Psikoloji Yunanca ruh anlamına gelen “psykhe” (ruh, nefes) ve “logos” sözcüklerinden oluşmuştur. Kelime anlamı ruhbilim olan psikoloji ruhu incelemez. Günümüzde ruh ve benzeri konular psikolojinin alanı içinde değil, metafiziğin (fizik ötesi) alanına giren bir konudur. Psikoloji insan ve hayvan davranışlarını inceleyen pozitif bir bilimdir. On dokuzuncu yüzyılda Weber, pozitif bilimlerde kullanılan yöntemleri psikolojinin alanı içine sokmuş, böylece deneysel psikoloji başlamıştır. Darwin, kişinin değişen çevreye uyum sağlaması konusunda yapmış olduğu gözlemleri ile psikolojinin gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur. ilk psikoloji labaratuvarının 1879 da Wilhelm Wundt tarafından kurulmasıyla da psikolojinin ayrı bir bilim dalı olarak ele alındığı dönem başlamıştır. Psikoloji insanın çevresinde bulunan nesneleri, nasıl kavradığını, öğrendiğini, nasıl düşündüğünü etkiler karşısında nasıl tepkilerde bulunduğunu, nasıl coşkulandığını; bireysel ayrıcalıkların neler olduğunu araştırır. Kısaca psikoloji insanların nasıl davrandıklarını inceler.
insan ve hayvanın gözlenebilen ve ölçülebilen davranışlarını inceleyen pozitif bir bilim dalıdır. 18. yy. kadar felsefe ile iç içe olan psikolojinin poziif bir bilim haline gelmesi 1870 yılında Wilhelm Wundt psikoloji laboratuvarını kurarak, psikolojik konuları bilimsel metodlarla incelenebileceğini göstermeye çalışmıştır. Psikolojinin temel konusu insan davranışları olmasına
rağmen hayvan davranışlarını incelemektedir. Psikolojinin hayvan davranışlarını incelemesinin nedeni,
Temel amacı insanın kendisi ve diğer insanlarla ilişkisi içinde ortaya çıkan psikolojik olayların bağlı olduğu temel ilkeleri bulmak olan psikoloji;
Kurucusu Wilhelm Wundt’dur. Psikolojinin konusu insan zihninin yapısıdır. Bu görüşü savunanlara göre zihin çeşitli öğelerden oluşmuştur. Psikolojinin amacı zihnin en yalın öğelerini ve bunlar arasındaki ilişkileri saptamak olmalıdır. Yapısalcılar insan zihninin yapısını içebakış yöntemiyle (Kişinin kendi kendisini gözlemlemesi) araştırırlar.
Kurucusu William James’dir. Buna göre psikolojinin konusu, insan davranışlarının işlevidir. Algı, düşünce, duygu, irade gibi zihinsel yapıyı oluşturan çeşitli öğelerin çalışmasını incelemişlerdir. Davranışları, çevreye etkin bir uyum süreçerinin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlamışlardır. Bu nedenle Darwin’in Evrim Teorisi’nden önemli ölçüde etkilenmişlerdir. İçebakışla birlikte gözlem ve deney de kullanılmalıdır,
Temsilcileri John Watson, Ivan Pavlov, Skinner’dır. Yapısalcılığa bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu ekole göre psikoloji, insanların ve hayvanların gözlenebilen ve ölçülebilen davranışlarıyla ilgilenmelidir. “İnsanın iç yaşantısı psikolojiyi ilgilendirmez, çünkü subjektiftir. Oysa eylemler gözlemlenebilir, objektif olarak ölçülebilir.” düşüncesini taşırlar. Metot olarak deney ve gözlem uygulanmalıdır. İçebakış yöntemi ve yapısalcılar bu ekolde eleştirilmiştir.
Bu yaklaşıma göre, insanda doğuştan gelen iki güdü vardır. Bunlardan biri cinsellik, diğeri saldırganlıktır. Her ikisini de özgürce yaşamamız toplumun genel ahlak kurallarına, değer yargılarına ve normlarına aykırı olduğundan bu dürtüleri bastırma yani bilinçaltına itme yoluna gideriz. Bilinçaltına iterek bunları unutmuş, gözden uzak tutmuş oluruz. Ama bunlar bilinçaltımızdan, daha sonra hayatımızı olumlu ya da olumsuz olarak etkilemeye, davranışlarımıza yön vermeye başlarlar. Freud bu düşüncesini geliştirirken fizik biliminden yararlanmıştır. Helmholtz’un “enerjinin korunumu” ilkesine göre, fizik enerji aktarılabilir, şekil değiştirebilir; ama yok edilemez.
İşte bu görüş, psikanalitik kavramın yukarıda anlattığımız temel kabulüne dayanak oluşmuştur. Bu yaklaşıma göre kişilik id, ego ve süperego’dan oluşmuştur.
İd : Haz ilkesine göre, çalışır. Yani acı tehditten kaçınarak hazza yaklaşır. Bu yüzden mantıksız, bencil ve bireycidir.
Ego : İd hazza yönelirken ego gerçeğe yönelir. Egonun başlıca amacı idin aşırı isteklerine karşı onları gerçeklere uygun bir biçimde doyuma ulaştırmaktır. Bu yüzden mantıklı, gerçekçi, hoşgörülüdür.
Süper Ego : Toplumsal aktarımın ürünü olan ahlaki işlevlerin temsilcisidir. Ulaşılmak istenen idealleri kapsar. Başlıca amacı davranışları toplumun beklenti ve kuralları doğrultusunda kontrol etmektir.
Temsilcileri Wertheimer, Koffka, Köhler’dir. İnsan bir bütünlük içinde tüm yönleriyle ele alınmalıdır. Bir davranış diğer davranışların içinde anlam kazanır. Davranışların anlaşılmasında bütünden parçaya doğru bir yol izlenmelidir (Tümdengelim). Bu yaklaşıma göre, bütün, o bütünü oluşturan tek tek parçalardan daha fazla ve farklıdır.
Bu yaklaşımın temsilcileri Maslow ve Rogers’tır. insanın doğumla başlayan ve ömür boyu süren birtakım temel ihtiyaçları vardır. Bunlar, zorunlu ihtiyaçlar yanında güven, sevgi, saygı ve kendini geliştirme ihtiyacıdır. Bu da kişiyi içten anlamakla sağlanır. Yöntem olarak sezgiyi kullanmışlar ve deneyi yetersiz saymışlardır. Hümanist yaklaşım insanı aktif bir varlık olarak görür. insan içinde bulunduğu durumu kendine göre, algılar ve bu algılara göre davranışta bulunur. Bu yaklaşım çevreyi önemsemez. Kullandığı yöntem içebakış ve sezgi yöntemidir.
Önde gelen temsilcisi Jean Piaget’dir. Bireyin dünyayı ve kendini anlamasını sağlayan, bireysel birikimleridir. Bu nedenle öncelikle zihinsel süreç incelenmelidir. Bilişsel yaklaşım, bireyin içinde oluşan süreçlerini incelemek için deneysel yöntemden yararlanır. Bu süreç ise, insanın bir olay ya da nesnenin varlığına ilişkin bilgi elde etmesi anlaması, algılaması durumudur. Bilişsel yaklaşıma göre psikolojinin amacı bireydeki bilişsel süreçleri tanımak olmalıdır. Çünkü birey yetenekleri ile hem kendisini hem de dış dünyayı bilmektedir.
Bu yaklaşıma gör davranışın kaynağı organizmanın biyolojik yapısı ve işlevleridir. insan davranışlarının beyin işlevleri, sinir süreçleri ve iç salgı bezlerinin salgılandığı hormonlar ile açıklamıştır. Biyolojik yaklaşım insan davranışları üzerinde biyolojik yapı kadar psikolojik durumun ve çevrenin de etkisi üzerinde durmuştur. Bu nedenle insan davranışlarını anlayabilmenin yolunu psikoloji, biyoloji ve sosyoloji bulgularından yararlanmaktan geçtiğini savunur. Kullandığı yöntem deney ve gözlemdir. Kurusu Adolf Meyer’dir.
Davranış bozukluklarının teşhisi, tedavisi, kişiler arası çıkan aksamalar ve bunların giderilme yolları ile ilgilenir. Klinik Psikoloji bir kurumda bakılmalarına ihtiyaç duyacak kadar anormal davranışlarda bulunan insanlarla ilgilenmektedir.Ruh sağlığı yerinde olmayan davranış bozukluğu gösteren bireylerin tedavisinde etkilidir. Buradan giderek “psikiyatri” denilen bir bilgi dalı doğmuştur.
Bireyin takvim yaşıyla davranışları arasındaki ilişkiyi inceler. Döllenmeden ölüme kadar yaşa bağlı davranış değişikliklerini inceler. insanı yaşam boyu incelediği için psikolojinin uygulanması en zor ve en masraflı alt dalıdır. Bu zorluğu bir ölçüde aşabilmek için çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik psikolojisi olmak üzere üç alana ayrılmıştır.
Deneyler yaparak davranışların temel ilkelerini anlama ve aksaklıkları bulma gibi konularla ilgilenir. Duyum, algı öğrenme vb. konularını inceler. Psikolojiyi bir doğa bilimi gibi ele alır.
Bu alanda psikologlar verimli öğrenme ortamlarının araştırılması ve araştırma bulgularının eğitim ortamlarında uygulanması sorunları üzerinde çalışırlar. Bunun için, bir yandan gelişim, öğrenme, ruh sağlığı, başarının ve yeteneklerin ölçülüp değerlendirilmesi gibi konular üzerinde durarak ilgili ilke, teknik ve yöntemleri uygularlar.
Toplumsal etkenler ve bu etkenlerin birey üzerindeki etkisini araştırır. Toplumdaki değer yargıları, çeşitli tutumlar, etkileşimler toplumsal psikolojinin önemli araştırma konuları arasındadır.
Endüstri ve işletme alanlarında işe uygun personel seçme, elemanlarının daha verimli çalışmaları, işyeri ile iletişimleri, çalışanların karşılaştıkları sorunlar v.b alanlarda endüstri psikologları çalışmaktadır.
Psikolojinin ölçme ve değerlendirme ile ilgili dalıdır. Çeşitli alanlara uygun ölçme araçları geliştirir. Verilerin sayısal ve grafiksel olarak sunumunu yapar.
Danışman psikologlar normal sınırlar içinde kalan herhangi bir uyumsuzluk sorunuyla ilgilenirler. Örneğin; okulda öğrencinin sorunları, meslek seçimi, evlilik, iş sorunları, emeklilikte uyumsuzluklar gibi.
a. Test
Davranışların ölçülmesinde sık kullanılan bir yöntemdir. Çeşitli yetenekleri, ilgileri ve başarıları ölçmektedir. Test hazırlama ve uygulama bir uzmanlık işidir. Zeka testleri, kişilik testleri, ilgi ve yetenek testleri bu testler arasındadır.
b. Anket
Anket daha önce hazırlanarak standart hale getirilmiş sorulara verilen yanıtları yorumlamaya dayanır. Anket soruları cevaplayanın içtenliğini cevapların doğruluğu açısından önemlidir.
Gözlem ikiye ayrılır:
Doğal Gözlem
insan ve hayvan davranışları ya da olayları kendiliklerinden meydana gelirken, hiçbir müdahalede bulunmadan gözlemek ve kaydetmektir.
Sistematik Gözlem
Davranışların ya da olayların araştırmacının belirlediği şartlar altında gözlenmesi esasına dayanır.
Kişiyle karşılıklı konuşmaktır. Bu yöntemde görüşülen kişiden doğru yanıt alabilmek için görüşmeci, öğrenmek istediği olay ya da konuyla ilgili doğrudan soru sorma yerine, dolaylı ve çelişkili sorular sormasında yarar vardır. Görüşme yöntemi danışmanlık psikolojisi ve klinik psikolojisinde sıkça başvurulur. Gizliliğe ve güven ortamına önem verilmelidir.
Bilimsel olarak derlenmiş biyografiler önemli bilgi kaynaklarıdır. incelenecek kişinin, aile geçmişi, geçirdiği hastalıklar, okul yaşamı, başından geçen beklenmedik derecede coşku oluşturan olaylar, şimdiki şikayetlerinin nedeni ve bunlara benzer bilgiler vaka incelemesini oluşturur.Akıl hastalıklarında ve suçluların incelenmesinde önemli ipuçları verir. Kişinin hayat hikayesinin incelenmesine yönelik bir çalışmayı ifade eder.
Psikolojide kullanılan testler sayesinde kişilerin zeka düzeyleri, kişilik özellikleri, tutumları vb. belirlenmektedir. Böylece sahip oldukları özelliklere göre, bireyler arası farklılıklar ortaya çıkarılmakdır. Bir varsayımı (hipotez) gerçekleştirmek, olayın koşullarında değişiklik yaparak olayı incelemektir. Üzerinde araştırma yapılan insan ve hayvana denek denir. Deney
metodu, neden – sonuç ilişkisine dayanarak genellemelere ulaşır.
Psikolojide deney metodu kullanırken iki grup denek ele alınır.
1. Kontrol grubu
Günlük olağan şartlardan hiçbiri değişmeyen gruptur.
2. Deney grubu
Günlük olağan şartlardan sadece bir tanesi değiştirilen gruptur.
Bağımsız Değişken
Bir deneyde etkisi araştırılan ve araştırmacının kontrolü altındaki değişkendir (neden).
Bağımlı Değişken
Bağımsız değişkenin etkisine bağlı olarak ortaya çıkan değişkendir (sonuç).
Örneğin
“Yorgun ders çalışma öğrenmeyi zorlaştırır.” Hipotezi deney yapılarak incelendiğinde, Yorgunluk ^ Bağımsız değişken Öğrenmenin zorlaşması ^ Bağımlı değişkendir.
Her grubun karakterini temsil edecek ölçülerdir. Orta değerin bulunması üç biçimde yapılır.
Bir dağılımdaki puanların toplamının puan sayısına bölünmesiyle elde edilen değerdir. Örneğin, 8, 5, 7, 9, 7, 6 şeklinde bir dağılımda altı puan yer almıştır. Buna göre dağılımın aritmetik ortalaması 7’dir.
Bir dağılımın tam ortasında yer alan değere denir. Örneğin bir öğrenci yıl boyunca psikoloji dersinden 9, 6, 5, 4,3 notlarını almıştır. Bu sıralamada soldan veya sağdan üçüncü medyandır. Bu sıralamanın medyanı 5 dir.
Bir dağılımda en çok tekrarlanan yani frekansı en yüksek olan puandır. Örneğin, deneme sınavından alınan notlar 9, 9, 8, 8, 8, 7, 7, 6, 5 şeklindedir. Buna göre dağılımın modu 8 dir.
iki değişken arasındaki ilişki miktarını gösterir. Korelasyon katsayısı +1 ile -1 arasında yer alır. Korelasyon +1 yada – 1 yönünde ilerledikçe yükselir; +1 ya da – 1 yönünden 0 yönüne ilerledikçe azalır.
a. Nötr Korelasyon
iki değişken arasında ilişki olmadığını gösterir. Örneğin; yemek yeme ile baketbol oynama arasında nötr korelasyon vardır.
b. Pozitif Korelasyon
iki değişken arasındaki doğru orantıyı gösterir. Değişkenlerin her ikisi de aynı yönde ilerliyorsa aralarında pozitif karelasyon vardır. Örneğin çalışma ile başarı arasında olduğu gibi.
c. Negatif Korelasyon
iki değişken arasındaki ters orantıyı gösterir. Yani değişkenlerden biri artarken diğeri azalıyorsa aralarında negatif karelasyon vardır. Örneğin; Yemek yeme Zayıflık
Psikoloji hem insanı konu alan bilimlerle hem de insanın içinde yaşadığı fiziksel ve sosyal çevreyi inceleyen bilimlerle yakından ilişki kurar. Bunlardan bazıları; Fizyoloji
Yaşamsal etkinliklerin nasıl yerine getirildiğini doku ve organlarının nasıl çalıştığını inceleyen bilim dalıdır. Sinir sistemi, duyu organları, iç salgı bezlerinin işlevlerinin incelenmesi
psikolojinin fizyolojiden yararlanmasını sağlar.
Tıbbın araştırma alanlarından biridir. Ruhsal bozuklukların incelenmesini ve tedavisini konu alır. Psikoloji normal dışı davranışları incelerken psikiyatrinin bulgularından geniş ölçüde yararlanır.
insanın kökeni, biyolojik yapısı, fiziksel özellikleriyle, kültürel ve sosyal davranışlarını inceleyen bilimdir. Psikoloji ilkel insan davranışlarını antropolojiden öğrenerek, günümüz
insanın davranışlarını karşılaştırır.
Toplumsal yaşayışı, sosyal grupları, din, aile vb. sosyal kurumlan inceleyen bilimdir. Toplumun insan davranışlarında büyük etkisi vardır.
ÖRNEK: Sigmund Freud, Leonardo da Vinci’nin “İsa, Meryem ve Aziz Anna” tablosu hakkında şunları söylemiştir: “Leonardo’nun çocukluğu bu resimle büyük benzerlik gösterir.
Onun da iki annesi olmuştur: Üç yaşındayken koparılıp alındığı öz annesi Caterina ve babasının daha sonra evlendiği genç eşi Alberia. Çocukluğuyla ilgili bu özelliği göz önüne alınınca ona bu resmi yaptıran etkenler de anlaşılıyor.”
Freud’un bu resimle ilgili açıklaması, aşağıdaki görüşlerinden hangisine örnek oluşturur?
A) Kişiliğin yapısının dinamik olduğu
B) Kişiliğin temellerinin çocuklukta atıldığı
C) “Ben”in (ego), “üst ben” (süper ego) ile “alt ben” (libido) arasında denge sağladığı
D) “Üst ben”in (süper ego), “alt ben”i (libido) denetlediği
E) Bilinçaltının alanının, bilinçliliğin alanından geniş olduğu
2007 ÖSS
ÇÖZÜM: Freud, Psikonalitik yaklaşımın öncülerindendir. Bu yaklaşıma göre; kişiliğin temel yapısı çocuklar yıllarında belirlenir.
Yanıt B
insanın duyguları, düşünceleri öznel yaşantılarıdır. Bunlar başka bir kişi tarafından gözlenemez. Buna karşılık, dış çevreden gelen uyaranlara bireyin verdiği tepkiler başkalarınca gözlenebilir. Bir bilim olarak psikolojinin inceleme konusu da bireyin nesnel olarak gözlenebilen bu tür tepkileri olmalıdır. Bu görüş, psikolojideki yaklaşımlardan hangisinin
temelini oluşturur?
A) Davranışsal yaklaşımın
B) Bilişsel yaklaşımın
C) Yapısalcı yaklaşımın
D) Psikodinamik yaklaşımın
E) Hümanistik yaklaşımın
1998 ÖSS
ÇÖZÜM: insanı nesnel olarak anlamanın yolunun, onun doğrudan gözlemlenebilen ve herhangi bir yolla ölçülebilen etkinliklerini incelemek olduğunu iddia eden yaklaşım davranışçılıktır.
Yanıt A
ÖRNEK: Bir deneyde, temel nitelikleri yönünden birbirine denk farelerden iki grup oluşturuluyor. Birinci grup 24 saat aç bırakıldıktan sonra deneye alınırken, ikinci grup deneyden
hemen önce doyuruluyor. Her iki gruptaki fareler, aynı ortamda, çıkışında yiyecek olan özdeş labirentlere konuyor. Farelerin labirentin çıkışını kaç denemede öğrendikleri belirleniyor.
Açlık dürtüsünün labirentte yiyeceğe giden yolu öğrenmeye etkisinin incelendiği bu deneyde labirente tok olarak konulan gruba ne ad verilir?
A) Örneklem B) Evren C) Kontrol grubu D) Deney grubu E) Küme
1998 ÖSS
ÇÖZÜM: Şartlarında pek değişiklik yapılmayan deney grubuyla karşılaştırılan gruptur.
Yanıt C
ÖRNEK:Bir araştırmada farelerin beyinlerinde belli bir nokta tahrip edildiğinde çok yemeye başladıkları, başka bir nokta tahrip edildiğinde ise açlıktan ölecek hale gelmelerine
karşın yiyeceğe ilgi göstermedikleri gözlenmiştir. Bu bulguya dayanarak, aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabilir?
A) Tahrip edilen beyin hücrelerinin yenilenmesi zaman alır.
B) En küçük bir davranımda bile beynin tümü görev alır.
C) Beynin belirli bölgeleri belirli davranışlardan sorumludur.
D) Üst düzeydeki zihinsel faaliyetler sırasında beynin belirli bölgeleri işbirliği içinde çalışır.
E) Beynin iş görebilmesi için organizmanın beslenmesi gerekir.
1998 ÖSS
ÇÖZÜM: Parçada, beyinde belli bölgelerin belli davranışları yok ettiği örneklendirilmiştir. O halde bu bölgelerle bu davranışlar arasında bir bağ vardır.
Yanıt C