Divân Edebiyatında Nazım Türleri:
Türlü nazım şekillerinin konu bakımından adlandırılması nazım türlerini oluşturur. Nazım türlerinin incelenmesinde mısra ve kafiye düzeninin hiçbir önemi yoktur. Nazım şekilleriyle türler arasında kesin bir ilgi kurulamaz. Bazı konuların sürekli aynı nazım şekilleriyle yazılmış olması sadece gelenekle izah edilebilir.
Tevhid: Allahın varlığından ve birliğinden bahseden manzumelere verilen isimlerdir. Belli bir nazım şekliyle yazılmak zorunda değildir. İbn-i Haldun ‘Çok olan şeylerin güzeline az rastlanır. Zira güzel tevhid bulmak da zordur’ demiştir.
Münâcât: Allah’a yalvarma, yakarma demektir. Divan edebiyatında tevhidden sonra en fazla kullanılan nazım türüdür. Tazarru-nâme mensur bir biçimde yazılmış münâcâttır.
Naat: Hz. Peygamber (s.a.v.)i övmek, ondan şefaat talep etmek amacıyla yazılan şiirlerdir. Naat söyleyen kişilere naat-gu denir. Divan edebiyatında naat söylemesiyle tanınan şairlerin başında Nazîm gelir. Bir divanı dolduracak kadar naat söylemiştir. Çok fazla naat söyleyen kişilerin kullandığı mahlaslara da nâtî denilmektedir.
Methiye: Bir din veya devlet büyüğünü övmek için yazılan edebî türdür.
Fahriye: Şairin kendi sanatını övdüğü türdür. Mübalağalı ifadelere çokça yer verilir. Nef’î’nin Sözüm Kasidesi tanınmış fahriyelerdendir.
Hicviye: Bir kişiyi yermek için söylenmiş şiirlere denir. Nef’î ve Sururî hicivleriyle tanınan şairlerdir.
Mersiye: Bir kimsenin ölümü üzerine söylenmiş şiirlere denir. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için yazılanlara ‘maktel’ adı verilmektedir. Mersiye okuyanlara mersiye-han denir. Lirik bir anlatımı vardır. Hayatın geçiciliğinden, dünyanın adaletsizliğinden dem vurulur.
Mevlid: Hz. Peygamber (s.a.v.)in doğumunu anlatan eserlerdir. Bununla birlikte mevlidler bir siyer tertibiyle de karşımıza çıkabilirler. Yani şair sadece Peygamber efendimizin doğumunu anlatmaz, mucizelerinden, hicretinden de bahseder. Daha sonra da vefat ettiğini kaleme alırlar. Mevlid Türk edebiyatında en fazla müstakil eser olarak ortaya konan türdür. Edebiyatımızda 200 civarında mevlid yazıldığı söylenmektedir. Ama bunlardan en kabul göreni ve günümüzde de okunanı Süleyman Çelebi’nin Vesiletü’n- necât eseridir.
Hilye: Yüz ve ruh güzelliği anlamına gelir. Bir edebî tür olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)in iç ve dış özelliklerini, çoğunlukla fiziki özelliklerini anlatan eserlerdir. 16. yüzyılda Hakanî Mehmet Bey 712 beyitlik siyeriyle bu türün en tanınmış örneklerinden birini vermiştir. Hilyeler sadece Hz. Peygamber için yazılmamıştır. Neşatî örneğinde olduğu gibi diğer peygamberlerin yüz özelliklerinden bahseden hilyeler de kaleme alınmıştır. 4 halife için yazılan hilyeler vardır. En meşhuru Cevrî Çelebi’nin Hilye-i Çehâr-yâr-ı Güzîn eseridir. Edebiyatımızda bazı önemli tarikat büyükleri için de hilye yazıldığı olmuştur. Hz. Mevlânâ için yazılan hilyeler bu cümledendir.
Şehrengiz: Hem bir şehrin hem de o şehirde bulunan güzelliklerin kaleme alındığı eserlerdir. Edebiyatımızda bilinen ilk şehrengiz örneği Mesihî’nin Edirne Şehrengizi eseridir. Hakkında en fazla şehrengiz yazılan iller İstanbul, Bursa, Edirne’dir. Zatî, Hayalî Bey, Taşlıcalı Yahya, Usulî gibi şairler bu türün güzel örneklerini vermişlerdir.
Sur-nâme: Şehzâdelerin sünnet düğünlerini, hanım sultanların doğum ve evlenme törenlerini anlatan eserlerdir. Edebiyatımızda otuzdan fazla sur-nâme bulunmaktadır. En tanınmış sur-nâmelerden biri Sünbülzâde Vehbi’nin III. Ahmet’in şehzâdeleri sünnet ettirmek için 1719’da yaptığı töreni anlatan eserdir.
Kırk Hadis: Hz. Peygamber (s.a.v.)in hadislerini ezberletmek ve onların anlamlarını geniş kitlelere edebî bir mahiyette ulaştırmak maksadıyla yazılmış eserlerdir. Kimi hadislerden bahseden manzum eserlerin hadis sayısının bine ulaştığı görülür. Şairler 40 hadis eserlerini gül-i sad-berg, armağan şeklinde adlandırmışlardır.
Kıyafet-nâme: Kişilerin dış görünüşünden hareketle onların ahlak ve karakter yazılarını çıkarmaya çalışan eserlerdir. Dış yapıdan içyapıyı anlamaya çalışan bu tür eserlerde insanın vücut yapısı ile ruh ve kişiliği arasında ilgi kurulmaya çalışılır. İlm-i hutut; insanın alın çizgilerine bakarak onun hayatı hakkında yorumlar yapar. İlm-i Kef; el falı bakarak kişi hakkında yorum yapmaktır.
Edebiyatımızda bilinen ilk kıyafet-nâme Hamdullah Hamdî’nin kıyafet-nâmesidir. Lokman Çelebi, İbrahim Hakkı da bu türe örnek eserler vermişlerdir.
Menâkıb-nâme: Hz. Peygamber(s.a.v.)in dışındaki kişilerin hayat hikâyelerini, mucizelerini ele alan eserlerdir. Bunlar, ele alınan kişinin faziletlerinden, kerametlerinden bahseder. Bu tür eserler didaktik tarzda yazılır. Menâkıb-nâmeler temel edebiyat kaynaklarımızdan olmuştur. Bu eserler bir anlamda edebiyat ve biyografi tarihi açısından önem taşımaktadır.
Gazavat-nâme: Din düşmanlarıyla yapılan savaşların anlatıldığı manzum ve mensur eserlere verilen isimdir. Edebiyatımızın tanınmış gazavat-nâmeleri Gelibolulu Mehmet Zaifi’nin gazavat-nâmesi, Celalzâde Salih Çelebi’nin eserleridir. 250 civarında gazavat-nâme vardır. Gazavat-nâmeler üslupları itibariyle edebiyat tarihimizin, muhtevaları bakımından genel tarihimizin kaynakları durumundadır. Bu eserler hem manzum hem mensur olarak isteğe bağlı kaleme alınmıştır. Bazen iki şekilde de yazılmıştır.
Siyer: Hz. Peygamber (s.a.v.)in hayatını ve seferlerini anlatan eserlerdir. Bu tarz eserlerde lirik bir söyleyiş hâkimdir ve sanatkâr tarihi gerçeklere dayalı bilgileri kullanmak durumundadır. Siyerlerin ana kaynakları hadisler, rivayetlerdir. Son tahlilde siyerleri Hz. Peygamber(s.a.v)in biyografisi olarak tanımlamak mümkündür. Veysî’nin Siyer-i Nebî’si önemli siyerlerdendir.
Tezkîreler: Anmaya vesile olacak şey; devletten alınan izin pusulasına verilen ad anlamlarına gelmektedir. Bir edebî tür olarak ise edebiyat alanındaki önemli kişilerin veya din ve tarikat büyüklerinin hayatlarından, eserlerinden ve şahsiyetlerinden bahseden eserlerdir. Tezkîre yazma geleneği siyer geleneğinden gelir. Tezkîreler, ele alınan kimselerin asıl isimlerini, doğdukları yeri, doğum tarihlerini, aile ve soy bilgilerini, mesleğini, eğitimini, eserlerini ve ölüm tarihini haber vermekle kalmaz eserlerinden alıntı yapıp tenkit de ederler.
Edebiyatımızda ilk tezkîre Alî Şîr Nevâyî’nin ‘Mecâlisü’n-nefâis’ adlı 1491 tarihli eseridir. Sehi Bey’in ‘Heşt Behişt’ (8 Cennet) eseri Anadolu sahasında ilk tezkîredir. Latifî’nin ‘Tezkîretü’ş-şuara’sı, Âşık Çelebi’nin ‘Meşâirü-ş-şuara’sı, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin ‘Tezkîretü’ş-şuara’sı, Ahdî’nin ‘Gülşen-i şuara’sı, Faizî’nin Rübdetü’l-eş’ar’ı (ontoloji mahiyetinde), Guftî’nin Tezkîretü’ş-şuara’sı(tek manzum tezkîremiz) önemli tezkîrelerdendir.
18. yüzyılda Mucib’in, Safaî’nin, Salim’in ve Silahtarzâde’nin Tezkîre-i şuara’sı, Esrar Dede’nin Tezkîre-yi Şuara-yı Mevleviye’si, Beliğ’nin ‘Nuhbetü’l Asâr Zeylü Zübdetü’l Eş’ar’ı, Saffet’in ‘Nuhbetü’l Asâr fi Fevâidi’l Eş’âr’ı yüzyılın önemli tezkîreleridir. 19. yüzyılda Tevfik’in ‘Mecmua-i Teracim’i, Mehmet Tevfik’in Kafile-i Şuara’sı dönemin önemli tezkîreleridir. 20. yüzyılda Mahmut Kemal İnan’ın ‘Son Asır Türk Şairi’, Mehmet Nail Tuman’ın ‘Tuhfe-i Nailî’ (bir şairin hangi tezkîrelerde yer aldığını yazmıştır) eseri önemli tezkîrelerimizdendir.
Münşe’at: Belli bir edebî niteliği olan mektupların ve küçük nesirlerin bir araya getirildiği mecmualara denir.
Letaif-nâme: İçerisinde mizaha, hicve ve tehzile yer veren manzumelerin toplandığı eserlerin genel adıdır.
Seyahat-nâme: Gezilip görülen yerler hakkında yazılan eserlerin genel adıdır. En tanınmış örneğini Evliya Çelebi yazmıştır.
Sefaret-nâme: Elçi olarak bir başka ülkeye gönderilen kimselerin ya da yanlarında giden kimsenin görevleri sırasında karşılaştıkları olayları, siyasi izlenimleri ve diğer müşahedelerini anlattıkları genel eserlerdir. 28. Çelebi Mehmet’in Fransa sefaret-nâmesi türün önemli örneğidir.
Esmâ-ül Hüsna: Allah’ın isimlerini, bu isimlerin anlamlarını ve önemlerini anlatan mensur ya da manzum eserlerdir.
Diğer Türler: Iydiyye (bayram günlerini anlatır), ramazaniyye, hamam-nâme, fütüvvet-nâme, kahve-nâme, sakî-nâme, muamma ve lugaz, muhabbet-nâme, sahil-nâme, belde-nâme, selim-nâme, fal-nâme, bahariyye, nevruziyye, şitaiye, hasb-i hâl, sıhhat-nâme vs.