Büyük su kütlelerin üstünde bir yerden yere gitmeye yarayan taşıtlara tekne denir. Genel olarak küçüğüne kayık büyüğüne gemi denilse de aslında bu taşıtların hepsi teknedir. Günümüzden 6.000 yıl öncede tekneler yapılıyordu. Bu teknelerin basit sandal olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
M.Ö 4000’li yıllarda Mısır’da karmaşık sistemli tekneler yapılmaktaydı. Bu yüzden Mısır gemiciliğin ana vatanı sayılmaktadır. Tekneler ilk önceleri sadece insan gücüyle hareket ettirilmekteydi. İlerleyen zamanlarda kürek ve yelken gücüyle hareket ettirilmeye başlandılar. 1800’lü yıllara gelindiğinde buharlı makineye sahip tekneler, 1900’lü yıllardaysa dizel motorlu tekneler denizlerde görülmeye başlandı.
1400’lü yıllarda Ege adalarına yayılan ve o yıllarda denizcilikte oldukça yeni olan Türkler, kısa zamanda kendi özgün teknelerini geliştirdiler. Osmanlı imparatorluğunun altın çağında dünyanın en güçlü donanmasına sahip olan Türkler, karaveladan boğaziçi olta sandalına kadar birçok deniz taşıtı tasarladılar. Ama bu tasarımlardan en ilginci hiç şüphesiz ki dünyanın ilk arabalı vapuru olan Suhulet‘tir.
1800’lü yıllarda boğazın iki yakasında taşımacılık, yelken, kürek karışımı hareket etme gücüne sahip basit kayıklarla yapılmaktaydı. 1840’lı yıllardaysa Tersane-i Amire’nin ufak tefek vapurları boğaz turlarında taşımacılık hizmeti vermeye başladı. 1850’de ise “Şirket-i Hayriyye” kurularak daha büyük vapurlarla İstanbul halkına deniz taşımacılığı hizmetine başladı.
“Halkın faydasına olan” anlamına gelen şirket kısa zamanda 10 vapurluk bir fireye kavuştu. 1860’lı yıllarda Şirket’i Hayriyye’nin başına Hüseyin Haki Efendi getirildi. Hüseyin Haki Efendi çalışkan, başarılı ve yenilikçi bir yöneticiydi. Boğazda özellikle araçların taşınmasını kolaylaştıracak bir çözüm üzerine uzun yıllar düşünen Hüseyin Haki, en sonunda bulduğu fikri şirketin ser mimarı Mehmet Ustaya açarak geliştirmesini istedi. İkisi birlikte bir yıl çalışarak hem ileri hem geri gidebilen, güvertesi düz, üstünde insan taşımaya uygun bir mahal bulunan, her iki uçta da kapakları olan bir vapur tasarımı çizerek İngiltere’deki tersaneye gönderdiler.
İngilizler bu tasarım karşısında şaşkınlıklarını gizleyemedi. 1871’de yapımı tamamlanan bu vapur dünyanın ilk arabalı vapuruydu. Altı düz, safrası olmayan ve boşken su üzerinde oldukça dengesiz kalan bu vapur İngiltere’den boğaza getirildiği uzun yolculukta defalarca batma tehlikesi geçirdi. 1872 yılında 26 baca numarası verilen dünyanın ilk arabalı vapuruna Türkler, kolaylık anlamına gelen “Suhulet” adını verdiler.
Suhulet Kurtuluş Savaşı boyunca da ağır top arabaları ve askeri mühimmatları taşıyarak büyük yararlılıklar gösterdi. Öyle ki, vapur Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “Gazi Suhulet” unvanını aldı. Tam 89 yıl boyunca boğazın iki yakasını birleştiren emektar vapur, 1961 yılında emekliye sevk edildi. Bugün dünyanın denize kıyı bütün ülkelerinde dolaşan feribotların atası Türklerin dizayn ettiği Suhulet‘tir ve dizayn neredeyse hiç değişmemiştir. 2007 yılında Türk tersanelerinde yapılan dünyanın en modern feribotunda, Suhulet’in adı ve hatırası hala yaşatılmaktadır.