Azerbaycan Hakkında Derleme Bilgiler
Yeryüzünde, üzerinde TÜRK’ün gezmedi toprak yoktur sanırım. Fakat Azerbaycan toprakları, TÜRKlere yurt olduğu için binlerce yıllık TÜRK tarihinin, kokusunu taşımaktadır. Oğuz boylu, Turan soylu karındaşlarımızın yakın zamanda bağımsızlıklarını elde etmeleriyle, ezeli düşmanımız olan Ruslar’ın istilasından kurtulan Azerbaycan toprakları, şimdi içinde ‘TÜRK’çe yaşayan milyonlarca Türk evladıyla gelişiyor, güzelleşiyor.
“Biz iki devlet, tek milletiz.” sözü, bizi soydaşlarımızın yürekleriyle buluştururken, Ziya Gökalp‘in şu sözünü anmak istiyorum: Vatan, ne Türkiye’dir TÜRKlere, ne de Türkistan; vatan büyük ve müebbed (sonsuz) bir ülkedir: TURAN! Bu bilinçle yaşayan, Tanrı Dağları’ndan Balkanlar’a, Anadolu’dan Çin Seddi‘ne kadar yayılan büyük Turan coğrafyasında, öz gardaşlarıyla bir olmayı düşleyen yürekler var olsun.
Bugün İran sınırları içerisinde bulunan ve 41 milyon TÜRK’ün yaşadığı Güney Azerbaycan’daki soydaşlarımıza, “Turan‘ın yolu, Güney Azerbaycan’dan geçer.” diyerek, kurt başlı sancakların mavi göklere çekildiği bir günde, mutlaka buluşacağımızı söylemek istiyorum. Türk yurdu Azerbaycan hakkında derleme bilgilere, yazının devamından ulaşabilirsiniz.
Azerbaycan Adının Kökeni
• Azerbaycan adının nasıl oluştuğu konusunda farklı görüşler vardır. Bu görüşlerden birkaçı şöyledir:
• Mehmet Emin Resulzâde’ye göre Azerbaycan adı Makedonyalı İskender’in kurduğu imparatorluğa karşı bağımsızlığını ilan eden “Satrap Atropet“in adından gelir. Bu sözcük, Ermenicede “Atropatokan“; Farsçada “Aterapata“; Arapçada ise “Azerbaycan” biçiminde kullanılmıştır.
• Ahmet Caferoğlu’na göre, “Atar” [ateş] ve “Patar” [ülke] sözcüklerinin birleşmesiyle Azerbaycan sözcüğü meydana gelmiştir.
• Yaygın bir görüşe göre ise, Azerbaycan adı Farsçada ateş anlamına gelen “azer” sözcüğünden gelmektedir. Bunu kabul edenler, Azerbaycan’da Zerdüşt tapınaklarına ait ateşlerin en büyüğünün yakıldığı için buranın “ateş ülkesi” olduğunu söylemişlerdir.
• Ortaçağ tarihçileri, Azerbaycan adının Sasani döneminde yaşayan ve Nuh neslinden olup peygamberlik iddiasında bulunan “Azerbaz“ın adından geldiğini söylemişlerdir.
• 19. yüzyılın büyük tarihçilerinden biri olan Abbasgulu Aga Bakıhanov ise, Azerbaycan adının ünlü halk kahramanı Babek’in adından geldiğini yazmıştır.
• Dr. Cemaleddin Fegihi, Azerbaycan adının “azer” [kış ayı] sözcüğüne “bâd” [rüzgar] sözcüğünün ve “nan” ekinin getirilmesiyle oluştuğunu ve “kış rüzgarının estiği yer” anlamına geldiğini söylemiştir.
• Kaşgarlı Mahmud, Divan-u Lügati’t TÜRK’te Azerbaycan adını “Azerbad” [ateşin âbâd ettiği yer] biçiminde açıklamıştır.
• Sovyet döneminde Azerbaycan adının kökeni araştırılmış ve çok farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri olan E. Demircizade’ye göre Azerbaycan adı, “Aturpat” [A: allah; TUR: ateş; PAT: baş] sözcüğünden [baş ateş Tanrısı] gelmektedir ve bu sözcüğe “kan” [mekân / ülke] sözcüğünün eklenmesiyle oluşan “Aturpatkan” biçiminden bugünkü ad oluşmuştur.
• R. Gurban’a göre Azerbaycan adı “Az” [as] kavim adına “er” [kişi] ve “bay” [zengin] sözcüklerinin eklenmesiyle türemiştir ve daha sonra bu birleşime “c” bağlayıcısının ardından “an” yer ekinin gelmesiyle “Az+er+bay+c+an” adı [Az erlerinin zengin ülkesi] oluşmuştur.
• Şamil Cemşidov’a göre Azerbaycan adı “Oder” [OD: ateş; ER-: İ.F. Yapım Eki] sözcüğü [yanmada olan, sönmeyen, ebedi taş] ile “patekan” [PATE: yer, mekan; KAN: Far. Çokluk Eki] sözcüklerinin birleşmesiyle “od+er+pate+kan” [sönmeyen odlar yurdu] biçimine gelmiş ve sonradan Azerbaycan adına dönüşmüştür.
Azerbaycan TÜRKleri’nin Tarihi
• Azerbaycan çok eski tarihlerden beri birçok kavmin denetiminde bulunmuş ve çok büyük mücadelelere sahne olmuştur. Urartular, Medler, Persler, Romalılar, Ermeniler, Sasaniler, Bizans, Selçuklular, Emeviler ve Abbasiler bu bölgede zaman içerisinde egemen olmuşlardır.
• Azerbaycan’a Türk göçleri, M.Ö. 8. yüzyılda Sakalar (İskitler) ile başlamaktadır. Bu dönemden sonra Kıpçak, Bulgar, Oğuz, Hazar, Sabir ve Uygur Türkleri de bu bölgeye yerleşmiştir. Hunlar 4-5. yüzyıllarda kalabalık gruplar hâlinde bu bölgeye gelmişlerdir. 7-8. yüzyıllarda Araplar, bu bölgede kurdukları egemenlikle Türkleri Araplaştırmak istemişler; fakat bunda başarılı olamayıp kendileri eriyip gitmişlerdir. 7. yüzyıldan sonra Türk göçleri daha da hızlanmış ve 11. Yüzyılda Selçuklular’ın Azerbaycan bölgesine hâkim olmasıyla birlikte, bu bölgeye yoğun bir Türk göçü başlamıştır.
• 1086 yılında Nesevi Mehmed İbn-i Ahmed, Türklerin Azerbaycan’daki durumunu “Azerbaycan düzlüklerinde, dağlarında ve kalelerinde Türkler çekirge gibi yayılmışlardı.” biçiminde ifade etmiştir.
• Çağrı Bey ve Alparslan’ın seferleri sonucunda Azerbaycan’ın tamamı Türkleşir ve buraya Oğuz boylu Türkler yerleştirilir. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Azerbaycan; Moğollar’ın, Harezmşahlar’ın ve Timurlular’ın egemenliğine girer. Bir süre sonra ise Safeviler bölgeye hâkim olurlar.
• Uzun yıllar boyunca Safevilerle Osmanlı Devleti arasında el değiştiren Azerbaycan, 18. yüzyıldan sonra Ruslar’ın işgali altına girmiştir. Doksan yıllık Rus hâkimiyetinden sonra, 1918’de Mehmed Emin Resulzâde önderliğinde Kuzey Azerbaycan’da demokratik bir cumhuriyet kurulmuştur.
• 1923 yılında Sovyetler’in hâkimiyetine giren Azerbaycan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte nihayet 1991 yılında yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur.
Azerbaycan Türkçesi
• Türkler, 13. yüzyıla kadar tek bir yazı dili kullanmışlardır. 13. yüzyıldan sonra, Harezm’de ortaya çıkan yazı dili, Moğollar’ın baskısıyla Anadolu’ya göç eden kişiler aracılığıyla Selçukluları etkilemiştir. Selçuklular’ın aslında bir edebi dilleri vardı; fakat Anadolu’dakiler edebi dilden uzaktı. Bu dönemden sonra Anadolu’da Oğuz Türkçesi temelinde, Harezm’den gelen edebi dilin de etkisiyle yeni bir yazı dili oluşmuştur.
• Azerbaycan Türkçesi, Batı Türkçesinin doğu sahası içinde yer alan ağızlar topluluğu ve bu saha içinde gelişen yazı dilinin adıdır. Batı Türkçesi, 13. Yüzyıldan sonraki gelişim aşamasında, “Osmanlı Türkçesi” ve “Azerbaycan Türkçesi” olarak iki dönemde incelenmiştir. Fakat bu iki yazı dili de, bugüne kadar çok küçük ayrılıklar dışında pek farklılaşmamıştır. Muharrem Ergin’e göre bu farklılıklar, aynı yazı dilinin farklı iki dairede gelişimidir ve bunlar ancak “mahalli” düzeyde ayrılıklar içermektedir.
• 13-14. Yüzyılda Anadolu ve Azerbaycan Türkçeleri arasında hiçbir fark yoktur. Ahmet Yesevi, Nevai, Sultan Veled, Yunus Emre, Dede Korkut, Kadı Burhaneddin, Hatai, Nesimi ve Fuzuli’nin eserleri Anadolu Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesinin ortak eserleridir. Fuzuli döneminden sonra ayrılıklar başlamaktadır.
• Azerbaycan Türkçesi, bugün Doğu Anadolu, Güney Kafkasya, Güney Azerbaycan (İran), Kuzey Azerbaycan, Nahçıvan, Irak – Suriye – Kerkük sınırı çevresinde konuşulmaktadır. Güney Azerbaycan’da yazı dili Farsçadır. Bunun için yazı dilinin merkezi Kuzey Azerbaycan’dır.
• Azerbaycan Türkçesinin ağızları, “kuzey, güney, doğu, batı” olmak üzere dört grupta toplanmıştır.
• Azerbaycan’da 1929’a kadar Arap alfabesi kullanılmıştır. 1922 yılında Latin alfabesi de kabul edilmiş ve iki alfabe aynı dönemde kullanılmıştır. 1938 yılında Sovyetler’in baskısı ile Kiril alfabesi kullanılmaya başlanmış ve bu 1992 yılına kadar devam etmiştir. 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, bundan bir yıl sonra Latin alfabesini kabul etmiştir. Bugün hâlâ Latin alfabesini kullanmaktadır.
Azerbaycan Edebiyatı
• Azerbaycan Edebiyatı, Kafkasya, Kuzey ve Güney Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu’da yaşayan Azerbaycan Türkleri’nin Doğu Oğuzcası adı verilen Batı Türkçesi ile oluşturmuş oldukları edebiyatın addır. Bu edebiyat, Türkmen ve Çağatay Edebiyatı ile Türkiye Türkleri’nin edebiyatı arasında bir köprü görevi üstlenmiştir.
• 12. ve 13. yüzyıllarda Aşık Edebiyatı [Kurbani, Hasta Kasım] ve Klasik Edebiyat [Kavsi Tebrizi] alanında gelişmeler gösteren Azerbaycan Edebiyatı’nda, halk destanları da büyük önem taşımaktadır. Aşık Garip, Kerem ile Aslı, Abbas ile Gülgez gibi destanlar dikkate değerdir. Ayrıca halk hikayeleri, fıkralar, masallar, efsaneler ve bilmeceler, Azerbaycan Edebiyatı içerisinde büyük önem taşımaktadır.
• Kuruluşundan başlayan Arap ve Fars etkisiyle gelişimini sürdüren Azerbaycan Edebiyatı, 19. yüzyılın ikinci döneminden itibaren yüzünü batıya dönmüştür. Bu dönemden sonra Kasım Beg Zakir, Kutsi ve Mirza Fethali Ahundzade gibi kişilerin çalışmalarıyla modern Azerbaycan edebiyatı kurulmuştur.
• Roman, öykü ve tiyatro alanında eserler verilen bu dönemden sonra, -19. yüzyılın ikinci yarısında- gazetecilik başlamıştır.
• 1908 Meşrutiyeti’nden sonra Türkiye’de güçlenmeye başlayan Türkçülük akımı, Azerbaycan’da da yankı bulmuştur. Ziya Gökalp’in düşüncelerinin savunucusu olan Hüseyinzade Ali Bey ve Ahmet Ağaoğlu gibi kişilerin çıkarmış olduğu yayınlar ve yazdıkları şiirler / yazılar, bu dönemde Türkçülüğün izlerini bırakmıştır. Aynı dönemde yaşayan Mehmet Emin Yurdakul, Tevfik Fikret, Abdulhak Hamit, Rıza Tevfik ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi Türkçü yazarlar da Ahmet Cevad ve Hüseyin Cavid gibi Azerbaycan sahası yazarlarını / şairlerini çok derinden etkilemişlerdir.
• 1920’li yıllardan sonra Sovyet işgalinin başlamasıyla birlikte, sosyalist – komünist düzene övgülerin yapıldığı bir edebiyat dönemi başlamıştır. Bu dönemden sonra Bahtiyar Vahapzade ve Nebi Hezri gibi büyük şairler yetişmiştir.
• Sovyetler dönemindeki sıkıntılar ve mücadeleler, eserlerde sıkça işlenmiştir. Eserlerde özellikle dil, tarih ve doğa işlenmiştir. Azerbaycan Edebiyatı sahasında, birçok türde binlerce eser yazılmıştır. Böylece Azerbaycan Türkçesi, bugün oldukça işlenmiş ve gelişmiş bir dil hâline gelmiştir.
Azerbaycan Cumhuriyeti
• Azerbaycan, Kafkasya’nın en kurak kesimi olan Orta ve Aşağı Kura Havzası ile Büyük Kafkas Dağları’nın güneydoğu ve Küçük Kafkas Dağları’nın kuzeydoğusunda yer alır.
• Ülke toprakları kuzeyden Rusya’ya bağlı olan Dağıstan’a; kuzeybatıdan Gürcistan’a; Batıdan Ermenistan’a; güneybatıdan Türkiye’ye ve güneyden ise İran’a komşudur.
• Toplam nüfus 30 – 32 milyon civarındadır. Bu nüfusun 20 milyona yakını Güney Azerbaycan dediğimiz İran’da yaşamaktadır. Geri kalan 8 – 10 milyon Türk ise, Kuzey Azerbaycan’da yaşamaktadır. Azerbaycan nüfusunun %90’dan fazlasını TÜRKler oluşturmaktadır.
• Azerbaycan 1991 yılına kadar Sovyetler Birliği’ne bağlı kalmıştır. 1991’de bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan, Karabağ ve Nahçıvan özerk bölgelerine de sahiptir.
• Azerbaycan’ın alçak kesimlerinde sıcak ve kurak bir iklim görülürken, iç bölgelerde nemli ve ılıman iklim; yüksek yerlerde ise soğuk iklimler görülür. Ormanlar yaygındır.
• Azerbaycan sanayisinin çoğu tekstil ve tüketim gıdalarına aittir. Bunların dışında kalanlar da petrole dayalı sanayidir.
Yiğit andam,
Bu bilgiler için teşekkür ederim. Allah senden razı olsun…
Tanrı, Türk’ü korusun…!
Yazı için sağolun çok bilgilendirici ama bir şey merak ettim yazıda Bulgarları Türk soyundan geliyor gibi yazmışınız. Yani Bulgarlar Türk Bulgaristan da Türk yurdu mudur?
Mete Emre,
Bulgarlar, tıpkı Macarlar gibi yabancılaşarak TÜRKlüklerini unutmuşlardır. Eski dönemlerde “Bulgar” diye bir Türk boyu vardır. Yalnız ne acıdır ki, bugün Bulgaristan’da Türk düşmanlığı kol gezmektedir. Bunun yanında Bulgaristan’da yaşayan ve Türkiye ile bağını koparmamış TÜRKler bulunmaktadır.
TTK.
Evet macarlar ve bulgarlar hıristiyanlaşarak Türklüklerini yitirmişlerdir. Biz tarih dersinde işledik bu konuları. Bence bütün milletlerde Türk kanı vardır. Düşünsenize orta asayadan bir çıkmışız tutabilene aşk olsun. Bu dil konusuna gelince. Bence bütün Türk uyruklarına uygun bir alfabe hazırlanıp onu kullanmalıyız. Ortak paramız olmalı. Çok güzel bir gelişme olur eğer ortak alfabemiz olursa.ve konuştuğumuz dilin farkıda kalmaz. Düşüncelerim çokda inşallah bir gün ama çok geç olmadan böyle işler yapılır.
Macarlar’ın Türklüğünü unuttuğu,çok doğru bir bilgi değildir.Hristiyan olmaları hiç bişey ifade etmez bizim için,ama bugün hangi Macar a sorsan,Turani olduğunu,Turan soyundan geldiğini söyler.Aksini düşünen,yani kendini Aryalı sayan yoktur veyahut istisnadır.Ama Bulgarlar daki durum farklı,Türk soyundan gelmelerine rağmen,Türklüğü kabul etmez ve Türk düşmanlığı güderler.Kendilerini Slav sayarlar,nitekim Estonlar ve Finliler(isitisnalar bu durumda da söz konusu) için de aynı durum söz konusudur.Ama Macaristan için bunu söylemek güçtür,halen Macaristan da bizim gibi Turanilik ateşiyle yanan soydaşlarımız çokca mevcuttur,ama gün itibariyle,onlarda da bizdeki gibi,maalesef eski gücünde değildir,Turancı bilinç ve ideoloji..
Slm bende Azerıyım ve bu yazınız ıcın cok tesekkur ederım sıze.
Gök andam, Yavuz andam eline, yüreğine sağlık. Türklüğün temellerine ne kadar dinamit koyarlarsa koysunlar küllerimizden doğup Turan’a varacağız bir gün. Birlikte var olan inancımız, Tanrı’nın buyruğuyla güçlenecek ve ilk kıvılcımlar koşuşturma içine girecektir. Tanrı Türk’ü Korusun.
Bulgarlar (Bolgar, Balkar) doğrudan Türk boyu olduğu halde yöneticilerinin hristiyanlığa geçerek adını Boris’e çevirmesi, diğer Türk topluluklarından uzakta kalması nedeniyle o sıralar yandaş toplamaya çalışan rusların baskısıyla slavlaştırılmışlardır. Fakat Macarlar karma bir etnik kökene sahip olmalarına (Onogurlar, Ugorlar, Hunlar ve Kavar Hazarları), dil yapılarına Ural-Altay Dil Ailesinin Ural koluna (Türkçe Altay) bağlı olmasına rağmen Türklere büyük ilgi göstererek Turan’ı kurmayı hedeflerler. Hatta kimileri Turancılık Ülküsü’nün Macaristanda ateşlendiğini söyler.
YouTube’da ertgazi’ye ulaşırsanız sizleri onlarla tanıştırabilir.
Turancılık ateşinin son çağda ateşlendiği yerin Macaristan olduğu bilgisi doğrudur.Ama son çağ diyorum,çünkü;Turancılık ülküsü ve hasreti Türk ismi kadar kadimdir.Ya da bir başka değişle,Timur’dan sonra Turancılığın anılmaya başlandığı(ciddi manada) Macaristan dır.Şunu da bilmeli bahsi olunan şey Turancılık fikri,Türkçülük değil.Yoksa Türkçülük fikrini,Karamanoğlu Mehmet Beğ’den tutun da Fuzuli’de ve Sultan Genç Osman’da görmek pek bir mümkündür..Ama tarihi bilmeyen insanları kandırmak adına,bazı dinci-ümmetçi kesimler Türkçülüğün ve Turancılığın dış kaynaklı fitne(!) akımı olduğunu anlatmaya çalışırlar.Kanıtları da Finli ve Macar Türkologların 19. yy daki çalışmaları ve Macaristan daki organizasyonlardır.Gerekçe de onların hristiyan olması…Komik değil mi?Türk milliyetçilğinin Fransız ihtilalinden doğduğunu savunurlar,sebepsiz yere..Yani onlara göre,Osmanlılık siyaseti son bulmasaydı kerdeşlik(!) huzur(!) ortamı devam edecekti. Halbuki,Fransız İhtilali nden etkilenen,hain unsurların ihanetleri,Türk milliyetçiliğini ateşleyen temel öğedir.Bu kronolojik sırada böyledir,tarihi okuyabilene tabii…
Haddim olmayarak sizleri onuyorum sayın Aksak Temür Beğ,
Eklemek istediğim bir kaç şey var. Türkçülük Turancılık ile bir bütündür. Ne Türkçülük olmadan Turancılık, ne de Turancılık olmadan Türkçülük olur. Turan’nın geçmişimizde bir kaç kerre kurulduğunu bilmeyenimiz yoktur herhalde: Hun Büyük Devleti, Temür Büyük Devleti,… Kastettiğimiz son dönem Turancılığıdır.
Ümmetçi keferelerin dediği Fransız İhtilal’i etkilerine belki de en büyük düşman bizizdir. Çünkü ihtilalden etkilenen Yûnan, Sırp gibi milletler isyan çıkararak kendi başlarına devlet kurmuşlardır. Hala vatan bütünlüğümüzü tehdite cür’et etmeye çalışan itler mevcut. Biz tüm bu ayrılıkçılığa karşı iken nasıl ayrılık çıkaralım. Turan ülkümüz ayrılmayı reddeder, bütünleştirir. Yoksa acun hakimiyeti olmaz.
Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.
Ziya Gökalp
Estağfurullah sayın ‘Turan’..Birbirimizi tasvip etmek,onamak,birbirimize yeni şeyler öğretmek,anlatmak hepimizin haddinedir.Lafı dahi olmaz,yine de nezaketiniz için teşekkürler..Hoşçakalınız,esenlikler dilerim..
Tentimeyin, telesmeyin, çaşmayın,
Yerli-yersiz heddinizi aşmayın,
Qazan gelib qaynamadan daşmayın-
Sirdaşımız sebir, dözüm olacaq,
Ezel-axır dünya bizim olacaq!
Yol Tebrizin, zaman Erkin dünyası,
Yol Tanrını, haqqı derkin dünyası,
Ezel-axır dünya Türkün dünyası-
Sirdaşımız sebir, dözüm olacaq,
Ezel-axır dünya bizim olacaq!
Düşmen meni düz düşünmez, çaş anlar,
Haqq sözümü qaya duyar, daş anlar,
Qayıdacaq Çin seddini aşanlar-
Müjdeçiler düzüm-düzüm olacaq,
Ezel-axır dünya bizim olacaq!
Şehid verin, nefes verin, qan verin,
Cansızlara canınızdan can verin,
Gemi kimi sahillere yan verin-
Müjdeçiler düzüm-düzüm olacaq,
Ezel-axır dünya bizim olacaq!
Yeni dünya yeni nizam qurandı,
İlk andımız, son andımız Turandı,
Nişan veren peyğemberdi, Qurandı-
Ne yozulsa xeyre yozum olacaq,
Ezel-axır dünya bizim olacaq!
Birleşecek neçe-neçe bölgeler,
Çekilecek qaranlıqlar, kölgeler,
Dirilecek Oğuz Xanlar, Bilgeler-
Türke secde, Türke tezim olacaq,
Ezel-axır dünya bizim olacaq!
ZELİMXAN YAQUB
Lütfen selçuklu devletinde kutlanan bayramlar ve selçuklu devletinin gelenek ve göreneklerini koyabilirmisiniz!