Orhan Kemal'in yazmış olduğu Avare yıllar adlı roman, onun diğer eserlerinde olduğu gibi Adana ve Çukurova bölgesindeki sıradan ve küçük insanların yaşadığı büyük sıkıntıları dile getirmiştir. Yazar romanda yerel bir ağız kullanmıştır. Avare Yıllar adlı romanda Orhan Kemal bir bakıma kendi gençliğini anlatmıştır.
Avare Yıllar Orhan Kemal'in ilk eserlerinden biridir. Küçük Adamın Romanı adlı üçlü serinin ikinci kitabıdır. Birincisi Baba Evi, üçüncüsü ise Cemile'dir. Roman sıradan insanların gerçek hayatlarından esinlenerek yazıldığı için karakterler de gerçekçidir.
Yazar romanda insan ve toplum ilişkilerini, ekonomik zorlukların insan hayatına yansımasını ve insanın iç dünyasının geçirdiği evreleri romanda başarıyla anlatmıştır. Romanın hem gerçek hayatı konu alması hem de Orhan Kemal'in gençlik yıllarından izler taşıması otobiyografik bir anı gibi anı gibi değerlendirilmesine sebebiyet vermiştir.
Romanda daha önceleri varlıklı ve sonra sıkıntılı ve yoksul bir aileye dönüşen insanların hayata tutunmak için verdiği yaşam mücadelesi konu edilmektedir. Romanın kahramanı olan gencin öğrencilik yıllarındaki yoksulluğu, parasızlığı ve okula olan isteksizliği; daha sonra bir iş bulup Boşnak bir kıza aşık olması ve onunla evlenip mutlu bir yuva kurması anlatılmaktadır.
Avare Yıllar romanında ana kahramanın ismi belirtilmemektedir. Romanda ana kahraman genç olarak geçmektedir. Romandaki olaylar gencin aile ve arkadaş çevresi etrafında gelişir. Olayların geliştiği mekânlar olarak Adana ve İstanbul kullanılmıştır.
Genç, Adana'da babaannesi ile birlikte yaşamaktadır. Kardeşleri babası ve annesi önce Beyrut'a ardından Kudüs'e gitmişlerdir. Bir zamanlar varlık içinde yaşayan gencin ailesi babanın siyasi olaylara karışması sebebiyle sürgüne gönderilmiştir. Babanın ülkeden ve Türkiye'deki işlerden uzaklaşması sebebiyle, aile ekonomik bir darboğaza girmiştir.
Roman kahramanımız bu gelişmelerden sonra yaşamın yükünü ve acısını sırtında taşımak zorunda kalmıştır. Varlıklı ve zengin bir yaşamdan geçim sıkıntısı içine düşen kahramanımız tek başına hayata tutunmaya çalışmaktadır. Roman kahramanı genç, Hasan Hüseyin ve Gazi üç kafadar arkadaştır. Gazi ve Hasan Hüseyin genci okuldan kaçıp sigara içmeye alıştırmışlardır. “Okula gidiyorum” diyerek evden ayrılan genç, arkadaşlarıyla birlikte kahveye gider. Akşama kadar kahvede gününü gün ederler, daha sonra da eve dönerlerdi. Onların en büyük Tutkusu futbol oynamak, koşmak ve kahvede vakit geçirmekti. Futboldan aldıkları küçük paralarla harçlıklarını biriktirirler.
Giritli Kahvesi, gençlerin okuldan kaçarak takıldıkları bir yerdir. Kahvenin karşısındaki buğday tarlası içinde bulunan kırmızı kiremitli evde ise onların sevdiği kızlar vardır. Genç ve Gazi Okulu bırakarak İstanbul'a gitmeyi hayal etmektedirler. Ancak bu hayallerini gerçekleştirebilmeleri için para kazanmaları gerekmektedir. Bu amaçla bir işe girip çalışmak ve İstanbul'a gidecekleri parayı biriktirmek isterler. Bir dokuma fabrikasında iş bulurlar; önce işi öğrenmeleri ve işle ilgili sınava girip sınavı kazanmaları gereklidir. İşi öğrenir ve sınavı kazanırlar.
Bir gün bir iş kazasına şahitlik ederler. Dokuma işinde daha önceleri çalışmış olan işçilere iş kazalarının nasıl olduğunu sorarlar. Onlar daha bu fabrikada iş kazası nedeniyle ölen birçok kişinin olduğunu söylerler. Gencin babaannesi başıboş davranışlarla bir çözüm bulmak amacıyla onu halasının yanına göndermek ister. Ailesi ise gencin öğrenimini tamamlaması için tüm gücü ile çalışmaktadır. Gencin babaannesi halasına mektup yazar; halası da mektuba olumlu cevap verir. Gencin halası yol harcamaları için gereken parayı zaman kaybetmeden gence yollar.
Bu sırada bu parayı öğrenen Gazi gencin aklını çelerek, bu paranın İstanbul'a gitmek için kendilerine yeteceğini söyleyerek onu kandırır. Sevgilileriyle vedalaşarak onlara İstanbul'a çalışmaya gideceklerini söylerler. Geleceğe ilişkin birçok planlarını onlarla paylaşırlar. Gazi ile genç, Hasan Hüseyin'e haber vermeden İstanbul vapuruna binerler. Vapurda Zümrüt isminde bir bayan ve bu bayanın ailesiyle tanışırlar. Kadın gence ve Gazi'ye çok iyi davranır. Onlar ne isterlerse yapar. Gazi, kadının genç ve güzel kızından hoşlanmaya başlar. Böylece birkaç günü mutlu bir şekilde geçirirler. Kadın ve ailesi portakal bahçeleri ile süslenmiş küçük bir ilçede inerler. Kadının ve ailesinin gidişine üzülürler. Yolculukta paraları bitmiştir; bu yüzden vapurda yük indirip bindirme işinde çalışarak harçlıklarını çıkarırlar.
Yine vapurda Hasan isminde biriyle arkadaş olurlar. Hasan'ın İstanbul'da kömür işçisi olan arkadaşı Nevzat gence ve Gazi'ye yardımcı olur. Gençler İstanbul Aksaray'da dolaşırken bir dükkânın önünde Kasafan Cemal'e rastlarlar. Kasafan Cemal'le birlikte eski arkadaşları olan Yirmialtılık'ın yanına giderler. Yirmialtılık bir lokantada çalışmaktadır. Beykoz yakınlarında bulunan bir ayakkabı fabrikasının ustalarıöğleyin yemek yemeye Yirmialtılık'ın çalıştığı lokantaya gelirler. Genç ve Gazi Yirmialtılıklık sayesinde bu fabrikada iş bulmayı hayal ederler ancak ümitleri boşa çıkar. Yirmialtılıklık fabrikanın patronu ile konuşmaya bile niyetli değildir. Hala işsiz olan genç ve Gazi lokantanın tavan arasında birkaç gece kalırlar. Yirmialtılık'ın patronu bu işe kızınca Yirmialtılıklık'tan vapur parası alıp yola koyulurlar ve tekrar Nevzat'ın yanına giderler. Nevzat gencin ve Gazi'nin karınlarını bir güzel doyurur.
Genç ve Gazi Beyazıt'ta aç bir şekilde otururken Giritli Kahvesi'nden tanıdıkları arkadaşları Necip'i hatırlarlar ve onu aramaya çalışırlar. Haliç Feneri'nde olduğunu hatırladıkları Necip'in yanına giderler. Necip onlara sıcak davranır ve bir gece misafir eder. Gazi ile genç bu arada iş ararlar ama yine iş yoktur. Çaresiz Adana'ya dönmeyi düşünürler.
Adana'ya döndüklerinde Gazi, babasından Genç de babaannesinden bir güzel azar işitir. Gazi'nin babası onu çalışması için dayısına gönderir. İki genç döndüklerinde iki haber alırlar: Birincisi sevdikleri başkaları ile beraberdir; ikincisi ise sürekli gittikleri Giritli kahvesinin sahibinin tutuklanmış olduğudur.
Gencin annesi de Adana'ya gelmiştir. Annesi ona okuması ve bir iş sahibi olması gerektiği hakkında nasihatlerde bulunur. Annesinin geliş sebebi ekonomik sıkıntılardır. Kudüs'te bulunan ailesi için işler yolunda gitmemektedir. Maddi açıdan sıkıntı içinde olan ailenin paraya ihtiyacı vardır. Gencin erkek kardeşi Niyazi de Kudüs'te zorlu koşullar altında seyyar satıcılık yapmaktadır.
Bu arada gencin annesi vakti zamanında kendilerinin olan ama ellerinden alınan bir araziyi geri almak için uğraşır. Bunun için mahkemeye başvurur, bazı yerlere dilekçe yazar ancak davasında başarılı olamaz. Daha önce bu arazi için babaannesi de mücadele etmiştir ama bir şey çıkmamıştır. Maddi sıkıntılar içerisinde kıvranan aile artık yiyecek bulamaz duruma gelmiştir.
Bir gece aç uyurlar ve gecenin sabahında gencin annesi eski bir dosttan borç ister. Eski dost borç vermediği gibi gencin babasının yaptıklarından dolayı da onları eleştirerek dostluğunu sonlandırdığını söyler ve kapıyı yüzlerine kapatır. Anne iyice çaresiz ve halsiz durumdadır. Bu yaşanan olaylar genci de okuldan soğutmaktadır.
Okula gitmenin gereksiz ve anlamsız olduğunu düşünen genç okulu bırakarak annesinin sevk etmesi ile köydeki başıboş arazilerle ilgilenmek için köye gider. Köye gittiğinde babasının eski bir arkadaşıyla karşılaşır ve onda bir gece misafir kalır. Evde kalırken evin kızına karşı farklı duygular beslemeye başlar. Kız bu duygularına karşılık vermeyince genç evi terk eder; arazilere sahip çıkmak için geldiği köyden hiçbir şey kazanmadan gider.
Annesi ve kız kardeşleri de Kudüs'e dönerler. Genç kahvede otururken İzzet Usta adlı Bilge bir kişiyle tanışır. İzzet Usta ona yol gösterir ve genç bir fabrikaya muhasebe memuru olarak girer. İşe girdiği fabrikada bir işçinin kızını sever. Her gün onu arkasından takip eder, bazen evlerinin önünde onu bekler. Kız 14 yaşındadır ve Boşnak'tır. Kızın da onu sevdiğini hisseder. Boşnak kız gence gelip kendisini babasından istemesini söyler. Genç babaannesine bu isteğini bildirir ancak babaannesi bu kızın bir fabrikada işçi olduğunu duyunca bu isteme işine karşı çıkar ancak genç oldukça kararlıdır. Babaannesinin karşı gelmesine rağmen genç ile Boşnak kızı evlenmeye karar verir. Bu düğüne mecbur kalan babaanne borç aldığı takılar ve eşyalarla düğünü yapar. Düğün bitince alınan eşyalar geri verilir ancak Boşnak kızı ve genç bu eşyalara hiç üzülmez. Onlar birbirine kavuştuğu için çok mutludurlar; dünyanın tadını çıkarmaya karar vermişlerdir.
Genç: Romanın ana kahramanıdır. Uzun ince bir öğrencidir. Öğrenciliğinde ve gençliğinde açlık çekmiştir. Romanda adı verilmemiştir ve ailesinden uzaktadır. Ailesi sürgün hayatında, kendisi memleketinde yoksulluk çekmektedir. Futbol oynamayı çok sever; bazen harçlığını futboldan çıkartır. Okulla ve eğitim ile arası pek de iyi değildir. Çünkü kendisi işsiz ve aç gezmektedir. Bu durum onun kendine olan güvenini kaybettim iştir. Kendini işe yaramaz ve kıyafetleri ile fiziki görünüşü ile küçük görmektedir. Ailesine de yardım edemeyişi onu daha çok bunalıma sokmaktadır. Bu yüzden içine kapanık ve çekingen bir karakteri vardır.
Gazi: Genç gibi zayıftır; çok fazla sigara içer. Gencin en yakın arkadaşlarındandır. Hayalperest bir kişiliğe sahip olduğu için genci de kandırıp İstanbul'a götürmüştür. Okulla arası iyi değildir. Gence göre biraz çapkındır.
Babaanne: Eski yaşantısını çok özlemektedir. Ekonomik sıkıntılarla birlikte torununa bakmaya çalışmaktadır. Saçlarına ak düşmüş, yaşamın bütün zorluklarını çekmiş, onurlu bir kişiliğe sahiptir.
Hasan Hüseyin: Gözlüklüdür. Gencin en yakın arkadaşlarından ve akıllı olanlardandır. Gence ve Gazi'ye göre daha sağduyuludur.
İzzet Usta: Aklı başında mahir ve gençleri seven bir ustadır. Bu yüzden gence önayak olmuş, fabrikada işe girmesini sağlamıştır. Oğlunu iş kazasında, kızını ise tren kazasında yitirmiştir. Düzensiz bir yaşamı vardır.
Boşnak Kız: Beyaz tenli 14 yaşında bir kızdır. Becerikli bir ev hanımı olabilecek niteliktedir. Yoksul bir çevreden gelmektedir. Ağabeyi ile babasının baskısından dolayı kendisini gence kaptırır ve kimseye aldırmayıp onunla evlenir.
1914 Adana – Ceyhan doğumlu olan yazarın babası milletvekilliği, bakanlık ve parti başkanlığı yapmış olan Abdülkadir Kemal Bey'dir. Partisi kapatılan Abdülkadir Kemal Bey ailesiyle birlikte Suriye'ye kaçmış Orhan Kemal de bir yıl kadar Suriye ve Lübnan'da kalmıştır. Burada basımevinde çalışmıştır.
1932'de Türkiye'ye dönmüş ve Adana'da çırçır fabrikalarında işçilik yapmıştır. Burada yabancı rejimler lehine propaganda ve askeri isyana muharrik suçundan beş yıl hüküm giydi. Çeşitli şehirlerdeki cezaevlerinde kaldı. Bursa Cezaevi'nde Nazım Hikmet'le tanıştı. Hapisten sonra çeşitli yerlerde işçilik ve hamallık, kâtiplik, nakliyecilik yaptı. Geçimini yazarlıkla sürdürmeye başladı. 1966'da bir arkadaşıyla hücre çalışması ve Komünizm propagandası yaptıkları suçlamasıyla tekrar cezaevine girdi. 1966'da tekrar serbest bırakıldı. Bulgar Yazarlar Birliği'nin daveti üzerine gittiği Sofya'da hastalığı nedeniyle öldü.
Eserlerinde hayatı her yönüyle ele almaya çalışmıştır. Köy ve işçi yaşantısını şehirleşmeyle bağlantılı olarak işlemiştir. Toplumcu Gerçekçi akımı yazarlarındandır. Eserlerine genellikle gerçek hayattaki yaşantıları doğal, sürükleyici bir üslupla yansıtmıştır.