Rafa kaldırmak (koymak): Bir iş üzerinde artık durmamak, o işi kenara itmek, ihmal etmek.”Bizim dosyayı yine rafa kaldırmışlar.” Rahat durmamak: Yaramazlık etmek, kımıldayıp durmak.”Rahat durmadın, beni zor durumda bıraktın.” Rahatına bakmak: Hiçbir şeye aldırış etmeden rahatını sağlamaya çalışmak.”Boş ver, rahatına bak, sen mi düzelteceksin diyenlerden nefret ederim.” Rahatlık (rahat) batmak: Rahat, iyi bir yerdeyken o yeri olmayacak nedenlerden ötürü […]
Şad olmak: Sevinmek, mutlu olmak.”Seni gördük, şad olduk.” Şafak atmak: Aniden önemli bir durumla karşı karşıya kaldığını anlamak, bu sebeple tedirgin olmak.”Onu yanımdan kovunca bende şafak attı.” Şafak sökmek: Güneşin doğmaya başlamasıyla gece karınlığının yavaş yavaş kaybolup ortalık aydınlanmaya başlamak.”Şafak sökmeye başlayınca yola çıkmaya karar verdiler.” Şaha kalkmak: 1. Atın ön ayaklarını yerden kesip arka ayakları üstünde yerde durması. […]
Caka satmak: Çalım satmak, gösteriş yapmak.”Caka satmayı bırak da işine bak.” Cambul cumbul: Pek sulu, suyu bol (yemek için).”Yemek cambul cumbuldu ama lezzetli olmuştu.” Cana can katmak: İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve iç gücü vermek.”Ah o cana can katan yaylaya bir daha çıkabilsem.” Can alacak yer (nokta): Bir şeyin en önemli yeri, en temelli noktası.”Meselenin […]
Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak.”Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun.” Nabzını yoklamak: Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.”İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim.” Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek. Nam almak: Tanınmak, ünü her yerde duyulmak. Namus belâsı: Namusunu, şerefini, itibarını […]
Gaflet basmak: Uykusu gelmek.”Siz konuşurken beni bir gaflet bastı ki hiç sorma, sizin konuştuklarınızı anladım diyemem.” Gam yememek: Kaygılanmamak, tasa etmemek, üzülmemek.”Seni bir kez daha gördüm ya, artık gam yemem.” Gani gönüllü: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan.”Gani gönüllü insanlara artık günümüzde pek rastlanmıyor.” Gâvur etmek: Boşuna harcamak, işe yaramaz duruma getirmek, yerinde harcamamak.”Onca parayı bu eve verip gâvur […]
A B C Ç D E F G H İ I K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z Yeni bir kavramı veya durumu ifade edebilmek için, birden fazla sözcüğün bir araya gelip asıl anlamlarından uzaklaşarak oluşturdukları dil birliklerine “deyim” denmektedir. Deyimler, kalıplaşmış söz veya söz öbekleridir. […]
Dağa kaldırmak: Herhangi bir sebepten ötürü birini zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada alıkoymak.”Eşkıyalar, karakol komutanının oğlunu dağa kaldırmışlar; ne istedikleri henüz belli değil.” Dağarcığına atmak: Yeni bilgilerini, eski bilgilerine katmak; yeni bilgileri zihnine yerleştirmek.”Öğrendiği her yeni bilgiyi dağarcığına atmayı ihmal etmedi.” Dağdan gelip bağdakini kovmak: Daha sonradan geldiği bir yere ya da karıştığı bir işte […]
Ucu dokunmak: Bir işten biri zarar görür olmak, söylenen bir söz birine zarar vermek.”O çubuğu kıracağım fakat ucu sana dokunacak diye kıramıyorum.” Ucunu kaçırmak: Çıkmaza girmek, denetimi elinden kaçırmak.”İşin ucunu kaçırdın, oldu mu ya?” Ucu ortası belli olmamak: Bir işe, söze nereden başlanacağı kestirilememek. Ucunda bir şey olmak: Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak.”Bu davranışının ucunda bir şey var […]
Ya Allah deyip (atılmak): Cenab-ı Hak`a sığınarak (atılmak).”Ya Allah deyip düşmanın üzerine atıldı.” Yabana atmak: Önem vermemek, önemsiz görüp dikkate almamak, üzerinde durmamak.”Babanın sözlerini sakın yabana atayım deme.” Yabancılık çekmek: Bir iş ya da çevrede yabancı olmaktan dolayı ortaya çıkan zorlukların etkisinde kalmak.”Ona hiç yabancılık çektirmedi.” Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli: “Bu işi mutlaka yapmalısın, başka […]
DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK Dimyat Mısır’da Süveyş Kanalı ağzında bir limandır. Eskiden Mısır’ın meşhur pirinçleri ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Anadolu’ya getirilirmiş. Dimyat’a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi Akdeniz’de korsanlar tarafından soyulmuş ve adamcağızın bütün altınlarını almışlar. Bin bir zorluk içinde İstanbul’a dönen pirinç tüccarı o yıl iflas […]