Jorn Barger tarafından blog ilk 1997 yılında kurulmuştur. Okul yıllarında öğretmenlerimiz daima günlük tutmamız konusunda bizi teşvik etmiştir. Günlük tutmanın kişinin kendini ifade etmesinde ve kaleminin kuvvetli olmasında oldukça önemi büyüktür. Eskinin günlükleri gelişen teknoloji ile günümüzde İnternet de blog haline dönmüştür. Günümüzde her konu ile alakalı İnternet günlüğüne ulaşmak mümkündür. Peki blog yazmanın önemi nedir? Blog […]
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 1 ÖZET Dünyadaki ölümlerin nedenleri arasında birinci sırada tabi ki kanser yer almaktadır. Kanser tedavisinde besinlerin çok önemli olduğu çeşitli çalışmalarla kanıtlanmıştır. Çok eskilerden beri sarımsağın kanser oluşma riskini azalttığı ve kanser tedavisinde kullanılabileceği yönünde pek çok söylem bulunmaktadır. Günümüzde yapılan pek çok çalışmanın sonucu da bu söylemi destekler nitelikte […]
Özet Tarihin iyi bir şekilde araştırılması, pek çok konunun açıklığa kavuşması, bugün güncelliğini koruyan konuların daha iyi bir şekilde açıklanabilmesi, ancak tarihin kaynaklarına inmekle mümkündür. Biyografi çalışmaları tarih ilminin her devirde ilgi gören önemli sahalarından biri olmuştur. İlk çağlardan günümüze gerek Batı gerek Doğu’da bütün toplumlarda değişik isimler altında biyografi yazarlığı süregelmiştir. Türklerde ise Orhon […]
Milli Kalecini Yuhalamak Nasıl Bir Zihniyettir? Hayır anlamıyorum… Ve böyle bir zihniyeti anlamak da istemiyorum… Senin milli kalecin orda file bekçiliği yaparken sen onu yuhalıyorsun. Yetmezmiş gibi bir de küfür ediyorsun Milli Kalecine… Senin rakibinin yapmadığını yapıyorsun…Sonra da ben milliyetçiyim, diye gezinmeyi biliyorsun. Biz milli bilincimizi mi kaybettik? İşlerine gelince iyi günde kötü günde […]
YA YALANSA Hayat yolunda pembe gözlükler takıp yürüyen insanlar yüzümde hep bir tebessüm oluşturur. Hayata karşı hiçbir olumsuzluk yoktur onlar için… İyi, güzel ama birazda kendini kandırmaktır bence… Mutlu olmak için kim kendini kandırmaz ki, diyebilirsiniz? Fakat bir gün biri o gözlükleri zorla çıkartır ve gerçeklerle karşılaşmanızı sağlarsa canınız yanar. İnsanların her hatalarına karşı bir […]
Kağıttan Yalnızlıklar 3... Dema, o günden sonra Ekini görmedi ve onun yüzünü anlamsız bir şekilde 3 yıl boyunca unutamadı. Bu sırada o yerleşkeye başka insanlar geliyor, başka kızlar türlü türlü bahaneler ile Dema’nın yanında olmak istiyordu. Dema bu durumdan bazen rahatsız oluyor, bazen hiç sesini çıkarmıyordu: halinden memnundu. Yaşamak için balık tutmak ve satmak zorundaydı. […]
Kağıttan Yalnızlıklar 2... Ardından bu öfkenin dinmesini tekrar bekledi. Bu sefer sonuç olumluydu. Ancak, her defasında sinirli olmayacağına, durgun ve suskun olacağına dair söz veriyor, bu sözünü bozuyordu. Bozduktan sonra üzüntü duyuyor, bazen ağlıyordu. Dema, çok yalnızdı. Kimsenin duyamayacağı kadar içinde bir şeyler yaşar ve onları gömerdi. Dema, duygusal biriydi, isminin anlamı “Durgun, Suskun” ancak […]
Kağıttan Yalnızlıklar... Dema, tozlu raflar arasında gördüğü kitabın kapağını çok beğenmişti. Haftada en az 3 kitap bitiriyor, gününün büyük bir bölümünü odasında (kütüphaneye benzer odasında) veya kütüphanede geçiriyordu. St. Petersburg’un sakin bir sokağında bir yaz akşam yağmur’un çiselemesini hayal eden Dema, hayalkırıklığına uğramıştı. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı, evinden çıkarken.Her zaman böyle olmazdı ancak “O […]
Tecellilerimin mecali... İşte yine ağır bir yenilginin tecellisidir yalnızlığım. Kitapları ve kelimeleri geride bırakmışlığım yine zuhur eder ruhuma. Benim hep bir tarafım Dostoyevski’nin yalnızlığıdır. Binalar gözümde büyür, ben küçülürüm, ezilirim. Duvarlar beni iter, yüzümde alışkın bir korku ifadesi. Rüzgar sadece ben korkmadığım zamanlarda dostumdur. Ormia sineği, tek dostumdur yalnızlığıma, soğuk ama üşütmeyen gecemde. Ayın son […]
Olgunluğa geçiş süreci ... Babasının kendisini sevdiğini hiç görmemiş, bir başkasını sevdiğine hiç şahit olmamıştı. Öyle ki onun için “asık suratlı olmak” olgun olmaktı. Çünkü tanıdığı tüm olgun insanların kaşları çatıktı. Toplumda böyle bir yargı vardı. Olgun musun? O zaman asıt suratlı olacaksın, sert konuşacaksın. İnsanların yüzüne bakmayacak ve sürekli sert cevap vermeye hazır biri […]
Taşınmak... Belki de bu yazıyı okuyan çoğu değerli arkadaşımız bu olayı yaşamadı. Ancak, bir ailenin başka bir eve gitme fiili aslında çok zordur; sizlere bu zorluğu anlatmaya çalışacağım, biraz duygusal… 1 Eylül 1997 Tarihinde, ben 3 yaşındayken İstanbul’a taşındık… Teyzemler’in oturmuş olduğu sokağa taşınmamız bizi bu yabancılık hissinden bir nebze olsun uzaklaştırdı. 1 Eylül benim […]
Okumak ve Yazmak Kitap okumak, insanı sürükleyen tatlı bir bağımlılık. Kitap okumak ne kadar zevkli ise, yazmak da o kadar acı verebilir bir yazara. Yazar’ın aktarmak istediği bir cümleyi okuyucu kavrayamayabilir ancak yazar o cümlede derin mevzulardan bahsetmiş olabilir. Yazar aslında sır dolu cümleler yazarak okuyucunun kafasını bulandıran ve bir gizem yaratarak üç noktaya sığınan […]
Mevsime uymayan bir çorap giymişti yaşlı adam. Ayakkabısı en az iki numara büyüktü. Komşusunun çöpe atmayıp, ona verdiği ayakkabılar gibi bu da ayağına oturmamıştı. İyi ki bağcıklar vardı. Bu yaşlı adam deli falan değildi. Fakat o kadar güçlü bir hayal gücü vardı ki; çoğu zaman taşıyordu yüreği…Bu taşma ancak böyle açıklanabilir ; “Hemen şimdi birine […]
Zeval – Bir Başka Roman… “Hayat hiçbir zaman boyumuzun hizasında olmadı, hep başka zamanlarda ve mekanlarda kaybettik kendimizi. İkimiz de aramayı yıllarca zıt yönlerde aradık. Yürüdüğümüz yol, cam kırıklarıyla, paslı çivilerle, ateşlerle, tuzaklarla ve en çok da yenilgilerle dolu bir yoldu. Sahip olduğumuz en büyük servet de bunlar oldu” diye başlayan Zeval isimli kitap, Felsefe’nin […]
küçük pişmanlıkların üremesi... Demiştim, diyeceğim: Küçük pişmanlıklar, büyük pişmanlıklar doğuracak ve her zaman sancı yaratacaktır. Hangi kaldırımda yürüyeceğin, hangi bardakta su içeceğin, hangileriyle arkadaşlık kuracağın bunlar dahil her şey bir kararla başlar. Her kararın ince bir zamanı vardır, o zaman ne aşılması gerekir ne de ona geç kalınması gerekir. Ona geç kalmak büyük pişmanlıklar doğurur, […]
Duyarlılık ve Ölüm Bugün duyarsızlık üzerine bir yazı yazmak istedim. Duyarlılığın önemi hakkında konuşmak günümüzde belki biraz ilgi çekmeyebilir. Çünkü neredeyse bitmek üzere olan bir duygu üzerine konuşmak yanlış olur. İş yerlerinde, evlerde bir duyarsızlık söz konusu… Bazen ne kadar sinirli olduğumuzu, gereksiz olaylara vermemiz gereken tepkilerden fazla oranda tepkiler verdiğimizi düşünüyorum. Burada sinirli bir […]
Yazarların Yazma Dürtüsü Bütün yazarlar bencil, tembel ve kendini beğenmiş kişilerdir, yazma nedenlerinin kökünde de bir gizem yatar. Kitap yazma, tıpkı çok acı çektiren bir hastalık nöbeti gibi berbat, insanı tüketen bir didişme. Karşı koyamadığı ya da anlayamadığı şeytansı bir güç tarafından sürüklenmeyen hiç kimse, böyle bir şeye girişmez. Bilindiği kadarıyla bu şeytanca güç, bebeklerin […]
Sizin Yazılarınız / Şiirleriniz Düz yazı ve şiir yarışmasını sormaca sonuçlarından ötürü yapamayınca, Mehmet Ertuğrul kardeşimiz yorumunda konukların yazılarının veya şiirlerinin yayımlanabileceği bir bölüm hakkında öneride bulunmuştu. Ben de daha önceden böyle bir bölüm açmayı düşünmüştüm; fakat araya başka şeyler girince unutmuştum. “Şiir – Öykü – Roman” bölümü altına “Sizden Gelenler” başlığı ile açtığım sayfada, […]
Dilaver Cebeci Ağıdı (Naim Özdamar) İlime uzaktın sen,fakat gönlüme yakın, Ten hem hayata bağlı,hem ölüme yakın, Acı haberin geldi, bize zulüme yakın, Söyle,öbür dünyada, ,yol gözleyenler mi var? Dilaver Cebeci’yi çok özleyenler mi var? Dün düşerken yola “şahinler süzüldü “mü? “Yüreğine atılan kördüğüm çözüldü “mü? Taşına “Türkiyem’in Ozanı” yazıldı mı? Dosttan çok neyin vardı,şan aşkına […]
Sovyetler Sonrası Asya’da İslam (Ali Haksever) Yıl 1991, bütün dünya basını söz birliği etmişçesine aynı haberi veriyordu. Uzun yıllar Amerika ile soğuk savaşa giren ve adı korkuyla anılan, bir dünya devi olan S.S.C.B yıkılmıştı nihayet. Kapladığı geniş coğrafi sınırlar içerisinde yaşayan milletler birer birer bağımsızlığını ilan etme çabasına koyulmuşlardı. Bu milletlerin başında şüphesiz Orta Asya […]