Mark Elliot Zuckerberg adlı Amerikalı bir gencin üniversitedeki sınıf arkadaşlarıyla sanal ortamda buluşmak için açtığı bir sitenin tesadüfen ilgi uyandırması ve sonrasında milyonlarca kişinin üyeliğiyle sosyal paylaşımın merkezi hâline gelmesi çok yakın bir dönemde gerçekleşti ve “feysbuk” artık her eve lazım denilebilecek cinsten bir demirbaş eşyası gibi her ailenin yaşantısını paylaştığı bir ortama dönüştü…
Tanrı'nın hikmetinden sual olunmaz; fakat bir girişimcinin öylesine geliştirdiği bir sitenin -ki “Google” da tesadüfen ortaya çıkmış bir projedir- şu anda ona 4 milyar $ gibi büyük bir servet bırakmasının iş adamlarını kıskandırmaması mümkün değil. İş adamları bütün ömürlerini ekonomik hesaplar, iflas kabusları, kriz günleri ve yatırımlar peşinde geçirdikleri hâlde, feysbuk'un kurucusu olan Zuckerberg'in mirasının 1000'de birine sahip olamamaları sanal ortamın nelere kadir olduğunu gösteriyor.
Facebook adlı sosyal paylaşım sitesi, her ne kadar Zuckerberg'in Harvard'lı arkadaşlarını buluşturmak için kurulmuş olsa da, Türkler olarak bu siteye o kadar ilgi göstermişiz ki Amerika'yı bile geride bırakarak 23 milyon üye ile dünyada feysbuk kullanan dördüncü ülke konumuna gelmişiz. Zuckerberg bile bu duruma çok şaşırmış ve “Türkler çok sosyal bir millet olmalı.” diye yorumlamış bu durumu. 500 milyona yakın üyesi bulunan bu sitenin % 5'ine yakınının TÜRK olması gerçekten garip ve korkutucu.
Garip, çünkü henüz internetin Avrupa'daki ülkeler kadar yaygınlaşmadığını ve Türkiye'de hâlâ bilgisayar görmemiş milyonlarca insan olduğunu düşünürsek, internet kullanıcısı olan yaklaşık 30 milyon insanın neredeyse % 80'inin bu siteye üye olması gerçekten şaşırtıyor beni. Kaldı ki bu üyelik, yalnızca bir bilgiyi almak için edinilmiş edilgen (pasif) bir üyelik değil. Bu üyelerin çoğu, birkaç günde bir hesaplarını kontrol ediyor, paylaşımlarda bulunuyorlar. Gününün yarısını feysbuk karşısında geçirenlerin sayısı da az değildir kanımca…
Hâl böyle olunca Türkler'in sosyal zekâsının bayağı gelişeceğini umuyorum. Nasıl olsa akşam gezmelerinin bile özetini feysbuk'tan izleyebiliyoruz. Kim, nerede, nasıl, neler yapmış anında gördüğümüz için, özel hayatın gizliliği de ortadan kalkıyor ve sosyallikte sınır tanımayarak feysbuk‘tan daha sosyal ortamlara akmanın derdine düşüyoruz.
Ah be Türk! Bir gün de alkışlanacak bir konuyla şu dünya gündemine düşsen, fena mı olur?
Tanrı TÜRK'ü korusun!
Orkun KUTLU
“Ah be Türk! Bir gün de alkışlanacak bir konuyla şu dünya gündemine düşsen, fena mı olur?” demişsiniz ancak bizim yazılımcı ve tasarımcılarımız sadece para kazanma anlayışıyla olaya baktıkları için güzel projeler çıkmıyor. Bakın ortalık dizi filim siteleriyle doldu bu ara…
Tanrı TÜRK’ü korusun! Hıristiyanlar Yaratan’a içten gelmeyacek bir şekilde Tanrı der. Bu yüzden bizlerde Tanrı kelimesini kullanmamaya çalışıyoruz ama önemli olan içten diyebilmektir. Ayrıca şu bilgileri vermekte fayda var İslâm dininde önemli olan niyettir. Senin Yaratana hangi niyetle (Tanrı,Allah veya Mevla) hitap ettiğin önemlidir. İletişim araçları yüzünden Tanrı kelimesini yabancı hissediyoruz. Oysa Tanrı (Tengri) kelimesi Türkçedir.
Aslında face kapatılmalı insanların ölümüne neden olan face çok büyük zarar ülkemize katiller her yerde polisi ya.