Menderes, DP Devri Yeniden Yaşanabilir mi?
(Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu)
Önce çok büyük çoğunluğu samimî Müslüman olan halka, lâikliğin teminatı altında olması gereken vicdan hürriyetini, bin yıllık ulusal inanç ve kültür birikimini hiçe sayan ağır baskılar yapıldı. Halk bundan çok bunaldı. Sonra, ‘bu baskıyı kaldırırlar’ beklentisi içinde halk, büyük bir çoğunlukla Demokrat Parti (DP)’yi (Fırka’yı) iktidara getirdi.
Evet; Menderes adıyla özdeşleşen DP gelir gelmez yurdun dört bir yanına câmiler yaptırdı, ya da yapılmasına izin verdi. Neden olmasın? Öyle ya. Müslüman ahali isterse câmi yaptırır; Alevî Müslüman halk isterse cem evi yaptırır. Olağan. Amma, şimdilerde pek bol ve devlet desteğiyle olduğu gibi, Hıristiyanı olmayan bölgelere kiliseler yaptırılmadı. “Yaptırılmadı” dediysek sıkı durun: Devlet destekli misyoner faaliyetlerinin tohumları, -çaktırmadan-, o zaman atılmaya başlandı.
Menderes öncesi dönemde, Müslümanlığın ve Müslüman Türk kültürünün âdetâ yasaklanmasından bunalmış olan halk biraz ferahlayınca, Menderes’e “İslâm’ın kurtarıcısı” diye sarıldı. [Ama unutmayalım ki, 1878’de de bir kısım halk, başta İstanbul müftüsü olmak üzere İngilizlere “velinimetimiz, İslâm’ın hâmisi, koruyucusu” diye sarılmış (veya öyle gösterilmiş), ve hattâ o zat ve bazı “din adamları” İngiliz sefirinin at arabasından atları çözüp kendilerini arabaya koşmuşlardı. Ancak eminim ki, o zamanlar da, aklı başında halk ve aydınlar, bu İngiliz tezgâhları karşısında kendilerini muzdarip hissetmişlerdi.]
Menderes döneminde, bir yandan muhteşem Osmanlı-Türk mimârisinin taklidinin tekdüze taklidi, ölçü âhenkleri her nesilde biraz daha yozlaşan mimârili câmiler yaptırılırken, bir yandan da, halkın önceleri pek fark etmediği, sessiz sedâsız derin işler yapıldı:Türkçenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cümlenin Öğeleri, Yazım ve Noktalama, Türkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasözleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Sınav Soruları, Kpss, Oks, Öss, Bunları Biliyor musunuz?, Özlü Sözler, Güzel Sözler, Türkçe, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Özetleri
1) Osmanlı Türk sanat şaheserleri ve insancıl su kültürünün soyutlaşmış âbideleri “Şehr-i Stânbul” çeşmelerinin muslukları birkaç ay içinde koparıldı, hazneleri tıkandı, sular akmaz olup önleri çöplüğe dönüştürüldü. Amaç her halde, şehrin târihî havasını bozmak, çeşmelerde abdest alınmasını engellemek, yabancı Kola’ya hazırlık, meşrubat satışlarını arttırmaktı.
2) Dünyanın gıptasını üzerine çeken, Türk şehirciliğinin en güzel örneği İstanbul’un târihî semtlerinin, meydanlarının orta yerinden otoyollar geçirildi; şehrin âhengi, insanlarının âsûde yaşam tarzı bozuldu; târihî Türk eserleri yolların yan altlarında bırakıldı; bazıları yıkıldı, veya çökmeye terk edildi. O ara, birkaç Bizans taşı yol kenarlarına dikildi. Külliyelerin ortasından, dev bir makas atılmış gibi geçirilen “Bizans imparator yolu” ihyâ edilmeye başlandı. Bugün yoğun bir şekilde yürütülegelmekte olan, Osmanlı Türk şehri İstanbul’u “Yeni Bizans”a dönüştürme tasarısı ve uygulaması, işte o 1950’li yıllarında başladı. [Tüm olanları o dönem DP’lilerinin akıl edip kasten yaptıklarını hiç zannetmiyorum. Bu işler, sonradan da olduğu gibi, her hâlde, mebzulleşen Amerikalı “danışmanlar” ve yerli gizli cemiyetler üyeleri aracılığı ve marifetiyle gerçekleştirilmiştir.]
3) Atatürk’ün milli eğitim temel ilkesinin aksine, ilk kez, İngilizce ile eğitim yapan bir Türk okulu, 1953’te türedi [Bkz. O.Sinanoğlu, “Bye-Bye Türkçe”, OTOPSİ Yayınları, İst., 10. Baskı Ekim 2002]. İngiliz, Amerikan güdümlü, bu, Türkleri Küçük Asya’dan silme ameliyesi 1950’lerde hızla yaygınlaştırıldı. Misyoner okullarını örnek alan yerli “kolejler”, “Anatolia Liseleri” Türkiye sathında aldı yürüdü.
4) ABD neft (petrol) şirketlerinin karayollarını, araba, otobüs, ve kamyonları başlıca ulaştırma araçları olarak oturtmak siyaseti doğrultusunda, Atatürk’ün “demir ağları” rafa kaldırıldı (bugüne dek neredeyse yasaklandı; bir İstanbul – Ankara demiryolunun bile çift hatlı güncelleştirilmesi engellendi). İstanbul’un iki yakasındaki tramvay ağları söküldü; yerine “Reader’s Digest” Amerikan dergisinde, Türklerin ne akıllı olup da “dolmuş”u icat ettikleri pompasıyla, ABD sömürgesi Porto Riko’daki “jitney” keşmekeşi kakışlandı (1950’lerin ilk dolmuşları, Amerikan askerlerinin getirip sattıkları hurda Amerikan arabalarıydı).
5) Türkiye’yi CIA güdümlü misyoner etkinlikleriyle ve de devlet katkısıyla Hıristiyanlaştırma etkinliklerinin en önemli ayaklarından olan gezim (turizm) tuzağı gene 1950’lerde başlatıldı. Atatürk’ün Türk Anadolu’yu Selçuk, Osmanlı eserleriyle tanıtmak, ilâveten, eski çağ Hitit, Firik, Lid, ve Lik uygarlıklarını öne çıkarmak siyaseti yerine, Türkiye’nin Yunan/Roma kimliğine büründürülmesi, bunun Gezim (Turizm) ve Kültür Bakanlıkları (bir ara Genel Müdürlükleri) aracılığıyla teşvik edilmesi (kısmen 1940’larda başlamışsa da) 1950’lerde yoğunlaştı. Daha da önemlisi, “İslâm’ın kurtarıcısı” Menderes döneminde, dünya Müslüman halklarının, Türkiye’deki İslâmî eserleri, türbeleri, kutsal emanetleri ziyaretleriyle gezim gelirleri sağlanacağına [Müslüman bir ülkede “inanç gezimi” (“inanç turizmi”)nin böyle olması gerekir (gerçi o zamanlar bu tuzak terim daha icat edilmemişti)], Efes- Meryem Ana- Panaya Kapulu Kilisesi ortaya çıkarılıp bir Hıristiyan hac yeri hâline getirildi. Bu suretle, Türk topraklarının Hıristiyanların olması iddialarına devlet desteği verilmiş oldu; Haçlı kafalı Batılı’nın ekmeğine yağ sürüldü.
6) Bin yıllık coğrafî Türk adlarının Yunan adlarına çevrilerek, Türk vatanı sathından Türk kimliğinin silinmesi ihaneti gene 1950’lerde başladı. Bu, halka, “turist gelecek” safsatasıyla yutturuldu. Halk bilmedi ki, bu yoldan “turizm geliri” değil, düşman işgal kuvvetleri gelir. İşte câmilerin gölgesinde gerçekleştirilen nice, nice Haçlı oyunları. Şu günlerimizdeki temennimiz odur ki:
Halkımızın teveccühünü kazanmış olan, iyi niyetli, gönül ehli, Müslüman Türk kimlikli önderler, yanlarına takılması mukadder olan ABD’li, IMF’li, AB’li “danışmanların”, ve de yerli işbirlikçi, gizli cemiyet üyesi yabancı muhiplerinin tavsiyelerine kanmasın; Müslüman Türk Halkını bir kez daha sukut-u hayale uğratmasınlar. Akıl+Gönül kanatlarını kullanarak Türk Ulusu’nun, sonra Türk Dünyası ve İslâm Dünyası’nın, sonra da insanlığın yücelmesine vesile olsunlar. İnşallah.
|» “Oktay Sinanoğlu” Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…