Öğretici Metinler
(Metinlerin Sınıflandırılması)
Öğretici metinler, bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi amaçlarla yazılan metinlerdir. Öğretici metinler ele aldığı konuya göre çeşitli türlere ayrılır. Bu türlerin hepsinin konuyu ele alış biçimi ve üslubu farklılık gösterir. Öğretici metinler şu şekilde gruplandırılmaktadır:
Tarihî metinler: Tarih olaylarının ele alındığı, anlatıldığı metinlerdir.
Felsefî metinler: Felsefî konuları ve felsefenin varlık, bilgi, değer gibi konularını ele alan metinlerdir.
Bilimsel metinler: Bilimsel araştırmaları açık ve kesin bir dille , delillere dayanarak anlatan metinlerdir.
Gazete çevresinde gelişen metin türleri: Makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj gibi gazete çevresinde oluşan metinlerdir.
Kişisel hayatı konu alan metin türleri: Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük gibi kişisel hayatla ilgili olan metinlerdir.
Bu bölümden tam yararlanmak için aşağıdaki sayfalar size yardımcı olabilir:
|
Öğretici metinlerin incelenmesinde aşağıdaki özellikler göz önünde bulundurulur:
Metin ve zihniyet: Her metin, yazıldığı dönemin sosyal, ekonomik, siyasî yapısını, sanat anlayışını yansıtır. Dönemin bu özelliklerine zihniyet diyebiliriz. Metin, yukarıda sayılan unsurların hiç birine indirgenemez, çünkü metin bunların hepsinden yararlanılarak oluşturulan bir bütündür. Bir metinde, metnin yazıldığı dönemin özellikleri metne sindirilmiş bir şekilde yer alır. Bu özellikler metinle bütünleşir. Bir metni incelerken metinden dönemin zihniyetine ait ipuçları tespit edilir.
Öğretici metinler; toplum, kültür ve sanat hayatıyla ilgili düşüncelerin dile getirildiği, okuyucunun bu konularda bilgilendirilmeye çalışıldığı metinlerdir. Bu nedenle bu metinler aynı zamanda yazıldığı dönemin bu konulara bakış açısını da yansıtan belgelerdir.
Metinlerde ele alınan konular, kullanılan dilin özellikleri, seçilen sözcükler, tutum ve davranışlar da dönemin zihniyetini yansıtan öğelerdir.
Yapı (plan): Metnin yapısı, kendi içinde anlam bütünlüğü olan birimlerin bir düzene bağlı olarak birleşmesi sonucu oluşur. Bu birimler paragraflardır. Ayrıca paragraflarda kendi içinde anlam birliğine sahip cümle kümelerinden oluşur. Bu kümeler yeri, zamanı, mekânı, kişiyi ve durumu ifade ederler.
Paragraftaki birlik ve bütünlüğü sağlamak için giriş, gelişme ve sonuç bölümlerindeki cümlelerin dil ve fikir yönünden birbiriyle bağlantı kurmasını sağlayan bağlayıcı öğeler vardır. Köprü kelimeler diye de nitelendirebileceğimiz bu öğeler cümle başı edatları, zamirler, sözcük ve sözcük gruplarıdır.
Cümle başı edatları: Cümleleri birbirine bağlayan, boşluklar arasında geçiş köprüleri kuran hatta, oysa, şöyle ki, meğer, nitekim, bunun gibi, bununla beraber… gibi cümle başı edatları yerli yerinde kullanılmalıdır.
Zamirler: Bağlantıyı kuran zamirler, bir önceki cümlede geçen bir ad veya kavramın bir sonraki cümlede yerini tutarak cümleler arasında birliğin sağlanmasına katkıda bulunur.
Sözcük ve sözcük gruplarının tekrarı: Bir önceki cümlede geçen sözcük ve sözcük grubu, bir sonraki cümlede tekrarlanarak cümleler arasında bağlantı kurar.
Aşağıdaki örnekte, bağlayıcı öğeler, koyu olarak gösterilmiştir:
“İnsanın içini dökmeden edemediği dakikalar olur. Bir dost, bu dakikalarda erişilmez bir değer kazanır. Ama her şey, bir dosta söylenmez ki? Onun için, hele bir insan bir yazarsa, içinin gizli kıvrımlarını görmesini biliyorsa, masanın başına geçip kalemi eline almadan edemez. İşte günlük dediğimiz, yazarın kendi kendisi ile alçak sesle konuşmasından başka bir şey olmayan, o günü gününe tutulmuş hatıralar, bu iç dökme ihtiyacından doğmuştur. Böyle bir yazar, kendisi için günlüğünü tutar. Bu bakımdan, sessiz bir konuşma olan bu çeşit günlükleri bir edebiyat türü saymaya imkân yoktur.”
Suut Kemal Yetkin
Öğretici metinler giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşan bir bütünlük gösterir. Bir eseri yapı bakımından incelerken, metnin yazılış amacı, amaca uygun anlatım biçimi, hedeflenen okuyucu kitlesi, yapıyı meydana getiren birimlerin bağlanışı ve sıralanışı gibi özellikler üzerinde durulur. İçerik ve yapı, birbirini bütünleyen öğeler olarak ana düşüncenin oluşumunu sağlar.
Yukarıda Suut Kemal Yetkin'e ait olan paragrafta, metni oluşturan birimler bir ana düşünceyi ortaya koymak için bir araya gelmişlerdir. Metnin ana düşüncesi, son cümlede vurgulanmıştır: “Sessiz bir konuşma olan bu çeşit günlükleri bir edebiyat türü saymaya imkân yoktur.”
Ana Düşünce (Ana Fikir): Öğretici metinlerin amacı bilgi vermek, öğretmektir. Ama ne öğretilmek isteniyor? Metinde ele alınan, bize verilmek istenen düşünce nedir? Yazı ne amaçla yazılmıştır? Yazıdan çıkaracağımız sonuç nedir? İşte bu soruların cevabı ana düşüncedir. Metnin tamamının iletmek istediği düşüncenin en kısa, yoğun ifadesine ana düşünce denir.
Öğretici metinlerin incelenmesinde metnin ana düşüncesini tespit etmek gerekir. Eğer biz bu düşünceye ulaşamamışsak, metni yeterince anlamamışız demektir.
Ana düşünceyle metnin kaleme alındığı dönem arasında ilişki kurulabilir. Zira metnin kaleme alındığı dönemin sosyal ve siyasî yapısı, tartışılan sanat anlayışları ana düşüncenin oluşmasında etkili olur.
Öğretici metin türlerine göre ana düşüncenin oluşumu farklılık gösterir. Ana düşünce olarak;
Felsefî metinlerde soyut bir kavram,
Bilimsel metinlerde teknik bir gelişme,
Tarihî metinlerde ve makalede siyasî bir düşünce,
Deneme, sohbet, gezi, anı gibi metinlerde sosyal yeni bir buluş ifade edilir.
Dil ve Anlatım: Öğretici metinlerde dil bir nesneyi, bir kavramı, bir olayı anlatmak, açıklamak ve bildirmek ve okuyucuyu uyarmak, harekete geçirmek üzere kullanılır. Metnin dili; ifade edilmek istenen düşünceye, seçilen anlatım türüne ve hitap edilen okuyucuya, kullanılan iletişim aracına göre değişir. Hitabetin diliyle sohbet türünün, deneme türüyle makale türünün anlatımı aynı değildir. Aynı manzaraya farklı açılardan bakıldığında aynı şey görülmez. Bu farklılık bakış açısından kaynaklanır. Bir konuya farklı bakış açılarından yaklaşılabilir. Bilgi, inanç, düşünce farklılığı, kültürel çevre, psikolojik özellikler bakış açısını belirler. Bütün bunlar yazarın anlatımını etkiler.
Aynı konu farklı yazarlar tarafından ifade edilebilir. Ancak sonuçta hiçbir yazarın anlatımının birbirine benzemediği görülür. İşte bu farklılık üsluptan kaynaklanmaktadır. Üsluba, yazarın anlatım tarzı diyebiliriz. Yazarın kurduğu cümleler, kelime seçimi, cümle yapısı, kelimelere kazandırdığı anlam, anlatımının açık, tutarlı, anlaşılır olup olmadığı o yazarın üslubunu ortaya koyar.
Üslub, Seyit Kemal Karaalioğlu tanımı: “Üslûp; sanatçının özel yapış yolu; yazarın duyuş, düşünüş ayrılığı; cümlelerin uzunluğu, kısalığı; kelimeleri seçişi, yazısının ahengindeki ayrılıklardır. Üslûp için; ifade tarzı, usul, yol da denilebilir. Üslûp, insanın özünden doğar. Edebî eserler, ancak üslûplarının kuvvetiyle ölümsüzlüğe erişirler.
Sanat eserlerinde, kompozisyonlarda, insanın düşünüşlerine, duygularına, hayâllerine, heyecanlarına verdiği biçim üslûp'tur. Güzel yazı yazmanın en önemli niteliği üslûpta kendini gösterir, yazı yazmak sanatı; kusursuz yazmak hüneri, istenilen üslûp, eksersizle elde edilebilir. Tıpkı yüzmenin yüzerek öğrenildiği gibi.”
Metinlerin türleri ile kullanılan kelimeler arasında sıkı bir ilişki vardır. Bilimsel metinlerde çok sık bir şekilde terimlere yer verilir. Makale türündeki metinlerde doğal dil kullanılır. Dil, değişik yorumlara kapalıdır. Sözcükler genellikle ilk anlamlarında kullanılır. Felsefî metinlerde dil kavram boyutuyla, sözcükler günlük hayattaki anlamlarından soyutlanmış bir görev yüklenerek karşımıza çıkar. Deneme, sohbet, anı gibi türlerde dil, öznel bir şekilde kullanılır. Sözcüklere yeni anlamlar yüklenir. Hitap edilen kitle de öğretici metinlerin dilinin oluşumunda etkili olur.
Antik dönemde düzey bakımından üslup yüksek, orta ve alçak üslup olmak üzere üç gruba ayrılmıştır:
Örnek: Yüksek üslup düzeyi son uykusuna dalmak
Orta üslup düzeyi ölmek
Alçak üslup düzeyi gebermek
Metin ve Gelenek
Öğretici metinler incelenirken metnin hangi geleneğe bağlı kalınarak yazıldığı, sanatçının gelenekle ilişkisi tespit edilir. Felsefe, bilim, gazete çevresinde gelişen ve kişisel hayatı konu alan metinler, yapı, tema, dil ve anlatım gibi konularda tarihî akış içinde kendi geleneklerini oluşturur. Ancak her dönem, bunlara yeni öğeler ve değerler katarak zenginleştirir.
Her metin yapı, tema, dil ve anlatım bakımlarından aynı türde daha önce yazılmış metinlerden yararlanılarak oluşturulur.
Türk edebiyatında nesir türü, Tanzimat Dönemi edebiyatından sonra gelişmeye başlar. Daha öncesinde Türk edebiyatında Batılı anlamda bir nesir geleneği yoktur. Makale, deneme, gazete… türündeki yazılar, Batı edebiyatı örnek alınarak kaleme alınmış ve günümüze kadar kendi geleneğini oluşturarak sürmüştür.
Öğretici Metinlerde Anlam: Öğretici metinlerde söz ve söz öbekleri (grupları) daha çok ilk anlamlarıyla kullanılır. Bundan dolayı öğretici metinlerde anlam okuyucuya, mekâna ve zamana göre değişmez. Yani okuyucu, zaman ve mekân faktörleri öğretici metinlerin anlamını etkilemez. Bu bakımdan öğretici metinler edebî metinlerden farklılık gösterir.
İyi bir edebî metin birden çok anlama ve yorumlamaya açık olan metindir. İyi bir öğretici metin ise yazarın anlatmak istediği anlamı yorumlamaya meydan vermeden ileten metindir.
Öğretici metinlerin amacı, bilgi vermek, aydınlatmak, açıklamaktır.
Örnek 1: İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye lâyık görmediği için. Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
W.SHAKESPEARE
Yukarıdaki metinde insanların korkma nedenleri açıklanmıştır. Dolayısıyla bu metinin yazılış amacı açıklamaktır. Metinde kelimeler ilk anlamlarıyla kullanıldığı için her okuyucu bu metinden aynı anlamı çıkarmaktadır.
Örnek 2: Tabiat ile hayat, insanoğlunun şekil vererek güzel ve faydalı eserler vücuda getirebileceği muazzam bir malzeme deposudur. Resim mi yapmak istiyorsunuz? Dünyada renkten ve boyadan çok ne var? Hakiki bir ressam konu bakımından da bir sıkıntı çekmez. Bütün tabiat ve hayat işlenecek konu ile doludur. Mühim olan, herhangi bir konu etrafında bir renk kompozisyonu vücuda getirmektir.
Mehmet KAPLAN
Mehmet Kaplan'a ait olan ikinci metin okuyucuyu aydınlatmak amacıyla yazılmıştır.
Yalınlık: Yalınlık; sadelik, gösterişsizlik, bir düşünceyi herkesin anlayabileceği bir açıklıkla anlatma; süssüz ve kısa, anlamı kuvvetli ve kesin sözdür. Hiçbir özentiye yer vermeyen cümle; gereksiz süslerden, eskimiş, anlamı iyi bilinmeyen kelimeleri kullanmaktan çekinme yalınlık için gereklidir.
Yukarıdaki metin, yalınlık hakkında bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Yine bu metinde kelimeler öz anlamlarında kullanıldığı için her okuyucu metinden aynı anlamı çıkaracaktır.
Metin ve Yazar: Edebî metinlerde metnin yazarıyla metin arasında sıkı bir ilişki olduğunu belirtmiştik. Bu ilişki öğretici metinlerin bir kısmı için de geçerlidir. Deneme, sohbet, fıkra, anı, gezi gibi metinlerde yazarın hayatında yer etmiş olaylar, beklentiler, özlemlerin izleri de yansır. Fakat ansiklopedi, makale, tarih gibi bilimsel metinlerde yazarın kişiliği metne yansımaz. Çünkü bu metinler nesnel bir anlatımla kaleme alınır.
Yorum: Okuyucu, öğretici metni inceledikten sonra metnin yapısı, düşüncesi, anlatımı, yazılış amacıyla sezdirdiği anlamı, metnin anlamının zaman içinde değişip değişmediğini, metnin okuyucuda uyandırdığı duyguları yorumlar.
|» “Metinlerin Sınıflandırılması” Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…