı. Halep’i teslim aldığı sırada Bizans ordusunun gelmekte olduğunu öğrenen Alparslan, Mısır Seferinden vazgeçip kuzeye doğru yola çıktı. Bizans ordusunun harekatını günü gününe haber alarak, vaziyetini ona göre ayarladı. Musul, Rakka, Urfa yoluyla Diyarbekir ve Bitlis?e ulaştı. Ordusundan on bin kişilik bir kuvvet ayırıp Ahlat?a gönderdi. Bizans kuvvetleri ile ilk çarpışma Ahlat’ta oldu. Bizanslılar bozuldu. Buna iyice kızan imparator, Malazgirt Kalesine hücum edip, içerde yaşayan kadın-çocuk, ihtiyar ne varsa hepsini öldürdü. Malazgirt?e doğru devamlı yol alan Alparslan, 24 Ağustos günü Malazgirt?in doğusundaki Rahva Ovasına ulaştı. Ahlat?a gönderilen kuvvetlerin gelmesi ile kısa bir zamanda karşısına çıkmasına şaşıran Bizans İmparatoru da, ordusunu Rahva Ovasının öbür tarafında düzene koydu. Anlaşma tekliflerinin reddedilmesi üzerine savaş hazırlıkları başladı.
26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alparslan, atından inerek secdeye vardı ve; ?Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!? diye dua etti. Sonra atına binerek askerlerine döndü ve; ?Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşah‘ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.
Bu sözler orduyu coşturdu. Büyük şevkle ileri atıldılar. Alparslan son derece kurnazca bir harp taktiği planlamıştı. Hilal şeklinde yaydığı ordusuyla akşama kadar Malazgirt meydanında dövüştü. Şaşkına dönen Bizans ordusu, hilalin içine düştü. 200.000 kişilik koca ordu perişan oldu. İmparator esir edildi (Bkz. Malazgirt Meydan Muharebesi).
Sultan Alparslan savaştan sonra huzuruna getirilen imparatoru, hiç ümid etmediği şekilde affetti. Bizans imparatorunun harp tazminatı ödemesi, her yıl haraç ve ihtiyaç halinde Selçuklu ordusuna asker göndermesi karşılığında barış antlaşması yapıldı. Fakat Diogenes, İstanbul’a geri dönerken, Bizans tahtının el değiştirmesi, antlaşmayı geçersiz kıldı. Alparslan da, Selçuklu şehzadelerini Anadolu?yu fetihle görevlendirdi. Türkler, kısa zamanda Anadolu?ya hakim oldular.
Sultan Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde çok sayıda atlı ile Maveraünnehir’e doğru sefere çıktı. Türkleri bir bayrak altında toplamak istiyordu. Ordunun başında Buhara?ya yaklaştı. Amuderya nehri üzerinde bulunan Hana kalesini muhasara etti. Kale komutanı, Batınî sapık fırkasına mensup Yusuf el-Harezmi, kalenin fazla dayanamayacağını anladı ve teslim olacağını bildirdi. Hain Yusuf, Alparslan?ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan?a hücum edip, hançer ile yaraladı. Yusuf?u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alparslan da aldığı yaralardan kurtulamadı. Dördüncü günü, 25 Ekim 1072 tarihinde; “Her ne zaman düşman üzerine azmetsem, Allahü tealaya sığınır, O’ndan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden, bana, ayağımın altındaki dağ sallanıyor gibi geldi. “Ben, dünyanın hükümdarıyım. Bana kim galip gelebilir?” diye bir düşünce kalbime geldi. İşte bunun neticesi olarak, Cenâb-ı Hak, aciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allahü tealadan af diliyor, tövbe ediyorum. Lâ ilâhe illAllah Muhammedün resulullah!” diyerek şehid oldu. Tahran yakınlarındaki Rey şehrine defnedildi. Yerine oğlu Melikşah geçti.
Sultan Alparslan, saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet?i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve Batınî, Şiî hareketlerine karşı çok hassastı. Hatta bir defasında; ?Kaç defa söyledim. Biz, bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala, halis Türkleri aziz kıldı? demişti.
Alparslan, büyük tarihi zaferlerinin yanısıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama tesisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yaptı. İmam-ı Âzam’ın türbesi, Harezm Camii ve Şadyah kalesi gibi pek çok eser inşa ettirdi. Zamanında; İmam-ı Gazali, İmam-ül-Haremeyn Cüveyni, Ebu İshak eş-Şirazi, Abdülkerim Kuşeyri, İmam-ı Serahsi gibi büyük alimler yetişmişti.
(3. Kaynak)
Alp Arslan, Selçuk Türkleri’nin ikinci sultanı (1029 – 15 Aralık, 1072). Alp Arslan, Türklerin Ortaasya’dan Anadolu‘ya gelişlerini yöneten askeri komutan ve hükümdardır.
Kariyer
Selçuklu Devleti’nin kurucularından Horosan Valisi Çağrı Bey’in oğlu ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey´in yeğeni olan Alp Arslan, bu devletin kuruluş dönemindeki güç koşullarda yetişti. Doğum tarihini çeşitli kaynaklar 1029 ile 1032 yılları arasında gösterir. Tarih yazarlarının çok yiğit bir savaşcı olarak tanımladıkları hükümdar çok küçük yaşta ata binip ok atmayı öğrendi. İlk gençlik yıllarında katıldığı savaşlardaki başarısıyla dikkati çekti ve babasının ölümünden sonra Horasan valiliğini üstlendi.
Tuğrul Bey 1063´de ölünce Selçuklu ülkesinde taht kavgaları başladı. Oğlu olmayan Tuğrul Bey, Alp Arslan´ın kardeşlerinden Süleyman’ı kendine veliaht seçmişti. Nitekim sultanın ölümü üzerine veziri Kunduri, veliaht Süleyman’ın sultanlığını ilan etti.
Bizansla Savaş
1068’te Bizans İmparatorluğu’na karşı savaş ilan ettikten sonra, kaybettikleri savaşlar Türkler‘i Ortadoğu’ya doğru geri çevirmiş; bu başarılar Bizanslılar’ı, Türkler‘i çıkarmak için Malazgirt’e kadar getirmiştir. Alp Arslan 1071 yılında, Türk tarihinin en önemli zaferlerinden biri olan Malazgirt Savaşı’nı kazanmıştır. Bu başarı, Anadolu‘yu Türkler‘e kazandırmış, ve Anadolu‘daki durumu tamamen Türkler‘in lehine çevirmiştir. Bu dönemde Bizans bir nevi fetret devri yaşamıştır.Alparaslan, Bizans İmparatoru “Romen Diojen”in canını bağışlamış, onu sadece vergiye bağlayıp bir süre esir tutmuştur. Romen Diojen ülkesine döndüğünde halkı tarafından cezalandırılmış, gözlerine mil çekilmiştir.Ve Proti adasına sürgün edilmiştir.Gözlerinin kör edilmesinden dolayı oluşan yaranın enfeksiyonu sonucu ölmüştür.
Alp Arslan, esir aldığı bir kale komutanı tarafından 1072 yılında şehit edilmiştir.
Kalıt
Türkmen takviminde 2002 yılından beri Ağustos ayı Alp Arslan olarak adlandırılmaktadır.
|» “Türk Kağanları ve Sultanları” Say. Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Türk Kağanları, Türk Sultanları, Hükümdarlar, Türkçe, Edebiyat
Çok güzel olmuş yapanın ellerine sağlık ama bizansın 200 bin askeri deyil 40 bin askeri vardı.
Çok teşekkürler bilgicik.com Performans ödevime çok yardımcı oldu…
güzeldi