İSLAMİYET ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI
İslamiyet’in Türkler tarafından kabul edilmesiyle toplumsal yaşamda köklü değişimler oldu. Haliyle bu değişiklikler edebiyata da yansıdı. Türk orduları Arap ve İran edebiyatlarını örnek alacak şekilde eser vermeye başladılar.Bu ürünlerde dil, konu, ölçü ve nazım şekilleri Arap ve İran edebiyatının özelliklerini taşımıştır. Diğer yandan halk arasında sözlü geleneği devam ettiren sanatçılar da vardır.Bu nedenle İslam etkisindeki Türk edebiyatı Halk edebiyatı ve Divan edebiyatı olmak üzere iki koldan gelişmiştir.Halk arasında gelişen ve İslamiyetten önceki Türk Edebiyatı geleneklerini sürdüren bir edebiyattır. Türk halkının duygu ve düşüncesini halkın katıksız duru diliyle anlatan bir edebiyattır. Halk edebiyatı genelde kulaktan kulağa yayılan, belleklerde geniş yer edinerek yüzyılları aşıp gelen, halk tarafından iyice anlaşıldığı, sevildiği ve benimsendiği için yazıya geçecek kadar tutunup bugünlere ulaşan bir edebiyattır.
Özellikleri
*Konular halkın günlük yaşamından alınmıştır. Genellikle sevgi, tabiat, ölüm acısı, yergi, toplumsal olaylar üzerinde durulmuştur.
*Dil, halk arasında kullanılan konuşma dilidir. Ancak 18. yüzyıldan sonra Divan şiirinin etkisiyle Arapça,Farsça sözcükler de kullanılmıştır.
*Nazım birimi, dörtlüktür; kullanılan ölçü ise; hece ölçüsüdür.Ancak tasavvuf sanatçılarından bazıları aruzla da yazmıştır.
*Şiir, musikiden ayrılmamıştır. fiiir, aşık denilen saz şairleri tarafından bağlama adı verilen bir sazla söylenir.
*Kendine özgü nazım şekilleri vardır: mani, koşma, türkü vb.
*Kalıplaşmış mazmunlar kullanılır. (Diş için inci, kalem için kaş gibi.)
*Ozanlar genellikle okumamış (ümmü) kimselerdir.Ancak kalem ehli yani okuma – yazma bilen şairler de vardır.
*Konularına göre ad alan birçok şiir türü vardır: Koçaklama, güzelleme, ağıt, taşlama, ilahi, nefes vb.
*Yarım uyak ve cinas kullanılmıştır.
*Düzyazı ürünleri çok azdır; halk hikâyeleri, ortaoyunu, karagöz bunlar arasındadır.
*Sanatçı yaşadığını dile getirdiği için bu edebiyat çoğunlukla somut ve realist bir özellik gösterir.
*Halk şairlerinin şiirlerinin toplandığı deftere “cönk” adı verilir.
Halk edebiyatı, oluşumu ve konuları bakımından üç bölümde incelenir:
1. Aşık Tarzı Halk Edebiyatı (Din Dışı Halk Edebiyatı)
Din dışı konuları işleyen ve aşık denen saz şairleri tarafından oluşturulmuş bir edebiyattır. Türklerin İslamiyet kabul etmesiyle birlikte Halk şiirinde ozanın yerini aşık; kopuzun yerini saz almıştır. Aşıklar ellerinde sazı ile diyar diyar dolaşan ve irticâlen (hazırlıksız) şiir söyleyen sanatçılardır. Aşıkların bir kısmı okur – yazar değildir. Aşıklar, yetiştikleri kaynaklara göre köylü, şehirli, yeniçeri, göçebe gibi gruplara ayrılır. Toplumsal sorunların yanı sıra bireysel konulara da şiirlerde yer verilmiştir.Şairler, şiirlerinin son dörtlüğünde mahlas (takma ad) kullanmıştır.
Aşık Edebiyatının önemli temsilcileri
Köroğlu (16.yy.)
Yiğitce ve coşkun seslenişle söylediği koçaklamalarla tanınır. Hayatı hakkında pek fazla bilgi olmadığından hakkında anlatılanlar efsanevi bir özellik gösterir. Bolu Beyi’ne karşı mücadele eden halk kahramanı Köroğlu ile saz şairi Köroğlu’nun aynı kişiler olup olmadığı da bilinmemektedir.Koçaklamalarında sade bir dil kullanmıştır. Aşk ve tabiat
şiirleri de vardır.
Karacaoğlan (17.yüzyıl)
Toroslar’da yaşayan göçebe Türkmen aşiretine mensup olduğu, Anadolu’nun çoğu yerini dolaştığı söylenmektedir.Hayata bağlı, tabiatı seven bir kişiliğe sahiptir. Lirik, bir şair olan Karacaoğlan halk dilini ustalıkla kullanmıştır. Koşma, semai ve varsağı nazım şekilleriyle yazmıştır. fiiirlerinde çoğunlukla hoşlandığı kömür gözlü, sunaya benzeyen güzelleri, onların verdiği sevinci; bazen de ayrılıktan doğan üzüntüyü dile getirir. Gençlik döneminde yazdığı şiirlerde çapkın ve uçarı bir söyleyiş görülür.Yaşlılık döneminde ise bir halk bilgesi gibi ölümden ve dünyanın geçiciliğinden söz eder.
Aşık Ömer (17 yy.)
Aşık edebiyatı sanatçısı olmakla birlikte Divan edebiyatında etkilendi. fiiirler Aşık Ömer Divannı da toplandı. Asıl ününü heceyle yazdığı şiirlerde yakalanmıştır.Geniş halk kıtalarına seslendi.Kendisinden sonu gelen çok şiir etkiledi.
Gevheri (17.yy.)
Halk şiirinin yanı sıra Divan tarzı şiir anlayışıyla da eserler vermiştir. Osmanlı’nın pek çok yanını yazdı. Aruz vezniyle şiirler yazdığı gibi, Divan şiirinin kelime ve mazmunlarını da kullanmıştır. Fakat hece ölçüsündeki kadar başarılı değildir. Müzikle ilgilendi. Bazı şiirleri bestelendi.”Gevheri Makamı” adında kendi adıyla bilinen bir de makamı vardır.
Aşık Ömer (17 yy.)
Aşık edebiyatı sanatçısı olmakla birlikte divan edebiyatından etkilendi. fiiirlerini Aşık Ömer Divanı’nda topladı.Asıl ününü hece ile yazdığı şiirlerle yakalamıştır. Geniş halk kitlelerine seslendi, kendisinden sonra gelen birçok şairi etkiledi.
Dadaloğlu (19.yy.)
Güney Anadolu’nun Toroslarında yaşayan göçebe Türkmenlerin Avşar boyundandır. “Fırka–i İslahiye”nin, Türkmenleri mecburi iskana zorlaması karşısında ayaklananlarla birlik olmuştur.fiiirlerinden anlaşıldığına göre Çukurova,Toroslar, Güney ve Orta Anadolu’yu dolaşmıştır.Divan kültüründen uzak, halk kültürünün ve halk edebiyatının özelliklerini taşıyan şiirler söylemiştir.Şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır.Şiirleri derlenerek bir kitap halinde yayınlanmıştır.
Kayıkçı Kul Mustafa (17.yy.)
17. yüzyıl halk şiirinin asker ozanlarından biridir. Çeşitli yerleri dolaşan bir Yeniçeri ozanıdır. V. Murat’ın Bağdat kuşatmasında,Genç Osman birlik komutanıdır. Savaş esnasında Genç Osman kaleden atılan oklarla yaranır, Dicle’ye düşer ve boğularak ölür.Sanatçı bunun üzerine “Genç Osman Destanını kaleme alır.Şiirlerinde yalın bir dil kullanmıştır. Kendisinden sonra gelen ozanları da etkilemiştir.Destanları, koşmaları, türküleri vardır.
Erzurumlu Emrah (19. yy.)
19.yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış bir hak şairidir.Medrese eğitimi aldığı için divan şiirine yönelmiş,aşık geleneğine de bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaşmıştır. Daha çok Halk edebiyatında benimsenmiştir.Erzurumlu Emrah tasavvufa da yönelmiştir.Tasavvuf şiirleri belli bir değer düzeyinin üstünde değildir. Aşk, gurbet şiirleri söylemiştir.
Seyrani (19 yy.)
Kayserinin Develi ilçesinde doğmuştur. İlkin babasından ders aldı, olgun bir aşık oldu. Daha sonra İstanbul’a geldi. Aşıkların toplandığı semai kahvelerinde düzenlenen atışmalara katıldı. Seyrani taşlama türünde edebiyatımızın önde gelen sanatçılarındandır.Fuzuli, Aşık Ömer, Karacaoğlan’dan etkilenmiştir.
Bayburtlu Zihni (1799–1859)
Türk–Rus savaşındaki bütün acıları yaşar. İşgalden sonra Bayburt’tan ayrılır, işgal bitince tekrar yurduna döner.
“Divan ve Sergüzeştname” adlı eserleri vardır. Daha çok divan şairi olmak istemiştir; ancak onun adını, hece ile söylediği koşmaları ve destanları yaşatmaktadır. Hiciv dalında usta bir şairdir. Bu tür eserlerinde yer yer kaba bir dile başvurur.
Dertli (1772–1845)
Geçimini aşık kahvelerinde saz çalıp şiir söyleyerek sağlamıştır. Önce Halveti tarikatına girdiği daha sonra Bektaşiliğe yöneldiği söylenir.Hem aruz hem de hece ölçüsünü kullanmıştır. Divanı vardır. Tekke ve Divan edebiyatını çok iyi bilmektedir. Ancak asıl ürünü, hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde göstermiştir.
Aşık Veysel (20.yüzyıl)
Cumhuriyet dönemi saz şairlerimizin en tanınmışıdır. Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığı yüzünden gözlerinin
birini kaybetmiştir.Henüz üzüntüsü geçmemişken bir kaza sonucunda öbür gözünü de kaybeder. Çiftçilikle uğraşan şair, babasının dostları tarafından söylenen ezgiler ilgisini çekince sazla türküler söylemeye başlar.Şiirlerinde toprak sevgisine, insana, dostluğa önem vermiş; aşk, ayrılık, ıstırap ve yalnızlık temalarını işlemiştir.Şiirlerinin çoğunu bestelemiştir.Yunus Emre gibi, kini ve kavgayı bir yana bırakmayı öğütlemiştir. Karacaoğlan tarzı şiirler oluşturmuştur. Aşık Veysel’in Türk edebiyatında tanınmasını sağlayan Ahmet Kutsi Tecer olmuştur. “Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın, Deyişler” şiir kitaplarıdır.
UYARI:
Erzurumlu Yaşar Reyhani, fieref Taşlıova Karslı Murat Çobanoğlu Cumhuriyet döneminde halk edebiyatı geleneğini sürdürmüş şairlerdir.