Sosyolojinin Türkçe karşılığı “toplumbilim”dir. Sosyolojinin esas ilgi alanı ise toplumdur. Sosyoloji (Toplumbilim) tanımları çeşitlidir. Örneğin Comte’a
göre sosyoloji toplumun ansiklopedik bilimi, diğer sosyal bilimlerin özümlemesidir. Spencer’a göre, sosyal bilimlerin genelliklerini birleştiren bir bilimdir. Simmel’e göre ise toplumdaki insan davranışlarının şekilleriyle ilgili bir bilimdir. Çeşitli tanımlardan ortaya çıkan düşünceye göre sosyoloji toplumun temelini ya da toplumdaki ilişkileri inceleyen bir bilim şeklinde belirtilir.
Özetle sosyoloji, toplumdaki gözlenebilir ve nesnel olguları konu edinen ve bu olgular arasındaki nedensellik ilişkilerini genellikler biçiminde formüle ederek geleceğe ilişkin çıkarsamalarda bulunma olanağı sağlayan, toplumdaki tüm ilişkileri inceleyen pozitif bir bilim dalıdır. Sosyolojiyi sosyal bilimlerin konusu içinde düşününce konusunu daha iyi anlarız. Sosyal bilimlerin konusu toplumsal olay ve toplumsal varlıklardır. Bu olay ve varlıkların ortak noktalarını, doğuş, işleyiş ve yok oluşlarındaki mekanizmaları ilkeleri ve düzenlilikleri bulmaya çalışır. Toplumsal olay ve varlıklar, insanların biraraya gelmeleriyle oluşur. Toplum, kültür, yapı, ilişki, etkileşim gibi varlık ve süreçler hep bu biraraya gelmenin sonucudur. Sosyolojinin konusu ise; daha çok birarada yaşayan bu insanların ilişkilerini ve bu ilişkilerin nasıl ortaya çıktığını, nasıl değiştiğini inceler. Sosyoloji incelediği tek tek konuları genel bir kuram çerçevesinde, toplum bütünü içindeki yerini ve diğer konularla ilişkilerini göz önünde tutarak açıklamak amacındadır. Ayrıca toplumsal olayların hangi yasalara göre oluştuğunu
öğrenmek, açıklamak ve geleceğe ilişkin çıkarımlarda bulunmak sosyolojinin amaçlarındandır.
Konusu toplum olan sosyoloji, ilk çağdan beri felsefeyle içiçe var olmuştur. Bu durumdaki düşünürlerden Platon ve Aristoteles ideal devlet düzeni üzerinden durmuşlardır. Eski Yunan’dan Rönesans dönemine kadar, Batı’da toplumsal felsefeden, orta çağın Hıristiyan skolastik felsefesinin etkisi altına girdiği görülmektedir. Bundan dolayı Hıristiyan düşünürlerin, özgür ve eleştirici bir biçimde bireysel ve toplumsal sorunların yaklaşmadıklarını görebilmez. Ancak bu dönemde İslam düşünürü İbni-i Haldun (1334-1406) tarihi, sosyolojik kılmak istemektedir. Bu dönemde İbn-i Haldun toplumların göçebelik, kabile ve kentsel devlet olmak üzere ve aşamalı evrim, geçirdiğini, savunmuştur. Ayrıca ekonomik koşulların, hayat kazanma biçimlerinin, toplumları ve insanları temelden etkilediğini ortaya koymaktadır.
Reform ve Rönesans hareketleri sosyolojinin doğmasını ve gelişmesini etkileyen önemil olaylardır. J.J Rousseau ve Montesquieu de sosyolojinin doğuşuna katkıda bulunmuşlardır.
Montesquieu gözlemciliğe önem vermiş, incelediği konularda genellemelere varmaya çalışmıştır. Bu anlamda, olanı, var olanı söylemek gerekir, olması gerekeni değil. “Geleneklerin doğru ya da yanlış olduğunu söylemiyorum, onları yalnızca açıklıyorum” diyerek sosyal olayların nesnel olarak incelenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Bilimsel anlamda sosyoloji çalışmaları Rönesans sonrası oluşmaya başlamıştır. Sosyolojinin bağımsız bir bilim haline gelmesinde iki önemli faktör etkilidir.
insanlar sosyal yaşamı oluşturmasalardı, aralarında ilişkiler kurup örgütlenmeselerdi toplumsal gerçeklik de olmazdı. insanlarla ilişki kurmadan tek başına yaşayan bir insan için sosyal olay ve sosyal olgu söz konusu değildir.
Toplumsal yaşamdan doğan ve tek tek ortaya çıkan değişmelere denir. Sosyal olaylar somut ve özeldirler.
Örnek: Ali’nin evlenmesi, Körfez Savaşı, Fransız Devrimi Sosyal olayın özellikleri;
Sosyal yaşamdan doğan ve aynı türden birçok değişmeyi içeren ilişkilerdir. Sosyal olaya göre, genel ve soyuttur. Tekrarlanabilirler, yer ve zaman bildirmezler. Örnek: Evlenme, boşanma, devrim, göç. Sosyolojinin Diğer B ilimlerle İlişkisi Sosyal bilimler, toplumdaki ilişkileri açısından insanı, insan topluluklarını ve topluluklar arasındaki ilişkileri ele almaktadır.
Sosyal bilimlerin hiçbiri tek başına toplumsal gerçekliğe sahip çıkamaz. Sosyoloji, insanın toplumsal yaşamından doğan yapı ve kurumlan inceleyen bir bilim olduğu için; insanı ve toplumu konu alan her bilimle ilişki kurmuştur. Sosyolojiyi diğer sosyal bilimlerden ayıran temel özelliği konuya yaklaşım biçimidir. Sosyolojinin ilişki kurduğu bazı sosyal bilimleri, kurulan ilişkiler açısından kısaca görelim.
Tarih bir defalık yaşanmış bir olguyu yer ve zaman göstererek incelerken, sosyoloji tekrarlanabilen bütün olayları inceleyerek amacı somut olayları inceledikten sonra olgulara ulaşmak, ortak ilke ve kuralları saptayarak genellemelere varmaktır. Örneğin, Fransız ihtilali zaman içinde bir kez oluşan bir olaydır. Bu nedenle tarihi ilgilendirir. Sosyoloji ise tarihinde verilerinden yararlanarak Fransız ihtilali’ni ekonomik, toplumsal ve siyasal bir bütünlük halinde ele alır. Bu sorunlarla ilgilenerek genellemelere varır.
Tarih, insanların geçmişteki davranışlarını ele alarak toplumsal grup ve toplulukların davranışlarını inceleyen sosyolojiye büyük ölçüde yardım eder. Tarih sadece geçmişi incelemekle yetinmez, bugünü açıklamak, yarına ışık tutmak ister.
Antropoloji, ilkel toplumların yaşamları, davranışlarını, örgütlenmelerini, oluşturdukları toplumsal ve siyasal kurumlan çağdaş uygarlıkları incelemeyi amaç edinen sosyolojiye
yardımcı olur. Antropoloji fiziksel antropoloji ve kültürel antropoloji olarak ikiye ayrılır. Fiziksel antropoloji, çeşit ırkların biyolojik özelliklerini inceler. Onlarla ilgili karşılaştırmalar yapar. Kültürel antropoloji ise insan topluluklarının yaşayışlarını konu alır. Sosyoloji daha çok kültürel antropoloji ile ilişki içerisindedir.
Sosyoloji, antropolojinin verilerini toplumsal olguları açıklamada malzeme olarak kullanır.
Psikoloji, insan ve hayvan davranışlarını pozitif olarak inceleyen bir bilim dalıdır. insan davranışlarının gerisinde yatan dürtüleri, duyguları, tutkuları bilmeden toplumsal gruplarının türlü davranışlarını kavramak olanaksızdır. Bu nedenle sosyolojinin katkıda bulunan bilimler arasında psikolojinin özel bir yeri vardır. Bireyin psikolojik durumunu dikkate almadan, grup ve toplum ile ilişkisini açıklamak çok kolay değildir. Toplum içinde yaşayan birey sürekli toplumla etkileşim içindedir. iki bilimin ortak çalışmaları sonucu yani bir dal olan sosyal
psikoloji çıkmıştır. Sosyal psikolojinin konuları arasında moda, liderlik, reklam, propaganda vb…
Sosyoloji ve ekonomi birbirini karşılıklı etkileyen halinde olacağından birbirinden soyutlanamaz. Kişiler gereksinimlerini karşılayabilmek için başka bireylerin üretimini ihtiyaç duyarlar. Ekonominin konusu toplumun oluşumunu ve sürebilmesinin temelinde yatan doğaya karşı mücadele, yani üretim durumudur. (E Gelir, tüketim, birikim, gıda gibi temel ekonomik fonsiyonlar yalnız toplum içinde bir onlar kazanacaktır. Bu yüzden üretimsiz bir toplumun varlığı söz konusu değildir. Sosyoloji üretimin sosyal yapisini veya üretim sürecinde oluşan toplumsal ilişkileriortaya koyacaktır. Bir toplumdaki ekonomik süreçte toplumsal değişme arasındaki ilişkiyi belirleyebilmek için ekonominin yardımına ihtiyaç duyulacaktır.
Coğrafya, ikimi, yeryüzü şekillerini, bitki örtüsünü ve insan topluluklarının coğrafi alandaki dağılımlarını incelemektedir. Üzerinde yaşanılan bu coğrafi mekanın özellikleri toplumlar üzerinde tekilidir. Doğal çevrenin toplumu, toplumunda doğal çevreye ne oranda etkilediği araştırılır.
Bir toplumda toplumsal adaleti, maddi ve manevi olanaklardan yararlanmada insanlar arasında dengeyi gerçekleştirmek isteyen bir bilim olan siyaset bilimi, toplum yönetimine
ilişkin her tür süreci konu edinir. Sosyoloji, incelediği toplumsal yapı ya da kurumla ilgili bir yargıda bulunamaz. Siyaset bilimi ise toplumda adil bir düzenin oluşması için varolan düzenin değişip değişmemesi konusunda yargıda bulunur. Bu anlamda sosyoloji olanı incelerken; siyaset bilim olanın yanısıra olması gerekeni de inceler. Bir toplumda varolan yapıyı, inançları, davranışları bilimden ona istenilen yönün verilmesi olanaklı olmadığı için siyaset biliminin sosyolojiyle sıkı bir bağı vardır.
Hukuk, insanlararası ilişkileri düzenleyen ve yaptırım gücü olan kurallardan meydana gelmektedir. Hukuk normatif bir bilimdir. Toplumu oluşturan öğelerden biri olduğundan sosyolojinin ele aldığı bir konudur. Hukuk kuralları zamanla değişme gösterir. Bu değişen kuralllar toplumu etkiler ve değiştirir.
Ailenin işleyişi, ailenin toplumsal yapılara göre, aldığı şekilleri ve özelilklerini inceleyen sosyoloji alt dalıdır.
Hukukun toplum içindeki rolünü ele alır ve inceler. Hukuk olaylarının toplusal bir gerçeklik olduğu düşüncesinden hareketle hukuk kuralları ile sosyal yaşantısı arasındaki bağıntıyı inceleyen sosyoloji alt dalıdır.
Eğitimin diğer toplumsal kurumlarla olan bağıntısını, eğitimdeki sürecin işleyişini, işlevlerini ve toplumsal değişmedeki rolünü ele alan ve inceleyen sosyoloji alt dalıdır.
Dinin toplum içindeki işleyişi, kökenini, toplumsal bütün içerisindeki yerini, diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkilerini ve sosyal yapıya olan etkilerini ele alan sosyoloji alt dalıdır.
Toplumsal olaylarla ekonomik olaylar arasındaki ilişkiyi inceler. Sosyolojinin verilerini ekonomik etkinliklere uygulamayı amaçlayan sosyoloji alt dalıdır.
Siyasi olayların toplumdaki etkileri, siyasi kurum ve olayların diğer sosyal olaylarla ilişkileri, siyasetin sosyal temelleri, siyasetin kaynağı gibi konuları inceleyen sosyoloji alt dalıdır.
Sanayinin gelişmesiyle sosyal hayatta meydana gelen değişmelerin getilerini, teknolojik geilşmelerin ortaya çıkardığı sorunları araştıran sosyoloji alt dalıdır.
Köyün sosyal yaşayışını, kentten farklı olan özelilklerini, köy tipleri üzerindeki coğrafi yapının etkisi, köyün sosyolojik evrimi gibi konuları inceleyen sosyoloji alt dalıdır.
Kentlerin sosyal ve ekonomik yapıları, kentleşme ve kent biçimleri, göç ve gecekondulaşma gibi kent sorunlarını inceleyen sosyoloji alt dalıdır.
Değişimi etkileyen faktörler, sosyal değişme kuramları ve tiplerini inceleyen sosyoloji alt dalıdır. Sosyolojide Yöntem ve A ra ştırm a Teknikleri Yöntem, herhangi bir sonucu ulaşmak için izlenilen sistemli ve düzenli bir yoldur. Bütün bilimler genel yasalara ulaşma amacı içerisindedir. Bu anlamda genel yasalara ulaşmak için, gerçeğin daha iyi anlaşılması için bilimsel araştırmalara başvururlar. Genellikle bütün bilimlerin kullandığı metodlar tümdengelim, tümevarım, birleştirici metod.
Bütünden parçaya, genel yargılarından özel yargılara ulaşma yöntemidir. Doğru olarak kabul edilen genel bilgilerden özel bilgiler üreten metotdur. Bu ilkeye göre, bütün için doğru olan, parça için de doğrudur.
Parçadan bütüne, tek tek olaylardan genel ilkelere, ulaşma yöntemidir. Bu yönteme göre, parçalar için doğru olan bir fikir bütün için de doğru kabul edilmelidir.Durkheim’ın “intihar” araştırmasında bu yöntemin uygulanmasını görebiliriz. Durkheim intihar olaylarını tek tek incelemiş ve buradan hareketle “Her sosyal olay bir başka sosyal nedenle açıklanır.” gibi genel bir yargıya varmıştır.
Sosyal olayların çok etkenli olması ve sosyolojinin alanı çok geniş olması nedeniyle sosyal olayları bir bütün olarak kavramak gerekir. Bu anlamda birleştirici yöntem bilgilerin sınıflandırılmasında ve sistemleştirmesinde kullanılmaktadır. Konusu çok geniş ve karmaşık olan sosyolojisinin amacı konunun daha iyi çözümlenebilmesi içindir. Birleştirici yöntem sayesinde sistemin unsurları gelişigüzel olarak seçilmemiş olur.
Bir araştırmacı, yaptığı araştırmalarda kendi kişisel tutumlarını, çıkarlarını, inançlarını, beklentilerini işin içine katmadan ve bu eğilimlerden bağımsız olarak inceleme ve düşüncesi ve çabası içerisine girmelidir. Elde ettiği verilerin değerlendirmesinde objektif bir sonuca ulaşabilmesi için tarafsız olmak zorundadır. Olanı olduğu gibi ele almalıdır. Bilim adamı inançları ve çeşitli bakış açılarına sahip olduğu için bilimsel araştarmalarda nesnelliği yakalamak çok kolay değildir.
Bir araştırmacının ortaya koyduğu bulgular, başka bir araştırma tarafından da doğrulanmalıdır. Araştırmada doğruluk, verilerin, genellemelerin, önerilerin test edilmiş olgulara, ispatlara dayalı olması ve gerçekleri yansıtması gerekir.
Bir araştırmacının bulgularını başka bir araştırmacı aynı teknikleri kullanmak, ona benzer soruçlar elde etmelidir. Benzer bulguların elde edilmesi araştırmanın güvenirliği açısından önemlidir. Bir araştırmada aynı şartlar altında tekrarlandığında aynı sonuçlara ulaşılması gerekir.
Bir araştırmada kullanılan kavramlar açık ve seçik olmalıdır. Yoksa yanlış anlamaya yol açacaktır. Benzer konu üzerinde aynı yöntem ve teknikler kullaılarak aynı bulgulara ulaşılmalıdır. Amaç kavramların diğer kavramlarından farklı yönlerini ortaya koymaktır.
Araştırma tekniği, bilimsel bir araştırmada gerekli olan bilgilerin bir araya getirmek için kullanılan bilgi toplama araçlarına denir. Sosyoloji tüm bilimlerin kullandığı yöntemleri kullanmakla birlikte kendine özgü yöntem ve tekniklerde oluşturmuştur. Sosyolojinin araştırmalarında kullandığı belli başlı teknikler;
Kendiliğinden oluşan veya bilinçli olarak hazırlanan olayları, belirledikleri sırada sistemli ve amaçlı bir biçimde incelemesi durumudur. Gözlemcinin rolü daha etkili olması nedeniyle tekniğinde araştırmacı doğrudan olayın içine girebileceği gibi kamera, fotoğraf ve ses alma cihazları gibi aletler kullanılabilir. Sosyolojide gözlem iki şekilde uygulanır.
1. Doğal gözlem
Bu çeşit gözlemde araştırmacı araştırdığı gruba müdahale etmez, grubu kendi doğal halinde inceler.
2. Katılımlı gözlem
Bu gözlem çeşidinde ise araştırma yapan kişi araştırdığı olayın ya da sosyal grubun içerisine bizzat katılarak olayları bu şekilde gözlemlemeye çalışır. Katılımlı gözlemde araştırmacının kendini toplulukla özdeşletirmesi tehlikesi ve bu nedenle tarafsızlığını yitirebilmesi durumu nedeniyle doğal gözlem tercih edilir.
Belli bir konu hakkında bir kişi ya da grubun fikirlerini öğrenmek için hazırlanmış bir dizi sorudan oluşmuş bir tekniktir. Hazırlanan anketler kişilere uygulanır. Uygulanan soru kağıtları, birtakım istatistiksel yöntemlerle analiz edilir. Bunun sonucunda elde edilen veriler yorumlanarak konuya ilişkin bulgulara ulaşır. Anket düzenlenirken şu noktalara dikkat edilmelidir.
3. istatisik
Araştırmadan elde edilen bulguların sayısal bakımdan ifade edilebilen konularda uygulanmaktadır. Sayısal veriler nesnel bir nitelik taşıdığı için sosyolojinin nesnelliği bakımından önemli bir yere sahiptir. Araştırmalar sonucunda elde edilen bulgular istatistik yöntem sayesinde sayısal ve grafiksel olarak ifade edileceğinden, olaylar ve olgular hakkında öngörü imkanı sağlayacaktır.
4. Monografi
Araştırmacının bellirli sınırlar içerisinde kalarak daha derin ve detaylı araştırma yapmasına imkan veren bir yöntemdir. Toplumsal yapının büyüklüğü ve karmaşıklığı nedeniyle, araştırma yapan kişinin bütün ayrıntılarıyla incelemesi olanaksızdır. Bundan dolayı araştırmacının incelemek istediği olaylardan bir kısmını alarak bunlar üzerinde derinlemesine inceleme yapar. Monografi yöntemi, ilk defa Le Play tarafından ortaya atılmış ve uygulanmıştır. Le Play’in ortaya koyduğu bu monografi yöntemle toplumun bütününü incelemek yerine,
onu temsil edecek, onun özelliklerini yansıtacak olan birimleri ölçü almıştır. Le Play işçi ailesini bütün ayrıntılarıyla incelemiş, buradan genellemelere ulaşmaya çalışmıştır. Aile toplumun temeli olara dünüşüldüğü için aileyi incelemiştir. işçi ailesini bütün ayrıntılarıyla inceleyen Le Play buradan genellemelere ulaşmaya çalışmıştır. Aile,köy, mahalle, fabrika monografileri yapılabilir.
5.Sosyometri: Küçük guplardaki sosyal ilişkilerden doğan, sevgi, nefret, arkadaşlık, dostluk, düşmanlık gibi yaklaşma ve uzaklaşma derecelerini inceleyen bir yöntemdir. Sosyometri çalışmasıyla grup üyelerinin birbirlerine karşı neler hissettiklerini rahatlıkla görebiliriz. Bu amaçla gruptaki ilişkiler ağı ortaya konulmaktadır.
6. Görüşme
Görüşme tekniği, karşılıklı soru cevap şeklinde sistemli ve amaçlı konuşmaya dayanır. Bu şekilde karşılıklı ilişkiler yoluyla, araştırılan konular hakkın da ilgili kişilerden bilgi edilmesi sağlanır. En sık başvurulan yöntemlerden biridir. Görüşme yöntemi karşılıklı soru-cevap şeklinde olmasına rağmen sıradan bir konuşma değildir.
7. Tarihsel İnceleme
Toplumsal olayların geçmişini veya bugüne yansımasını gösteren tarihsel verilerden yararlanmayı gerektirir. Tarihsel inceleme gerçeği bulmak için geçmişin eleştirel bir gözle incelenmesi gerekir.
Durkheim’ın Yöntem Anlayışı
Durkheim’a göre toplumsal gerçekliğin incelenmesi için belirli kurallara uyulması bilimsellikle açısından önemlidir. Durkheim’ın yöntem anlayışına göre,
ÖRNEK: Astronomi, Halley Kuyruklu Yıldızı’nın tekrar ne zaman Dünya’nın yakınından geçeceğini ve hangi bölge veya bölgelerinden görülebileceğini kesine yakın bir doğrulukla söyleyebilmektedir. Benzer bir şekilde, fizik de suya batırılacak bir cismin, özgül ağırlığına göre suyun üzerinde mi yüzeceğini, yoksa suya mı batacağını, kesin bir şekilde bize söyleyebilir. Oysa hiç kimse, ne ikinci Dünya Savaşı’nın çıkacağını ne de Berlin Duvarı’nın yıkılacağını, bu toplumsal olayların ortaya çıkmasından kısa bir süre öncesine kadar bile söylemek imkânına sahip olmamıştır.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Toplum bilimlerine özgü yöntem kullanma gereği
B) Toplum biliminde öndeyide bulunmanın güçlüğü
C) Toplumsal olayların birbirine benzerliği
D) Toplumsal olayların birbirine etkisi
E) Toplum bulumunun imkansızlığı
2008 ÖSS
ÇÖZÜM: Sosyal bilimlerde, doğa bilimlerinde olduğu gibi öndeyide bulunma olanakları çok azdır. Çünkü sosyal ve psikolojik olay ve olgular arasında katı bir belirlenim söz konusu
değildir.
Yanıt B
ÖRNEK: Bir sosyolog şunları söylemiştir: Küresel ısınmayla ilgili sayısal ve görsel kanıtlar olmasına karşın, büyük petrol ve otomotiv şirketlerinin egemenliği dünyada toplumsal refleksleri körleştirmektedir. insanların aniden ortaya çıkmak yerine yavaş yavaş oluşan değişimleri fark edemeyişlerinin de bu körleşmede payı vardır. Bu durum, Kurbağa metaforuyla açıklanabilir. Kurbağayı kaynayan bir suya atınca hemen dışarı fırlar. Fakat soğuk suya koyup suyu yavaş yavaş ısıtırsanız, giderek sıcağa alışır; eğer biri onu dışarı almazsa haşlanır.
Sosyoloğun sözünü ettiği durum, dünyadaki çıkar o çatışmalarının yanı sıra, sosyolojinin aşağıdaki işevlerinden hangisinin gereği gibi yerine getirilmemiş olmasının bir sonucudur?
A) Toplumsal normlara işlerlik kazandırmak
B) Toplumsal olayları önceden görmeyi sağlamak
C) Hızlı toplumsal değişmelerin karmaşa yaratabileceğine dikkat çekmek
D) Ekonomik sistemleri karşılaştırmak
E) Toplumsal kurumları yardımsever olmaya yönlendirmek
2007 ÖSS
ÇÖZÜM: Parçada, “reflekslerin körleşmesi” ifadesiyle, geleceği görememe ve önlem alamamak durumları vurgulanmıştır.
Yanıt B
ÖRNEK: 1950’li yıllarda ABD’de yaşayan bir Türk sosyolog, yine sosyolog olan ABD’li arkadaşıyla birlikte Türkiye’ye kendi köyüne geliyor. Sohbet sırasında ABD’li sosyolog, köylülere
traktör gibi modern tarım araçlarına sahip olup olmadıklarını soruyor. Köylüler sahip olduklarını söylüyorlar. Arkadaşının olmadığı bir sırada Türk sosyolog köylülere, “Siz bunlara sahip değilsiniz ki, niçin böyle söylediniz?” diye sorduğunda, “Elin yabancısına mahcup olmayalım, diye!” yanıtını veriyorlar.
Bu parçada anlatılanlar, sosyolojide araştırma yaparken aşağıdakilerden hangisinin gerekli oluğuna işaret etmektedir?
A) incelenecek toplumun kültürünü tanımanın
B) Fiziksel olaylarla sosyal arasındaki farkı kavramanın
C) Köy ve kent topluluklarını ayrı ayrı ele almanın
D) Araştırma konusunun sınırlarını belirlemenin
E) Doğru olup olmadığı belirlenebilir bir hipotez oluşturmanın
2006 ÖSS
ÇÖZÜM: Sosyolog, inceleyeceği toplumun kültürünü, değer ve normlarını iyi tanımalıdır ki, objektifliği yüksek sonuçlara ulaşabilsin
Yanıt A
ÖRNEK: Bir sosyolog, sosyolojinin bulgularını kullanan bir toplumda bireylerin toplumsal olayları açıklarken akıl dışı düşüncelere ve duygulara kapılmayacağını öne sürmektedir.
Sosyolojinin aşağıdaki özelliklerinden hangisi, sosyoloğun bu görünüşü destekler?
A) Ele alınabilecek olaylar arasında seçme yapması
B) Olayların genel özellikleriyle ilgilenmesi
C) Olgu ve olaylara nesnel bakmayı sağlaması
D) Olayları gerçekleştiği koşullar içinde ele alması
E) Olayları geçmişteki bağlarıyla incelemesi
2006 ÖSS
ÇÖZÜM: Bir bilim olarak sosyoloji de diğer tüm bilimler gibi nesnel sonuçlara ulaşmayı amaçlar.
Yanıt C
ÖRNEK: Bir kentin sokaklarında asfaltın yumuşak olduğu günler, güneş çarpması vakalarının sayısının da arttığını gözlemek mümkündür. Ancak bu ilişkiye dayanarak, “Asfaltın
yumuşaması, güneş çarpmasına neden olmuştur.” yargısına varılamaz. Bu görüşün temelini aşağıdaki yargılardan hangisi oluşturmaktadır?
A) Konuya uygun olmayan ölçme aracı kullanmak, araştırmacıyı yanıltabilir.
B) Bir gözlemin bilimsel değer taşıyabilmesi için, bugözlemin bilim adamlarınca yapılmış olması gerekir.
C) iki olay arasındaki ilişkinin niteliği zaman ve mekâna göre değişmez.
D) Olayların aynı zamanda gerçekleşmesi, aralarında her zaman yüksek ilişki olduğunu gösterir.
E) iki olay arasında yüksek ilişki gözlenmesi, bu olaylardan birinin, ötekinin sonucu olduğu anlamına gelmeyebilir.
1998 ÖSS
ÇÖZÜM: Parçadaki vurguya göre, verilen iki olay arasında ilişki gözlenmesi, bunların birbilerinin sonucu olduğu anlamış anlamına gelmez.
Yanıt E
ÖRNEK: Bir olgu, olay ya da durumun bilimsel inceleme konusu olması öncelikle aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?
A) Kültürel değerlere uygun düşmesine
B) insan davranışlarını etkilemesine
C) Toplum tarafından önemli görülmesine
D) Yeni ve özgün olmasına
E) Gözlenebilir ve ölçülebilir olmasına
1997 ÖSS
ÇÖZÜM: Bilimler olgusal varlık alanını inceler. Ancak olgusal varlık alanı deney ve gözleme, yani ölçmeye uygundur.
Yanıt E