Kehanet
(Nova)
kalabalık bir caddede,insanlar dinlenmek için işyerlerinden yeni çıkmış evlerine gidiyorlardı. bazen bir kaç kadın mağazalardan çıkıyordu.vitrinler cansız mankenlerin giydiğişatafatlı,simligiysilerle doluydu.henüz yazdı,saat altı civarlarında ve aydınlıktı. her yerde insan sesi,korna sesi,her dükkandan farklı bir şarkı sesi yükseliyordu.aralarında biraz dikkatle bakınca seçebilecek bir dükkan sıkışmıştı.diğerlerinden farklı daha fakir daha az gösterişliydi.vitrininde örgüler, danteller,renk renk iplikler ve değişik materyaller, boncuklardan ve ipliklerden yapılma kolyeler,yüzükler görünüyordu. vitrinin arkasında küçük dükkanın boyuna uzanan bir tezgah, tezgahın başında balıketli,siyah gözlü,otuzlu yaşlarda bir bayan müşterisi ile arkadaşıymış gibi sohbete dalmıştı.
konuşmaları arasıra yaramaz,küçük, beyaz bir elin tezgahın altından uzanıp annesinin eteğini çekiştirmesiyle kesiliyordu.”bir dakika izin ver şermin!”diye annesi onu susturmaya çalışıyordu.her zaman olduğu gibi dudağını bükerek “hani söz vermiştin?” diye sordu şermin.”kızım, abin gelir şimdi.” deyip kendi kendine “bu çocuk da nerde kaldı?”diye söylendi anne. bu defa müşterisi de kendi çocuklarından yakınmaya başlamıştı.
“offf ,off”dedi şermin.annnesinin olduğu gibi onun da simsiyah gözleri vardı.kapkara saçları daha kıvırcık ve oldukça kısaydı.bu haliyle bile gözlerinin önüne bir kaç bukle düşüyordu.tezgahın altına apayrı bir dünya kurmuştu şermin.küçük bir bebekler dünyası, annesinin yaptığı gelinlikleri giyen küçük bez bebekler biraz sonra şermin abisinin sesini duyarak tezgahın arkasından fırlayıverdi.
“hakan çantanı bırak da şermini az çıkar şöyle hadi.”annesi otoriter bir ses tonuyla. hakan daha okuldan yeni dönmüştü çantasını dükkanın arkasındaki odaya bıraktı. kendisinden yalnızca iki yaş küçük olan şermin'e abilik yapmak ona olgun bir hal kazandırıyordu. tam dükkandan çıkacakken anneleri seslendi ” şermin gözlüksüz çıkma dışarı.kaç kere söyledim sana?” şermin gerisin geri dönüp odadaki küçük dolabın çekmecesinden gözlüğünü aldı. müşteri hayretle şermin'e bakıyordu.sonra annelerine dönüp”gözlük mü kullanıyor bu yaşta?!”dedi.annesi müşterisini sakinleşyirmek için” ışık nedeniyle canım,önemli bişey değil.gün ışığı çok parlak geliyor gözüne.” dedi.müşteri yinede ” henüz çok küçük;döt,beş filan değil mi? yazık yazık!”diye acıdı şermin'e.
şermin ters ters bakarakgözlüklerini taktı ve abisiyle dışarı çıktı.abisiyle biraz yürüdükten sonra boşaltılmış, kepenkleri indirilmiş bir dükkanın merdivenlerine oturdular. ama şermin'in dikkati hemen kaldırımla yol arasından çıkan bir çiçeğe kaydı. kalkıp yola yaklaştı.hakan endişe ile ” ne yapıyorsun arabaları görmüyor musun?” diye bağırdı.şermin abisine muzipçe baktı.”gel, gel” dedi, elini sallayaraktam orada kaldırımla yolun arasında küçük bir çiçek başını gösteriyordu. şermin hiç böylesini görmemişti.ikiside çiçeğin başına çömeldi.çiçek küçük küçük tomurcukların birleşmesiyle oluşmuş gibiydi.annesini yaptığı çiçeklerin yapraaklarının üstünde olurdu böyle.hakan bilgece bir tavırla “yabani bir çiçek bu. adını hatırlamıyorum ama çok cesur bir çiçekmiş baksana” dedi.
” nasıl yani?” diye sordu şermin ‘bir çiçek nasıl cesuroluyordu ki?' diye düşündü. ” arabaların onu ezmesinden korkmamış işte bak.” dedi hakan sonra devam etti.”aslında çok önceleri buralar hep bu çiçekle doluymuş biliyor musun?” şermin şaşakın şaşkın abisini dinliyordu.
“sadece bundan değil daha bir çok çiçek varmış. bu binalar kadar da ağaçlar, böyle koskocaman.bu ağaçlar ve çiöekler çok mutlu yaşarmış.”
“abi onlarda bizim gibi konuşuyorlar mıymış?” diye sordu şermin.
” konuşuyorlarmış ama bizim gibi değil. onlar kökleriyle yerin altından konuşurlarmış.”
“yaa!”dedi şermin.yanından geçip giden arabaları tamamıyle unutmuş abisinin anlattğı dünyaya girmişti sanki.”sonra ne olmuş abi?”
“sonra, ağçların yıllardır birbirlerine anlattğı kehanet gerçek olmuş.”
şermin korkuyla içini çekti.hakan kardeşini etkilediğini anlayınca daha şevkle anlatmaya devam etti.
” ama sessiz ol, bu hikayeyi benden başka kimse bilmiyordu.sen de sır olarak saklayacaksın tamam mı?”dedi.şermin başını evet anlamında salladı.
hakan asfalt yola göstererek” bu nedir biliyormusun?” dedi.şerminden “cık” diye bir ses çıktı.
“bundan çok seneler önceçok çok altında bu binalar kadar büyük sümüklü böcekler yaşarmış.”dedi binaları işaret ederek.
“onlar sırtlarında büyük bir kabuk taşırlarmış ve başlarında elektrik direkleri kadar uzun iki tane antenleri varmış.ama bacakları yokmuş. bu nedenle yürüyebilmek içinderilerinin altından yapışkan,sıcak ve çok kötü kokan bir şey çıkar, gideceği yeri bu şey kaplarmış.bu sayede yer düzgünleşip kayganlaşırmış.kabukları bu binaların şeklindeymiş.zaten onların evleri de bu kabuklarmış. arasıra evlerinden çıkıp yeni bir eve taşınırlarmış.işte yaşlı ağaçların korkuları bu dev sümüklü böcekleriymiş.gerçi onları kimse görmemiş ama ağaçlar hep bunu hissedermiş.bir gün yeryüzüne çıkacaklar ve ağaçları kökünden söküp yerken derilerinin altından çıkan o şeyle tüm çiçekleri öldüreceklermiş.”
şermin soluğunu tutmuş abisini dinliyordu.”peki sümüklü böcekleryeryüzüne çıkmış mı abi?o çiçekler ağaçlar ölmüş mü?”
“sabret be kızım, anlatıyoruz işte!bir gün çok büyük bir deprem olmuş.yeryüzünde de büyük bir çatlak…bu dev sümüklü böcekleri için yüzyıllarca bekledikleri fırsatmış.tam da onların şehrine doğru bir tünel açılmış zaten.hemen kralları ordusuna ve ülkesindekitüm sümüklü böceklere tek sıra halinde dizilmelerini emretmiş.sürüne sürüne yeryüzüne çıknmışlar. ağaçlaryalvarmışlar ama onların kökleri olmadığı için ağaçları anlamamışlar.acımasızca çiçeklerin üstünde sürünmeye ağaçları söküp yemeye başlamış hepsi.geçip gittikleri yere işte bu asfaltı kaplıyormuş.”dedi hakan asfaltı göstererek.
şermin asfalta yüzünü buruşturarak baktı.altında kalmış olan bir çok çiçek vardı.onlar da bu çiçekler kadar güzeldi.sümüklü böceklere hayret etti. nasıl bu kadar güzel şeyleri öldürebiliyorlarlardı?
abisi devam etti.o kadar çok yemek yemişler ki onların da yiyecekleri bitmiş bir gün. sonra onlarda ölmüşler ve kabukları böyle dizilmiş ard arda işte.” diyerek apartmanları gösterdi parmağıyla.
“ama nesillerinin tükendiğini sanma ben daha bu gün okulun arkasında bir tanesini gördüm.yiyecek ağacı olmadığı için yalnızca yerleriasfaltile kaplıyordu. o kadar pis kokuyordu ki”
şermin korkmuştu.”seni görmedi mi?”diye sordu.hakan ayağa kalktı.”ohoooo onlar benim hızıma yetişemezler ki,çok ağır oldukları için yavaş hareket ediyorlar.”dedi.sonra şermin'in elinden tutarak ayağa kaldırdı.”bak bu anlattıklarımı başkalarına anlatırsan sana daha bir şey analtmam!”dedi hakan. sonra da”özellikle anneme anlatma ha!”dedi.
şermin” tabii ki anlatmam yoksa annem çok üzülür. annem çiçeklere kıyamaz!”dedi
güneş solup gitti ardında gri bir şahir bırakarak.iki çocuk annelerinin dükkanlarına doğru yürüyordu güneş başka memleketlere doğmaya gittiğinde.