Öğrenme, Bellek, Düşünme, Dil

1. Öğrenme

Öğrenme bireyin, tekrar ve yaşantı sonucu davranışında ortaya çıkan bir değişikliktir. Öğrenme bir anlamda bilgi edinme sürecidir. Yaşamın her alanında hayat boyu sürer.
Öğrenmeyi etkileyen belli başlı faktörler

a. Olgunlaşma

Olgunlaşma, canlının büyüme ve gelişme sonucunda belli davranışları yapabilecek hale gelmesidir. Örneğin; beş yaşına gelmemiş çocuğun yazı yazamaması

b. Önceki Yaşantılar

Öğrenmeye karşı olumlu ya da olumsuz tutumlar, ilgiler,alışkanlıklar, korkular öğrenmeyi etkiler.

c. Bireysel Farklar

Her bireyin kendine özgü özellikleri ve gelişim biçimleri vardır. Bedensel, zihinsel, kişilik farklılıkları öğrenmeyi etkiler.

d. Genel Uyanlmışlık Hali ve Güdülenme

Güdülenme canlının bir davranışı yapmaya hazır hale gelmesidir. Genel uyarılmışlık hali ise güdülemeyi kolaylaştırır. Güdüleme bireyi öğrenmeye isteklendirir, özendirir, öğrenmeye yön verir.

e. Türe Özgü Hazır Bulunuş

Bir canlı kalıtımla getirdiği genetik donanımın elverdiği şeyleri öğrenir.

f. Korku ve Kaygı

Öğrenmeyle ilgili olarak belirli düzeydeki kaygı öğrenmeyi olumlu etkilerken, aşırı kaygı öğrenmeyi güçleştirir. Çünkü aşırı kaygı durumunda, endişe, gerginlik, güvensizlik,
şaşkınlık gibi psikolojik, ağız kuruluğu, baş ağrısı, bulantı, çarpıntı, uykusuzluk gibi fizyolojik değişiklikler organizmada dengenin bozulmasına yol açar.

g. Ödül ve Ceza

Ödül ve ceza öğrenme için önemli etkenler arasında yer alır. Yapılan araştırmalar ödülün cezadan daha etkili olduğunu göstermiştir. Araya zamanın girmesi ödül ve cezanın
etkisini azaltmaktadır.

h. Öğrenilecek Konunun Özellikleri ve Öğrenme Teknikleri

iyi bir öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrenilecek konularda şu özellikler bulunmalıdır:

  • Öğrenilecek konuya, öğrenecek kişi gereksinim duymalıdır. Öğrenilecek konu, öğrenenin yaşına göre yeter uzunluk ve ölçüde olmalıdır.
  • Öğrenilecek konu, daha önce öğrenilmiş olan konulara dayandırılmalıdır.
  • Öğrenilecek konu, öğrenenin düzeyine uygun olmalıdır.
  • Öğrenilecek olan şeyler, öğrenen için bir anlam taşımalıdır.
  • Önceki öğrenmelere paralel ve onları tamamlar nitelikte olmalıdır.

Öğrenme Teknikleri

  • Çalışma zamanı bölünmeli çünkü yeterli dinlenme zamanı ile bölünmüş çalışma devreleri iyi sonuçlar verir.
  • Konunun anlam bütünlüğü bozulmadan çalışılmalıdır. Çünkü öğrenilecek konu içinde olaylar birbirine bağlıdırlar. Olayların birbiriyle olan bağıntı koparılarak çalışılırsa konunun anlam bütünlüğü bozulur, öğrenilmesi de güçleşir.
  • Yeter ölçüde tekrar yapılmalı çünkü öğrenilen konular belli aralıklarla tekrarlanırsa, elde edilen davranışların pekişmesini ve sürekliliğini sağlamaktadır.
  • Öğrenmede ilerlemenin bilinmesi gerekir. Bir konunun ne kadar öğrenildiğinin bilinmesi, öğrenenin öğrenmesini olumlu etkiler yapmaktadır.
  • Bilgiler ya da konular arasında neden – sonuç bağı kurulmalıdır.
  • Öğrenme sonrasında uyku önemlidir. Bilginin depolanması kolaylaşır.
  • Öğrenme ortamı öğrenme açısından uygun olmalıdır.

İ. Transfer (Önceki öğrenmelerin etkisi)

Önceden öğrenilenlerin sonradan öğrenilenleri etkilemesine “transfer” denir. iki türlüdür:
a. Pozitif Transfer
Önceki öğrenme yeni öğrenmeyi kolaylaştırıyor ise pozitif trasferden sözedilir. Örenğin, mandolin çalmayı bilen biri, gitar çalmayı, mandolin çalmayı bilmeyen birine göre daha kolay öğrenir.
b. Negatif Transfer (Alışkanlık çatışması)
Önceki öğrenme yeni öğrenmeyi zorlaştırıyor ya da engelliyorsa olumsuz trasferden söz edilir. Örneğin, daha önce F klavye ile yazmayı bilen bir kişinin Q klavyeye geçince zorlanması.

2. Öğrenme Tür’leri ve Süreçleri

a. Klasik Koşullanma Yoluyla Öğrenme


Rus fizyoloğu I. Pavlov tarafından yapılan deneylerin sonucunda bir öğrenme yolu kabul edilmiştir.

Pavlovun deneyi

Bu anlayışa göre uyarımlar canlıda iki tür refleks (tepki) uyandırır. Bunlar;

  •  Doğal, kendiliğinden, içgüdüsel görülen “koşulsuz refleks”
  • Bir koşulun yerine getirilmesiyle oluşan “koşullu refleks” tir.

Koşullanma yoluyla öğrenmede iki tür uyaran bulunur:

  • Koşulsuz refleksin uyaranı “koşulsuz uyaran”
  • Koşulsuz refleksin uyaranı ise koşullu uyaran olarak adlandırılmıştır.

Yapılan bir deneyde köpeğe et (koşulsuz uyaran) verildiğinde, köpek salya salgılayarak koşulsuz bir refleks göstermektedir. Herhangi bir koşullu uyaran (zil sesi) sonrasında
köpeğin salya salgılaması ise koşullu reflekstir. Günlük yaşamda da koşullu refleks durumları yaşanır. Örneğin, zil sesiyle derse girme veya çıkmanın öğrenilmesi
Koşullu uyarıcı (Doğal uyarıcı)
Doğal koşullarda tepki verilmeyen, koşullanma sonunda tepki verilmesi öğrenilen uyarıcıdır. Örnekteki zil sesi Doğal uyarıcı Koşullanmadan önce ya da sonra, doğal koşullarda doğal
tepki verilen uyarıcıdır. Köpeğe verilen et Şartlı tepki Organizmanın şartlı uyarıcı karşısında göstermiş olduğu tepkidir. Örnekteki köpeğin zil sesine salya salgılaması Şartsız tepki
Organizmanın şartsız uyarıcı karşısında göstermiş olduğu tepkilerdir. Köpeğin ete karşı salya salgılamasıdır.
Genelleme
Canlının koşullanma sürecinde kullanılan uyarıcılara benzer uyaranlara da tepki göstermesi. Örneğin bir kere köpekten korkan bir çocuk tüm dört ayaklı hayvanlardan korkabilir.
Ayırt Edici Koşullama
Canlının uyarıcılardan olumlu kabul edileni seçip diğerlerine (zilden başka sesler) tepki göstermemesidir. Örneğin her dört ayaklı hayvanın köpek olmadığına dikkat eder.
Sönme
Koşullanmış canlıya doğal uyarıcı (Koşulsuz uyaran verilmemesi sonucu koşullu uyarana tepki vermemeye başlamasıdır.
Kendiliğinden Geri Gelme
Sönmüş davranışın tekrar uyaranla karşılaşıldığında kendiliğinden ortaya çıkmasıdır.

b. Edimsel Koşullanma Yoluyla Öğrenme (Operant Koşullanma)

Edimsel koşullanma, ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranışın yapılmasını öğrenmektir. Edimsel koşullanma ile ilgili ilk deneyi yapan Amerikalı psikolog Skinner’dır.
Skinner aç olan bir fareyi kafese koyup, yiyeceğe ulaşması için pedala basmasını sağlamayı amaçlamıştır. Fare birkaç başarısız denemeden sonra farkına varmadan pedala basar ve yiyeceğe ulaşır. Fare birkaç tekrardan sonra bu doğru davranışı pekiştirmiştir. Her acıktığında doğrudan pedala basmayı öğrenmiştir. Burada yiyecek onun için bir ödüldür.

Olumlu Pekiştirici
Organizmaya verilen su ya da yiyecek gibi maddelerdir. Olumlu pekiştirici, beklenen tepkinin tekrarlanma olasılığını yükseltir.
Olumsuz Pekiştirici
Edimsel koşullanmada doğru davranış yapılmadığında verilen cezadır.
Klasik koşullanma ile edimsel koşullanma arasındaki farklar.
Kosullanma

c. Model Alarak Öğrenme

Başkalarını taklit ederek ya da gözleyerek öğrenme olarak tanımlanabilir. Model alarak öğrenmede kişinin bir davranışı deneyip tekrarlayabilmesi bir pekiştirmedir. Öğrenmelerimizin büyük bir bölümü bu yolla sağlanır. Örneğin, çocuklar, anne ve babalarını, dinleyerek, kullanılan sözcükleri yineleyerek konuşmayı öğrenirler.

d. Bilişsel Öğrenme

Bilişsel öğrenme, düşünme, algılama, hatırlama gibi zihinsel yetilerle gerçekleştirilir. Bilgiyi depolama, işleme, biçiminde değişiklik yapmayla gerçekleşen bir öğrenme yoludur. Zihinsel bakımdan gelişmiş canlılarda görülür. Kavrama yoluyla ya da sezgisel öğrenme de birer bilişsel öğrenmedir. Örneğin, kitap okuma, tevlevizyon izleme, bir olaya tanık olma bu tür öğrenmeye örnektir.

e. Motor Öğrenme

Bu öğrenme türü bir işin nasıl daha iyi yapılacağının öğrenilmesidir. Motor öğrenmenin sağlanabilmesi için sürekli tekrar ve alıştırma yapılmalıdır. Örneğin, daktilo yazmak, araba kullanmak gibi

f. Deneme-Yanılma Yoluyla Öğrenme

Organizmanın, nasıl çözümleneceğini önceden bilmediği bir sorun ya da durum karşısında, çeşitli davranışları deneyerek sorunun çözümüne yaramayan denemeleri bırakarak, etkili ve yeterli olanını seçmesine deneme – yanılma yoluyla öğrenme denir. Örneğin; Anahtarı kaybolan bir kapıyı açmak için çağrılan bir anahtarcı, bir deste anahtardan her birini ayrı ayrı kapıya dener. Olmayanları ayırır, sonunda kapıyı açan anahtarı tesadüfen bulur. Böylece deneyerek kapıyı açan anahtarı öğrenmiş olur. Yüzmeyi öğrenmek ya da bisiklete binmeyi öğrenmek gibi
Not

g. Kavrayış Yoluyla Öğrenme

Kişinin, iki nesne ya da olay arasındaki ilişkiyi ani bir biçimde sezinlemesine kavrayış yoluyla öğrenme denir.
Örnek;
Archimed’in banyoda yıkanırken elindeki banyo taşının kayıp küvete düşmesi ve suyun üzerinde durması durumunda, Archimed, su ile tas arasındaki ilişkiyi algılayarak “Buldum” diye bağırıp banyodan fırlayıp çıkmıştır. Bulduğu şey, suyun kaldırma gücünün yasasıdır.

e. Farkına Varmadan Öğrenme

Bu öğrenme çeşidinde bilincin etkisi yoktur. Birtakım materyalleri farkına varmadan öğreniriz ve ihtiyaç duyulduğu anda öğrenilmiş olduğu ortaya çıkar. Örneğin; dershaneye gidip gelirken yol üzerindeki dükkanların isimlerini öğrenmemiz.

3. Bellek ve Bellek Süreçleri

a. Bellek
Öğrenilen bilgileri depolamaya ve istenildiği zaman kullanmaya olanak sağlayan bir yetenektir. Kısaca zihinde tutma ve hatırlama yetisidir. Bellek olmasaydı tüm öğrendiklerimizi
saklayamaz, yeniden öğrenmek zorunda kalırdık. Belleğin türleri ikiye ayrılır:
Kısa Süreli Bellek: Gerekli olan bilgiyi çok kısa bir zamanda akılda tutmayı sağlayan bellektir. Kısa süreli bellekte bilgilerin tutma süresi 30 saniyeden azdır. Bilgiler yaklaşık 30 saniye içinde depolanır. Burada işe yaramayacak bilgiler saklanamaz; işe yarayacak ise uzun süreli belleğe geçişini sağlar. Her bireyde bu süre farklı olabilir. Kısa süreli bellekte unutma gerçekleştikten sonra çağrışım ve hatırlama olayı gerçekleşmez. Örneğin kağıt kalem olmadığında bize söylenen telefon numarasını çok kısa sürede akılda tutar, bir süre sonra numaranın herhangi bir bölümünü unuttuğumuzu görür, numarayı bir daha isteriz. Bilgilerin bellekte fazla kalması için yinelemek ve gruplamak gerekir. Örneğin; bir telefon numarasını 362 XXXX biçimindegruplamak
Uzun Süreli Bellek: Öğrenilecek olan bilgilerin tutma  süresi oldukça fazla olan ve yaşam boyunca sürebilen belleğe denir. Bilgileri ve deneyimleri oldukça uzun süre hatırda tutmayı sağlar. Uzun süreli belleğe hatırda tutuşulacak bilgiler, kısa süreli bellek aracalığıyla geçer. Bu bilgiler sürekli saklanmakta kullanılsa da gerek duyulduğunda bunlar yine çağrılır atılmaz. Bir zaman o bilgi mutlaka ortaya çıkacaktır.
Örneğin; kaybettiğimiz bir anahtarı günlerce ararız ve neeye koyduğumuzu hatırlayamaz, anahtarı bulamayız ama bir kaç gün sonra anahtarımızı nereye koyduğumuzu hatırlar ve buluruz.
Uzun Süreli Bellek İle Kısa Süreli Belleğin Karşılaştırılması

  • Kısa süreli bellek az sayıda bilgi aldığından kapasitesi dardır. Uzun süreli bellekte ise çok bilgi vardır.
  • Kısa süreli bellekte bilgiler her istendiğinde hatırlanamaz. Uzun süreli bellekte ise bilgiler kaybolmuş gibi görülse de bir daha hatırlanabilir.
  • Kısa süreli bellek aksatılmaya son derece elverişli olmasına rağmen uzun süreli bellek dış etkilere karşı dirençlidir.

Belleğin Temel İşlevleri
Belleğin üç aşamalı bir işlevi vardır:

  •  Birinci aşama; öğrenilecek bilgi diğer bilgilerden farklı bir şekilde kodlanır. (Kodlama).
  • ikinci aşama; kodlamayı bilgiyi depolama işlevi izler.(Saklama)
  • Üçüncü aşama ise, depolanan bilginin hatırlanmasıdır.(Çağırma)

b. Hatırlama ve Tanıma 
Hatırlama
Öğrenilmiş olan bilgi ve becerilerin yeniden canlandırılmasına hatırlama denir.
Tanıma
Bir nesnenin önceden görülmüş, öğrenilmiş ya da edinilmiş olduğunun farkına varmak demektir.
Hatılamayı Etkileyen Faktörler
Anlamsız materyaller en az akılda kalır. Hoş olanlar, hoş olmayanlardan; düşüncemize uygun olanlar uygun olmayanlardan; olmayanlardan; bizi ilgilendirenler, ilgilendirmeyenlerden daha çok hatırda kalır.
c. Unutma
Elde edilen bilgilerin zihinde saklanamaması yani öğrenmenin tersi olan bir bellek işlevidir.
Unutmanın Nedenleri
a. Öğrenilenlerin Kullamlmaması
Örneğin, ezberlenen şiirin tekrar edilmeme sonucu unutulması
b. Geriye ve İleriye Ket Vurma
Yeni öğrenilen bilginin eski bilgileri unutturması geriye ket vurma; önceki öğrenilenin etkisiyle yeni öğrenilen bilgilerin bir bölümünün unutulması ileriye ket vurmadır.
c. Bilinçaltma Atma
insan hoş olayları anımsar. Hoş olmayanları ise unutma eğilimindedir. Üzüntü veya benzeri anıların baskı altına alınması bilinçaltına atmaya örnek verilebilir.
d. Organik Nedenler
Beyin ve sinir sistemindeki izlerin yok olması. Yaşlılık ve hastalıkların getirdiği tahribat, belleğin bir bölümünün veya tamamının yok olması, bellek yitimi (amnezi)
Unutma ile İlgili İlkeler

  •  Unutma, zamanla doğru orantılıdır.
  • Unutma, öğrenmeden hemen sonra hızlı, daha sonra yavaşlayarak gerçekleşir.

Hatırlatma Düzeyi

  • Mutlak anlamda unutma yoktur.
  • En son öğrenilenler en çabuk unutulur. Uyku unutmayı yavaşlatır.
  • Unutma yeniden, eskiye doğrudur.
  • Tekrarlanmayan bilgiler zamanla unutulur.
  • Uyuşturucu madde kullanımı unutmayı hızlandırır.
  • Anlamlı, hoşa giden bilgiler daha zor unutulur.

4. Düşünme

Düşünme, karşılaşılan bir problemi zihinde çözebilme gücüdür. Bir başka deyişle insan zihninin objelerle bağ kurmasıdır. Düşünce ise; düşünmenin söz ve yazıyla ifadesidir.
Düşünme iki şekilde incelenir:
a. Serbest Düşünme
Amaçsız düşünmelerdir. Hayaller, rüyalar ve çağrışımlar.

Çağrışım
Bir olay ya da sözcüğün başka bir olay ya da sözcüğü hatırlatmasıdır. iki tür çağrışım vardır:
Serbest Çağrışım
Bir sembolün onunla ilgili herhangi bir sembolü çağrıştırmasıdır. Örneğin, elma denildiğinde, kimi elmanın yetiştiği yeri, kimisi rengini anımsar:
Güdümlü Çağrışım
Çağrışımın belirli bir konunun sınırları içinde gerçekleşmesidir.Örneğin, “Hangi yemeği seversiniz?” sorusuna yemekle ilgili sembolleri anımsayarak cevap vermek.
Çağrışıma Neden Olan Etkenler
a. Benzerlik: Benzer uyarıcılardan biri algılandığında diğeri hatırlanır. Örneğin, kardeşimize benzer birini görünce onu hatırlamamız gibi.
b. Karşıtlık (Zıtlık):
Karşıt uyarıcılardan biri algılandığında diğeri hatırlanır. Örneğin, çok soğuk bir yere gittiğimizde sıcak bir yeri hatırlamamız.
c. Ardışıklık: Ardarda gelen uyarıcıların biri diğerini hatırlatır.

Örneğin, sayıları karışık olarak saymak güçtür ancak
sırasıyla daha kolay sayarız.
d. Zamanda Yakmhk: Zamanları aynı olan olaylardan biri, diğerini hatırlatır. Örneğin, 1453’ün İstanbul’un Fethi’ni çağrıştırması.
e. Mekanda Yakmhk: Aynı yerde gerçekleşen olaylar birbirini hatırlatır. Boğaz Köprüsü’nün İstanbul’u hatırlatması Problem Çözme Düşünme genellikle problem çözmeye yöneliktir. Öncekle problemin algılanması gerekmektedir.
Problem Çözme Aşamaları
a. Hazırlık Aşaması
Bu aşamada, sorun öznel olarak ele alınıp, sorunun kaynağı araştırılır.
b. Kuluçka Aşaması
Bu aşamada, çözüm bilinmez ama sorun bir kenara itilir, bekleme dönemi yaşanır.
c. İlham Aşaması
Bu aşamada sorun beklenenin ekisi ile toplanmış bilgiler ışığında, ama beklenmedik bir hızla birden çözüme kavuşarak kavranır.
d. Gözden Geçirme Aşaması
Bu aşamada kişi, çözümün akılcı olup olmadığını kontrol için düşünceyi gözden geçirir.
Eleştirel ve Yaratıcı Düşünme
Bu iki düşünmenin sınırlarını birbirinden ayırmak olanaksızdır. Belli bir olayı, nesneyi, durumu olumlu ve olumsuz yönleriyle düşünüp değerlendirme eleştirel düşünmedir. Bu düşünmenin neticesinde bir olaya, nesneye ya da duruma daha öncekinden farklı bir gözle bakıp bunlara yeni unsunlar ekleniyor, başka kimliklere bürünmeleri sağlanıyorsa burada yaratıcı düşünme vardır. Yaratıcı Düşünmeyi Engelleyen Faktörler
 1. Kültürel Fökterler
Bazı kültürlerde eleştirel ve yeraltıcı düşünme çeşitli şekillerde engellenir. Bu kültürler genellikle, değişime kapalı kültürlerdir.
2. İşleve Takılma
Herhangi bir nesneyi asıl işlevinin dışında başka işlevlerde düşünmemektir.
3. Zihinsel Kurgu
Bir problemin tek bir çözüm yoluna alışıp başka yolları düşünmemektir.

5. Dil

iletişim ve düşünmede kullanılan simgeler dizisi dil olarak tanımlanabilir. Dilin en önemli özelliği değişmesi ve gelişmesidir. Bu doğal gelişimi içinde dil, durdurulamaz, engellenemez, zorlanamaz. Dil, iletişimi sağlayan en önemli araçtır ve insana özgüdür. Dil aşamalardan geçilerek öğrenilir,
a. Refleks Aşaması
Bebek bu aşamada birtakım sesleri çıkartır. Bebeklerin hiç anlam taşımayan ilk sesleridir. ilk beş altı ayı kapsar.
b. Cmldama Aşaması
Bebeğin altı aylıktan sonra çıkardığı seslerdir. Bu dönemde dünyadaki tüm çocuklarda sesler tam bir benzerlik gösterir. Tek heceli sesler ve bunların tekrarı görülür.
c. Sesleri Anlamlandırma Aşaması
Bir ile iki yaş arasındaki çocukların ilk sözcüklerini söyledikleri ve kısa cümlelerin kurulduğu dönemdir.
Bilinç ve Farklı Bilinç Durumları
Bilinç 
Kişinin kendisinin ve çevresinin farkında olması durumudur. Bazı farklı bilinç durumları şunlardır.
Rüya
Uykuda görülen hayallerdir. Organizma için hayati önemi vardır. Uykunun dörtte biri rüyada geçer. Herkes rüya görür; ancak bazıları rüyalarını hiç hatırlamaz. Rüyalar insanda
yaşam esnasında oluşan psikolojik gerilimin azaltılmasına, bazı istek ve ihtiyaçların doyurulmasına yardımcı olur.
Uyku
Karmaşık fizyolojik ve biyokimyasal boyutları olan bir süreçtir. Organizma için zorunludur. Tüm bitki, hayvan ve insanlar uyku durumuna geçerler. Hafiften derine doğru
yaşanır. REM ve NREM aşamaları vardır.
Meditasyon
Kişinin bedeni ve ruhsal dengeleri üzerinde denetim sağlanarak bedensel ve ruhsal enerjilerin dengelenmesi ve kişinin dış dünyadan soyutlanarak tamamen iç dünyasına odaklanmasını durumudur.
ÖRNEK: Küçük bir kız, vazodaki çiçekleri gördüğünde, onlara çiçek demeyi öğrenmiştir. Bir gün annesi, sararmasın diye maydanozları su dolu bardağa koyduğunda, küçük kız
maydanozlara da çiçek demiştir. Küçük kızın maydanoza çiçek demesi aşağıdakilerden hangisine örnektir?
A) Pekiştirme B) Canlandırma C) Genelleme D) Ayırt etme E) Yanılsama
2008 ÖSS
ÇÖZÜM: Verilen örnekte, küçük kız, bir uyarıcıya dair algısını benzer başka uyarıcıya genellemiştir.
Yanıt C
ÖRNEK: I. Çevre kirlenmesinin ne anlama geldiğini, gölün yüzeyini kaplayan ölü balıkları kendi gözümle görene kadar anlamamıştım.
II. Kurutmalı çamaşır makinesini kullanmadan önce, merdaneli çamaşır makinesini kurutmalı zannediyordum.
III. Annemi, kendim de bir anne olduktan sonra çok iyi anladım.
Bu üç durumdan ulaşılabilecek ortak genelleme aşağıdakilerden hangisidir?
A) Olumsuz durumları daha kolay hatırlarız.
B) Gereksinimlerimiz bizi harekete geçirir.
C) Model alınabilecek bir kişi varsa çabuk öğreniriz.
D) Öğrenme, yaşayarak gerçekleşir.
E) Değerleri, öğrenmeyle kazanırız.
2006 ÖSS
ÇÖZÜM: Verilen her üç örnekte de, yaşayarak, tecrübe ederek öğrenmeye vurgu yapılmıştır.
Yanıt B
ÖRNEK: Bazı biyologlar, insanın biyolojik yapısında son beş bin yıldır önemli bir değişiklik olmadığını söylemektedirler. Ancak, beş bin yıl önceki bir insanı zaman yolculuğuna
çıkarıp çağdaş bir kentin içine bırakabilseydik, bu insan, işe ya da alış-verişe giderken otobüse binmek gibi her gün yaptığımız davranışları yapamaz ve büyük bir olasılıkla
bir trafik kazasında yaşamını yitirirdi. Bu parçada, öğrenmenin hangi yönü üzerinde durulmaktadır?
A) Bedensel gelişmeye bağlı olma.
B) Bir durumdan ötekine aktarılabilme
C) Güdülerden etkilenme
D) Basit görünen davranışlarda bile payı olma.
E) Çeşitli yöntemlerle gerçekleştirebilme
1998 ÖSS
ÇÖZÜM: Parçadaki durum, insanın biyolojik yetersizliğinden değil, öğrenmenin olmamasındandır. O halde öğrenmenin en basit davranışlarda da payı vardır.
Yanıt D
ÖRNEK: Bir bebek kendisine gösterilen beyaz bir tavşana korkusuzca yaklaşmıştır. Daha sonra bebeğe, onu korkutan bir gürültü ile birlikte beyaz bir fare gösterilmiş ve bu olay
birkaç kez tekrarlanmıştır. Bundan sonra bebek, gürültü verilmemesine karşın beyaz fareyi her görüşünde korkmuştur. Daha sonra bebeğin beyaz tavşandan da korkmaya
başladığı görülmüştür.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisinde verilenlerin ikisi de örneklendirilmektedir?
A) Modelden öğrenme ve dikkat
B) Klasik koşullanma ve genelleme
C) Aşırı uyarılma ve olumsuz transfer
D) Sınama-yanılma yolu ile öğrenme ve güdülenme
E) Algıda değişmezlik ve sönme
1998 ÖSS
ÇÖZÜM: Parçada bebeğe ilk olarak yapılan deney klasik koşullanmayı sağladığı, bunun sonucunda bebeğin, algısını benzer uyarıcılara genellediği anlatmıştır.
Yanıt B
ÖRNEK: “Yatmak istemediğim halde ‘uyuman gerekli’ diyerek yatmyorlar. Ama onlar yatm>yorlar” diyen küçük bir çocuğun bu yak>nmas>, istenilen davramşlar> edindirmekte
aşağ>dakilerden hangisinin önemini göstermektedir?
A) Model oluşturmanın
B) Olumsuz pekiştirmenin
C) Öğrenmeye hazır oluşun
D) Olumsuz transferin
E) Kavrama yoluyla öğrenmenin
1997 ÖSS
ÇÖZÜM: Parçada sözü aktarılan küçük çocuğun, yatmak istemeyle erek anne ve babasını kendine bir model olarak kabul ettiği görülmektedir.
Yanıt A
ÖRNEK: Aşağıdaki davrarnşlardan hangisinin psikomotor yönü daha ağır basmaktadır?
A) Bir fizik problemini çözmeye çalışma
B) Psikoloji alanında yeni bir kuram önerme
C) Sırlarını arkadaşlarıyla paylaşma
D) Çocuğunun başarısından kıvanç duyma
E) Bir müzik aletini kusursuz çalma
1997 ÖSS
ÇÖZÜM: Belli bir hareketi tekrar yoluyla daha iyi yapabilmeyi öğrenme
motor öğrenme olarak adlandırılır. Buna uygun
seçenek E’dir.
Yanıt E

bahar yayınevi uyarı
Sınavlara Hazırlık Arama Robotu
YGS & LYS TEOG KPSS TUS KPDS Ehliyet Sınavı PMYO JANA

Seçim esnek olup ilgili alanları seçiniz, Örneğin ehliyet sınavı için branş olarak matematik seçmeyiniz :)