Küçük Mehmet ve Babası arasındaki dialog; Sultan Murat Osmanlı’ nın toprak bütünlüğünü sağlamış, iç ve dış tehditlere karşı önlemini almıştır. Bu sebepten dolayı tahtı oğlu Mehmet’ e 12 yaşında emanet eder ve Manisa’ ya inzivaya çekilir. Mehmet çok küçük yaşında olmasına rağmen iyi eğitim almıştır ve çok zeki bir çocuktur. Küçük yaşta olmasından dolayı toprağında siyasal birliği sağlayamayacağını düşünerek bundan faydalanmak isteyen Konstantinopolis (İstanbul)’ de bulunan Bizans İmparatorluğu saldırı düzenleyip Osmanlı İmparatorluğundan kurtulmak ister ve haçlılardan yardım ister. Haçlı ordusu da saldırı hazırlıklarına başlar. Bunun haberini alan Sultan Mehmet hemen babasına mektup yollar ve tahta tekrar geçmesini söyler. Bu haberi alan babası cevap olarak, artık padişah sensin der ve isteğini geri çevirir. Haberi alan Sultan Mehmet şu tarihi mesajı yollar; “eğer siz padişahsanız gelin ordunuzun başına, eğer ben padişahsam size emrediyorum ordunun başına geçin.”
Bu halkla ben değil İstanbul’ u Dünya’ yı fethederim; Fatih Sultan Mehmet ikinci defa tahta çıktığında 21 yaşında idi. Yaşının çok genç olmasına rağmen İstanbul’ u fethedeceğini düşünüyordu. Orduya katılacak olan halkı denetlemek amacı ile sabahın erken saatlerinde kimseye haber vermeden kıyafetini değiştirerek Edirne’ de teftişe çıkar. Çarşıda dolaşmaya başlar ve bir dükkana gelerek biraz erzak alır. Tam dükkandan çıkarken aklına birkaç bir şey daha gelir ve biraz daha erzak almak ister, bunun üstüne dükkan sahibi derki; ben siftahımı yaptım karşı komşum daha siftah yapmadı git oradan al. Böyle bir davranışla karşılaşan Fatih Sultan Mehmet düşünür ve der ki ben bu halkla değil konstantinopolis’ i tüm Dünya’ yı fethederim.
Fatih Sultan Mehmet ve İki Papaz; Fatih İstanbul’ u fethettikten sonra orda bulunan hükümlüleri serbest bırakır ve istedikleri yere gidebilirsiniz der. Ancak iki hükümlü papaz zindandan çıkmak istemez. Bunu duyan Fatih papazları yanına çağırır ve neden çıkmak istemediklerini sorar. Biz Bizans kralına halkına zulüm etmemesini söylediğimiz için zindana atıldık derler, bu yüzden ömür boyu hapisten çıkmamaya yemin etik derler. Bunun üzerine Fatih iki papaza şöyle bir teklif sunar; sizler islam adaletinin hüküm sürdüğü bu toprakları geziniz halkın davalarını kontrol ediniz. Hayata küsmenize sebep olacak bir adaletsizlik görürseniz bana bildiriniz ve almış olduğunuz kararı bana kanıtlayarak kararınızı uygulayabilirsiniz. Bunun üzerine papazlar hemen yola koyulurlar ve ilk olarak Bursa’ nın yolunu tutarlar. Burada bir olaya şahit olurlar, Müslüman biri Yahudi birinden bir at satın alır. Ertesi gün atın hasta olduğunu anlarlar ve tutarlar kadının yolunu. Kadıya giderler ama kadı yerinde yoktur, biraz beklerler ama kadı gelmez tekrar evine dönerler ve akşamına at ölür. Ertesi gün kadıya giderek durumu anlatırlar. Kadıda eğer dün geldiğinizde ben burada olsaydım atı sahibine verir paranızı ödemesini isterdim, ancak sorunun müsebbibi benim zararınızı ben karşılayacağım der. Kadının bu davranışı papazları çok şaşırtır ve başka ile geçerler. Bir Müslüman, başka bir Müslüman’ dan tarlasını alır. Tarlayı sürerken sabanına bir küp takılır. Bir bakar ki içi altın dolu ve hemen kendisine yeri satan eski tarla sahibine gider ve der ki; eğer sen burada böyle bir küp altın olduğunu bilseydin tarlayı bu kadar ucuza satmazdın al bu altınlar senin der. Diğeri de ona cevaben; ben sana tarlayı taşıyla toprağıyla sattım, bunlar senin hakkındır. Aralarında bu sorunu çözemezler ve soluğu kadıda alırlar. Kadıda çözüm olarak bu kişinin kızını ve oğlunu evlendirerek altını da çeyiz yaptırır. Bu iki olaya şahit olan papazlar direk Fatih’ in karşısına geçerler ve derler ki; biz inandık ki, bu kadar adalet ve saygı sadece islam dininde vardır. Artık esaret hayatımızdan vazgeçiyoruz ve sizin idarenizde kimsenin zulme uğramayacağını anladık.