Türk Dünyasında Ortak İletişim Dili
Dünyadaki bütün Türklerin birbirlerini kolayca anlayabilecekleri bir dili kullandıkları, Türkiye’den Özbekistan‘a giden bir Türk’ün oradaki soydaşlarımızla hiç zorlanmadan anlaştığı, Tataristan’dan Ege Üniversitesi’ne gelen bir Tatar Türk’ünün ilk yıl Türkiye Türkçesini öğrenmek zorunda olmadığı ve Gagauzya‘da Kazakistan‘da yayın yapan televizyonların izlendiği bir Türk dünyasını düşünebiliyor musunuz? Türk’ün Türk’ten kopmadığı, ayaklarını yere daha sağlam bastığı ve dünyadaki üç yüz milyona yakın soydaşının verdiği manevi güçle işe koyulduğu bir Türk dünyası…
Türkler’in dünyanın birçok alanına yayıldığının farkında olan ve yüreği birliği düşlenen Türk dünyasında atan herkes, bugün ortak Türk Dili‘nin neden oluşturulamadığı konusunda yakınıp duruyor. Bu yazımda, ortak bir Türk Dili‘nin neden oluşturulması gerektiğine, niçin şimdiye kadar oluşturulamadığına ve nasıl oluşturulabileceğine değinmek istiyorum.
Ortak Türk Dili neden kurulmalıdır?
Türkler, dünya üzerindeki izlerini takip edebildiğimiz günlerden beri, birçok alanda yaşamışlardır. Ana yurdumuz Tanrı Dağları’nın çevresinden yayılarak bugünlere gelen biz Türkler, bugün çok geniş bir coğrafyaya yayılmış durumdayız. Anadolu’dan Avrupa’ya, Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Afika’dan Uzak Doğu’ya kadar her yerde Türk‘ün yaşadığına tanık olabiliyoruz. Eski dönemlerden beri çok farklı alanlara dağıldığımız için, kullanmış olduğumuz ortak dil olan Türkçe de zamanla birbirinden farklı şiveler – lehçeler doğurmuş ve birçok Türk ilinde farklı yazı dilleri oluşmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan‘da, zamanla Türkçenin özellikle ses yapısında değişmelerin meydana geldiğini görürüz. Türkler’in dünya üzerine dağılmasından sonra birbirleriyle pek ilişki içerisinde bulunmamaları ve diğer Türk illerinden habersiz yaşamaları, dilde de farklılaşmaları beraberinde getirmiştir. Bu kopukluklar neticesinde, Kırgızistan Türkçesi, Kazakistan Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Özbekistan Türkçesi, Türkiye Türkçesi… gibi Türkçenin yeni kolları oluşmuştur. Bu kollardan bazıları birbirine çok yakındır, bazıları ise birbirine çok uzaktır. Örneğin Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi birbirine çok yakındır; fakat Yakutistan Türkçesi ile Gagauz Türkçesi birbirine çok uzaktır.
Türk dünyasındaki dilsel anlamdaki bu farklılıklar, kuşkusuz bizim kültür, tarih, soy, ulus… birliğimizi de derinden etkilemiştir. Özellikle Sovyetler Birliği döneminde Ruslar’ın egemenliği altında yaşayan soydaşlarımıza Rusça öğretilmiş ve onlara “Sen Türk değil Azerisin, Özbeksin, Tatarsın, Kazaksın…” denilerek, onları Türk dünyasından koparmak istemişlerdir. İran’da yaşayan Oğuz boylu soydaşlarımız, Farslar’ın baskılarına maruz kalmışlar, genç Türk çocukları Farsça eğitim almak zorunda kalmışlar ve sonuçta Türkçeyi Farsça ile iç içe kullanacak hâle gelmişlerdir. Kerkük’teki Türkmen yiğitleri, emperyalist güçlerin alçakça politikalarına kurban gitmiş, kutlu Türkçelerini Arapçayla iç içe kullanmaya başlamışlardır. Buna benzer biçimlerde, dünyanın dört yanındaki Türkler, çeşitli baskılar altında kalmışlar ve dayatmalar sonucu öz dillerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıla gelmişlerdir. Bizlerin amacı, bütün Türk dünyasında rahatça konuşulabilecek ve yazıya aktarılabilecek ortak bir Türk dili oluşturmaktır. Çünkü dil, bir ulusun temel taşlarından biridir. Çünkü dilini kaybeden uluslar, benliklerini de kaybederler. Biz, benliğimizi kaybetmemek adına mücadele ediyoruz. Bunun için, İkinci Göktürk Devleti dönemindeki gibi, bütün Türkler’in tek çatı altında yaşayabileceği günlerin özlemini duyduğumuz bir dönemde, o günleri yaşayacağımız zamana hazırlık yapmak için şimdiden Türk dünyasının bir ortak dile kavuşması gerektiğini düşünüyoruz.
Ortak Türk Dili niçin şimdiye kadar oluşturulamadı?
Tarihin eski dönemlerinden beri, biz dünyaya düzen verdikçe, düşman sahibi kazanmışızdır. Bugüne kadar birçok ulusla savaşmış, karşı karşıya gelmişizdir. Bunun için dünyada bizi gerçekten sevenler kadar, sevmeyenler de vardır. Bugün Çinliler, hâlâ Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza akıl almaz eziyetler etmektedirler. Rusya, hâlâ Sovyetler’in dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Türk devletlerine baskı yapmaktadır. Avrupa Birliği, ABD… Anlayacağınız dünyanın birçok güç odağı, Türkler’in dünya üzerinde yeni bir güç odağı oluşturmalarını istemezler. Bunun için, gerek Türk birliği gerekse de Türklüğün yücelmesi için atılması düşünülen bütün adımlar, Türk karşıtı odaklarca çeşitli yollarla engellenmeye çalışılmaktadır.
Dünyadaki Türk devletlerinden, dünya siyasetinde en etkili olanı kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti’dir. Diğer Türk devletlerinin çoğu, bağımsızlığını yeni kazanmış veya özerk devletler kurmuştur. Henüz tam bağımsızlık ve iç denetim anlamında bile eksikleri bulunan Türk devletlerinin çoğu, iç ve dış sorunlarını aşıp dünya Türkleriyle buluşma olanağı bulamamıştır. Hem dış devletlerin baskısı hem de ekonomik ve siyasal anlamdaki güçsüzlük, bugüne kadar Türk dünyasında belli anlamda birliğin sağlanabilmesini zorlaştırmıştır. Ayrıca duygulardan sıyrılarak kabul edilmesi gereken bir şey vardır ki, bugün varlığını devam ettiren bazı Türk topluluklarının, Türklük bilinçleri oldukça zayıflamıştır. Örneğin bazı Yakutistan Türkler’i, atalarının Türk olduklarını bile bilmezler. Aynı durum, Kazakistan‘da, Kırgızistan‘da… da geçerlidir. Fakat düşünmek gerekir ki, bugün Türkiye’de bile milli bilinçten yoksun bir kısım gençlik bulunmaktadır. Bu kadar uzun zaman Türk dünyasından kopuk yaşayan ve çeşitli baskılara maruz kalan dünya Türkler’inin içinde, milli bilincin zayıflaması olağandır. Bunun dışında, Türklüklerine sımsıkı bağlı olan, hâlâ Göktürkler’i yaşayan – yaşatan, bir an önce Türk birliğinin (Turan’ın) kurulmasını isteyen yürekli Türkler çoğunluktadır.. Yalnızca Türkiye’de değil, Özbekistan‘da, Gagauzya‘da, Tataristan’da, Azerbaycan‘da… Türklüğe yüreğini vermiş nice soydaşlarımız vardır.
Yukarıda değindiğim gibi, hem ekonomik ve siyasal anlamdaki güçsüzlük hem de baskıların getirmiş olduğu kötü bir ortam, bugüne kadar ortak Türk dilinin oluşturulmasına engel olmuştur.
Ortak Türk Dili nasıl oluşturulur?
Yıllar sonra üzerindeki baskıları atmayı başaran Türk devletleri, gün geçtikçe güçlenmekte ve sanat, edebiyat, spor, kültür… etkinliklerinde kendini ileriye taşımaya çalışmaktadır. Örneğin Türkmenistan, planlı ekonomi ile on yıl kadar kısa bir süre içinde büyük bir başarı sağlamış ve refaha kavuşmuştur. Bugün Türkmenistan’da elektrik, su, doğalgaz, tuz… bedavadır. İşte böyle başarıları elde eden Türk devletleri çoğaldıkça, özümüzdeki Türklük bilinci de uyanmaya çalışmaktadır.
Ortak Türk Dili’nin kurulması için, ön koşullardan birisi “Ortak Türk Abecesi (Alfabesi)“dir. Bu konuda, son zamanlarda çalışmalar yapılmış ve 34 harfli Ortak Türk Alfabesi oluşturulmuştur. Bugüne kadar bu ortak dilin oluşturulamama nedenlerinden birisi de, alfabe ortaklığının olmamasıdır. Latin, Kiril ve Arap Alfabeleri‘nin kullanıldığı Türk dünyasında, bugün neredeyse bütün Türk devletlerinde Latin Alfabesi‘ne geçilmiştir. Son olarak Gagauzlar, Kiril Alfabesi’ni bırakıp Latin Alfabesi‘ne geçiş yapmışlardır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, bugün Türkçe için en uygun alfabe Latin Alfabesi‘dir. Bütün Türk devletlerinde Latin Alfabesi‘ne geçişin tamamlanması, ortak dil yaratma çabaları açısından oldukça sevindirici bir gelişmedir. Bütün Türk lehçelerindeki sesleri karşılayabilecek ortak Türk Alfabesi, şu harflerden oluşmaktadır:
“a, b, c, ç, d, e, ä, f, g, ğ, h, x, ı, i, j, k, q, l, m, n, ñ, o, ö, p, r, s, ş, t, u, ü, v, w, y, z”
Bugün, ortak Türk Dili oluşturma çabaları içerisinde, bütün Türk devletlerinden yukarıdaki 34 harften alınarak oluşturulacak bir alfabe kullanılmaları istenmektedir. Gün geçtikçe, durum buna doğru yaklaşmaktadır. Ortak Türk Alfabesi’ndeki “ä” harfi, “kapalı e“ sesini; “x“ harfi, “gırtlak h” sini; “q“ harfi, “kalın k“ sesini; “ñ“ harfi, “nazal (burun) n” sini karşılamaktadır. Bu farklılıklar, Türk lehçelerinin ses yapılarındaki farklılıklardan doğmaktadır. Aslında bu Ortak Türk Alfabesi’ndeki nazal n (ñ) gibi harflerin karşıladıkları sesler, bugün Anadolu’da da yaşamaktadır. Özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde burundan çıkan “ñ” sesini, bu harf karşılamaktadır.
Türkçenin bugün dünya üzerinde farklı bölgelere yayılmış kollarının, ortak bir iletişim dili oluşturabilmesi, bugün yaşayan Türk lehçelerinin korudukları söz varlıkları ve yapıları dolayısıyla daha kolaydır. Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Yakutistan, Türkiye… Türkçesinin söz (tümce) dizimleri hep aynıdır. Ayrıca Türkçenin bu kolları arasında, büyük bir “söz varlığı” ortaklığı bulunmaktadır. Bütün Türk lehçelerindeki fiiller, Türkçe kökenlidir. Zamirlerin neredeyse hepsi, Türkçe kökenlidir. Sayılar, bütün Türk illerinde “bir“den başlayıp “milyar“a kavuşuncaya kadar aynıdır. Renk adları, üç aşağı beş yukarı aynıdır. Ayrıca “temel sözcükler” dediğimiz “burun, ağız, dağ, taş, gök, yeşil, kuş, bulut…” gibi sözcüklerin neredeyse hepsi, bütün Türk dünyasında ortaktır. Lehçeler arasında, yalnızca “ses” boyutunda farklılaşmalar vardır. Örneğin Türkiye Türkçesinde “yeşil” olan renk adı, diğer Türk lehçelerinde “yaşıl, jasıl, caşıl” biçiminde kullanılmaktadır. İşte bu hem yapı hem de söz varlığı boyutundaki büyük ortaklık, Türk lehçelerinin bugün kolaylıkla bir ortak iletişim dili oluşturabileceği konusunda, bize umut vermektedir.
Türk dünyasında ortak bir dil oluşturma, iki yolla gerçekleşebilir. Ya bütün Türklerin bildiği yabancı bir dili, ortak dil yapacağız; ya da Türk şiveleri – lehçeleri içerisinden birini, ortak Türk Dili yapacağız. Birincisi hem olanaksız hem de anlamsızdır. Amacımız kutlu Türkçemizi yüceltmek ve Türk illerindeki soydaşlarımızla, öz dilimizle konuşmaya çalışmakken, yabancı bir dili bütün Türklerin ortak dili yapmak doğru olmaz. Zaten bu doğru olsa bile, olanaklı olmaz; çünkü dünyadaki bütün Türklerin bildiği ortak bir yabancı dil yoktur. Irak’taki Türkler’in yabancı dili Arapça, Makedonya’daki Türkler’in yabancı dili Sırpça veya Makedonca, İran’daki Türkler’in yabancı dili Farsça, Kırgızistan‘daki Türkler’in yabancı dili ise Rusçadır. Görüldüğü gibi bütün Türklerin ortak bir yabancı dili yoktur. Bunun için yabancı dille ortak bir dil oluşturulamaz. İkinci yöntem bugün yaşayan Türk şivelerinden – lehçelerinden birinin, ortak Türk dili yapılmasıdır. Peki bu Türk lehçesini kim seçecek? Türkologlar mı, Türk Dil Kurumu mu, devlet başkanları mı, yoksa biz mi? Yoksa bütün Türk lehçelerinden toplanacak sözcüklerin birleştirilmesiyle yeni bir dil mi oluşturulması gerekiyor? Elbette bu, böylesine bir yolla veya seçimle olacak bir iş değildir. Dil, canlı bir varlıktır ve bu ortak dil yaratma sürecinin de aynı canlılık içerisinde olması gerekir. Anlayacağınız, ortak dil oluşum sürecini, doğallığı içerisinde beklememiz gerekiyor.
Türk şivelerinden – lehçelerinden birinin, ortak Türk Dili olabilmesi için, bütün Türk dünyasının etkileşim içerisinde olması gerekiyor. Etkileşim olmadığı sürece, ortak Türk Dili‘nin doğal olarak oluşması olanaksızdır. Bunun için, oturup da bütün Türk lehçelerinden birkaç sözcük alıp yeni bir ortak iletişim dili oluşturmak yerine, Türk topluluklarının etkileşimi dolayısıyla dillerin de etkileşimini gerçekleştirmek ve bunun doğal bir sonucu olarak ortak bir Türk Dili’nin oluşmasını sağlamak gerekir. Türk illerinin, birbirleriyle etkileşiminin sağlanması çok yönlü olabilir. Farklı Türk illerindeki gençler, evrenkentlere (üniversitelere) yerleştirilebilir; Türklük bilimciler bu konularda araştırmalarını sürdürüp Türkoloji toplantılarını arttırabilir; Türk illerine geziler düzenlenebilir; bütün Türk illerinde farklı Türk illerinden gelen öğrencilerin okuyabileceği okullar açılabilir; ortak kültürümüzün ürünleri olan yazınımıza ait eserler (örneğin Dede Korkut Destanları) farklı Türk illerinde farklı Türk lehçeleriyle basılarak dağıtılabilir; Türklüğü ve Türklük değerlerini anlatan belgeseller, filmler çekilip bütün Türk lehçeleriyle seslendirildikten sonra her Türk ilinde bunlar sunulabilir; herkesin kolayca erişebileceği internette büyük Türk otağları kurulabilir; devlet başkanlarının Türk toplulukları arasındaki iletişime her yönden destek olması sağlanabilir…
Yukarıda sıralananlar yapılırsa, ortak iletişim dilimiz kendi doğallığı içerisinde oluşur ve bütün Türk dünyası uyanıp yeniden dünyada büyük bir güç odağı oluşturabilir. İnanın bu hiç de zor değil. Tam tersine çok kolay. Ahmet Bican Ercilasun hocamızın “Ortak İletişim Dili ve Ortak Alfabe Üzerine” adlı makalesinde belirttiği üzere: “Bir Türkiye Türk’ü ile bir Azerbaycan Türk’ü birkaç saat içinde; bir Türkiye Türk’ü ile bir Türkmen, Kırım, Özbek veya Uygur Türk’ü 7-10 gün içinde; bir Türkiye Türk’ü ile bir Tatar Türk’ü 15 – 20 gün içinde; bir Türkiye Türk’ü ile Kazak, Kırgız ve Başkurt Türk’ü bir ay içinde %70-80’lik anlaşma seviyesine ulaşabilmektedir.” Yani buradan anlaşılacağı üzere, bütün Türkler çok sıkı ilişkiler içerisinde yaşasa ve sürekli birbirleriyle konuşabilse, en geç 1-2 ay içerisinde herkes birbiriyle sorunsuz olarak anlaşabilecektir. Elbette öz Türkçeden oldukça uzaklaşmış Türkçeyi kullanan kandaşlarımız için, bu süre daha fazla olabilir. Veya bir Kırgızistan Türk’ü ile bir Kazakistan Türk’ünün anlaşabilme süresi, çok daha azalabilir. Bunun örneği, bugün Türkiye Türkleri ile Azerbaycan Türkleri arasındaki ilişkinin doğal sonucu olarak ortaya çıkan dilsel benzerliklerde görülebilir. Hem özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde milyonlarca Azerbaycan Türk’ünün yaşaması ve bir o kadar Anadolu Türk’ünün de Azerbaycan’da yaşaması hem de coğrafi yakınlık nedeniyle ilişkilerin artması, dillerimizin de birbirinden etkilenerek çok benzer olmasını sağlamıştır.
İşte bu anlatılanlar çerçevesinde, ortak bir Türk Dili’ni oluşturabilmenin tek yolunun, Türk dünyası ile ilişkileri arttırmaktan geçtiğini ortaya koyabiliriz. Bir günde devlet yıkıp, bir gecede devlet kuran yüce Türk ulusu olarak, her türlü engele karşı Türk birliğinin ilk adımı olan dil birliğini de oluşturacağımız gün, yakındır.
Tanrı, Türk’ün yardımcısı olsun…
Yavuz Tanyeri
Yazmış olduğun makale son derece etkileyici ve anlamlı. Asırlardır uyuyan bir Türk dünyasının yeniden dirilişine ışık tutar cinsten düşüncelerin. Çözüm yolu olarak doğallığı seçmen -tabi sırf buna bağlamaman- çok mantıklı. Yalnız güzel Türkçemiz adına bir hastalıktan yana üzüntü duymaktayım: TÜRKİLİZCE. Öncelikli işmiz bu tümörü Türkçemizin vücudundan söküp atmak. Bu yıl Türkçe öğretmenliğini kazandım. Eğitim hayatım boyuca ve sonrasında güzel Türkçemiz için elimden geleni yapacağım. Allah yar ve yardımcımız ola…
Mustafa,
İlgin ve desteğin için teşekkür ederim. Senin gibi Türklük bilincine sahip gençlerin, Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde okuması, çok güzel. Umarım yaşamın boyunca, kutlu dilimizi yüceltmek için çalışırsın.
Bir konuda hatırlatma yapmak istiyorum: Bu yüzyılda başlayıp, Türkçemizin büyük yaralar almasına neden olan ve senin “Türkilizce” olarak adlandırdığın sorunu çözebilmek için, öncelikle kendimize çekidüzen vermemiz gerekiyor. Açıkçası senin gibi Türklük bilinci taşıyan birisine, “musty…” diye başlayan bir e-posta adresini yakıştıramadım. Umarım bu uyarımı yanlış anlamazsın.
Esen kal…
Yine çok güzel bir konu üzerinde çook güzel bir makale yazmışsın. Bu yaşta bu denli başarılı bir yazar olman bence bütün TÜRK DÜNYASI için büyük bir değerdir.
Yazıyı bütün tanıdıklarıma okutacağım. Bu yazıyı herkesin okuması ve Türklerin yalnızca TÜRKİYE’de değil dünyanın birçok yerinde yaşadığının farkına varması gerekir bence.
Yeni yazılarını merakla bekliyorum.
Gökçen
Öncelikle yazmış olduğun gerekli ve anlamlı yazı için teşekkür ederim. Ancak gözüme ilişen bir hususu belirtmek istiyorum. Çeşitli ülkelerde azınlık durumunda yaşayan Türklerin anadilde eğitim yapmadıkalrını ve kendi dilllerinin zayıfladığından bahsetmişsin. Bu fikrin üzerinde çok düşünülmesi gerekir. Her ülkenin kendi resmi dili olur ve ülkede birlik sağlanması açısından o resmi dil tüm azınlıkalrın da eğitim dili olur. Bu durum birkaç ülke harcinde genelde böyledir. Türkiye’de de aynı uygulama geçerlidir. Misalen Türkiye’de var olan çeşitli etnik unsurlara kendi dilinde eğitim yapma hakkı tanınıyor mu? Irak’taki Türklerin Arapçayla karışık Türkçe konuştuklarını söylerken Türkiye’deki Arapların da Türkçeyle karışık Arapça kullandığını unutmayalım. Sadece araplar açısından değil nüfus olarak büyük bir kitle olan Kürtler ve Zazalar için de bu geçerli.Bu topluluklar da kendi dilinde eğitim hakkı istemektedir. Peki Türkiye neden bu hakkı tanımıyor? Sebebi herkesin bildiği gibi ülkede birliğin sağlanabilmesidir. Yani bir ülkede tek resmi dilin kullanması çok doğaldır ve bizatihi kendi ülkemiz de bunu uygulamaktadır. Velhasıl dışardaki Türkler için istediğimiz hakları Türkiye’deki farklı topluluklar da istemektedir.
Kaş yapayım derken göz çıkarmak deyiminde ifade edilen duruma düşmeyiz inşallah. Esenlikle kalınız…
Yollar, beller aşalım, kardeş illere doğru,
El ele yürüyelim, bu cihana şan olsun.
Mühürlensin topraklar; yıldızım, hilalimle
Dildaşımın olduğu yer bana vatan olsun.
Havalar bozulsa da, bozulmasın aramız,
Sarılalım birliğe, isterse boran olsun.
Esaret zincirini kırdığında soydaşım,
Kenetlensin dağılmış yiğitler bin can olsun.
Âleme nizam için; dillerde, gönüllerde,
Allah’ın buyruğudur; tek yasa Kur’an olsun.
Bayrağın gölgesinde toplansın yine millet,
Ebed-müddet yaşasın; devlet-i Turan olsun.
Yurdumuzdan sürülsün, cümle hain öteye,
Varsın o günden sonra dört bir yan düşman olsun.
Sancakları kaldırmış, şanlı askerlerimiz,
Pusatlar kuşanınca; oluk oluk kan olsun.
Savaşlarda ordumuz muzaffer kılınınca,
Her Türkoğlu özünde birer görklü han olsun.
Dedem Korkut icazet versin ozanlığıma,
Desin ki ’Ey! Ertuğrul’ yaz gayrı destan olsun.
Destan Olsun…
Destanlarımız var olsun; Türk milleti var oldukça. Varlığımızın en önemli unsuru; Dilimiz…
Dilimize sahip çıkalım.
Yüreğine sağlık, Yavuz kardeşim…
Herşey çook güzel ellerinize sağlık da Türk dil çeşitlerini de koysanız…
Merhaba. Ben siteyi çok yararlı buldum. Özellikle liseye çok yardımcı bir program. Daha yeni bilgiler için sabırsızlıkla bekliyoruzzz…
Evet gayet güzel olmuş ama sanki 1-2 tane eksiklik var. Şey benim bir ödevim var sosyal bilgilerle ilgili Türk Dil kurumunu anlatan bir yazı yazar mısın? Makalelerin çok güzel, benim yazdıklarım seninkilerden daha iyi değil. Her neyse! Güle güle.
Süper bir yazı. Çok beğendim, ellerine sağlık kardesim.
Diğceğim şey: Türk’ün Türk’ten kopmadığı, ayaklarını yere daha sağlam bastığı ve dünyadaki üç yüz milyona yakın soydaşının verdiği manevi güçle işe koyulduğu bir Türk dünyası…
Bunu Rahmetli basbakanımız Turgut Özal zaten yapmaya calışmıştı. Fakat öldürülmesi ve iç siyasette aksama yaratan kişiler bunu engelledi.
İkincisi ortak bir dil düşüncesi gerçekten harika olur. Zaten halen bizim kültürümüzü devam ettiriyolar. Türkler fakat bu sefer ciddi işler yapan birinin bunları hareketlendirmesi gerekiyor.
Sevgili Yavuz,
Yazın beni insanlığın geçmekte olduğu bu karamsar süreçte çok duygulandırdı ve umutlandırdı.Türk dünyası-nın ortak iletişim dili yaşama geçip etkileşime dönüştü-ğünde eminim ki Atatürk’ün bize gösterdiği “muassır me-deniyetin üstüne çıkma”ereği en kısa zamanda gerçekle-şecektir.İnsanlık rahat bir nefes alacaktır.
Çünkü uygarlığın geleceğe açılan bu yolunda öncü olduğumuzda dostluklar ve sevgiler yaralarını saracak ve bir daha asla kanamayacaklardır.
“Dostlarımı güldürdüm düşmanlarımı ağlattım.”
Oğuz KAĞAN
Sevgiler.
Mehmet TANYERİ
Ben de bu yazıyı çok beğendim. Söylediklerinizde çok haklısınız ama ne yazikki şimdiki Türk gençliği bu anlattıklarınızın bilincinde değil. Bizi devletimizi ayakta tutan dilimize lütfen sahip çıkılaım…
Türk Dünyasının aynı alfabeyi kullanabilmesi için, bütün Türklerin birbiriyle sık temas halinde olması gerekir. Ortak Türk dünyası Ünüversitesi olabilir.
Selam soydasler, ben bir iran horasan ozbek kokenli Turk’um. Ben trt dan turce yi ogrendim. Simdi goroyurum ki. Turk dunyasi bu buyuk ata Turk adimini tanimeyorler ve onun onamini bilmeyorler.
Baska tarafdan da bayamsiz Turk cumhuryetlerinin lider leri oluslerine heyanet ediyorler bu ata Turkun halis Turkce sini okullerinda ogretmeyorler.
Hic bileyormusuz dunyada hami ulkelerin be baskentlerinin ve buyuk kentlerinin adi Turkce di ? Turkce hazreti adamin dilidir. Lotfan caba gosterin.
Allah hazreti adama isimlerin sirrini ogretti ve sonra hami cin ve ens ve melaekelare ve sitane dedi ki adam tazim edin habisi eddi yanliz sitan etmadi. Bu isimler simdi dunyada vardir. Onler habisi ata Turkun Turkce sindadir. Bu adler genel temel yaani goran le baglantisi vardir. O adlerda o olusun tarihi ve kutu van dogur davranisleri verdir. Lotfan benim ricahim sizdan bu ki bu hazreti adamin(ata Turkun) dilini ilk bayamsiz Turk devletleri okullerinde ortak dil icin ogretsinler .ve Turk duntasi bu dili ortak dil secsinler.
Ben iran horasan Turklerindan biriyim hollandada yasiyorum, boyuk ata Turkun (hazreti adamin) halis Turk dilini trt dan ogrendim. Horasan Turkleri asla bu dili anlemeyorler. Orada ki Turkce sine uzda elli farsce suzcuku karismisdir. Lotfan onleri kortarin.
Dunyanin serri ve cultur zenginligi ve tarihi bu ata Turk(hazreti adamin) kunusan dildadi. Her kes bu dili ogrenmasin ya ogretmassin sitan di ,cunku allah habi yarattigi cin ve ens ve malaake lere dedi adam taazim edin. Ole hamisi eddi yanliz sitan etmadi.
Bene gore ilk bayamsiz Turk cumhuriyyetleri bu ata Turk Turkce sini benimsemekleri.ve bu dilin anlamini algilamak gerek, yokse bu dilin neye ortak bir dil olmasini ciddiye alamazler ve Turk dunyasi icin olgulamaye koyemezler.bu dil hazreti adamin dilidir ve dunyadaki hami ulkelerin ve beskentlerin ve buyuk kentlerin adi bu dildadir, o adlerda sirr vardir. Lotfan bunu algilayin.o sirrler nedir? Neye biz deyeruz Turk kulturu dunyada een zengin kulturdur.bunu bilin lotfan ?
Merhaba arkardasler. Ben simdiye kadar dort 4 mektub yazdim ama hec bir yanit alameyorum. Niye? Ben isterim sizinle dialog acim ve Turk dunyasindaki problemleri beraber cozalim. Lotfan bene yanit verim.
Selâmünaleyküm Ülküdaşlar;
Yazınız güzel; ancaak..
Milliyetçi olup da, Dünya Türklüğü’nün “DİL BİRLİĞİ”
ne inanmamak olmaz. Esas mesele; bu birliğin nasıl temîn
edileceğidir. Söz gelimi; yukarıdaki yazıda; “DÜZELTME
İŞÂRETİ” de dediğimiz; “ŞAPKA” kullanılmamış. Bu işâret
Türkçe için şarttır. “ŞAPKA” nın kullanılmamasını başta
Cumhuriyet Gazetesi ve bu gazetenin makâle yazarları
(Meselâ: Oktay Akbal) istemiyorlardı. Dedikleri de oldu:
Şimdi; en aşırı dinî yayında bulunan otağlarda; en dinî
yayında bulunan te-ve lerde; hattâ Mukaddes Kitâbımız
Kur’an-ı Kerîm’in meâlinde de maalesef “DÜZELTME İŞÂRETİ” kullanılmıyor. Bir komünistte çıkıp;”..bu işâret şu şu bakımlardan kullanımamalıdır” demiyor. Sağcısı-solcusu “herkes binmiş bir âlâmete, gidiyorlar
kıyâmete..” Herkes bu işâreti kullanmamnın sözüm ona;
“ÇAĞDAŞLIK” olduğunu zannediyorlar.
İkinci vahim bir mevzuua daha temas edeyim:
“MESEL” kelimesi, Kur’an-ı Kerîm’imizde geçtiği için
bâzı sözde aydınlar bu kelimeyi lâikliklerine zarar
gelir (!) korkusuyla kullanmıyorlar. Bu kelimenin yerine: “ÖRNEĞİN” kelimesini kullanıyorlar. Artık, köydeki kör ebem bile biliyor ki: “ÖRNEĞİN”, Ermenice
bir kelimedir. Vesselâm..
“Dünya Türklerinin Dil Birliği”ne “evet” demesine “evet”de, bu birlik nasıl temîn edilecek? Esas mesele bu!
Tanrı Türk’ü ve Türkçe’yi Korusun. Âmin.
Vehbi Okur
merhabaler soydaslar. ben bir uzbak turkum.sizin turkcayzi cok eyi anleyorum .ama konusmakta belka biraz zorluklar olabilir. ben da turklerin bir ortak dil olmasini cok merak ediyorum .benim cok yurumum var va onlari sizinla paylasmak istardim. ben amsterdam da yasiyorum .ager bir dernaginiz borada varsa lotfan bene adressini verin ta ben oraya galim sizinla yakindan tanisalim.