Donör’lerden alınan organların hasta kişilerin vücuda nakledilmesine ”Organ Nakli” denir. Bugüne kadar tüm dünyada birçok hastanın hayatını kurtarmak amaçlı yapılan, son yıllarda da çok sık duyduğumuz bir hayat kurtarma operasyonudur. Modern tıbbın gelişimi ile beraber, önceki yıllara nazaran organ nakli çok daha fazla gelişmiş ve nakil yapılan organlarda da çeşitlilik meydana gelmiştir.Buna rağmen, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de organ nakli en büyük sorunlardandır. Ülkemizde 30 bin kişi kadar insan kronik böbrek yetmezliğinden diyaliz cihazı ile hayata tutunmaya çalışmaktadır. Organ nakli, vücutta çeşitli bazı organların iflas etmesi yada tam anlamıyla işlevini görmemesi durumlarında ki hastalıklara kesin çözüm olmuştur. Organ naklinde bulunmak isteyen kişiye ” Donör” denilmektedir. Donör’lerden alınan organların bir kısmı veya tamamı nakledilebilmektedir.
Bir kişi, halen hayattayken organlarını hasta kişiler için organ bağışına bağışlayabilmektedir. Bununla beraber kadavralardan da organ nakli yapılması söz konusudur. Kadavradan alınan organlarda; Trafik kazaları, ateşli silah yaralanmaları, beyin ölümlerinde aile tarafından bağışlandığı taktirde organ nakli yapılabilir. Kadavra; Cansız insan vücudu, ceset anlamına gelir.Organ nakli toplum tarafından eksik inanışların bulunduğu bir tıbbi eylemdir. Toplumda, organ nakli denildiğinde kişinin organlarının tamamının nakil edildiği düşüncesi yer almaktadır. Oysa ki, tüm organların aksine, nakil olacak organın sadece bir kısmı alınarak bile nakil gerçekleştiği durumlar olabilmektedir.
gibi organlar hastalara nakledilir. Nakil edilen organlar içerisinde son yıllarda yüz naklinde artış söz konusudur. Yüz naklinde, yüzü hasar görmüş bir kişinin yüzüne yüz derisi yerleştirilir. Kornea naklinde ise, gözleri görmeyen bir kişi tekrar görme imkanı elde eder.
Organ nakli, 18. yıl ve öncesine dayanan bir kavramdır.İnsanlık var olmaya başladığından itibaren hastalıklarda var olmaya başlamış ve bunun için tıpta birçok bilim insanı yetişmiştir. Bilim adamları bir çok kez organ nakli işlemini düşüncede dönem imkanları sebebi ile bu durum gerçekleştirilememiştir. 19. yüzyılın ortalarına doğru bilimsel anlamda organ nakli çalışmaları başlamıştır. Organ naklinde, organ hastaya başarılı bir şekilde nakil edilse dahi, risk daima mevcuttur. Örneğin, hastanın vücudunun nakledilen organı reddetmesi muhtemel bir durumdur. Bunun sebebi ise, epigenetik ya da genetik unsurlar olabilmektedir. İşte bu yüzden, kişiye organ nakli yapılmadan önce tıbbi araştırmaların yapılması ve titizlikle eylemin gerçekleştirilmesi takip edilmesi gerekmelidir. Yapılacak olan tıbbi araştırmalarda, organın hangi kişilere nakledilebileceği en ince detaylarına kadar belirtilmiştir. Nakilden önce tıbbi araştırmalara gerektiren organ nakli, geleceğin tıp dünyası hakkında çok değerli araştırma konularından birisi haline gelmiş durumdadır.
Eğer ki, hastalığın tedavisi yapılamıyor ise, dokularda onarılamayacak kadar kalıcı hasarlar olduğu durumlarda organ nakline başvurulmaktadır. Organ nakli en son çare olarak başvurulduğunda hastalara umut ışığı anlamı taşımaktadır.Tıp dünyasında 1900’lü yılların başında büyük gelişme yaşanmıştır. Bu dönemde bir kişiye, kornea nakli yapılmıştır. Yapılan kornea naklinin , organ nakline öncü olduğu söylenmektedir. Bu gelişmeden sonra bilim adamları dünyanın dört bir tarafında organ nakli ile ilgili çalışmalar yapmışlardır. Çalışmalar sonucu 1950 yılı ortalarında panreas ve böbrek nakilleri gerçekleştirilmiştir. Bu nakillerin olumlu sonuç vermesi de organ naklinin kullanılmasının başlangıcı olmuştur.
Günümüzde organ naklinde ilerlemeler olmuş yüz nakli ve çift kol nakli ile büyük adımlar atılmıştır. Türkiye de ilk yüz nakli Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılmıştır. Yapılan bu yüz nakli, Türkiye’nin organ naklinde Dünya çapındaki düzeyinin ne kadar ilerlediğini göstermektedir. Hadi şimdi sıra sende ”Organ Bağışla Hayat Kurtar”.