Doğru bilgiye ulaşmanın mümkün olduğunu savunan filozoşar da vardır. Bu filozoşar doğru bilginin mümkün olduğu konusunda anlaşmalarına rağmen, doğruluk, doğru bilgi ve doğru bilgiye nasıl ulaşılacağı konularında farklı düşünceler ileri sürmüşlerdir.
Doğru bilginin olanaksızlığı, doğru olarak düşünülen bilgilerden şüphe etmek yani şüpheci bir tavır içinde olmak İlkçağ filozoşarının bir kısmını doğru bilgiye ulaşılmayacağı fikrine götürmüştür.
Doğru bilginin olanaksız olduğunu savunan iki temel akım vardır;
1. Sofizm
Sofistler, Eski Yunan'da kent kent gezerek özellikle felsefe, geometri, siyaset ve hitabet konularında ders veren öğretmenlerdi.
İlkçağ doğa filozoşarının aralarındaki farklılıklar (Thales su, Herakleitos ateş vs.) sofistleri mutlak fikirlere karşı bir şüpheciliğe itmiştir.
Bir sofist olan Protagoras herkesin duyumlarının ve algılamalarının farklı olduğunu, aynı odaya giren kişilerin bazıları için odanın sıcak bazılarına göre ılık ya da soğuk olabileceğini bu yüzden ortak bir doğru olamayacağını savunur.
Bu fikrini “İnsan her şeyin ölçüsüdür” sözüyle özetler.Yani bilgi herkes için değişmektedir. Herkes kendi duyumsadığı gibi bilir. Bu yüzden ortak bir bilgi söz konusu olamaz. Protagoras'ın bu yaklaşımı subjektif yani rölatif (göreceli) bir yaklaşımdır.
Diğer bir sofist olan Gorgias için de mutlak olarak doğru sayılan her şeyden şüphe etmek önemlidir. Gorgias bu şüpheci yaklaşımını “hiçbir şey yoktur. Varolsa da bilinemez.Bilinse de başkasına aktarılamaz” düşüncesiyle açıklar.
2. Septisizm (aşırı Şüphecilik)
Şüphecilik felsefe tarihi içinde farklı işlevler görmüş, filozoşar şüpheyi farklı şekillerde kullanmışlardır. Özellikle ilkçağ Yunan filozoşarından Pyrrhon ve Timon tarafından temsil edilen aşırı şüphecilik varlığın doğru bilgisine ulaşmanın mümkün olamayacağını savunmaktadır. Bu fikre dayanak olarak;
a) Her bireyin günlük deneyimlerinin ve bu deneyimlerden çıkardığı sonuçların farklı olması
b) Varlığın sürekli değişim içinde olması
c) Duyumlarımızın nesneyle örtüşmeme ihtimali gibi gerekçeler ortaya koyarlar.
Pyrrhon, hiçbir konuda kesin bir hüküm vermemek gerektiğini, ancak bu şekilde insanın ruhsal bir huzura, mutluluğa ulaşabileceğini savunur.
Pyrrhon'un öğrencisi Timon da nesneler hakkında kesin yargılara ulaşmanın imkansız olduğunu savunur ve öğretmeni gibi mutluluğa bu yöntemle ulaşılacağını söyler.Felsefe tarihinde doğru bilginin mümkün olmadığına ilişkin görüşler bu kadarla kalmış, doğru bilginin olanaklı olduğuna ilişkin görüşler ağır basmıştır. Bu görüş, doğru bilginin kaynağı probleminde kendi içinde çeşitlenir.