Ömür, anne karnı ile toprak altındaki iki karanlık arasında yakılan bir kibrit alevi gibidir. Alev almasıyla sönmesi an meselesidir. Göz açıp kapar gibi geçecek ve bir gün son bulacaktır. Uyanmak için uyumak gerekiyordu önce. Ölmek için yaşamak. Ve biz yaşıyorduk. Yaşıyorken de uyuyorduk. Derin bir uyku içindeyken kendimizi, yaşıyor sanıyorduk.
Bu gerçek ile yüzleşmeye, dünya uykunuzdan uyanmaya ve yaşamınızı sorgulamaya cesaretiniz var mı? Eğer yok ise bu kitabı elinizden bırakabilir, yaşantınıza kaldığınız yerden devam ederek sizin için ayrılan sürenin sonuna gelebilir ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, hiç yaşamamış gibi ölebilirsiniz. Kaçınılmaz olan ölüm ile yüzleşmeden önce, yüzleşin kendinizle.
Bir zamanlar, bir adam bir yandan buz satıyor, bir yandan ‘Sermayesi eriyen şu adama yardım ediniz’ diye bağırıyordu.
Bir zât, bu sözleri duyar duymaz, yolun ortasına öylece yığılıp kaldı. Kendisine geldiğinde, sebebini sordular. Dedi ki:
? Satıcının eriyip giden buzları, bana eriyen ömür sermayemi hatırlattı.