Kermeli Ayak
(Nihat Erdoğan)
Abim, don kağnısındaki samanı hancı Alo'nun samanlığına boşalttıktan sonra,atları kağnıdan boşaltıp, hanın içine bağladı. Bu, kazanın çarşısına gideceğiz demekti.”hadi gidelim, sana dondurma alacağım” deyince sevinçten içimi içime sığmaz olmuştu. Hava çok sıcak, ayakkabılarım olmadığı için ısınan asfalt ayağımı yakıyordu.Yolda,abim elimden tutmuş giderken, benim yaşlarımda iki kız güle oynaya birbirilerine bir şeyler anlatıyorlar bir yandan da benim çıplak ayaklarıma bakıyorlardı. Daha küçük görünen, “aa !kermeli ayak” deyince diğeri de kahkayı bastı. Başladılar birlikte bağırmaya: “kermeli ayak kermeli ayak“. Abim bunları azarlayınca oradan kaçıştılar. Ayağım da bir haftadır ayakkabı yoktu.
Babamın aldığı,şimdinin sandaletine benzeyen, bizlerin naylon ayakkabı dediği, köylü sandaleti her zaman olduğu gibi on beş yirmi günde yırtmıştım. Saman donunu* çiğnerken* layıkıyla çiğnemediğim için,zaten gençlik sıkıntıları yaşayan ve isyanını kusmak isteyen abimin yabaltı* darbelerinden canım yanmıştı, hem de samanların içindeki çakır dikenleriyle ayaklarımda sızılıyordu. Birazdan yiyeceğim dondurmanın sevinciyle kızların sataşmasına,alayına aldırdığım yoktu.İki saat önce böğrüme yediğim yabaltı darbesinin de acısını unutmuştum. Çarşıya geçtik;kazanın sıra sıra dizilmiş,sahtiyan,deri,yeni kumaş ve Gislavat lastikleri kokan dükkanların önünden geçtik. Bir adam,dükkanının önüne oturmuş, dükkanın önünde de siyah gislavat lastikler,naylon çocuk ayakkabıları, abimi tanıdığı belli: “Ya oğlum,şu çocuğa bir ayakkabı al,yazık değil mi? ayağı ne hale gelmiş, Paran yoksa, baba'nın hesabına yazarım”dedi. Abimin ne cevap verdiğini hatırlamıyorum, belki de hiç duymamıştım. Bir an önce dondurmama kavuşmak istiyordum.
Dondurmacı Boke'nin dükkanına girdik. İçerisi serin ve ne olduğunu bilemediğim güzel kokular saçıyordu.İki külah dondurma yedim. Abim”hadi gidelim ‘dedi. Dışarı adım atar atmaz, yolların ne kadar sıcak olduğunu anladım. Kaldırımın daha önce ıslatılmış taşlarının ıslak yerlerine basmaya çalışarak yürüyordum. Artık canım yanıyordu. Ayakkabıcı Bayram”ın dükkanına gelince abim durdu ve “hadi sana bir naylon alalım ” dedi. Sevincim katmerlenmişti. Ayağıma uygun mavi bir naylon sandalet giydim. Yolda yürürken de ayağıma baktığımdan devamlı tökezliyor, abim den azar işitiyordum.
Biraz önce kızların benle alay ettikleri yere geldiğimizde,o kızlar gene aynı yerde oyun oynuyorlardı. Önce ilgilenmez göründüler. Büyük olanı, ayağımdaki naylonu farkedince, küçüğe gülerek bir şeyler mırıldandı.Küçük kız ayağıma bakıyordu. Birden, “Aaaa! kermeli ayak papuç almış” deyince diğeri de kahkahayı patlattı. Bu defa başladılar: “Kermeli ayak papuç giymiş,kermeli ayak papuç giiyyymiş”. Bu defa ne abim onları azarlamıştı, ne de benim ayak tabanlarım yanıyordu. Hatta büyük kıza çapkın çapkın bakmıştım da.
* Kerme: Koyun ve Sığır ağıllarında,hayvanların baskılarıyla sıkış hale gelmiş,daha sonra kaldırılarak,yakacak olarak kullanılan gübre.
* Don: Kağnının daha fazla saman alması için üzerine ağaçlarla yapılmış,kıldan tente.
* Yabaltı: Saman yüklemeye yarar,yabadan büyük ziraat aleti.
* Saman çiğnemek: Saman doldurulurken,saman kağnısının daha çok saman almasını sağlamak için tepeleyerek,sıkıştırmak
Yazıyı tamamladıktan sonra gözatma imkanım olmadığından,anlam kaymasına neden olabilecek,yazım ve imla hataları yapmışım.Bir paragrafta “Karmeli ayak”diye yazılmış,kermeli ayak olacaktı.Ayrıca,içanadoluda geçen bir öykü olması nedeniyle,anlamının herkes tarafından bilinemeyeceği kaygısıyla bazı terimlerin açıklamalarını yazmıştım.”Saman çiğnemek”deyimi,saman doldurulurken,saman kağnısının daha çok saman almasını sağlamak için tepeleyerek,sıkıştırmak.bu açıklamayı ekler,yazım ve imla hatalarını ayıklarsanız sevinirim.iyi günler.
Değerli Nihat Erdoğan,
Öncelikle bu güzel öyküyü bizimle paylaştığınız için size teşekkür ederim. Yorumunuzda belirttiğiniz biçimde değişiklikleri yaptım. Umarım atladığım bir yer olmamıştır.
Esen kalın…
Merhaba Nihat Bey. Size bir sorum olacak: “Mesleğiniz Türkçe öğretmenliği mi?” Ben eski bir hocamı aramak için buraya girmiştim, eğer öyleyse bana ulaşır mısınız?
Malesef Fatmanur hanım, Çok isterdim ama, Türkçe öğretmeni değilim. Devlet Memuruyum. Aslen Ankara’lıyım, Muğla’da görev yapıyorum.
Ahay! 😛 Kermeli ayak cok komik.
Evet sevgili Eda, Çok komik. Hikayedeki kızlarda senin gibi çığlık atmışlardı. Sen, sanırım hikayeden çok Kermeli Ayak deyimini komik bulmuşsun. Bizler işte o komik bulduğun kermeli ayaklarla bu günlere geldik.
İzin verirsen sana bir tavsiyede bulunmak isterim. Bilirsin Amerikan dizilerinde ve şimdiki bizim özenti dizilerde, sanki ‘burada gülünecek’ diye konulmuş kahkaha efektleri var ya, işte o efektin bir benzeri olan MSN. figürlerini koymana gerek yok yazılarına. Bu resimi koymasanda, ben senin Kermeli Ayağı komik bulduğunu anlayabiliyorum.
Arkadaşlar ben de öykülerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Nasıl olacağı konusunda yardım eder misiniz?
Nihat abimin yazısını okurken aynı yerde yaşamış benzer duyguları paylaşmış biri olarak içimi bir burukluk sardı. Yinede o günlerin bu günlerden daha tatlı olduğunu düşünüyorum. Bir dondurmayla mutulu oluna biliyor, bir lastik ayakkabı dünyanın en değerli hediyesi olabiliyorsa insanlar küçük şeyler ile mutlu olmasını biliyorlar demektir. Sevgive saygılarımla.