Azerbaycan Türk Edebiyatı
(Genel bir bakış…)
(Bölüm – 13)
Bu yüzden de, edebiyat adamlarının büyük bir kısmı Cumhuriyet ilânmdan sonra asla tereddüt etmeden devletin yanında yer aldılar ve becerebildikleri konularda ellerinden geleni yapmaya başladılar. Tanınmış gazeteciyazar ve siyâset adamı, uzun yıllar Rus dilinde yayımlanan, ama Azerbaycan Türkleri'nin hakkım savunan “Kaspi” gazetesinin başyazarlığını yapmış olan Alimerdanbey Topçubaşı Azerbaycan Parlamentosu'nun başkanı idi. Yazar ve besteci Üzeyirbey Hacıbeyli, Cumhuriyetin “Resmî Devlet Gazetesi” olan “Azerbaycan'ın başyazarı olarak faaliyet gösteriyordu. Yazarlardan Abdurrahimbey Hakveridiyev ve Yusuf Vezir Çemenzeminli genç Cumhuriyeti büyükelçi olarak dış ülkelerde temsil ediyorlardı.
Mehemmed Hadi, Abdulla Saik Sultan Mecid Çjenizade, Seyid Hüseyin, Eliabbas Müznib, Cafer Cabbarlı, Ümmi Gülsüm gibi şair ve yazarlar da, 19181920 arasında kaleme aldıkları eserlerde, kendi devletine, özgürlüğüne ve bağımsızlığına sahip olmanın gururundan söz açıyor, milleti binlerce şehidin kanı pahasına elde edilmeş bu bağımsızlık ve özgürlüğü kendi canlarından aziz tutmaya, korumaya çağırıyorlardı. Edebiyatta vatanperverlik, milliyyetçilik duyguları görülmemiş bir genişlik kazanmıştı. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucularından Memmed Emin Resulzade'nin de yazdığı gibi, 19181920 arasında bütün Azerbaycan'da, kafalarda ve kalplerde bir “Azerbaycan dönemi” yaşanmakta idi. Şüphesiz, bu dönemin gerçekleşmesinde, . geniş halk kitlelerinin yüreklerine yol bulmasında, hakkın ve adaletin, özgürlüğün ve hürriyetin, insan ve yurt sevgisinin tercümanı olarak gerçekleşen Azerbaycan Edebiyatı'nm da büyük rolü olmuştu.
Mahz edebiyatın ve yazarların etkisi ile Azerbaycan Cumhuriyeti, var olduğu sürece, siyâsî mücadelelerini sürdürmekle birlikte bilim, edebiyat ve kültür sahalarında da ciddî adımlar attı. 1919'da Baku Üniversitesi açıldı. Devlet Tiyatrosu ve Yaşıl Kalemler adlı yazarlar birliği kuruldu. Devlet onlarca Azerbaycanlı genci, yüksek öğrenim için Batı Üniversitelerine gönderdi. Parlamento, Azerbaycan Türkçesi'ni devlet dili ilan etti; alfabe ıslahatı projesi hazırlandı, kadınlara hukuk eşitliği verildi vs. İç ve dış düşmanlarla, Karabağ'daki Ermeni kıyamı ve ülkenin çeşitli bölgelerindeki Ermeni katliamları ile, her tarafa bürüyen dağınıklık, ihtiyaç ve toplumsal eğitimsizlikle uğraştılar. Günbegün artmakta olan Bolşevizm tehlikesi ve bu olumsuz şartlar içinde yeni Azerbaycan Cumhuriyeti'nin genç ve tecrübesiz kurucuları, dünya demokraksisinin tecrübesine ve insan haklarının dokunulmazlığına dayanan bir devlet oluşturmak istiyorlardı.
Ama, 28 Nisan 1920 Bolşevik darbesi, bütün bu istekleri kaba bir şekilde yarıda bıraktı. Azerbaycan'da tarihin tekeri yetmiş senelik bir devir için olsa da, geriye döndü. XX. yüzyılın başlarında Azerbaycan'm ku zeyinde olduğu gibi güneyinde de özgürlük ve ba ğımsızlık mücadelesi sürüyordu. 19061911 ara sında bütün İran'ı saran Meşrutiyet hereketinin başmda, Tebriz kahramanı, dünya basınının “azer baycan Haribaldisi” olarak adlandırıldığı Set tarhan vardı. güney azerbaycan Türkleri'nin bu mücâdelesi, kuzeydeki şair ve yazarların eserlerine geniş ölçüde aksetmişti. Özellikle, Mirze Elekbar Sabir, dostu ve çağdaşı şair Abbas Sehhet'in haklı olarak belirttiği gibi, İran Meşrutiyetine, Güney Azerbaycan'daki Settarhan ayaklanmasına bir or dudan fazla hizmet etmişti. 1918'de Azerbaycan'ın kuzeyi Rusya İmparatorluğu'nun esaretinden kur tularak bağımsızlığına kavuştuğunda, ülkenin gü neyinde de Şeyh Mehemmed Hiyabani'nin (1880 1920) önderliğinde Fars zulüm ve baskısından kur tulmak için mücadele sürüyordu. Hiyabani'nin kurduğu Azadistan Cumuhuriyeti de, Kuzey Azer baycan'daki gibi kısa ömürlü oldu. Baku Ruslar'ın eline geçtiği gibi Tebriz de, kan gölünde boğularak yeniden Farslarm, İran hükümetinin kontrolü al tına alındı.)
Güney Azerbaycan Edebiyatı her zaman daha ilerici, çağdaş ve gelişen bir durumda olan Kuzey Azerbaycan Edebiyatı'nm etkisinde kalmış, onun örneklerinden faydalanmıştı. Mirze Feteli Ahundov, Celil Memmedkuluzade ve Mirze Elekber Sabir gibi büyük edebî şahsiyetlerin eserleri güneyde mükemmel bir edebî örnek gibi kabul edilmiş ve onlarm takipçileri yetişmişti. Özellikle Sabir yergilerinin etkisi güneyde son derece büyük olmuştu. Bu açıdan onun takipçisi Mirza ali Möcüz'ü tam anlamıyla Güney Azerbaycan'm Sabir'i olarak adlandırmak mümkündür.
XX. yy. başlarmda Fars baskısına karşı İran'da genişlemekte olan millî ve manevî özgürlük mücâdelesinin önünde, Güney Azerbaycan'm şair ve yazaları gidiyorlardı. Onlarm eserleri vasıtası ile güneyde ve bütün İran'da yaşayan Türkler ara sında, biraz zayıf da olsa, “Türk Milliyetçilği” fi kirleri yayılıyordu. Mesela, adım andığım Mirza Ali Möcü, şiirlerinin birinde, yüzünü Türk'ün millî varlığını inkar eden Fars'a çevirerek şöyle ya zıyordu:
S u deyibdir mene anam
A b ki, yox. Y u x u öyretdi uşaqlıqda mene,
X a b ki, yox. İlk defe ki, ç ö r e k verdi mene
N a n demedi.
Ezelinden mene duzdanenemekdan
demedi
Anam e x t e r demeyibdi mene,
Ulduzdeyibo,
Su donanda demiyib y e x d i balam,
Buz deyib o.
Q a r deyib, b e r f demeyib,
Dest demeyib, e 1 deyib o.
Mene heç vaxtı b i y a söylemeyib,
Geldeyibo.
Beli, daş yağsa da göyden,
Sen osan, men de buyam.
Var senin başqa anan,
Vardı menim başqa anam.
Özüme mexsus olan başqa elim vardı menim.
Elime mexsus olan başqa dilim vardı menim.
1925 yıllarına doğru, Azerbaycan'ın gerek kuzeyinde, gerekse güneyinde, edebiyattaki bu özgürlük ve milliyetçilik havasının önünün alındığı görülmektedir. 1920'de Bakü'de iktidarı ele geçiren Bolşevikler, Lenin'in “Edebiyat, parti işinin hizmetinde olmalıdır” sloganım fiilen gerçekleştirerek, tam anlamıyla ideolojiye tâbi, yeni bir edebiyat geliştirmeye başladılar. 1926'da Türk kökenli Kaçarlar Hanedanı'nı yıkarak İran'da iktidarı ele alan Pehlevîler, Güney Azerbaycan'da bir edebî dil olarak, hatta bir konuşma, ünsiyet vasıtası olarak Azerbaycan Türkçesi'ni resmen yasak ettiler. Ama gerek Rus, gerekse Fars şovenistlerinin tüm çabalarma rağmen, bin yıllık bir birikimle gelen Azerbaycan Edebiyatı'nı susturmak, onu bütünüyle Farsçılık, yahut bolşevizm ideolojisinin hizmetçisine, kapı kuluna çevirmek mümkün olmadı; bu edebiyatın asırlar boyu içinde yetiştiği manevî özgürlük ruhu buna kesinlikle imkân vermedi. Azerbaycan yazarları kuzeyde de, güneyde de yeri geldiğinde şerefli ölümü, milletin ve onun kültürünün adını yükselten ölümü mâneviyatsızlığa tercih ettiler. Halk Edebiyatı numuneleri dışında Güney Azerbaycan Yazılı Edebiyatı ağır bir başlık altında tutuldu; Tağı Erani, yahut Samet Behrengi gibi yazarlar, öldürülerek susturuldu. 1920 yıllarından sonra parti kontrolü altında da bulunsa dolgun bir edebî hayat Azerbaycan'ın Kuzeyinde yaşanmakta idi.
|» “Azerbaycan Edebiyatı” Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Kaynak: “Azerievi.Com“