memleketçi edebiyat
Anadolucu yazın da diyebileceğimiz bu “memleketçi edebiyat” Cumhuriyet'in ilk yıllarında da sürmüştür. Ayrıca dönemin büyük ozanları Yahya Kemal, Ahmet Haşim aruzla yazmakta direnseler de utku hecenindir. Ali Mümtaz Arolat, Necmettin Halil Onan, Ömer Bedrettin Uşaklı, Ahmet Hamdi Tanpınar, necip fazıl kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas gibi ozanlar, değişik şiir anlayışlarına bağlanmakla birlikte heceyi sürdürürler. Bu ozanlardan yalnız Arolat'a, Onan'ı, Uşaklı'yı Hececilerle birlikte “memleketçi edebiyat”ın süreği sayabiliriz. Kemalettin Kamu da bu akım içinde ele alınabilir. Ama Tanpınar, Dıranas, Kısakürek, Tarancı gibi ozanlar bir akım içinde değil tek tek değerlendirilmelidirler. Necip Fazıl gizemciliğin, Tanpınar Yahya Kemal'in, Dıranas ile Tarancı Baudelaire'in ve simgecilerin etkisindedirler, ama kendilerine özgü bir şiiri geliştirirler.
1930'lara gelirken yeni bir yazın çığırı açmak girişimiyle karşılaşılır. Milli Edebiyatçıların sığlıklarına, gerçekçilikten uzak memleketçiliklerine bir tepkidir bu. Yazın tarihimize Yedi Meşaleciler adıyla geçen topluluk şu adlardan oluşmaktadır: Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi Koray. Ortak bir kitap çıkararak (Yedi Meşale, 1928) Hececilerin elinde tıkanan Türk şiirini yeni ufuklara açmaktır amaçları: “yazılarımızı müşterek neşretmemizin sebebi, memleketimizde son edebi cereyanları gösterecek toplu bir eser vücuda getirmek arzusudur (…). Yazılarımızda ne dünün mızmız ve soluk hislerini, ne son zamanların renksiz ve dar Ayşe, Fatma terennümünü bulacaksınız. Biz her şeyden evvel duygularımızı başkalarının manevi yardımına muhtaç kalmadan ifade etmeye çalıştık.” (Yedi Meşale'nin önsözünden).
Ama tıpkı, Edebiyat-ı cedide'ye karşı çıkıp Edebiyat-ı Cedide'nin kanatları altına sığınan Fecr-i Aticiler gibi, Yedi Meşaleciler de Yusuf Ziya Ortaç'ın Meşale dergisine sığınırlar. “Canlılık, samimiyet ve daima yenilik” sözcükleriyle özetledikleri girişimleri, temelde bu üç ilkeden de yoksundur. Bir kez, biçimde bir yenilik getirmez, hese ölçüsünden yola çıkarlar. Özde ise Verlaine, Mallarme, özellikle de Baudelaire gibi Fransız ozanlarını örnek alırlar. Yeni bir dünya görüşüne dayandıklarını söylemek de olanaksızdır. Kendi kuşağını “müstakbel abidenin malzemesini hazırlamış rençberler” olarak gören ve gençlerin “ellerindeki hazır malzeme ile yeni şaheserler yaratacaklarına” inanan Yusuf Ziya Ortaç da onlardan umudu kesip Meşale dergisi kapanınca (1 Temmuz 1928 – 15 Ekim 1928) topluluk dağılır. Kenan Hulusi Koray zaten “menşure”cidir, Muammer Lütfi yazından uzaklaşır, ötekilerse değişik yazın alanlarına kayarlar. Yalnız Ziya Osman Saba şiirde direnir. Yedi Meşaleci olarak değil, kuşkusuz.
|» Edebi Akımlar Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…