Türkçeye Karşı Sorumluluklarımız
İnsanlar genellikle sorumlu oldukları bazı davranışlardan kaçmak için topu başkalarına atma eğilimi içerisine girerler. Toplum içerisinde bunun örneklerine bolca rastlayabilirsiniz. Bir sokaktaki kanalizasyon borularından birisi patlar, herkes “Ya birileri mutlaka söylemiştir / söyler.” diyerek kendisini sorumlu hissettiği bazı davranışlardan kaçınır. Veya bir sokak lambası patlar; ama kimse arayıp görevlilere durumu bildirmez. Herkes o görevi başkasının üstüne atmaya çalışır. Bu böyle olunca, bütün sokak pislik kokusunu günlerce solumak zorunda kalır veya karanlıkta kalır. Elbette bunları genelleme yaparak söylüyorum. Kuşkusuz böylesi davranışlardan kaçınmayan çok insan var, onların da örneklerini görüyoruz. İşte böylesi durumların bir örneği de dilimizde yaşanıyor.
Dilimize karşı sorumluluklarımızı sıralamadan önce, şunu belirtmek gerektiğini düşünüyorum: Dil, bir toplumun ürünüdür. Onu oluşturan da geliştiren de öldüren de toplumdur. Yani dil, tek tek kişilerin çalışmalarıyla oluşan veya gelişen bir şey değildir. Dilin değişmesinde toplumun bir kesimi değil, bütünü rol oynar. Örneğin bir varlığı veya kavramı karşılayan sözcükleri, bir kişi bir biçimde kullandı diye toplum da o şekilde kullanmak zorunda değildir. Toplum, nasıl hoşuna gidiyorsa veya nasıl kullanmak istiyorsa öyle kullanır. Buradan da anlaşılacağı üzere dil, bir toplumun oluşturup geliştirdiği canlı bir varlıktır. Dili oluşturan bir kişi değil de bir toplumsa, onu koruyup geliştirmeye çalışması gereken de yine toplum olmalıdır.
Şimdi dilimize karşı olan sorumluluklarımıza kısaca değinebiliriz:
1. Her şeyden önce dilimizi sevmemiz, onun bizim ürünümüz olduğunu düşünerek ona değer vermemiz ve onu koruma bilincine sahip olmamız gerekir. Çünkü dilimiz, bu toplumun çocuğu gibidir ve bizim yaptıklarımız karşısında birçok zaman savunmasız durumdadır. Onun için onun durumunu düşünmeye ve onu incitmemeye çalışmalıyız.
2. Ulu Önder Atatürk‘ün de dediği gibi: “Türk demek, Türkçe demektir.” sözünü kulağımıza küpe etmeli, Türkçenin bu ulusun en temel öğelerinden / taşlarından biri olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
3. Yukarıda bahsettiğimiz gibi dilimizi toplumca oluşturduğumuz bilincine ulaşmalı ve bu toplumu oluşturan bireyler olarak hepimize görevler düştüğünü bilmeliyiz. “Dilimizi ben mi kurtaracağım?” demek gibi bir yanlışa düşmek yerine, “Bir tek ben bile kalsam, bu uğurda savaşacağım.” diyebilmeyi başarabilmeliyiz.
4. Türkçemizin en aşağı 8500 yıllık bir dil olduğunu bilmeli, diğer ulusların köksüz ve güçsüz dillerine nasıl bağlı olduklarını görerek güçlü dilimize sıkı sıkıya bağlı olmalı, onu her durumda korumaya ve yüceltmeye çalışmalıyız.
5. Türkçemizi korumayı sadece bilim adamlarına, üniversite öğretmenlerine veya bu işin uzmanlarına bırakmamalıyız. En azından yazışma ortamlarında Türkçenin yazım, anlatım ve noktalama bakımından doğru kullanılması; bir iş yeri sahibinin iş yerine Türkçe ad vermesi; kişilerin dilimize zarar verebilecek özentilerden kurtularak Türkçemize verdikleri değerle dikkat çekmeye çalışmaları, Türkçemize ve dolayısıyla bize çok şey kazandıracaktır.
6. Daha önceden yazdığım “Türkçedeki Kişi Ad ve Soyadları Üzerine Bir Değerlendirme” adlı yazımda da değindiğim gibi, asılsız ve saçma düşüncelerle çocuklarımıza Türkçe olmayan adlar vermemeliyiz. Çocuklarımızı, bir Türk’e yakışacak biçimde adlandırmalı ve onlara Türkçe adlar vermeliyiz.
7. Bu işte hepimize görev düştüğü gibi, en önemli çalışmaları ilgili devlet kurumlarının ve uzmanların yapması gerekmektedir. Bugün hâlâ birçok üniversitemizde anlamsızca yürütülmeye çalışılan “yabancı dille öğretim“den vazgeçme; Türkçenin bilim ve kültür dili olabilmesi için yararlı eserler oluşturma ve etkinlikler düzenleme; dilimizin köklülüğünü ve güçlülüğünü vurgulayarak ona bağlı bir toplum oluşturma; Türkçemizle ilgili oluşumları destekleme… gibi görevleri devlet kurumlarının (Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu, Türk Dil Kurumu, Talim ve Terbiye Kurulu…) ve bu kurumlara bağlı uzmanların (öğretim elemanlarının, dil uzmanlarının, bilim adamlarının, eğitim bilimcilerin…) yerine getirmesi gerekmektedir.
8. Türkçenin özleşme ve arılaşma (sadeleşme) çalışmalarına destek vermeli, gereksiz yabancı sözcükleri kullanmamaya özen göstermeliyiz. Örneğin bir garson olarak görev yapıyorsak, “Günün spesiyali etli ekmektir.” demek yerine “Bugünün özel yemeği etli ekmektir.” diyebiliriz. Veya bir arkadaşınıza bir şey anlatırken, “Arkadaşım bunlar realitedir.” demekten kaçınıp, “Arkadaşım bunlar gerçekliktir.” diyebiliriz. Burada sizin söylemlerinizle, karşınızdaki insanın sözcük dağarcığını etkileyeceğinizi düşünmeniz gerekmektedir.
Toplum içerisinde hepimiz Türkçeyi korumak ve geliştirmek için çabalarsak; kendimizi bu kutlu dili bugüne kadar koruyarak getiren şerefli insanlardan sayarsak; toplumda kendimizi bu çalışmaların bir “kaynağı” olarak görür ve duruşumuzun halka halka yayıldığını görmeye çalışırsak… inanın Türkçenin bir dünya dili olmasına kimse engel olamaz. Her şeyden önce bir ulusun dil ile düşündüğünü aklımıza kazımalı ve dilimizin yıprandığı ölçüde düşüncelerimizin de yıpranacağını anlamalı, sağlam bir geleceğe sahip olabilmek için Türkçeyi geliştirme ve koruma yolunda hepimizin bir “nefer” olduğunu unutmamalı, gençlere de bu bilinci aşılamalıyız.
çok güzel bir yazı tebrikler
ÇOK GÜZEL ŞEYLER YAZMIŞSINIZ… BRAVOO
Merhaba sevgili arkadaşım.Türkçe’mizin doğru kullanımı konusunda o kadar güzel kelimeleri kaleme dökmüşsünüz ki. Benim için söyleyecek kelime, ilave edecek cümle yok üzerine. Yüreğinize ve de kaleminize sağlık.
Ömer Sabri KURŞUN.
Not: Bazı yazılarınızı müsadeniz olur ise sayfamda alıntı olarak yayımlamak isterim.
Süper bir site çok eğitici ve öğretici yapanların ellerine sağlık.
Merhaba Ömer Sabri Bey,
İlginiz için teşekkür ediyor, kutlu dilimize değer veren birini daha tanıdığım için mutlu olduğumu bilmenizi istiyorum.
Sadece güzel Türkçemizin geleceği üzerindeki kaygılarımızı dile getirmek ve onun doğru ve öz kullanılmasını sağlamak amacıyla yazdığım için, kaynağını belirttiğiniz takdirde yazılarımı sayfanızda yayımlamanız, beni ve bütün dil sevdalılarını onurlandıracaktır.
Esenlikle kalın…
Sayın Tanyeri,
Mesajıma cevap vermeniz beni ziyadesiyle memnun etti.O onur bendenize aittir.Tevazunuza teşekkür ederim.Ben Yük.Tek.Öğr.emeklisiyim.Ve sayfamda ağırlıklı olarak teknik makaleler yazmaktayım.Aynı zamanda Türkiyede yayınlanan bazı teknik dergilerde yazılarım yayımlanmaktadır.O nedenle yazıların kaynağının belirtilmeden yayımlanmasının,yani emeğe sayğı gösterilmemesinin sıkıntılarını çok iyi bilen bir kardeşinizim.Zaman zamanda edebi makalelerle yazılarımı süsleme gayreti içerisindeyim.Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum.
Saygı ve sevgilerimle,
Ömer Sabri KURŞUN
Merhabalar,
Çok güzel bir yazı olmuş. Bu konuda en büyük rol bence yayın-basın organlarına düşüyor.Bütün gününü televizyon başında geçiren birinin bu tür yazılar okumak isteyeceğini; araştıracağını hiç sanmam.Yayın-basın toplum düzenine etki eden en büyük unsurdur bence…
Allah’a emanet olun…
Ömer sabri abimizin dediği gibi dilimize sahip çıkmalıyız. Çünkü,büyüklerimizin gelecek nesillere bırakacakları tek ve en değerli mirasları dilimizdir. Bu nedenle DİLİMİZİ KORUMALI VE ATATÜRK’ÜN BİZLERE BIRAKTIĞI BU HAZİNEYİ KORUMALIYIZ.
Merhaba Sn.Yönetici kardeşim, Merhaba TÜRKCEMİZE karşı sorumluluk duyan sevgili dostlar. Bir süredir buralarda yoktum. Çok değerli yazıları şimdi gecikmelide olsa huşu içerisinde okuyacağım. Elimden geldiği kadar yorum yapma gayreti içerisinde bulunacağım. AYRICA Cemile kardeşimede sevgi ve sayğılarımı iletirim. Lütfen kabul buyurunuz Cemile kardeşim.
Sevgi ve saygılarımla dostlarım.
Ömer Sabri kurşun
Merhaba Ömer Sabri ağabeyim,
Seni yeniden burada görebilmek gerçekten güzel. Güncemize, Türkçemize ve ulu Türklüğümüze göstermiş olduğunuz ilgi için, -belki haddim de olmayarak- kut’lu varlığımız adına sana teşekkürlerimi sunarım.
Yeniden görüşmek dileğiyle.
Esenlikle ve sağlıcakla kal…
Çok teşekkürler. Çok güzel bir yazı. Unutmayalım ki ”Dilini kaybeden milletler yıkılmayan mahkumdurlar.”
Çok güzel bir yazı bu. Herkesin duyarlı olması lazım. Yok edilmeye çalışılan bir vatanın zaten ilk olarak dili yok edilirmiş yani 8. maddenin aynısını diyorum. Okulda Türkçe öğretmenimiz irfan karaoğluda bunun aynısını söylüyor. Bu yazıyı hazırlayan arkadaşa teşekkürler. Türkçe performans ödevimde çok yardımcı oldu…
Ya okul dergimiz için sizin yazınızdan biraz alıntılar yaptım sorun olmaz değil mi?
Öncelikle teskkür ederim bizi bu bilgilerle aydınlattıgınız icin. Bence biz MİLLET olarak birbirimizi ornek almalıyız baskalarını degil. O zaman biz TÜRKÇE`mizi dünya dili olma yolunda daha hızlı bir sekilde ilerleye biliriz. SAYGILILARIMLA.
Çok güzel olmuş çok beğendim ben .Diğer arkadaşlara hak veriyorum. Bana yardımcı olamadı ama yinede okudum.
Hem beğenmedim hemde isime yaramadı.
Çok teşekkür ederim. Bana çok yardım ettiniz.
Şiir istiyorum yazı çıkıyor.
Çok güzel olmuş ellerinize sağlık.
Ben şiir yazcaktım. Ama yazı çıktı. Çokk saçma ama hiç şiir yazınca yazı çıkarmı ? Hmm…