Bilime klasik görüş açısından yaklaşım
Felsefede pozitivizm, yalnızca somut, duyulur, deneylenebilir varlık alanına dair düşünceler üretilmesi gerektiğini savunan bir akımdır. 19. yüzyılda Auguste Comte’un öncülüğünü yaptığı pozitivist felsefeyi savunan düşünürler, bilim alanında da tüm metafizik düşüncelerin reddedilmesi gerektiğini, tüm doğanın birtakım yasalarla işlediğini ve bilimin görevinin bu yasalara ulaşmak olduğunu savunmuştur. Pozitivist filozoflara göre doğa yasasına ulaşmanın tek ve biricik yöntemi de matematiksel fiziğin yöntemidir. Bilime klasik görüş açısından bakan filozoflar için bilimsel bilgi tamamen objektiftir. Çünkü bilen ile bilinen arasındaki bir bağımlılık yoktur. Bu yüzden bilim adamı yani bilen, bilmek için yöneldiği nesneyi tarafsız bir şekilde inceleyebilir.
Klasik görüşe göre;
Bilime klasik açıdan yaklaşan filozoflar bilimi;
1. Klasik görüşe göre bilimsel bilginin taşıması gereken özellikler
2. Klasik görüşe göre bilimsel yöntemin taşıması gereken özellikler
3. Klasik görüşe göre bilimsel açıklamaların ve öndeyilerin taşıması gereken özellikler
4. Klasik görüşe göre bilimsel kuramın taşıması gereken özellikler
Özetle bilime klasik görüş açısından yaklaşan filozoflar, nesnel, deneylenebilir, genellenebilir, ortak yöntemler kullanan bir bilim tarif etmişlerdir.
Klasik Görüşe Yapılan Eleştiriler
Bilimin hızla geliştiği, metafiziğin hatta felsefenin reddedilmeye çalışıldığı bir dönemin ürünü olan klasik bilim yaklaşımı, özellikle 20. yüzyılın başından itibaren yoğun eleştiri almıştır.
Bu eleştirilerde;
Bilimsel bilgi ile yaşamın iç içeliği
Bilimsel bilgi özellikle son iki yüzyıldır, günlük yaşantımızın içine girerek hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Geçmişteki gibi yalnızca elit bir tabakanın uğraş alanı olmaktan çıkmış, yaşamımızı kolaylaştıran, artık eksikliğini düşünmek bile istemeyeceğimiz bir parçamız olmuştur.
Fakat bilimi bir yaşam felsefesi haline getirmek tehlikeli sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Çünkü insan hayatı farklı sosyal etkenler tarafından kuşatılmıştır. İnsan sosyal bir varlıktır ve bu haliyle yalnızca bilimsel gelişme tarafından yönlendirilemez.
Sanat, kültür, din, ahlak, felsefe gibi alanlar insanı insan yapan özelliklerdir. Bu bakımdan bilimsel bilgi, insanın sosyal yanı ile birleştiği ölçüde, hayatı daha yaşanılabilir, daha kolay, daha az sıkıntılı hale getirecektir. Diğer taraftan bilimsel bilginin kullanımında bir de ahlaki boyut vardır. Bilim hayatı kolaylaştırdığı gibi, ona zarar vermek için de kullanılabilir. Unutmamalıyız ki bilim, telefon, sağlık cihazları gibi faydalı ürünlerin yanında silahlar, atom bombaları gibi insan hayatında etkisi tartışılabilir ürünler de vermiştir.
Teşekkürler bilgicik.