Makedonya’nın Kocacık Türk Yerleşim Yerinde Nevruz Geleneği
(Numan KARTAL)
Kocacık, eskiYugoslavya’nın bir bölümü olan bugünkü Makedonya devletinin Manastır (Bitola, Bitolj) ilinin Debreibala (Debre, Debır, Debar, Debrasko; Debarsko, Debarskoj) sancağına baglı şirin bir yerleşim birimidir. 1912 yılına dek varlığını nahiye merkezi olarak sürdüren Kocacık, günümüzde Yukarı Jupa Belediyesine baglıdır. Makedonya’nın batı kesiminde yer alan Kocacık’ın kuzeyinde Debre, güneyinde Struga ile Ohri, doğusunda Kırçova, batısında ise Arnavutluk yer almaktadır. Baglı oldugu Debre’ye 18 km., buna karşın batı kesiminden Arnavutluk sınırına uzaklıgı yaklaşık 8 km. kadardır.
Debre’nin güneydoğusunda yer alan Kocacık, denizden 1080 m. yüksekliktedir. Stogova Dagı’nın “Kocacık Yaylası” adı verilen bölümünün batı eteklerinde kurulmuştur. Yedi mahalle ve ondört köyden oluşmaktadır.
Kocacık, kendisine baglı köylerin dışında,merkez yerleşim bölgesi olarak; Bireştani, Koçişta ve Movak köyleri arasında, kuzey ve kuzeybatı doğrultusunda uzanır. Kocacık merkezinin sınırları kuzeyde Koçişta köyü, güneyde Ela (Eğla, Evla) köyü, güneydoğuda Novak köyü, batıda ise Osolnisa köyü toprakları ile çevrilidir. Kuzeybatısında ise Bireştani köyü yer almaktadır
Kendi sınırları içinde bir şerit halinde uzanan Kocacık toprakları tarlalar, çayırlar, kır, otlaklar, kıraç alanlar, taşlıklar ve küçük ormanlardan oluşmaktadır.
Kocacık merkez yerleşim bölgesinin çevresinde ise kendisine baglı alanda “Koçişta, Novak, Elessa Yaylaları” ile Novak köyünün üstünde bir geçiş yeri olan “Demir Kapı” ve “Şahbaz çayırı”, Koçişta köyünün bulundugu yamaçta bir yer adı olan “Mialets ve Dip Kirez”, Osolnisa köyünün altında bulunan “Karataş ve Aktaş” adlı kayalar,Kocacık’a karşı yer alan “Krostes” adlı bayır, Kocacık ile Ela (Evla) köyü arasında “Uşisa” geçidi yer almaktadır.
Kocacıklılar geleneklerine baglı olan insanlardır. Günümüzün koşulları geregi geleneklerin bir kısmı terkedilmiş olsa bile büyük çoğunluğu hala yaşamaktadır. Yaşlarıyetmişin üzerinde olan Kocacıklılarda ise gelenekler eskiden olduğu gibi tüm kurallarıyla yerine getirilmektedir. Gelenekler içinde ise “Bahar Gelenekleri” önemli bir yer tutmaktadır. Bahar geleneklerini iki ana başlık altında inceleyebiliriz: (a) Doksan gelenekleri, (b) Hıdırellez gelenekleri.
“Doksan Gelenekleri” adı verilen gelenekler, aslında birbirine baglı bir dizi geleneklerin adıdır. Bu dizi gelenekler anlam bakımından olduğu kadar biçim bakımından da birbirine benzemektedir. Doksan gelenekleri üç bölümde degerlendirebilir: (a) Altmış geleneği, (b) Doksan geleneği ve (c) Nevruz geleneği.
Nevruz, doksan geleneklerinin son halkasını oluşturur. Kocacıklılarar, Nevruz gününe “Nevruz Sultan” adını verirler. Nevruz, Kocacıklıara göre bahara atılan ilk adımdır, kış tehlikesinin geride bırakıldıgı gündür. Kocacıklıar eski martın onüçüncü gününü “Nevruz” olarak kutlarlar. Bu da yeni martın yirmibirinci gününe denk gelmektedir.
Kocacıklılar nevruz da da genel temizlik yaparlar. Nevruz sabahı erkenden kalkarlar, tüm aile bireyleri sırayla yıkanırlar. Önceden hazırlanan kaynatılmış kabak, küllü mısır ve tatlıları nevruz sabahı kurulan sofrada birlikte yerler. Yemek sonrasında küçükler büyüklerin ellerini öper. Büyükler, küçüklere şeker, yumurta ya da”Mıynak” adı verilen ve kırmızı beyaz ince ip karışımından oluşan örgü iplere geçirilmiş gümüş paralar armağan ederler.Çocuklar, kendilerine armağan edilen “mıynak”ları ya boyunlarına asarlar ya da kollarına bağlarlar. Eğer büyükler varlıklı kişilerse bu armağanlarını tüm akraba, dost ve komşu çocuklarına da verirler.
Çocuklar, tıpkı bayramlarda olduğu gibi akraba, komşu ve dostların evlerini dolaşırlar, büyüklerin ellerini öperek nevruzlarım kutlarlar.
Baharda topraklar yeşerir,karların erimesiyle ırmakların suları gürleşir(Sağda)
Öte yandan nevruz gününün akşamı tüm aileler birer sofra hazırlarlar. Bu sofraya su, kırılmamış bir ekmek, küllü mısır, tatlı koyarlar; sofrayı evin salonunun ya da boş bir odasının ortasına bırakırlar. O gece Nevruz Sultan’ın gelerek bu yemeklerden yediğine, diğer bir deyişle tattığına inanırlar.
Ayrıca Nevruz Sultan’ın yıkanacağı gerekçesiyle evin salonuna ya da boş odasına o akşam bir leğen, kil, sabun, su, tarak ve havlu koyarlar. Su, kil ve sabunla yıkandığına, havlu ile silindiğine, tarakla tarandığına inanırlar. Kocacıklılar, aslında böylece kendilerinin temizliğe ne kadar çok önem verdiklerini kanıtlamış olurlar.
Bu gelenekler Kocacıklılardan komşu Hristiyanlara da geçmiş bulunmaktadır. Onlarda günümüzde de yapılmaktadır. Yalnız Hristiyanlar “Nevruz Sultan”a “Tanasisa” adını vermiş bulunmaktadırlar.
Kocacık’ta asırlarca uygulanan bu gelenekler, Kocacıklıların Türkiye’ye göçleriyle birlikte az çok terkedilmiş olmakla birlikte birçokları hala uygulanmaktadır.
Görüldüğü gibi, nevruz gelenekleri, toplum içinde birlikte yaşamayı sc,ığlayan ve barışın kaynağı olan önemli kültürel değerlerimizdendir.
Manastır Kanatlar Köyünde yöre kıyafetleri ile kadınlar(solda)
*Kaynak: Numan KARTAL,TÜRKSOY Dergisi, Mayıs 2003
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Nevruz, Nevruz Nedir, Nevruz Bayramı, Nevruz Kutlamaları, 21 Mart Nevruz
Kocacık, Atatürk’ün babası ali Rıza efendinin doğduğu köydür. Buda açıklamada yer alsa bence çok güzel olur.