Benlik; bir insanı kendisi yapan ve onu diğer insanlardan ayıran, farklı kılan temel etkendir. Kendilik olarak da tanımlanabilen ve birçok farklı tanımı yapılabilecek bir kavramdır. Daha geniş bir bakış açısıyla benlik, özne olan “ben” kavramının, nesne olan “ben” kavramı hakkında düşünmesidir. Fakat psikolojideki çoğu konu gibi bu konuda da psikologlar ve kuramcılar farklı tezler öne sürmektedir. Son yıllarda daha da popüler bir konu haline gelmeye başlayan benlik, tarihçe olarak oldukça yenidir.
Psikolojik olarak bakıldığında benlik epey geniş ve derin bir kavram olarak karşımıza çıkar. Benlik konusunda bilimde tam bir fikir birliği sağlanamamış ve farklı teoriler ortaya atılmıştır. Örneğin sosyal kimlik kuramı diye adlandırılan bir kurama göre, benlik kavramını oluşturan iki temel bölüm vardır. Bunlar kişisel kimlik ve sosyal kimliktir. Kişisel kimlik bireyin kişilik özelliğini, kişiyi kişi yapan değerleri içerirken sosyal kimlik ait olduğumuz toplum, din hatta üniversite gibi, ait olduğumuz sosyal toplulukları içerir.
Bracken’in 1992 yılındaki teorisine göre benlik altı farklı etki alanından oluşur;
Sosyal: Diğer insanlar ile etkileşim imkanı
Yetkinlik: Temel ihtiyaçları karşılama imkanı
Etkisel: Duygusal durum farkındalığı
Fiziksel: Fiziksel görünümle ilgili duygular, sağlık
Akademik: Akademik başarı ya da başarısızlık
Aile: Aile içindeki durumun ne kadar iyi olduğu
Hümanist bir psikolog olan Carl Rogers ise benliğin üç farklı bölümden meydana geldiğini savunuyordu;
Özeleştiri: İnsanın kendini nasıl gördüğüdür. Özeleştirinin gerçekle aynı olmadığını idrak etmek önemli bir benlik anlayışıdır.
Benlik saygısı: İnsanın kendine ne kadar değer verdiğidir.
İdeal benlik: İnsanın ulaşmak istediği benlik anlayışıdır.
Birden fazla benlik tanımı olması, farklı benlik tiplerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bunlardan birkaçı “bireysel benlik, kolektif benlik ve sembolik etkileşimci” benlik olarak karşımıza çıkar. Örnek verecek olursak Freud’un tanımını yaptığı “id, ego ve süperego” kavramlarından meydana gelen psikodinamik benlik, yapısı ve temel aldığı kavramlar açısından bir bireysel benlik türü olabilir.
Kolektif benlik ise, bireysel benliğin tam aksine “ben” tanımlamasından değil “biz” tanımlamasından yola çıkar. Bu benlik türü sosyal psikolojide yeni tanımlanmış olsa da oldukça eski bir tarihe dayanır. Örneğin Gustave Le Bon’un tanımını yaptığı “kitleler psikolojisi” ya da William McDougall’ın “grup ruhu” gibi kavramları kolektif benliğin ilk izleridir. Sonraki yıllarda ise ortaya çıkan “sosyal kimlik yaklaşımında” kişiyle alakalı süreçlerin grup düzeyinde anlamlandırılmasıyla kolektif benlik tekrar meydana gelmiştir.
Bireysel benliğin “ben” yaklaşımı ve kolektif benliğin “biz” yaklaşımına ilave olarak ikisinden de farklı bir benlik tanımı olan “sembolik etkileşimci benlik” karşımıza çıkar. Bu tanıma göre benlik, insanlar arasındaki genellikle sembolik olan etkileşimden ortaya çıkar. Etkileşimin yapısı gereğince benlik sürekli olarak değişime uğradığından ve semboller içerdiğinden ortak bir anlama sahip olması gerektiği düşünülür. Bu benlik kavramı karmaşıktır, fakat buna rağmen son derece etkilidir. Diğer bir kavram olan “ayna benlik” ile çok yakından ilgilidir. Ayna benlik ise diğer insanların bizi görüşünün farkında olmamız halinden kaynaklanır.
Benlik, sosyal psikoloji alanında yeni bir kavram olmasına rağmen, bu alanda 1970-1990 yıllarında yapılmış 31 binden fazla çalışma bulunmaktadır. Bu zaman aralığında da benlikle ve benlikle ilişkili birçok kavram türemiştir.
Benlik algısı, kişinin kendi benliğiyle ilgili tüm bilgisinin kaynağıdır. Bu bilgi; algı, imgelem, şema gibi süreçleri içinde barındırır ve dinamik bir yapısı vardır. Benlik algısı, kişinin kendiyle ilgili birçok bilgiden hangisine yöneleceği, hangisini kabul etmek istemeyeceği ve bu bilgileri nasıl idrak edeceğini belirler. Benliği ele alma ve yorumlama şeklini değiştiren bir başka önemli terim ise kültürdür. Kültürün benlik üzerindeki etkileri “benlik kurgusu” olarak isimlendirilir. Bu iki kavram arasındaki ilişki çok güçlüdür fakat aynı kavram değillerdir. Benlik algısı kişisel yeterlilikle ilgili olmasına karşın, benlik kurgusu sosyokültürel etkileri içinde barındırır.
Öz farkındalık kavramını kişinin benliğinin farkında olması olarak açıklayabiliriz. Bu kavramın iki uç tanımlaması vardır. Bunlardan birincisi, nesnel öz farkındalıktır. Bu öz farkındalık tipi, kişinin tıpkı bir başka nesnenin farkında olması gibi kendinin de farkında olmasını tanımlar. Eğer bu farkındalık aktifse, kişinin olduğu ve olmak istediği benlik arasındaki uyuşmanın farkına varılır. Bu uyuşma derecesi yüksek olduğunda, kişinin benliğinden memnuniyeti de yüksektir, düşük olduğunda ise kişinin benliğinden memnuniyeti aynı şekilde düşük olacaktır. Bu öz farkındalık tipi, gerek süreç gerekse sonuç açısından stres verici olabilir, bu yüzden her zaman tercih edilmez. Böyle durumlarda diğer uçta yer alan indirgenmiş öz farkındalık devreye girer. Bunun yerine farkındalığın olduğu haliyle kalıp öz saygının düşmesi de bir ihtimaldir.
Bireyler öz saygılarının olabildiğinde yüksek olması için uğraş verirler. Bu yüzden ihtiyaç duydukları durumlarda sahip oldukları benlikler ile olumlu bir izlenim kazanabilmek amacıyla “öz sunum” stratejileri geliştirebilirler. Bu stratejilerin izlenmesinde “öz yükseltme, öz değerlendirme, öz geliştirme” gibi motivasyonlar etkilidir ve bu süreç otomatik veya kontrollü bir şekilde gerçekleşebilir.
Benliğin duyarlılığı ile alakalı üç görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, tek ve sabit bir benlik görüşünü savunur. Diğer yandan sosyal inşa taraftarları, benliğin tamamen bağlama bağlı olarak meydana geldiğini savunur. Bu iki görüşün dışında daha olumlu bir üçüncü görüş de vardır. Bu görüşe göre, her birey kendi benliğine dair temel algı, bilgi, tutum gibi kavramlara sahiptir ve bu kavramlar kültür, ortam, dahil olunan gruplar gibi diğer etkenler tarafından şekillendirilerek, kısa veya uzun süreli aktif edilebilirler.
Daha önceden bahsedildiği gibi benlik kurgusu, kültürün benlikle ilgili olmasında devreye girer. Kısacası benlik kurgusu benliğin kültür içindeki çeşitleridir. Benlik, bireyci kültürlerde bağımsız bir halde oluşurken, kültürün toplulukçu olması durumunda karşılıklı bağımlı olarak oluşur.
Çevreye veya kültüre duyarlı olsalar da kişiler bütüncül bir benlik algısına sahiptirler. Bu yüzden işlevsel bir entegre benlik algısı kazanabilmek için çeşitli stratejilerden yararlanırlar. Örnek verirsek, birçok birey hayatını belli başlı ortamlarda sürdürme yoluna gider ve benlikleri ile bilgiyi değiştirmektense olanları değişen hayat koşullarına bağlarlar. Ayrıca benlik bilgilerini devamlı olarak kontrol edebilirler.