Dema, tozlu raflar arasında gördüğü kitabın kapağını çok beğenmişti. Haftada en az 3 kitap bitiriyor, gününün büyük bir bölümünü odasında (kütüphaneye benzer odasında) veya kütüphanede geçiriyordu. St. Petersburg'un sakin bir sokağında bir yaz akşam yağmur'un çiselemesini hayal eden Dema, hayalkırıklığına uğramıştı. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı, evinden çıkarken.Her zaman böyle olmazdı ancak “O An” geldiği zaman, ne yapacağını bilmez, insanlardan gözlerini kaçırırdı.
Bunun yanı sıra, kağıt ve kalem büyük dostuydu, kalemin ve kağıdın o sıcak yüzü her zaman kendini göstermezdi. Ani ve zamansız gelen o sıcaklık, yine aynı şekilde onu terk ediyordu. Onlara hiç bir zaman kızamazdı, bunu onlar da biliyordu. Ya onlar da Dema'yı terk ederse?… Dema bunu aklının
ucundan geçirdi, saçmaladığını düşündü, eve doğru yola koyuldu. Eve vardığında kütüphaneden aldığı kitabın yerini hatırlamaya çalıştı, sonunda buldu ve ağır hareketlerle sayfalara dokundu. Burada yapması gereken, kapağı açıp hemen okumaya başlamaktı ama içini yine zamansızca gelen ve tırnaklarına varıncaya kadar huzursuz eden his geldi.
Bu hissi, hemen kovmak istedi. Çünkü kitaba başlamak istiyordu. Ancak, kovamadı ve içindeki huzursuluk ile anlaşma yaparmışçasına durdu. Saçma bulduğu ama anlayamadığı bu huzursuzluğu bir süre dinledi.
Bir şeyler söylüyordu: ayrılıktan, acıdan ve aşktan bahsediyordu.Zaten kaldığıramadığı ve yıllar önce gömmüş olduğu bu hisleri tekrer gün yüzüne çıkaran huzursuzluğa büyük bir öfke besledi.
DEVAMI YARIN…/bilgicik.com'u takip ediniz:) Mesut Yıldırım