Metin Şerhi, Tahlili ve Tenkidi Üzerine
(Prof.Dr. Mine Mengi)
Yukarıda, divan edebiyatının kendi döneminde metin şerhinin varlığına değindik. Eski metinlerde örneklerinin sık görüldüğü derkenarlardan, yani asıl metinle birlikte, metnin sayfa kenarlarında yer alan şerhlerden; tek mısraın, beytin, cümlenin, bir şiirin mısra ve beyitlerinin metin içindeki şerhlerine; ya da müstakil kitap şerhlerine kadar birçok çeşidinin görüldüğü şerhler, divan edebiyatında önemli yer tutarlar. Hâşiye, hâmiş, telhis, ta’likat gibi çeşitlerinin de bulunduğu şerhlerin genelde ortak yanları, açıklama gerektiren kelimeyi, mısraı, beyti, ibareyi, cümleyi ya da metni anlaşılır kılmak amacıyla, açıklamayı esas almalarıdır. Nitekim şerh kelimesinin Kamus Tercümesi ’ndeki tanımı da; “müşkül, mübhem ve mahfi ma’kulesini keşf ve izhar eylemek, fehm eylemek, kesmek, açmak ma’nâsınadır.”[2] şeklindedir. Bu tanımla bağlantılı olarak düşünebileceğimiz edebî metin şerhleri de öteden beri, söz konusu metinde geçen bazı kelimelerin gerçek ve mecaz anlamlarının açıklanması, mazmunların çözümlenmesi, ibare, deyim ve terimlerin çeşitli bilim dallarıyla olan ilişkilerinin belirtilmesi şeklinde yapılagelmiştir. Eski edebiyatımızda metin şerh edilirken konunun niteliğine göre, Kur’an, tefsir, hadis, tasavvuf vb. dini bilimler, mitoloji, peygamber kıssaları, tarihi ve efsanevi kişilerle, din, tarikat ve tasavvuf büyüklerinin menkabeleri, çağın gelenek ve görenekleriyle inançları göz önünde tutulmuş; şerhler bunlara dayandırılarak yapılmıştır. Manzum metin şerhlerinde ayrıca, vezin, nazım şekli, edebî tür ve özellikle söz sanatlarının gösterilmesi yoluna da gidilmiştir. Bu arada yeri gelmişken, A. N. Tarlan , H. İpekten gibi metin şerhi çalışmaları olan bazı Cumhuriyet dönemi divan edebiyatı araştırmacılarının da söz konusu şerh yöntemiyle eski şerh geleneğini sürdürdüklerini söylemeliyiz.
Ancak günümüzde, başta Cem Dilçin ile Tunca Kortantamer’in metin şerhine yönelik çalışmalarıyla başarılı bazı başka metin çalışmalarında, klasik metin şerhi yöntemiyle birlikte metnin yapısal açıdan incelenmesi yönünde eğilim olduğu görülmektedir. Nitekim Cem Dilçin , “Fuzûlî ’nin Bir Gazelinin Şerhi ve Yapısal Yönden İncelenmesi” başlıklı makalesinde kendisinin bu eğilimini, metin çalışmalarında izlenecek yöntemle ilgili bir temenni olarak şöyle dile getirir: “Divan şiirinin sadece eski ve alışılagelmiş yöntemle açıklanması yani şerh edilmesi, o ürünlerin yapısal açıdan taşıdıkları pek çok özelliğin görülmemesine neden olmaktadır. Bence, divan şiiri açıklanılırken yapısal yöntemin olanaklarından da yararlanılmalıdır.”[3] Biz de metinleri yapısalcı açıdan incelemenin divan edebiyatının tanınmasında yararlı olacağı görüşünü C. Dilçin ’le paylaştığımızı belirterek bu yolda başlatılmış çalışmaların devamını dileyelim.
Buraya kadar anlatılanları toplayarak, eski edebiyatımızdaki şerh metoduyla ilgili kısa bir değerlendirme yapacak olursak şunları söyleyebiliriz: Klasik metin şerhi esas itibariyle kelime açıklamasına dayanır; yani klasik metin şerhi daha çok kelime açıklaması şeklinde yapıla gelmiştir. Özellikle; manzum metin şerhlerinde tek tek beyitlere bağlı kalınarak kelime, terkip ya da ibarelerin açıklanması yoluna gidilmiş; kısacası metin parça parça ele alınmıştır. Buna karşın metnin bir bütün olarak ele alınıp; genel plan, kompozisyon vb. yönlerden incelenmesi gelenekten değildir. Şerhte, şârihe göre okuyucunun anlayamayacağı farz edilen yani anlaşılmasında güçlük görülen metnin ya da bölümlerinin açıklanması esastır. Amaç okuyanı bilgilendirerek metni tanıtmaktır. Bilgilendirme açıklama ve ek bilgi verme şeklinde yapılır. Açıklama ve ek bilgi verme esnasında konunun genişletilmesine gidilir. Konunun açılıp genişletilmesi, şârihin, bilgi ve anlayışı doğrultusunda, yorumunu da beraberinde getirir.
Metin incelemesinin, edebiyatımızdaki önemli bir alanı belki de daha doğru bir ifadeyle bir safhası, aşaması olan edebî metin şerhinin gelenek içinde ana hatlarıyla nasıl yapıldığını, başka bir ifadeyle şerhten ne anlaşıldığını belirttikten sonra şimdi de yukarıda verilen metin şerhi, metin izah ve şerhi, metin şerh ve izahı, metin izahı gibi farklı kullanımlara geçelim ve hemen bu farklı kullanımların, bizce aslında birbirleriyle örtüştüklerine, daha doğrusu aynı anlama geldiklerine dikkat çekelim. Çünkü gerek tek başına kullanılan metin izahı gerekse şerhle birlikte kullanılan metin şerhi ve izahı ya da metin izah ve şerhi ile kastedilen anlam bir ve aynıdır. Metin incelemesiyle bağlantılı olarak şerh de izah da esasları itibariyle, konuyu açıklama, açma işidir. O halde geçmişteki rastgele kelime ve terim kullanma alışkanlığının devamı olarak günümüzdeki çalışmalarda da hâlâ geçen metin şerhi ve izahı ya da metin izah ve şerhi gibi kullanımlar doğru olmadığı gibi gereksizdir de. Bize göre yalnızca metin şerhi demek yeterlidir.
Metin tahlili konusuna gelince;kavram olarak halletmek, cüz cüz eylemek, parçalarına ayırmak vb. anlamlarla sözlüklerin tanımladıkları tahlilin, metin incelemesine ilişkin olarak edebiyat terminolojisi içerisinde yer alışı şüphesiz şerhe göre daha yenidir. Ancak şerhle benzeşen yanları vardır. Tahlilde de şerhte olduğu gibi bilgilendirme esastır. Bilgi vermek için açıklamaya yer verilir. Tahlil adı altında yapılan metin incelemesi çalışmalarında, bir metnin şeklinden, ölçüsünden, kafiyesinden, dilinden, edebî sanatlarından, konusundan, sanatçının metin içerisinde oluşturduğu, hayal, duygu ve düşünce dünyasından, metnin sanatçının iç dünyası, toplum ve dönemle olan ilişkisinden vb. özelliklerden söz edildiği görülür. Bu kapsamıyla tahlil, şerhe göre daha etraflı, daha bütüne yöneliktir. Tahlil edenin yorumu, işin içine daha çok girer. Dolayısıyla tahlil şerhten ayrı, müstakil metin incelemesi çalışması olarak düşünülebileceği gibi, kapsamlı bir metin incelemesi içerisinde incelemenin şerhten sonraki basamağı, devamı olarak da düşünülebilir. Hatta yukarda özelliklerini belirtirken sözünü ettiğimiz, şerhin kelime bağlamında yani parçada kalan kelime inceleme tekniğinin, metnin bütününü ele alışıyla tamamlayıcısıdır. Ayrıca, metin şerhi ve izahı, metin şerhi ve açıklaması gibi kullanımlarla bağlantılı olarak belki de tahlilin, bir bakıma izah ve açıklamanın yerine onun karşılığı olarak şerhin devamı ve bütünleyicisi sayılabileceğini düşünebiliriz.
Geçmişini çok gerilere götüremediğimiz tahlil çalışmalarına gelince: Gerek tek manzume üzerinde gerekse edebî eser boyutunda yapılan tahlil çalışmalarının günümüzde önem kazandığını burada sevinerek belirtelim. Cumhuriyet döneminde yapılan metin tahlili çalışmalarının ilk örneklerinden ve daha çok bir şerh görünümünde olan A.N. Tarlan ’ın “Şeyhi Divanı’nı Tedkik” adlı çalışmasından bu yana H.Tolasa ’nın Ahmet Paşa’nın Şiir Dünyası , C. Kurnaz ’ın “Hayali Bey Divanı’nın Tahlili ” ile bu çalışmaları örnek ve model alarak hazırlanan başka çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Divanlar üzerinde yapılan söz konusu tahlil çalışmalarının yanı sıra Osman F.Sertkaya , Metin Akar , Semih Tezcan gibi araştırmacıların metni tarihi perspektif içerisinde dönemle ilgili olarak inceledikleri tahlil çalışmalarını da önemlerine binaen burada zikretmemiz gerekir. Bu araştırmacıların Çarhnâme ve Şeyyad Hamza’nın Manzumeleri üzerinde yaptıkları tahlil çalışmaları, eski edebiyatımızın kuruluş dönemiyle ilgili orijinal ve önemli bilgiler vermeleri bakımından dikkate ve takdire şayandır.
İlk örneklerine edebiyatımızın şuara tezkirelerinde yer verildiği görüşünün kaynaklarda belirtildiği metin tenkidiyse; gerek şerh ve tahlille olan ilişkisi, gerekse metni, onlardan farklı yönlerden ele alışıyla önem arz eder. Metin incelemesi içinde yer alan metin tenkidinin geçmişinin tezkirecilik geleneğine bağlandığını söyledik. Bundan amacımız, tenkit konusunun edebiyatın ilgi alanı içerisindeki yerinin eskiliğine değinmek… Ancak hemen, tezkirelerde söz konusu edilen tenkidin esas olarak şahsa, sanatçıya yönelik yapıldığını, esere ilişkin tenkidinse sınırlı sayıda ve basmakalıp bir takım ifadeleri geçmediğini belirtelim. Ayrıca, genel çizgileriyle sanatçıya yönelik değerlendirmeler de dahil tezkirelerdeki tenkidin, değerlendirmeden çok bir tutum, tavır olarak kabul gördüğüne de işaret etmekte yarar var. Başka bir deyişle, tezkireciliğin tenkidle ilişkisi, geleneğin başlangıcı olması açısından önemlidir.
Tenkit, bilindiği gibi nakd kökünden gelen bir kelimedir. Nakd mal satın alınırken verilen para anlamına gelir. Eski edebiyat terminolojisi içinde kaynakların varlığından söz ettikleri ilm-i nakd, şiirin, iyisini kötüsünden ayırma ilmi olarak tanıtılır. Eskilerin nakd kelimesiyle bağlantılı olarak kullandıkları intikad ise paranın sahtesini gerçeğinden ayırmak demektir ve edebiyatta da tenkidle ilişkili olarak kullanıldığını kaynaklar belirtmektedir.[4] Böylece divan edebiyatı döneminde, seçmek, iyisini kötüsünden ya da sahtesini aslından ayırmak anlamlarındaki intikad kelimesinin kullanıldığını ve muhtemelen, bugün eleştirinin belirleyici özelliklerinden olduğu kabul edilen değerlendirme, ayırma, seçme anlamı üzerinde daha o zaman durulduğunu farz edebiliriz. Edebiyat terminolojisi içerisindeki yerini Tanzimat döneminde alan tenkit, eser ya da metne ilişkin önemini ise Servet-i Fünûn döneminde kazanmaya başlamış; bu dönemde tenkide, açıklamayla birlikte, yorumlama ve değerlendirme işlevi verilerek, belirli bir yönteme dayandırılma tartışmaları başlatılmıştır. Ancak, esas itibariyle Cumhuriyet döneminde –özellikle 1940lı yıllardan itibaren (Nurullah Ataç, S. Kemal Yetkin vb.)– önem kazanan esere, metne yönelik edebiyat eleştirisi, Batı’dan gelen çeşitli eleştirel bakış açılarının da etkisiyle bir süreden beri edebiyatımızın ilgilendiği konulardan biri olmuştur. Yukarıda tenkidin kelime anlamı üzerinde durmuş; kelimenin ayıklamak anlamına, seçme kavramlarıyla olan bağlantısına işaret etmiştik.
Özellikle metin incelemesiyle ilgili olarak tenkitte metni her yönüyle gözler önüne serme, bu yolla değerlendirme ve değerlendirerek seçme işinin ön planda olduğu görüşü yaygındır. Tenkidin, metni gözler önüne serme yani tanıtma işlevi dikkate alındığında onun şerh ve tahlille amaçta benzeştiği görülür. Ancak tanıtma tenkidin yalnızca işlevlerinden biridir. Tenkide, metni tanıtma işiyle başlanır ama; tenkitte edebî metni/eseri tanıtma amacı ikinci plandadır. Çünkü ilk planda, metnin estetik yönden değerlendirilmesi, yani metinde başarılıyla başarılı olmayanın, farklıyla sıradan olanın seçilmesi, ayrılması amacı yer almaktadır. Metin tenkidinin bu görevi, bu işlevi göz önüne alınınca onu şerh ve tahlilden ayırmak gerekir. Nitekim, A. N. Tarlan , “Metin şerhi edebî bir tenkid değildir” diyerek metin şerhini, metin tenkidinden ayırmakta; şerhin metni anlama ve anlatma, tenkidin ise, metni duyma, ona estetik yönden değer biçme, güzel, çirkin niteliklerini verme işi olduğunu belirtmektedir.[5] “Metin Şerhine Dair” başlıklı daha önce sözünü ettiğimiz makalesinde Tarlan ayrıca, metin şerhinin objektif, tenkidin ise subjektif nitelikli olduğunu belirttikten sonra metin şarihinin yansız kalarak eseri teşrih ve tahlil ettiğini, tenkitte ise muhayyele ve edebî zevke ihtiyaç duyulduğunu söyler. Bu bakış açısı bilindiği gibi eleştirmenin sanatçı kişiliğinin olup olmaması ve edebî tenkidin bir edebî tür sayılıp sayılamayacağı konularını, tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Öte yandan Tarlan’ın, metin şarihinin objektif olması gerektiği görüşüne büsbütün katılmak mümkün değildir. Çünkü şerhi yapılan bir metne şarihin yorumunun da katılması kaçınılmazdır. Burada objektiflikten maksat, herhalde şarihin metni beğenme ya da beğenmeme yönünde tavır almamasıdır.
Yukarıda değindiğimiz gibi, geçmişini çok eskilere götüremediğimiz eski metinlere yönelik –özellikle Cumhuriyet dönemi- tenkit çalışmalarına gelince; bunları başlıca iki grupta toplayabiliriz. 1. Eski metinlerin kendilerine yönelik tenkitler; 2. Yapılmış eski metin yayın ve çalışmalarına yönelik tenkitler. Tanzimat’tan bu yana önceleri ve öncelikle divan edebiyatı geleneğinin yıkılması amacına yönelik dönem eleştirisi ile birlikte yer verilen metin, eser eleştirileri birinci grubu oluşturur. Tabii burada esas olarak eleştirilerin divan edebiyatının özelliklerine yöneltildiğini metin ya da eser eleştirilerinin ise geri planda ve örnekleme amacıyla yapıldığını belirtelim. Ayrıca Köprülü ’yle başlatılan edebiyat tarihçiliği çalışmalarına bağlı olarak, eski metinleri ortaya çıkarma çalışmaları da bir dereceye kadar eski metin tenkidi içerisinde, kısmen de olsa onunla bağlantılı düşünülebilir. İkinci grupta ise günümüzde de rağbette olan yapılmış eski metin yayınlarıyla, söz konusu eserlere ilişkin sadeleştirme ya da günümüz diline çevirme ve inceleme çalışmalarına yöneltilen tenkitler yer almaktadır. Eski eserin neşrine yönelik söz konusu her iki grup metin/eser çalışması açısından da tenkit, metin okunması üzerinde yoğunlaşır.
Daha çok yanlış okunan kelimelerin yanlış okunma nedenleri gösterilerek düzeltilmeleri şeklinde tenkitler yapılır. Bu tür çalışmalarda tenkit, çoğunlukla metni yayınlayana yöneliktir. Sonuç olarak, tenkitlerin büyük bir bölümünün yukarıda sözü edilen değerlendirme, başarılı ve takdire lâyık olanla olmayanın seçilmesi, ayıklanması yani metin/eser karşısında estetik tavır takınılması şeklinde olmadığı bir gerçektir.
Orhan Okay , “Eski Şiirimize Yaklaşmak”[6] başlıklı yazısında üniversitelerimizde divan edebiyatı eserleri üzerinde yapılan çalışmalarda öteden beri bilinen bir şablona bağlı kalındığını ve bu çalışmaların genelde, edisyon kritik/transkripsiyon/inceleme olmak üzere “üç safhalı bir kanava” görünüşünde olduğunu söylemektedir. Burada üzerinde durduğumuz metin incelemesi hakkında da; O.Okay , “İncelemeye gelince, bu bahisten edebî kritik beklenirse de bu, mazmunlar sisteminin, her defasında az çok birbirine benzeyen bir usulle ortaya konulmasından ibarettir.” ifadesiyle inceleme çalışmalarındaki kısırlığı dile getirerek, eski şiirimize çağdaş şiirler için yapıldığı gibi, modern usullerle yaklaşılması temennisinde bulunur. Sözümüzü bitirirken O. Okay ’ın bu düşüncelerini kısmen paylaştığımızı belirtelim. Kısmen paylaşıyoruz çünkü; söz konusu edilen yazının yazılış tarihinden bu yana yukarıda da değindiğimiz gibi metin incelemesine yönelik başarılı çalışmalar yapılmıştır ve daha da başarılılarının yapılacağına inanıyoruz. Henüz terminolojisi bile tam yerine oturamamış olan metin çalışmalarına daha yoğun şekilde, ciddi, yüzeyde kalmayan ve modern usullerle yaklaşımın bizim de dileğimiz olduğunu belirterek sözü bağlayalım.
Dergâh , Kasım 1997
[1] A. N. Tarlan , “Metinler Şerhine Dair”, Edebiyat Meseleleri , İst. 1981, s.191-204
[2] Mütercim Âsım , Kamus Tercümesi , I, İst. 1305, s.484
[3] Cem Dilçin , “Fuzûlî ’nin Bir Gazelinin Şerhi ve Yapısal Yönden incelenmesi”, Türkoloji Dergisi , C.9, Ank. 1991, s.43-98
[4] Atilla Özkırımlı , Eleştiri mad., Türk Edebiyatı Ans ., II, İstanbul 1987, s.428-436
[5] A. N. Tarlan , age., s. 192
[6] Orhan Okay , “Eski Şiirimize Yaklaşmak”, Sanat ve Edebiyat Yazıları , İst. 1990, s.82-87.
Kaynak: Divan Şiiri Yazıları, 1.Baskı, Akçağ Yay., Ankara 2000, s.72-80
|» “Türkoloji Mak. – Es. Türk Ed.” Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…