Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca: Farklı gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte hiçbir değişikliği yoktur, “ikisi de birdir” anlamında kullanılır. Ha babam (ha): 1. Devamlı olarak, hiç durmadan. 2. Karşısındakinin çabasını, gayretini artırmak için kullanılır.”Ha babam ha, az kaldı, bitireceğiz işi.” Habbeyi kubbe yapmak: Önemsiz, küçük bir şeyi büyütüp mesele çıkarmak.”Söyle ona, habbeyi kubbe yapıp durmasın, ne olmuş […]
Tabana kuvvet: “Binecek bir şey yok, yayan gitmekten başka çare de kalmadı” anlamında kullanılır.”Haydi kalkın bakalım, tabana kuvvet!” Tabanları kaldırmak: Çok hızlı yürümeye ya da çok hızlı koşarak kaçmaya başlamak.”Polislerin geldiğini görünce tabanları kaldırdı.” Tabanları yağlamak: 1. Uzak bir yere yayan olarak gitmek için hazırlanmak. 2. Hızlıca koşarak kaçmak. Taban tabana zıt: Birbirinin tamamen karşıtı olmak, birbirine çok aykırı.”Taban […]
Üç aşağı beş yukarı: Az bir farkla, az fazla ya da az eksik olmak üzere, yaklaşık olarak.”Üç aşağı beş yukarı anlaşırız, merak etme.” Üç buçuk atmak: Çok korkmak, korku içinde olmak, istenmeyen bir durum olacak diye korkup durmak. Üçe beşe bakmamak: Alışverişte fiyat konusunda küçük farkları önemsememek, almak ya da satmak konusunda cimri davranmamak.”İstediğini üçe beşe bakma, mutlaka […]
Saat bu saat: Ele geçen fırsatı kullanmanın tam zamanı, en iyi, en elverişli an bu andır. Saati saatine uymamak: Bir kimsenin durumu, huyu sık sık değişir olmak.”Ona güvenemem, çünkü saati saatine uymaz.” Sabaha çıkamamak: Sabahtan önce ölmek, sabaha kadar yaşayamamak.”Hastanın durumu ağır, sabaha çıkacağını sanmıyorum.” Sabahı etmek (veya bulmak): Sabahlamak, bir sebeple sabaha kadar uyumamak, bir konu ile uğraşmak.”Köye […]
Maaşa geçmek: Aylığa geçmek, çalıştığı yerden ücret almaya başlamak.”Maaşa geçtiği günün ertesinde onu işten çıkardılar.” Madalyanın ters (öteki) yüzü: Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü. Madik atmak: Hile, düzen ve oyunla aldatmak; dolap çevirmek.”Ona kolay kolay kimse madik atamaz.” Mahalle karısı: Kaba, terbiyesiz, görgüsüz, kavgacı kadın. Mahalleyi ayağa kaldırmak: Bağırıp […]
Zahmet çekmek: Sıkıntı, güçlük, yorgunluk ve eziyetlere katlanmak.”Senin adam olman için az zahmet çekmedim ben.” Zahmete sokmak: Birine sıkıntı, güçlük ve yorgunluk vermek; masraf ettirmek.”Adamcağızı durup dururken zahmete sokmuşsunuz.” Zaman kazanmak: Birini oyalayarak ihtiyacı olduğu zamanı mümkün olduğunca uzatmaya çalışmak. Zaman kollamak: 1. Uygun bir fırsat beklemek. 2. Bir işin sırasını beklemek.”Zamanını kolla öyle gir işe, zamansız girip de […]
Kalıplaşmış sözlerdir. Yerleri değiştirilemez; bir kelime çıkarılıp, aynı anlama da gelse yerine başka bir kelime konamaz. “Eli yüzü düzgün” deyimi, “yüzü eli düzgün” biçiminde; “baş kaldırmak” deyimi, “kafa kaldırmak” biçiminde değiştirilip söylenemez; söylense de deyim olmaz. Bir araya gelirken, çoklukla kendi gerçek anlamlarından ayrı bir anlam belirtirler. “Altın kesmek” deyimi, “altını kesip doğramak, parçalara ya […]
Çoğunlukla gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan kalıplaşmış söz ya da sözcük grupları.eş.Tabir. Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı bir anlamı olan, ilgi çekici bir anlatımı bulunan, ifadeyi daha zengin kılan, iki veya daha fazla kelimeden meydana gelen, kalıplaşmış söz topluluklarına “deyim (tabir)” denir. Deyimlerin Özü: -Genellikle gerçek anlamından sıyrılarak […]
Aba altından değnek göstermek: Sakin, yumuşak görünmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmak.”Sakın onlara aba altından değnek göstermeye kalkma, yoksa kaçırırsın.” Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?: “Tamam, ilgililer bu işe karışabilirler, ama sen neci oluyorsun” anlamında kullanılır. Abayı yakmak: Gönül verip âşık olmak, tutulmak.”Türkmen kızına abayı yakalı beri, sazı elinden düşürmez oldu.” Abbas yolcu: 1. Yola […]
Baba adam: Ağır başlı, iyi yürekli, olgun, hoşgörülü, yaşlıca adam. Örnek: “Ne baba adammış meğer, ailesinden değil, komşularından bile kimseyi ihmal etmedi.” Babası tutmak (veya babaları üstünde olmak): Çok fazla öfkelenmek, kızgınlığı her hâliyle belli olmak. Örnek: “İş meselesini konuşamadım, çünkü babaları üstündeydi odasına girdiğimde.“ Babana rahmet: “Yaptığın iş, söylediğin söz çok yerinde; Allah senden razı olsun.” […]
Rafa kaldırmak (koymak): Bir iş üzerinde artık durmamak, o işi kenara itmek, ihmal etmek.”Bizim dosyayı yine rafa kaldırmışlar.” Rahat durmamak: Yaramazlık etmek, kımıldayıp durmak.”Rahat durmadın, beni zor durumda bıraktın.” Rahatına bakmak: Hiçbir şeye aldırış etmeden rahatını sağlamaya çalışmak.”Boş ver, rahatına bak, sen mi düzelteceksin diyenlerden nefret ederim.” Rahatlık (rahat) batmak: Rahat, iyi bir yerdeyken o yeri olmayacak nedenlerden ötürü […]
Şad olmak: Sevinmek, mutlu olmak.”Seni gördük, şad olduk.” Şafak atmak: Aniden önemli bir durumla karşı karşıya kaldığını anlamak, bu sebeple tedirgin olmak.”Onu yanımdan kovunca bende şafak attı.” Şafak sökmek: Güneşin doğmaya başlamasıyla gece karınlığının yavaş yavaş kaybolup ortalık aydınlanmaya başlamak.”Şafak sökmeye başlayınca yola çıkmaya karar verdiler.” Şaha kalkmak: 1. Atın ön ayaklarını yerden kesip arka ayakları üstünde yerde durması. […]
Caka satmak: Çalım satmak, gösteriş yapmak.”Caka satmayı bırak da işine bak.” Cambul cumbul: Pek sulu, suyu bol (yemek için).”Yemek cambul cumbuldu ama lezzetli olmuştu.” Cana can katmak: İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve iç gücü vermek.”Ah o cana can katan yaylaya bir daha çıkabilsem.” Can alacak yer (nokta): Bir şeyin en önemli yeri, en temelli noktası.”Meselenin […]
Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak.”Nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyorsun.” Nabzını yoklamak: Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.”İşçilerin nabzını yoklayın da zam konusunu öyle düşünelim.” Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek. Nam almak: Tanınmak, ünü her yerde duyulmak. Namus belâsı: Namusunu, şerefini, itibarını […]
Gaflet basmak: Uykusu gelmek.”Siz konuşurken beni bir gaflet bastı ki hiç sorma, sizin konuştuklarınızı anladım diyemem.” Gam yememek: Kaygılanmamak, tasa etmemek, üzülmemek.”Seni bir kez daha gördüm ya, artık gam yemem.” Gani gönüllü: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan.”Gani gönüllü insanlara artık günümüzde pek rastlanmıyor.” Gâvur etmek: Boşuna harcamak, işe yaramaz duruma getirmek, yerinde harcamamak.”Onca parayı bu eve verip gâvur […]
Kaşgarlı Mahmud’un Dünya Haritası (Divan-i Lügat’it Türk’te Geçen Harita) Resmi büyütmek için, resmin üzerine dokunun! |» “Divan-ı Lügati’t Türk” Sayfasına Dön! « | Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir. Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati’t Türk
Divan-ı Lügati’t Türk (İnceleme) Çağının Türk dili, Türk kültürü, sosyal hayatî ve toplumun özellikleri bakımlarından eşsiz bir eseri olan Divanü Lügati’t-Türk: büyük ve çok yararlı bir sözlük niteliğindedir. Bu dil ve kültür kaynağının, bu Türklük bilgisi hazinesinin tanıtılmasına geçmeden önce, onun yazan hakkında, kısaca da olsa —eldeki bilgilerin verdiği imkân ölçüsünde— açıklamada bulunmak yerinde ve […]
Divan-ı Lügati’t Türk’ten Beyitler (Aşkla İlgili Beyitler) Üdik otı tutunup öpke yürek kagrulur Özüm mening budursın otı anıng çaklanurAşk ateşi tutuşunca ciğer yürek kavrulur; Benim özüm bıldırcın, onun aşk ateşinde döner. Köngli köyüp kanı kurıp ağzı açıp katgurar Sızgurgalır üdikler essiz yüzi burkurar Gönlü yanar, kanı kurur; ağzını açıp güler; Aşktan erimek üzredir, vah […]
Yazılı Anlatım ile Sözlü Anlatım Arasındaki Farklar Karşılıklı konuşma biçimlerindeki ya da yazılı türdeki bildirimlerin kendine özgü kolaylıkları ve zorlukları vardır. İletişimin sözlü ya da yazılı yapılmasına göre dilsel yapıları farklılık gösterir. Ve her iki anlatım biçiminin üslubunda (biçiminde) değişik olur. Bu anlatımsal değişiklikler aynı türden bildirimlerde bile görülebilir. Örnek olarak bilimsel bir kurultaya gönderilen […]
Divan-ı Lügati’t Türk’ten Dörtlükler (Savaş) Karahanlı Türkçesiyle Türkiye Türkçesiyle vı çuvaş kuruldı Tuğum tikip uruldı Süsi otun uruldı Kançuk kaçak ol tutar Hakan otağı kuruldu Tuğ dikildi kös vuruldu, Düşman ot gibi biçildi Beği benden nasıl kaçar? Eren arıg örpeşür Öçin kekin irteşür Sakal tutup tartışur Köksi ara ot tüter Erler yaman kabarır, […]