Suç ve Ceza
(F. M. Dostoyevski)
Konu
Romanın konusu çağdaş Rusya dir. Kahraman çağdaştır, o yılların bütün acılarını, yaralarını içinde taşıyan genç bir öğrencidir Raskalnikov fakir ve iyi niyetli bir üniversite öğrencisidir. Maddi imkansızlıklar sonucu eğitimi bırakmak zorunda kalmış, kirasını bile doğru dürüst ödeyemediği pis ve köhne bir odada yaşamaya mecbur olmuştur. Maddi olarak çok sıkıştığı anlarda, para edebilecek eşyalarını rehin bıraktığı faizci bir yaşlı kadın vardır. Kadın kötüdür, kadın faizcidir, kadın, insanların zor durumda kalmalarından yararlanan bir insandır.Tabii bu fikirler Raskalnikov'u suça iten bahanelerdir…
Raskalnikov kadını öldürecek, paralarını alacak, öğrenimini tamamlayıp topluma faydalı bir insan olacaktır. Günlerce kafasında ölçer biçer. Muhakkak ki topluma faydalı bir Raskalnikov, faizci bir kadından çok daha iyidir diye düşünür ve kadını öldürür.Kitap Raskalnikov'un vicdan muhasebesiyle devam eder. Raskalnikov'un kendi için yaşama tutkusu onu iç dünyasında yüceleştirir ve hak, hukuk kavramlarının tamamını alt üst ederek çözümlemelerde bulunur. Fakat tasarladıkları altında boğulur ve tüm psikolojisi çöker. Kitap boyunca olayları Raskalnikov'un gözüyle görüyor,
Istırabı onunla yaşıyorsunuz. Kitabın diğer bir özelliği de, kominizm'in yayıldığı bir dönemde ve yerde, kahramanların dine yönelmesi. Yazar; özellikle en günahkar görülen karakterleri (Sonya ve Raskalnikov) inanca yöneltmiştir. Kimlikler değil, kişilikler önemlidir mesajı da verilmek istenmiştir. Suç Nedir? Ceza Nedir? Amaca ulaşmak için her yol mubah mıdır? Raskalnikov haklı mı? Asıl suçlu kim? Raskalnikov mu? toplum mu? Tefeci kadın mı? gibi soruları düşündüren yazar her okurun kendisine göre,inançlarına,hayata bakış açısına göre yorumlayabileceği,fikir edineceği bir uslup takip etmiştir.
Özet
Dört aydır evin kirasını verememişti. Evin sahibi onu mahkemeye verecekti. Uzun süreden beri hasta olmasına rağmen yaşlı Teteri kadının evine gidebilirdi. Daha önceki yüksüğe 1.5 Ruble veren kadın yeni getirdiği saate baktı ve “1.5 Ruble” dedi. Raskonikov kabul etmek zorundaydı çünkü kata çıkana kadar kimseyle karşılaşmamıştı. Yaşlı kadın, kız kardeşi ile beraber kalıyordu evde. Çok zengin olmasına rağmen, kız kardeşi hiç miras bırakmayacaktı. Kız kardeşini çoğu zaman döver, onun her işini takip etmesi gerektiğini düşünürdü.
Raskolnikov 1.5 Rubleyi aldı ve dışarı çıkıp bir meyhaneye gitti. Marmeladov yan masada oturuyor olmasına rağmen taşınıp sohbet etmekten kendini almamıştı. Marmeladov eşini çok seviyordu ve üç çocuğunu da; ama çok içyordu. O kadar ki ailenin geçimi için Sonya fahişelik yapmak zorunda kalmıştı. “Ne kadar fedakar bir kız bu Sonya” diye düşünmekten kendini almamıştı. Raskolnikov Marmeladov ‘un evine gittiklerinde eşi haykırışla onları yumruklamaya başladı. Hep içiyordu ve evdeki 20 Rubleyi götürüp içkiye vermişti. Marmeladov Raskolnikov cebindeki 50 Kapik'i oraya bırakarak uzaklaştı. Eve geldi, yorgundu. Nastasya bir mektup getirdi. Raskolnikov heyecanla okumaya başladı mektubu. Annesinden gelmişti mektup. Annesi kız kardeşi Dunya'dan bahsediyordu. Dunya, Luzhin adında çift memurluğu olan 45 yaşındaki biriyle evlenecekti. Hem Luzhin onların eşyalarıyla beraber Petersbur'ga gelmesi için yardım edecek, gelmelerini sağlayacaktı. Annesi, 60 mil ötedeki tren yoluna gitmek için bir araba ayarladığını, trende ise 3 ncü sınıfta güzel bir yolculuk yaptıktan sonra Petersburg'a gideceklerini ve onu çok özlediğini yazıyordu.
Raskolnikov “Bu evlilik olmayacak” diye düşündü. Dışarı çıktı ve birkaç saat dolaştıktan sonra yorgun düşüp bir yerde uyukladı. Kötü bir rüya gördükten sonra uyandı. Eve gitti. Saat 7'ye yaklaşıyordu. Saat uygundu. Aşağıdaki baltayı alacak kimseye gözükmeden yaşlı tefeci kadının evine gitti. İçeri girerken onu kimse görmemişti. 2 nci katta boya yapan adamlarda onu yukarı çıkarken görmemişlerdi.
Tefeci kadının evine girdi ve ona bir kültablası uzattı. Kadın kültablasına bakarken baltayı kafasına indirmişti. Kadının ölü bedeni yerde yatıyordu. İçeri daldı ve dolaptan sadece rehin verilmiş, birkaç parça altını cebine aldı. Yaşlı kadının kız kardeşiyle içeride karşılaştı. Kızın şaşkın bakışları altında baltayla onu da öldürdü. Doğrusu bir kişinin toplumdaki binlerce kişinin refahı ve mutluluğu için ölmesinin bir zararı yoktu. Üstelik bu tefeci kadın çok kötü biriydi. Kapıda birkaç kişi kapıyı vuruyorlardı. Hiç evden çıkmayan tefeci kadının, çıkacağı tutmuştu. Raskolnikov titriyor, dışarı çıkıp her şeyi itiraf etmek istiyordu ama yapmadı. Dışardakilerden biri kapının içeriden sürgülü olduğunu fark etti. Yaşlı kadına bir şey olduğunun farkına vardılar. İki kişi Kapıcıyı çağırmak için aşağı indi. Bu kaçmak için tam fırsattı, Raskolnikov kapıyı açtı, hızla merdivenlerden inmeye başladı, aşağıdan gürültü gelmeye başlayınca Raskolnikov boyacıların dairesinin kapısının arkasına saklandı ve kapıcı ile üç adam yukarı çıkınca o da dışarı çıkıp değişik bir yoldan eve gitti. Baltayı aldığı yere bıraktı. Çok korkmuştu ve titriyordu. Aldığı mücevherleri ve kıymetli takıları dışarıda bir yerde saklamayı ihmal etmedi.
“2 gün geçti hala uyanmadı” diye düşünüyordu Üniversite arkadaşı Razumikin. Doktor Zozimov hastalığı atıp kendisine geleceğini söylüyordu. Ama Raskolnikov uyanınca arkadaşını ve doktoru isteksiz bir vaziyette evden kovdu ve dışarı gidip bir bara oturdu. Eski gazeteleri okurken yanına gelen bir polis memuru melenkolik ve deli bir ruh haliyle cinayetten bahsedip, üstü kapalı her şeyi anlattı. Korktuğunu, endişelendiğini hiç hissettirmedi.
Ertesi gün eve geldiğinde annesi ve kız kardeşi Dünya' nın kendisini beklediklerini gördü. Çocuğun halini gören anne şaşkınlıkla titriyordu. Onu ertesi gün bay Luzbinin geleceği görüşmeye çağırırken korkmuştu. Ertesi gün bay Luzbin onları ziyaret etttiğinde, Raskolnikov haklı çıkmanın gururu ile gülüyordu. Bay Luzbin kız kardeşi çok aşağılamış, onların fakir bir aile olduğunu değerlendirerek fazla istekte bulununca evden kovulmuştu. Hemen ardından Raskolnikov “elveda” diyerek evden ayrıldı. İnanamıyordum. Annesi oğlunun bu tavırla doğrusu ağlamaktan başka yapacak bir şeyleri yoktu. Raskolnikov melenkolik halde evi terkederken her nasılsa arkadaşı Ramuskin'e onları emanet etmeyi de ihmal etmemişti.
Bay Marmeledov'un cenazesi için evine gittiğinde Sonya'da oradaydı Sonya'ya karşı inanılmaz bir his içindeydi. Ailesi için Sonya'nın yaptığı fedekarlık onun gözlerini büyülemişti. Birkaç gün boyunca Sonya'yı düşündü ve fırsat buldukça onunla konuşmaya çalışarak geçirdi vaktini.
Polis memuru porifiri Raskolnikov'un (Mihailovis adında genç biri cinayeti işlediğini itiraf etmiş olmasına rağmen) cinayet işlediğini biliyor ve onun psikolojik durumunu bildiği için, itiraf etmesi için onu sıkıştırıyor ama tutuklamayacağını söylüyordu. Cinayeti işlediğini Sonya'ya itiraf etmişti. Sonya'da Raskolnikov'a “gidip teslim olmasını, yere kapanıp Allah'tan ve insanlardan özür dilemesini” istiyordu.
Sonuç olarak Raskolnikov vicdanının verdiği acıya dayanamayıp suçunu polise itiraf etti. 1.5 yıldır Sibirya'daydı Raskolnikov. Petersburg' a, Razumukin ve kardeşi Dunya evlenmişlerdi. Mahkeme Raskolnikov'un iyi hali, parayı kullanmadığı, daha önceki yaşamında verimli bir üniversite öğrenimi yaptığı, fedakar kişiliği ve kendi kendine teslim olmasından dolayı, çok az bir cezayla 8 yıl kürek mahkumiyetine çarptırıldı. Raskolnikov'u Sonya her gün ziyaret ediyordu. Sibirya da ailesi ile sürekli mektuplaşan Sonya, Ramuzkin ve Dunya'nın tek haber kaynağıydı. Raskolnikov,Sonya'nın sevgisi ile hayata bağlandı ve geleceğin planlarını beraber hayal etmeye başladılar.
Şahıslar ve Olaylar
Cinayet işleyebilen, buna rağmen cebindeki son parasını muhtaç bir genç kıza veren, sevmediği halde sırf iyi niyetli diye ev sahibesinin hastalıklı ve çirkin kızıyla evlenmeye razı olan, en sevdiği dostuna ve ailesine ters davrandığı halde, tanımadığı zavallı insanlara tereddüt etmeden iyilik eden Raskalnikov. İyi niyetli bir anne ve kızkardeş. Maddi durumu iyi fakat fırsatçı bir enişte adayı. Hayatını fahişelikle kazanmak zorunda olan iyi niyetli bir genç kız; Sonya. Asil ve zengin bir asker kızı iken, yoksul düşen ve yoksulluk içinde ölen İvanovna…
Yazar Hakkında Bilgi
Dostoyevski
Fyodor Mikhailoviç Dostoyevski 30 Ekim 1821'de Moskova'da babasının bir doktor olarak görev yaptığı Yoksullar Hastanesi'ne ait bir apartmanda doğdu. 1837'de annesinin ölümünün ardından babasının yanından ayrılarak St. Petersburg'a taşındı ve orada Askeri Mühendislik Okulu'na kabul edildi. Bir sınıf arkadaşı onun için “sürekli kendisini ayrı tutardı, hiçbir zaman arkadaşlarının eğlencelerine katılmazdı, ve genellikle bir köşede elinde bir kitapla otururdu” diye anlatıyordu. Yurtluğunda düzensiz bir yaşama çekilmiş olan ve oğluna düzenli bir gelir sağlamayı reddeden babasının tutumu Dostoyevski'nin bu hastalıklı içe-kapanıklığını daha da ağırlaştırdı. Bir keresinde, Dostoyevski babasına ilgisizliği yüzünden hakaret dolu bir mektup gönderdi; ama baba Dostoyevski yanıt vermeye fırsat bulamadan serfleri tarafından öldürüldü. Ailesi içerisinde söylendiğine göre, daha sona ona bütün yaşamı boyunca acı çektiren sara nöbetlerinin ilkini bu dönemde geçirmişti.
Mühendislik Okulundaki sınavlarının ardından, Dostoyevski üsteğmenliğe getirildi. Ama 1844'de cebinde üzerine “sivil giysi alacak parası” bile olmayan Dostoyevski kendini yazın sanatına adamak için görevinden ayrıldı. 1846'da ilk romanı İnsancıklar'ın çıkışıyla, genç yazarlar arasında en büyük gelecek vaadedeni olarak görüldü. Eleştirmen Belinsky aracılığıyla “birçok önemli kişi” ile tanıştı ve “yazın dünyasında nasıl yaşanacağı konusunda kapsamlı bir ders” aldı. Ne var ki başarısı kısa sürdü. İnsancıklar'ı izleyen birkaç romanı kötü eleştiri aldı ve Dostoyevski, Belinski'nin salonundan uzak durmaya başladı, çünkü orada özellikle daha önceleri ona karşı “dosttan da öte” olmuş olan Turgenyev'in de katıldığı sürekli alaylara konu ediliyordu.
Ama bu sırada başka bir küme ile ilişkisini sürdürdü. Petrashevski'nin öncülüğündeki gençlerden oluşan bu kümedekiler, Fransız toplumcularını incelemek ve Rusya'daki toplumsal ve politik reformları tartışmak için biraraya gelmiş ilericilerdi. 1848'i izleyen tepki dalgasında “Petrashevski çevresi”nin üyeleri tutuklandı ve yalancı idam ile sonuçlanan bir soruşturmadan sonra Dostoyevski, Omsk'ta bir ceza kolonisine gönderildi. Hapisanede, “yeraltına gömülü bir insan” gibi yaşadığını yazdı. “Yakınımda içten bir konuşma yapabileceğim tek bir varlık” yoktu. “Soğuğa, açlığa ve hastalığa dayandım. Ağır işlerden sıkıntı çektim, ve salt iyi bir aileden geldiğim için bana diş bileyen mahkumların nefreti sürekli üzerimdeydi.” Bu acılı durum sarasını daha da ağırlaştırdı ama “kendi içime kaçış … meyvalarını verdi.” 1854'de cezasını tamamlamak için bir asker olarak Semipalitinsk'e gönderildi. Beş yıl sonra, arkadaşlarının yardımı aracılığıyla cezası kaldırıldı.
St. Petersburg'a dönüşü üzerine Dostoyevski, Ölüler Evi ve Ezilenler'i yayınladı. Aynı dönemde ağabeyi Mikhail ile birlikte Zamanlar adında başarılı bir dergi kurdu. Ne var ki 1863'te bir yanlış anlama sonucunda hükümet tarafından kapatıldı. Dostoyevskilere yayınlarının adını değiştirerek Çığır adı altında yeniden çıkarma izni verildi, ama yeni yayın kamunun dikkatini çekmeyi başaramadı. 1846'da Mikhail öldü ve yaklaşık bir yıllık bir çabadan sonra Dostoyevski dergiyi yayımlamaya son verdi. Kendini borçların altında ve ağabeyinin ailesini geçindirme sorumluluğu karşısında buldu.
Çığır'ın başarısızlığı Dostoyevski'nin daha sonraki tüm çalışmasında izini bırakan bir kişisel bunalımla çakıştı. Sibirya'dayken akıllı ama ahlaksız bir okul öğretmeninin dul karısı olan Maria Dimitrievna Isaev ile evlenmişti. Evlilik ikisine de mutluluk getirmedi ve St. Petersburg'a döndükten kısa bir süre sonra Dostoyevski, Polino Suslova adında kösnül ve saldırgan bir kadınla yakın ilişkiye girdi. Polino Suslova onun çalışmasını ciddi bir şekilde etkilemiş ve kumara karşı sinirceli tutkusunu kışkırtmış gibi görünür. Polina ile birlikte Rusya'dan ayrı olduğu bir sırada Dostoyevski'nin karısı hastalandı ve ağabeyinin ölümünü üç ay önceleyen ölümü onu Yeraltından Notlar (1864) olarak bilinen itirafı yazmaya götürdü.
İzleyen yıllarda Dostoyevski sürekli sara, yoksulluk ve kumarbazlığına eşlik eden bir endişenin sıkıntısını çekti. Parasal yükümlülükleri yüzünden yayıncılarla yıkıcı sözleşmeler imzaladı ve onlar tarafından Suç ve Ceza (1866) ve Kumarbaz (1867) gibi yapıtları olağanüstü bir hızla yazmaya zorlandı. Bunlardan ikincisi üzerinde çalışırken Anna Grigorievna Snitkin adında bir sekreter tuttu ve aynı yıl onunla evlendi. Romancı olarak başarısı alacaklılarının bir bölümünü susturmasını sağladı, ama bu “diğerlerini o kadar kızdırdı ki” suçlamalardan kurtulmak için St. Petersburg'tan ayrılmak zorunda kaldı. “Her zaman yabancı bir ülkede bir yabancı” olacağı yakınmasına ve “yazma yeteneğini bütünüyle yitireceği” korkusuna karşın, yurtdışında yaşadığı dört yıl yaşamının en üretken yılları oldu. Cenova ve Vevey'de Budala'yı (1868-69); Dresden'de Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler'i (1871) yazdı.
Sürgündeyken Dostoyevski “gazete gibi bir şey” çıkarmayı ve bu yolla kanıları konusunda “bir kez olsun son sözü söyleyebilmeyi” tasarlıyordu. Tasarısını 1876'da Bir Yazarın Günlüğü'nün basımıyla uygulamaya koyuldu. Bunda Zamanlar'da başlatmış olduğu ulusal ve demokratik Hıristiyanlık öğretisini genişletti. Bu etkinliğinin sonucunda bir gazeteci olarak sözü geçer biri oldu ve son yıllarını göreli olarak daha iyi bir ortamda geçirdi. 1877'de Büyük bir Günahkarın Yaşamı adında çok büyük bir diziyi oluşturmak için yayıma ara verdi. Bu “bütün yaşamım boyunca bana bilinçli ya da bilinçsiz olarak işkence etmiş olan” Tanrı'nın varlığı sorunuyla ilgili bir çalışmaydı. Bitirdiği çalışmanın biricik bölümü olan Karamazov Kardeşler 1880'de basıldı.
O yıl Rus Yazını Dostları Toplumu'nun Moskova'daki Puşkin anıtının açılışında konuşma yapması için onu çağırısıyla çağdaş ünü doruğa ulaştı. Konuşmayı bitirdiği anda, “batılı” düşünceleri uzun süre kişisel çatışma kaynağı olmuş olan Turgenyev bile “beni öpücüklere boğmak için yanıma geldi … ve yineleyerek büyük işler yaptığımı bildirdi” diyordu.
Dostoyevski sonraki yıl 28 Ocak'ta öldü. Cenazesi toplumsal bir gösteri için fırsat oldu.
getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi.
|» Roman Özetleri Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Çok güzel anlatmışsınız. Bugün kitap sınavında bu kitap da var. İlk başlarını okudum ama çok sıkıcı geldi. Devamını okuyamadm ama siz çok güzel anlatmışsınız, tşk ederim.
bu kitabı daha önce okumuştum ama hatırlamak için göz attım özeti her ne kadar güzel yazılmasa da kitabın okunmasını herkese tavsiye ederim…
Bu kitap gerçek bir psikoloji kitabı ama kitap biraz sıkıcı. Sanırım yazarın rus olmasından kaynakyanıyor çünkü rus yazarlar öğreticiliğe çok önem verirler. Herneyse benim yazdıklarıma aldırmayın mutlaka okuyun. Msnmi alabilirsiniz kitap arkadaşı olalım…
Kitap güzel ama özetini değil de tamamını bulsam iyi olur.
Çok güzel bir kitap. ismini ilk duyduğumda bile ilgimi çekmisti.
Gerçekten çok güzel bir site. Hep buraya giriyorum, bana çok yararı oluyor. Emegi geçen herkese minnettarım.
Arkadaşlar bugüne kadar okuduğum en güzel roman diyebilirim, hakikaten mükemmel, yazar ruhbilimini o kadar güzel kaleme dökmüş ki herkese okumalarını tavsiye ederim. Emin olun pişman olmayacaksınız…
Güzel bir kitap olmasına karşın sizde raskolnikovla acı çekiyorsunuz. Hatta kitabı okuduğum süre içerisinde herkese raskolnikov gözüyle bakmıştım insanın psikolojisini tamamen altüst ediyor diyebilirim.
Arkadaşlar ben hayatımda böyle bir roman okumamıştım. Müthiş etkilendim ama bir şey söyleyebilirim: Raslonikov ve Sonya’dan başka bir isim aklımda kalmadı. Ya sizin de öyle mi? Yahu birisi tüm karakterleri yazsın lütfen ve karşısına da kim olduğunu yazsın ne olur. 🙂
İnsan psikolojisinin ne kadar mücadeleci olursa olsun. Bir gün mutlaka, ama mutlaka kendi vicdanına içindeki, ruha yenileceğinin ve insanin özünde kötü olmadığının, dış etkenlerin insanları yanlışa ittiğinin ve yinede diş etkenlerin etkisiyle de doğruyu bulmanın mümkün olabileceğini anlatan bir roman. Ama itiraf edeyim çok etkileyici, yıpratıcı bir akıcılığı var. Çünkü bir günde okumak zorunda kaldım. Yine de teşekkürler. Dostoyevski
Gerçekten çok güzel bir roman. Ama ben de bir türlü isimleri aklımda tutamadım. Kim kimmiş pek anlayamadım. Bence dostoyevski de bu romanı yazarken iyi bir ruh haline sahip değildi. Teşekkürler…
Bence roman sürükleyici bir anlatıma sahip böyle olması sade özetini degil kitabıma okuma hissi verdi. Benim seçtigim kitaplar genelde çinayt tarzıdır. Bunu da demin dile getirdigim gibi: sürükleyci ve macera dolu olmasıdır. Bu sitede çalışan herkese çok teşekkür ederim.
Böyle bir kitap özetle anlaşılacak bir kitap değil. Ama özet için bakanlarda ilgi uyandıracak ve okunacağına inanıyorum. Bana önce ceza sonra suç gibi geldi doğru olan ceza suçu oda vicdan muhakemesini doğuruyor.
Sizi hepimiz seviyoruz romanda gerçekten çok güzel sizi severek izliyoruz.
Öğretmenimiz kitabı okumamızı istedi. Sınavda çıkacaktı ama ben 4. başlamama rağmen hala bir şey anlayamadım. İnsan piskolojisini etkileyen bir kitap hele isimler o kadar saçma ki aklımda tutamıyorum. Kitap daha akıcı maceracı olabilirdi. Eleştirmek gibi olmasın ama bunlar benim düşüncelerim.
Bu roman gerçekten çok süper. Eğitici ve öğretici herkesin olkumasını tavsiye ederim. Mükemmel bir solukta okunabilecek ve çok şey öğrenilebilecek bir romandır. Ünlü yazar DOSTOYEVSKİ’ye teşekkürler.
Bu roman hayatımda okudugum en heyecanlı romandı. Tam manası ile harikaydı…
BU ROMAN ömrümde gördüğüm en güzel roman ve çok heycanlı ben bu romanı herkezin okumasını tavsiye ediyrum. Herkes okusun yazanın eline koluna sağlık.
Çok güzel bir roman okumaya başlayınca insan bırakmak istemiyor. Ben bu romanı 3 günde bitirmiştim. Dostoyevski’nin ezilenler romanıda harika bence okumanızı isterim.
Bu kitap tam anlamıyla harika.Herkese tavsiye ediyorum.İki cilt olmasına rağmen 5 günde bitirdim.Muhteşemdi.Okuduğum en güzel romandı diyebilirim.