Azerbaycan’da Siyasi ve Edebi Durum
(20. yy’ın başlarına doğru…)
20. yüzyılın ilk yılları Rusya ile birlikte Azerbaycan için de bir dönüm noktasıdır. Bu sebeple 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında Azerbaycan’da ortaya çıkan siyasî ve sosyal hareketlerle, bunların kültürel hayata tesirleri aynı zamanda o dönemdeki matbuat ve neşriyat faaliyetlerini öğrenmek; Azerbaycan ve Türkiye arasındaki siyasî ve kültürel alakaları kısaca gözden geçirmek yerinde olacaktır.
19. Yüzyılın ilk yarısında Rus hâkimiyeti Azerbaycan’da yerleşmeye başladığında karşısında belirli ölçüde Fars kültürünün tesirinde kalan bir millet yapısı vardı. Bunun üzerine Rus idaresi bu kuvvetli Şark-İslâm kü1türünün medenî nüfuzunu kırmak, onun yerine Rus kültürünü yerleştirmek için misyonerler vasıtasıyla faaliyete başlamıştı. O sıralarda Azerbaycan’da yazılı edebiyatın yanında zengin bir şifahi edebiyat geleneği yaşamaktaydı. Bütün tür ve şekilleri, dili ve musikisi ile zengin bir hazine olan bu halk, Azerî Fars ve Rus kültürel nüfuzuna karşı çıkmaktaydı. Azerbaycan ve bütün Kafkasya’da modernleşme hareketleri Rus işgalinden (1805) itibaren başladı. Tiflis şehri Rus ve dolayısıyla Avrupaî tesirlerin etrafa yayılmasında büyük rol oynamıştır.1
Ruslar Kafkasya’yı işgalden sonra buralarda çeşitli okullar açtı. 1819 yılından itibaren bu okullarda Azerî Türkçesi dersi verilmeye başlandı. Bunun sebebi nüfusunun çoğunluğu Türk olan Kafkasya ve Azerbaycan’da devletin halkla münasebetini sağlayacak mütercim kadroları yetiştirmekti. Nitekim bu okullarda yetişen birçok talebe ileride Azerbaycan’ın fikir ve sanat hayatında modernleşmeye öncülük etmiştir. Bu okullarla beraber Azerbaycanlı aydınlar da hususî okullar açmaya başladılar. Bu okullarda şarkiyat derslerinin yanı sıra devrin modern düşünce ve bilimleri de okutuluyordu. Usûl-i Cedid diye adlandırılan bu eğitim sistemi Kafkasya ve Azerbaycan’da önceleri -din adamlarının tesiri ile- tepkiyle karşılanmışsa da sonradan rayına oturmuştur.2
Modern Azerbaycan edebiyatının doğmasında ve gelişmesinde büyük rol oynayan ilk şahsiyetlerin yetişmesinde, hem resmî Rus mekteplerinin hem de hususî Azerî mekteplerinin büyük tesiri olmuştur.3
Rus istilasından sonra Rusça öğrenen, bu dilin edebiyatını ve bu dilin yardımıyla batı Avrupa medeniyetini tanıyıp öğrenen Azeri münevverleri arasından ilk mütefekkirler ve ilim adamları yetişti. Batı düşüncesiyle temasa geçen bu ilk Azeri kuşak, Fransız ihtilalinden sonra Avrupa’da oluşmuş bulunan hürriyetçi düşüncelerin, demokrasi idealinin ve halkçılığın etkisinde kaldı. Modern Azerbaycan edebiyatının öncüleri daha çok Rusların etkisi altına girmiş. Münevverler, ilim adamları arasından çıkmıştır.4 Bunların başında Mirza Cafer Topçubaşı, Mirza Kazım Bey, Abbaskulıı Ağa Bakıhanlı, Kasım Bey Zakir, İsmail Bey Kutkaşınlı gibi bilim adamı ve aydınları sayabiliriz. Bu kuşaktan sonra modern Azerbaycan edebiyatı en kuvvetli temsilcisini Mirza Fethali Ahundzâde’nin şahsında bulur.
19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra Mirza Fethali Ahundzâde’nin nesirde açmaya muvaffak olduğu millî ve vatani cereyan bir hayli etkili oldu. Türkçe, Farsça ve Arapça tahsili olan, Rusça ve Fransızca bilen Mirza Fethali Ahundzâde konusunu halktan ve halk hayatından alan komediler yazdı.5
Bu komediler, yaşayan Azerbaycan Türkçesiyle yazılmış, açık, anlaşılır eserlerdi. Mirza Fethali Ahundzâde’nin açmış olduğu Avrupaî edebiyat çığırını bir sonraki kuşaktan Necef Bey Vezirli, Abdurrahim Bey Hakverdili, Mirza Elekber Sabir, Celil Memmedguluzade, Mehmed Hadi gibi büyük edebî şahsiyetler genişleterek devam ettirdi.6
1905’te ortaya çıkan 1. Rus İhtilali üzerine çarlığın ilân etmek zorunda kaldığı nisbî hürriyet bu gibi faaliyetlerin gelişmesine imkân vermiştir. İşte bu dönemde bütün Rusya’da olduğu gibi Azerbaycan’da da siyasi ve kültürel sahada birtakım yenilikler ve gelişmeler olmuştur. Yeni matbaalar kurulmuş, gazete ve dergiler çıkarılmış, milli mektepler, milli tiyatro ve kültür cemiyetleri, hatta milli gayeler takip eden parti teşkilatları kurulmaya başlanmıştır.7
20. Yüzyıl başları, Azerbaycan’da ve bütün Çarlık Rusyası’nda büyük hadiselerin cereyan ettiği bir zamandır. Bakü, petrol sanayii sebebiyle süratli bir gelişme göstermiş, kısa zamanda Azerbaycan’ın kültür ve medeniyet merkezi hâline gelmiştir. 1905 Rus ihtilali, “Kavimler Hapishanesi” diye bilinen Çarlık Rusyası’nda hürriyet güneşini doğurmuş, siyasi, edebî, içtimaî faaliyetlerin süratle gelişmesini sağlamıştır. Kısa zamanda birçok kitap yayımlanmış, gazete ve dergiler yerden biter gibi fışkırmaya başlamış, siyasi partiler, içtimaî teşkilatlar kurulmuştur. Türkler ve Müslümanlar bu gelişmelerden etkilenmiştir.
Fikir hürriyetinin olması Azerbaycan’daki siyasi hareketlerin de açıklık kazanmasına, aydınların temayüllerinin belirmesine ve pek tabii olarak bu hususlar da Azerbaycan’da fikír münakaşalarının, kültür-medeniyet tercihlerinin ortaya çıkmasına yardım etmiştir. Münevverler tercihlerine göre çeşitli gazetelerin, dergilerin başlarında toplanmış, açık bir şekilde kendi düşüncelerinin, inançlarının mücadelesini yapmaya başlamıştır.
1906-1911 yılları arasında İran’da meşrutiyet hareketlerinin yaygınlaşması 1908’de Osmanlıda 2. Meşrutiyetin ilan edilmesi Azeri münevverleri üzerinde derin tesirler bırakmış, onları ümitlendirmiştir. Meşrutiyetin ilk yıllarında İslâmcılık düşünceleri hem Türkiye’de hem de bütün İslâm dünyasında çok hareketli ve cazip idi. İran meşrutiyetinin umulan neticeleri verememesi, Türkiye’de İttihatçıların milleti hayal kırıklığına uğratmaları, Balkan savaşı ve en nihayet Arap ülkelerindeki karışıklıklar, Osmanlı devletini uçurumun kenarına getirdiği gibi dünyadaki İslâmcılık-İttihad-ı İslâm- hareketinin de cazibesini yitirmesine sebep olmuştur. Fakat, 1917 Rus ihtilali, Türk-İslâm dünyasını yeniden ümitlendirmiş, harekete geçirmiştir. Bu sefer Türkçülük, Turancılık idealleri, İslâmcılık hareketine göre daha canlı ve sürükleyici olmuştur.8
20. yüzyılın başlarında Azerî münevverleri bir yandan bütün Rusya’daki matbuatı – Rusça ve muhtelif Türk lehçelerindeki neşriyat – diğer yandan Türkiye, İran ve başka İslâm memleketlerindeki yayınları temin edip okuyor, bununla da kalmayarak bu memleketlerdeki çeşitli dergilere, gazetelere yazılar gönderiyordu. Meselâ; tanınmış, başarılı bir muallim olan Mehemmed Tağı Sıdkı, İstanbul’a Ahter gazetesine ve Kalküta’daki Hahlelmetin dergisine yazılar göndermişti. Benzeri bir durum Türk asıllı yazarlar için de söz konusudur. Mehemmed Ali Terbiyet, Sait Selmasî, Hüseyin Cavit İstanbul’da bulundukları sırada Rıza Tevfik’ten hususî dersler almışlardır.9
Bu dönemdeki gelişmelere bir başka örnek olmak üzere eğitimin durumunu gösterebiliriz: 1887 yılında Bakù’de ilk defa Rus-Tatar10 okulu açılmıştı. O yıllarda bu okulun 42 öğrencisi varken daha sonra bu sayı artmıştır. En son 1913 yılında sadece Bakü’deki 9 Rus-Tatar okulu, 8 Rus-Tatar kız okulu, ve 6 yıllık bir başka okulda 337’si kız olmak üzere 2249 Türk öğrenci eğitim görmekteydi. Ayrıca ilk defa 1906 yılında Azerbaycanlı öğretmenlerin Bakü’de bir toplantısı olmuş. Bu toplantıda okul ve eğitim programları ele alınmıştır. Yine o yıllarda içtimaî-kültürel gayelerle Neşr-i Maarif, Cemiyyet-i Hayriyye, Nicat gibi cemiyetler kurulmuştur.11
Bu yüzyılın girişinde Azeriler dünyaya gözlerini çevirmiş, olan bitenleri anlamaya çalışıyor, kendi yurtlarının geleceği için hazırlıklar yapıyorlardı. Türkiye’de de yeni gelişmeler vardı. Başta İstanbul’daki Türk münevverleri olmak üzere birçok kimse Rusya’daki Türklerin matbuatını takip ediyor, oralarda çıkan süreli yayınlara makaleler gönderiyorlar, Türkiye’de çıkan süreli yayınların bir kısmı da Rusya’dakilerden sık sık iktibaslar yapıyordu. Rusya’daki Türklerin Türkiye matbuatına doğrudan doğruya gönderdikleri mektuplar, yazılar, teklifler halka sunuluyordu.
Bunlar arasında bilhassa müşterek bir Türk yazı dili teşebbüsü dikkati çeker. İstanbul’da Sır’at-ı Müstakim, Türk Yurdu, İkdam, Bahçesaray’da Tercüman, Bakü’ de Hayat, Füyûzat, Şelale, İrşad, Açıksöz gibi süreli yayınlar da bu temayülü açıkça desteklemiştir.12
Dildeki yakınlaşma ile birlikte edebî ve siyasî münasebetler de gelişmiştir. Bu karşılıklı münasebetler 20. asrın ilk çeyreğinde Azeri edebiyatının Türkiye ile olan bağlarını güçlendirmişti. O kadar ki Azerbaycanlı Abdullah Sur, bazı kısımlar el yazması halinde kalmış, bazıları kaybolmuş, çok az bir kısmı basılmış olan, Türk edebiyatı tarihî adlı bir eser yazmıştı. Namık Kemal, Şemseddin Sami, Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, Recaizâde Ekrem, Muallim Naci, Mehmet Akif, Mehmet Emin Yurdakul gibi yazarlarımızın eserleri Azerbaycan’da okunuyor, basılıyor ve sahneleniyordu. Türkiye’de basılmış bazı ders kitapları, Azerbaycan’da okutuluyor. Bunun yanında Türkiye’ye gelerek burada eserler veren Azerî yazarları, gazetecileri de vardı. Meselâ; Mehmet Emin Resulzâde, Ağaoğlu Ahmed, Hüseyinzâde Ali Bey, Yusuf Beg Vezir (Çemenzeminli), Hüseyin Cavit, Memmed Hadi vs.13
1875-1905 yılına kadar Azerbaycan’da ancak 5 gazete neşredilirken, bu sayı 1905-1920 arasında 86’yı geçmiştir.14
1905’te sansürün kaldırılması üzerine yayın hayatına başlayan ilk gazete Hayat’tır. Yine aynı yılın sonlarında Füyûzat, 1907’de İrşad, Taze Hayat, 1908’de Terakki mecmuaları neşredilir. Bunlardan özellikle Füyûzat, 32 nüsha çıkmasına rağmen Azerbaycan’ın edebî ve siyasi uyanış tarihinde önemli bir devir açmaya muvaffak olmuş Azerbaycan millî hareketine Türkiye’ye doğru yeni bir istikamet vermiştir. Tanzimat ve Servet-i Fünun döneminin kısmen yerine oturmuş diliyle çıkan bu dergi Azerbaycan’da edebiyat, sanat ve siyasette kuvvetli bir Türkçülük cereyanının devam etmesine büyük tesiri olmuştur. Ancak dil bakımından Azeri Türkçesi’nin sadeleşmesini, kendini bulmasını menfi yönden etkilemiştir.
Bu dönemde dergi olarak ayrıca Bakü’de Debistan, Behlül, Rehber, Tekâmü1, Koç-Davet neşredilmiştir. Ayrıca Tiflis’te 1906’da Celil Memmedguluzade tarafından neşredilmeye başlanan mizah dergisi Molla Nasreddin Azerbaycan’da realist edebiyatın güçlenmesine yol açmış, bir ekol hâline gelerek geniş bir nüfuz dairesine sahip olmuştur.
1908-1920 yılları arasında çıkan gazete ve dergiler ise şunlardır:15 İttifak, Sada, Sada-yı Vatan, Sadayı Hak, Sada-Kafkas (Haşim Bey Vezirov); Hakikat, Güneş İkbâl, Yeni Hakikat, Malûmat, Yeni İrşâd, Yeni İkbâl, Hakikat-i Efkâr, Taze Haber, Son Haber (Orucov Kardeşler); Açık Söz, Doğru Söz (Mehmet Emin Resulzade); Müsavat, İstiklal, İttihat, Zahmet Sadası, Himmet (Bolşevik), Albayrak, Halkçı, Yeni Hayat, Yoldaş, Meş’el, Hak Sadası, Doğru Yol, Fıkara Sadası, Hürriyet, Halk Sözü, Basiret, Türk Sözü (Gence’de); (ielecek, Gençler Yurdu (Tiflis’te); Bürhan- ı Hakikat (Erivan’da).
Dergiler: Zenbur, Hilâl, Mezeli, Şihab-ı Sakıb, Necat, Yeni Füyûzat, Asar-ı Hakikat, Hak Yolu, Işık, Mir ‘at, Kel Niyet, Mekteb, Şelâle, Dirilik, Tuti, Baba-yı Emir, Kurtııluş, Evrak-ı Nefise, Medeniyet, El Hayat, Zehmet Hayatı, Gençler Sadası, Kurtıluş Yolu.
Karşılıklı münasebetler 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Azerbaycan edebiyatının Türkiye ile olan bağlarını güçlendirmiştir. Hatta neşredilen bazı gazete ve dergiler Türkiye’ye yakınlık hususunda her alanda olduğu gibi dil alanında da güçlüydü. Yukarıda bahsettiğimiz Füyûzatın dışında Şelale, Hayat, İrşad ve daha sonra Açıksöz tamamen o devir Türkiye Türkçesiyle neşrediliyor, Türkiye siyasi muhitiyle yakın paralellikler gösteriyorlardı.16 Bunların dışında Azerbaycan’dan Türkiye’ye eğitim veya benzeri gaye için gelip Türkiye’deki siyasi, edebî ve kültürel hareketlerden etkilenen aydınların da Azerbaycan kültür ve fikir hareketlerinin Türkiye’nin paralelinde gelişmesine ve etkilenmesine büyük katkıları olmuştur. 2. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul’a tahsil veya herhangi bir sebeple gelip, burada yaşayan, okuyan, çalışan veya siyasi faaliyetlerine devam eden Azeri edebî ve siyasi şahsiyetlerden bazıları şunlardır: Gazeteci Ömer Faik Numanzade ve Mehemmed Ağa Şahtahtılı, Celâl ve Sait Ünsizade Kardeşler, Hüseyin Cavit, Memmed Hadi, Mehmed Emin Resulzâde, Abdullah Sur, Yusuf Vezir Çemenzeminli, Ahmed Ağaoğlu, Hüseyinzade Ali Bey (Turanlı), Mirza Ali Muciz.17
1905’ler Azeri edebiyatının uyanma, dünyayı tanıma, silkinip şahsiyetini arama ve bulma devirleridir. Bu dönemlerde Azerî edebiyatı, bir yandan Türkiye, diğer yandan da Rusya’daki edebî hareketleri, siyasi gelişmelerin tesiri altındadır.
Eskiden olduğu gibi İran edebiyatını takip etmeyi, örnek almayı bırakmış, hatta 1850’lerden sonra Ahundzade’nin eserleri matbuat hayatının gelişmesine bağlı olarak daha ileri bir duruma gelmiş, İran edebiyatını tesiri altına almış, ona yön göstermeye başlamıştır.
Bu yıllarda Azerî edebiyatı üç büyük temayülün tesiri altındadır: Türkiye’ye bağlı olarak Türkçülük cereyanının Türkiye, İran ve diğer İslâm ülkelerinin tesiri ile İslâmcılığın ve nihayet Rusya dolayısıyla çağdaş, siyasi ve sosyal akımların 1920’lere yaklaştıkça da sosyalist akımların. Azerbaycan’ın 1920’lere kadar Avrupa edebiyatının büyük ölçüde Türkiye kanalıyla takip edip tanıdığını da unutmamak gerekir.
Bu bakımdan 20. yüzyılın ilk çeyreğinde edebiyatta bu üç temayülün de temsilcilerine rastlanır.18
Bunları şöyle sıralayabiliriz.19
I. İnkılapçı – Demokratik Edebiyat:
1905 (Rus) İnkılâbından sonra ortaya çıkan bu edebiyat, eskiyi ve ondan kaynaklanan cehaleti tenkit ve yeni bir dünya arzusu taşır. Belirli ölçüde Rusya’daki sosyal demokrat ve hatta zaman geçtikçe sosyalist hareketlerin tesiri altındadırlar. Realist edebiyatı benimseyen bu grubun en önemli temsilcileri: Celil Memmedguluzade, Mirza Elekber Sabir, Neriman Nerimanov, Ebdurrehim Bey Hakverdili, Eli Nazmi, Memmed Said Ordubadî, Eligulu Gemküsar, Mirza Mö’ciz’dir.
II. Realist – Maarifperver Edebiyat:
Daha çok toplumdaki aksayan yönleri, eğitim meselelerini, kadın, aile, geçim konularını ele alır. Realistik-satirik üslubu benimseyen bu edebiyatın başlıca temsilcileri: Süleyman Sani Ahundov, Üzeyir Hacıbeyli Abdullah Şaig, Sultanmecid Genizade, Reşidbey Bey Efendiyev, İbrahimbey Musabeyov ve Yusuf Vezir Çemenzeminli’dir.
III. Romantik Edebiyat:
Azerbaycan’da romantizm Fransa ve İngiltere’de olduğu gibi belli bir döneme damga vuracak kadar güçlü bir mektep olamamıştır. Rus baskısı sebebiyle geç gelişmiş, 1917’deki Rus ihtilaliyle de büyük bir darbe yemiştir. İçtimaî, siyasî mevzularla birlikte tabiatla ilgili tasvirî mevzularda işleyen bu edebiyatın başlıca temsilcileri: Memmed Hadi, Hüseyin Cavid, Abbas Sıhhat, Ahmet Cevat ve A. Bey Divanbeyoğlu’dur.
20. yüzyılın başlarındaki bütün bu değişim ve teşekküller günümüzde gelenekçi bir yapı devam etse de postmodernist bir anlayışa doğru kaymaktadır.
Dipnotlar
1. Yıldırım, İrfan Murat, Yusuf. V.Çemenzeminli’nin Hayatı ve Edebî Eserleri Üzerine Bir Araştırma, İzmir.1994,s.1.
2. Mirza Şefi Vazıh’ın Gence’de böyle bir mektep açtığı ve Azerbaycanlı yazar Mirza Fethali Ahundzade’nin böyle bir mektepte yetiştiğini biliyoruz.
3. Akpınar, Dr.Yavuz, Azeri edebiyatı araştırmaları, İstanbul.1994,s.43.
4. Akpınar, Dr.Yavuz, a.g.e, s.44.
5. (Haz. Akpınar, Dr.Yavuz).Komediler. İzmir.1987,s.22.
6. Yıldırım, İrfan Murat, a.g.e, s.3.
7. İslâm-Türk Ansiklopedisi, İstanbul.1942,s.762.
8. Yıldırım, İrfan Murat, a.g.e, s.4.
9. Akpınar, Dr.Yavuz, a.g.e,s69–70.
10. Ruslar o yıllarda Osmanlılar hariç bütün doğu ve güneylerindeki Türklere Tatar demişlerdir.
11. Paşayev, Mir Calal,Firudun Hüseynov.XX.esr Azerbaycan edebiyatı. Bakü,1982,s.8.
12. Akpınar, Dr.Yavuz, a.g.e,s.70.
13. İslâm-Türk Ansiklopedisi, İstanbul.1942,s.762.
14. İslâm-Türk Ansiklopedisi, s.763.
15. Yıldırım, İrfan Murat, a.g.e,s7.
16. Yıldırım, İrfan Murat, Selam Türkün Bayrağına. İzmir.1992,s.9.
17. Akpınar, Dr.Yavuz, a.g.e,s.69
18. Akpınar, Dr.Yavuz, XX. asrın başlarındaki Azeri edebiyatına umumi bir bakış. Türk Edebiyatı(dergisi)Ocak 1984,s.123,s.69–70.
19. Sıralamayı Azerbaycan’da yapıldığı gibi verdik. bkz.Paşayev Mir Calal, Firudun Hüseynov. a.g.e,s70–76;232–234;327–330.
|» “Azerbaycan Edebiyatı” Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Kaynak: “Azerievi.Com“