Sözleşmeli Öğretmene Müjde!
Kamuda 6-7 yıl önce bir istihdam biçimi olarak ortaya çıkarılan “sözleşmeli öğretmenlik“, o günden bu yana tartışmalı bir konu olarak gündemi işgal etmiştir. Çünkü sağlanmaya çalışılan gelişme ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kısıtlamalar, aynı emeği vererek kamu personeli olmayı hak etmiş öğretmenler arasında statü farklılığı yaratmaktan öteye geçememektedir. Bu nedenle ikinci sınıf öğretmen muamelesi gören sözleşmeli öğretmenler, her ortamda haklarının iyileştirilmesi ve memuriyet kadrolarına geçişlerinin sağlanması için ellerinden gelen çabayı gösterdiler. Fakat yıllardır aynı yalanlarla oyalandılar ve sözleşmeli köleliğe razı olmaya mecbur bırakıldılar.
Ülkemizde siyaset çok çürük temeller üzerinden yürütülüyor. İnsanlarımız ölümle korkutulup sıtmaya razı olacak hâle getiriliyor. Çok küçük şeylerle mutlu olmayı öğreniyoruz Türkiye‘de. Çünkü biz hep az olanı kazanıyorken, aslan payını bizden az hak edenlere terk etmek zorunda bırakılıyoruz. Sözleşmeli öğretmenlik çilesi de, bunun bir örneğidir. Liseden mezun olup, herhangi bir branştan öğretmenlik bölümünü kazanmış; alın teri dökerek dört yıl boyunca üniversitedeki yüzlerce sınavdan başarılı olarak öğretmen olmaya hak kazanmış; bir ülke ayıbı olan KPSS sınavını da başarıyla geçerek kamu personeli olmayı hak etmiş bir vatan evladı, verdiği bu kadar emek karşılığında bir devlet kadrosuna alınamıyorsa bu Türkiye gibi büyük bir devletin ayıbıdır. O kişi kamusal haklarından mahrum bırakılıyor ve yıllarca devlet büyüklerine “kadro, kadro, kadro” diye yalvartılıyorsa bunda tek suçlu sözleşmeli öğretmenlere kadro sözü verip de tutmayanlardır.
Öğretmenlik mesleğini iyileştirmek için, “salla başı al maaşı” zihniyetini biraz olsun kırabilmek için sözleşmeli öğretmenlik ortaya çıkarılmıştı. Bu yolla, işine son verilme kaygısı yaşayan öğretmenlerin, işlerine daha sıkı sarılmaları istenilmişti. Fakat bu amaca, sözleşmeli öğretmenlik kapsamında ulaşılamayacağı yüzlerce kez kanıtlandı. Çünkü tayin hakkı, ödeneklerden yararlanma hakkı, eğitim hakkı, mesleğinde uzmanlaşma hakkı, kıdem kazanma hakkı, emeklilik hakkı gibi yüzlerce konuda var olan ayrılıklar yüzünden tüm sözleşmeli öğretmenler kendilerini köle gibi hissettiklerinden, psikolojik sorunlar içinde görevlerini yerine getirmeye başladılar. Bu durum, gelişme sağlanması beklenen uzman öğretmenlikte aksine bir yara açtı. Fakat sözleşmeli öğretmenliğin bu kadar zararlı bir yöntem olduğu görülmesine ve yıllardır bu durum devlet büyükleri, bakanlar ve başbakan tarafından defalarca söylenmesine rağmen hâlâ kamuda sözleşmeli personel alımları devam etmektedir. Tıpkı 17 Ağustos 1999’daki büyük depremin ardından, İstanbul’da evi yıkılanlara yardım etmek için özellikle telefon faturalarında gördüğümüz %18’lik özel tüketim vergisinin, depremin üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen hâlâ alınması gibi garip bir durum bu…
Yıllarca vatan toprağının her karışını namus bilip, nice dağların başındaki elektrik – su olmayan köylerde öğretmenlik yapan sözleşmeli öğretmenler, hâlâ isminin başında zikredilen “4-B” farklılığı yüzünden tayin hakkından yoksun bırakılıyor, gelecek kaygısıyla yaşatılıyor, gelir adaletsizliğine mahrum kalıp kamusal haklarından yararlandırılmıyor. Hâl böyle iken, devlet büyükleri her birkaç ayda bir çıkıp “Sözleşmelilere çok yakında kadro vereceğiz.” diyorlar. 7 yıldır aynı kandırmaca, aynı oyalamaca. Ortada kadro olmadığı gibi, yeni sözleşmeli öğretmen alımları yapılıyor. Bu günlerde yeniden aynı söylemler içerisine giren kişiler, çok kısa süre içinde tüm sözleşmeli personelin 4-A (memuriyet) kadrosuna alınacağından bahsediyorlar. Fakat aynı kişiler, önümüzdeki günlerde yeniden 15 bin tane sözleşmeli öğretmen almayı düşünüyorlar. Sorarım size, madem tüm sözleşmeli öğretmenler kadroya alınacak; neden yeniden kadro sorunu yaşanacak bir sözleşmeli alım yapılıyor? 15 bin mağdur öğretmen daha yaratmak, bu sistemin yanlışlığı kanıtlanmışken ve mağduriyetin giderilmesi için insanlar seferber olmuş gibi gösteriliyorken sizce de mantıksız değil midir?
Bu yanlışın bir an önce giderilmesi dileğimizdir; fakat medyada yer alan “müjde” haberlerinin de yıllardır söylenip duran kadro hayalleri gibi olacağından kuşkumuz yoktur.
Tanrı TÜRK’ü korusun!
Orkun KUTLU
Sözleşmeli öğretmenlerin sadece haklarının genişletilmesi lazım bence. Kadrolu öğretmenlerin ne oldukları ortadadır. Çoğu işini yerine getirmiyor, bu kutsal mesleğin hakkını vermiyor. En azından benim okulumda bu şekilde. Ama sözleşmelilerin haklarının genişletilmesi lazım, bu konuda çok haklısınız.
Liselerde ki eğitim seviyesi çok düşmüştür. Bunda devlet görevlilerinin payı olsa da öğretmenlerimizin payı daha çoktur. Öğretmenlerimiz kendilerini geliştirmiyorlar. Ellerinde ne gazete var ne bir kitap. Kendi branşlarında dahi(ki bir öğretmenin her branşla ilgili bilgi sahibi olması gerek) yeterli bilgiye sahip değiller. Üniversiteden mezun oldukları gibi duruyorlar
(istisnalardan özür dilerim). En azından benim okulumda böyle. Bu konudada keşke bişeyler yazabilseniz, acaba ben mi yanılıyorum, yanlış mı konuşuyorum?