Çoğunlukla gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan kalıplaşmış söz ya da sözcük grupları.eş.Tabir. Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı bir anlamı olan, ilgi çekici bir anlatımı bulunan, ifadeyi daha zengin kılan, iki veya daha fazla kelimeden meydana gelen, kalıplaşmış söz topluluklarına “deyim (tabir)” denir.
-Genellikle gerçek anlamından sıyrılarak başka bir anlama bürünürler:
“Dilinde tüy bitmek”, “El ağzı ile kuş tutmak” gibi…
-Kimi deyimlerde, asıl anlamlarından tamamıyla sıyrılmazlar. Yerine göre asıl anlamından da alınabilir, daha başka bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içindeki kullanılış şeklinden anlarız.
Örneğin “Baltayı taşa vurmak” deyimiyle ilgili olarak: Gerçekten de bir balta taşa vurulabilir; bu söz asıl anlamından ayrı olarak “ağzından dokunaklı, incitici bir laf kaçırmak” gibi mecazlı bir anlama da gelebilir. Bunu cümle içinde sözlerin gelişinden anlarız.
“Kırk yıllık oduncu, baltasını taşa vurmasın mı?”
“Kendini bilmezin biri baltayı öyle bir taşa vurdu ki.”
“Baltayı taşa vurmak” deyimi, birinci cümlede gerçek; ikinci cümlede ise mecazi anlamında kullanılmıştır.
-Kimi deyimler de, sadece kendi sözlük anlamlarında (gerçek, asıl anlamında) kullanılır, başka bir anlam taşımazlar.
Örnek: “Hem suçlu hem güçlü.”
“İyiye iyi, kötüye kötü demek.”
-Deyimler, sözdizimi bakımından üç grupta ele alınabilir:
1) Sonları bir mastarla (-mak/-mek) biten deyimler:
İğne ile kuyu kazmak.
Çam devirmek.
2) Cümle şekline deyimler:
Ağzını bıçak açmıyor.
Kaleminden kan damlıyor.
Dostlar alışverişte görsün.
3) Yukarıdaki iki türe de girmeyen, daha çok birleşik sözcüklere benzeyen deyimler:
İlk gözağrısı. Bağrı yanık.
Kaşla göz arasında. Bir içim su.
-Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Şekli, sözdizimi, sözcükleri değiştirilemez. Örneğin, “Yok devenin başı” deyimi “Devenin başı yok” biçimine sokulamaz. Yine “Kırdığı ceviz kırkı geçti” yerine, bir sözcüğü değiştirilerek “kırdığı fındık kırkı geçti” denilemez.
-Deyimler kalıplaşmış olmakla beraber, bazı deyimlerin kalıpları büsbütün donmuş sayılmaz. Sonları bir mastarla bağlananlarla, cümle biçiminde olan bazı deyimler, birleşik fiiller gibi çekilebilir. Çekimi göre de zamirleri değişir, sözcükleri değişmez. Örneğin, “gözden düşmek” deyimi: “Gözden düştüm, gözden düştün, gözden düştü; gözden düştük, gözden düştünüz, gözden düştüler” şeklinde çekilir.
Kalıpları büsbütün donmuş sayılan ya da tarihi bir anekdota bağlı bulunan deyimler kesinlikle çekime gelmez; “eski çamlar bardak oldu” gibi.
-Çoğunlukla fiil olarak (msl.vakit almak) görülen deyimler, zaman zaman sıfat (msl. Kabak kafalı), zarf (msl.öğle üzeri) biçimlerinde; bazen de soru cümlesi (msl.ne dese beğenirsin?) ve ünlem cümlesi (msl. Vay anam vay) biçimlerinde görünürler.
-Deyimler, çok kez, başka türlü halk verimlerine ve daha başka anlatım araçlarına karıştırılır; atasözlerine, birleşik sözcüklere, Türkçe terimlere ve argo denilen sözlere…
Bir karşılaştırma yapacak olursak:
Atasözleri, az sözcükle çok şey anlatan özlü sözlerdir. Anlattıkları denenmiş, doğruluğuna inanılmış düstur (genel kural, kaide) niteliğindedirler.
Deyimler ise, kalıplaşmış anlatım araçlarıdır. Cümle şeklinde olanlar bile bir anlam bütünlüğü taşımaz. Asıl anlamlarını içinde bulundukları cümleden alırlar; aldıkları anlam da değişmez bir kural niteliğinde değildir. Örneğin:
Denize düşen yılana sarılır. (Atasözü)
Dört yanı deniz kesildi. (Deyim)
Her iki sözde bir çaresizliği belirtiyor. Ancak birinci söz inanılmış, benimsenmiş bir düşünce, değişmez bir kural. İkinci söz ise, bir anlam bütünlüğü taşımıyor. Ancak şöyle bir cümle içinde: “Varını yoğunu kaybedince dört yanı deniz kesildi, tutunacak bir dal bulamadı” denilirse, bir çaresizlik anlamı ortaya çıkıyor ama, bu da değişmez bir kaide değil; varını yoğunu kaybeden herkesin dört yanı deniz kesilmez ki… Tutunacak bir el, tutunacak bir dal bulanlar da olur. O halde bu bir deyimdir.
Deyimler, terimlere benzer. Terimler, anlamları daraltılmış bilimsel sözlerdir… Deyimler ise, anlamları genişletilmiş mecazlı sözlerdir ve en az iki sözcükten meydana gelirler.
Deyimler argoya da benzemez. Argo (bkz.), halkın geneli tarafından kullanılmayan, yalnızca belli çevrelerin kullandıkları, genel dilden ayrı, bir çeşit külhanbeyi ağzıdır. Deyimler ise, toplumun geneline mal olmuş, halk yapısı söz gruplarıdır.
Bu bakımdan: Diktörgen terimdir; cızlamı çekmek argodur; deyim değildir.
1- Tek bir kelimeden ibaret olup,semantik manasına göre dikkate alınarak.
2- Bileşil fiillerin kendisinden önce gelen kelimeye karşı elde ettiği hakimiyetle.
3- İsmin fiile hakim oluşuyla.
4- Her iki öğenin eşit oranda kalıplaşmasıyla meydana gelir.
Deyimlerin ana karakterini anlamak için cümle içindeki kullanılışlarına dikkat etmek gerekir.Yukarıda sıralanan nitelikler göz önüne alınarak,deyimlerin gruplandırılması şöyle yapılabilir:
a- Tasviri olup fiil karakteri taşımadan kullanılanlar:
Örnek: Ayran budalası
b- Bir hüküm ifade edip atasözü değerine ulaşanlar:
Örnek: Atı alan Üsküdar'ı geçti
c- Hikaye karakteri gösterenler:
Örnek: Hoppala
d- Fiilin hakim olduğu deyimler:
Örnek: Akıldan yana züğürt olmak
a- Tasviri mahiyette olanlar:
Örnek: Adet yerini bulsun
b- Dua mahiyetinde olanlar:
Örnek: Bereket versin
c- Hitap olarak kullanılanlar
Örnek: Ayol
d- Üzüntüyü,eseflenmeyi ifade edenler:
Örnek: Ah aksi şeytan
e- Konuşmayı devam ettirmek amacıyla kullanılanlar:
Örnek: Ha,ne diyordum
f-Teselli mahiyetinde kullanılanlar:
Örnek: Adam sen de
a- Tasviri olanlar:
Örnek: Kuyu anası
b- Fiilin hakim olduğu deyimler:
Örnek: Alçak gönüllü olmak
a- Tasviri mahiyette olanlar:
Örnek: Ağzı açık kalmak
b- Alay ve eğlenme ihtiva edenler:
Örnek: Dananın kuyruğunu koparmak
c- Küçümseme,tahkir ve ihtar unsurlarını içine alanlar:
Örnek: Yüreğinde dağ açılmak
a- Nezaket ve iltifat unsurlarının hakim olduğu dua deyimleri:
Örnek: Allah bir arada kocatsın
b- Vecize mahiyetinde olan dua deyimleri:
Örnek: Nemrut'un ateşini Hz.İbrahim'e gülzar eden Allah,sizin de yaktığınız ateşi bize selamet nuru etsin.
c- İstihza yollu söylenen ve dalkavukluk çeşnisi ile bulunan deyimler:
Örnek: Allah akıl versin,çok yaşa
d- Allah'a şükür anlamında yapılan deyimler:
Örnek: Hamdolsun,bin şükür.
e- Büyü,tılsım bozmak veya yapmak için kullanılan deyimler:
Örnek: Üzerliksin hevasın,her dertlere devasın
a- Saray çevresinde padişah ve diğer devlet ricalini tasvir,takdir ve dalkavukluk için kullanılan deyimler:
Örnek: Devletli,efendizadem
b- Sevgiliye veya yaranılmak istenen kimseye karşı kullanılan hitap deyimleri:
Örnek: A canım,canımın içi,ciğerimin köşesi,elmasım
c- Sevgiliyi veya yaltaklık edileni tasvir için kullanılanlar:
Örnek: Afeti can,gazali rana,hokka gibi ağızlı,kiraz gibi dudaklı
d- Sevilen veya yaranılmak istenen şahsa söylenen,fiilin hakim olduğu deyimler:
Örnek: Keremin arpa tarlası gibi yanmak
e- Aşırı bir alçakgönüllülük veya kendini küçültmekle yapılan dalkavukluklar,yalvarmalar,dua mahiyetinde olanlar:
Örnek: Bağışlayınız,af buyurunuz,Allah ömürler versin
a- Uzuvlar üzerine yapılan beddualar:
Örnek: Ağzı kurusun,burnu kırılsın,elleri yumurcaktan kopsun
b- Soyut anlam taşıyanlar:
Örnek: Adı batsın,Aklı kurusun
c- Vasıtala Beddualar:
Örnek: Ziftin pekini ye
d- Alay yollu beddualar:
Örnek: Deli diyenin tepesi delinsin,iki gözün bir delikten fırlasın
a- Tek kelimeden ibaret olanlar:
öravul,yıkıl v.b.
b- Soyut anlam taşıyanlar:
Örnek: Hanya'yı Konya'yı haddini bildiririm.
c- Uzuvlara dayanılarak yapılan ihtarlar:
Örnek: Ağzını düzelt,dilini tut
d- Vasıtalı ihtarlar:
Örnek: Eşek sudan gelinceye kadar dövmek
[ad3]
a- Tek kelime halinde olan,içinde tasviri,soyutluk ve hafif bir şekilde kıyaslama unsurları bulunan küfür ve hakaret deyimleri:
Örnek: Alık,balkabağı,marsık,kınamsık
b- Tek kelime halinde olan fiili hakaret deyimleri:
Örnek: Zıbarmak,kudurtmak
c- Birden fazla kelimeli fiili hakaret deyimleri:
ör.Boyundan büyük işe kalkışmak
d- Tasvir unsuru hakim olanlar:
Örnek: Ayran budalası,düz taban,çenesi düşük
e- Hayvanlardan yararlanılarak yapılan ve herif gibi kelimelerle beraber kullanılan ağır küfür ve hakaret deyimleri:
Örnek: Ağanın beygiri,kılkuyruk herif,köpoğlu v.b.
Bu deyimler,doğadaki tabii ses taklitleriyle yapıldıkları gibi anlamsız kelimelerin yan yana gelmesiyle de meydana gelebilirler. Bunlarda amaç,tasvir ettikleri semantik manadır.Söz konusu ses taklidi bir kelimeyle açıklanır.
Örnek: Bıcı bıcı yapmak.