Aslında her şey Osmanlı zamanında tertip edilen bir sünnet şöleniyle başladı. O zamanlar Osmanlı'da oldukça görkemli bir şekilde yapılırdı. Şenlik yeri olarak genellikle Topkapı Sarayı merkez alınır ve Dolmabahçe'den Kağıthane'ye uzanan çok geniş bir alanda çeşitli organizasyon tertip edilirdi. Hokkabazlar, müzisyenler, şekerciler, atlıkarıncalar, kuklalar, ip cambazları, rengarenk çadırlarda halkı eğlendirir ve böylece şenlikler günlerce devam ederdi.
Saray erkanı yabancı misafirler ve kadınlar için özel bölmeler yapılır, buradan şenlikleri izlemeleri sağlanırdı. Şenlikler sırasında verilen şölenlerle halka sürekli olarak yemek sunulurdu. Borular ve davullarla yemeğe başlanacağı haber verilir, tulumbacılar tarafından sıraya sokulan halka yemek dağıtılırdı. Başlıca yemekler; Pirinç pilavı, kızarmış koyun eti ve muhallebiydi. Sıcakta susayanlara şerbet dağıtılırdı.
Sultan III. Ahmed'de 1719 yılında şehzadelerin sünneti için çok büyük bir şenlik düzenledi. Başlangıçta her şey diğer şenlikler gibiydi. Ama şenliğin birinci gününün bitmesine yakın öyle bir olay oldu ki, o gün diğer bütün günlerden ayrıldı. İnsanlar önce denizin üstünde önce suların köpürdüğünü, daha sonraysa suyun içinden timsah görünümünde yaklaşık 15 m uzunluğunda bir cismin çıktığını gördüler.
15 metrelik devasah timsah suya dalıyor çıkıyor ve görenleri büyük bir hayrete düşürüyordu. Padişahın önüne geldiğindeyse, timsah ağzını açtı. Böyle bir şeyi hayal etmenin bile çok tuhaf olduğu yıllarda insanlar şaşkınlık içerisinde çığlıklar atıyordu. Halkın ilk kez gördüğü bu cismi Mimar İbrahim Efendi tasarlamıştı. Suya dalıp çıkabilen cismin içinde 4-5 kişi saatlerce kalabiliyordu.
1719 yılında yapılıp Tahtelbahir olarak adlandırılan cisim dünyanın ilk denizaltısı olarak tarihe geçiyordu. Ağız kısımlarından birleştirilmiş kayıklardan oluşan denizaltı, su geçirmemesi için katranla kaplanmıştı. Batıp tekrar su yüzüne çıkmasını sağlayan sistemse, halatlarla tekneye bağlanan ağırlıkların bırakılıp tekrar toplanmasıyla sağlanıyordu. Teknenin dış tarafındaysa yelpazeye benzer uçlar su altında içeridekilerin nefes almasını sağlamak amacıyla bir havalandırma sistemi oluşturuyordu.
Mimar İbrahim Efendi bu sistemin gövde üzerinde çirkin gözükmesini önlemek için dışarıdaki uçların gövdeye konan kuş görünümünü almasını sağlamıştı. Seyyid Vehbi'nin Sürname-i Hümayun'da anlattığı bu mucize buluş, bize Osmanlılar da denizaltıların ilk denemelerinin başarıyla gerçekleştiğini göstermektedir. Dünyanın ilk denizaltısı olan Tahtelbahir, bilim ve medeniyet konusunda Türklerin batıdan çok zaman önce uzun yollar katettiğinin de bir resmidir.
Bu buluştan bir asır sonraysa dünya tarihi yine bir ilke sahne olacak ve Sultan II. Abdulhamid‘in direktifleriyle dünyanın torpil atabilen ilk denizaltısı donanmamıza kazandırılacaktı. 6 Eylül 1886 yılında suya indirilen ve Abdulhamid adı verilen denizaltı, dünya tarihinin savaşçı özellikleri taşıyan ilk denizaltısıdır.