İstanbul birçok yönden özeldir. Ama İstanbul’u tüm dünya kentleri içinde en özel yapan özelliği hiç şüphesiz ki iki kıtayı birleştirmesidir. İstanbul boğazı Karadeniz ile Marmara Denizini bağlayan 29.9 km uzunluğunda bir su yoludur.
Boğazın iki yakasının birbirine en yaklaştığı yer Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı arasındaki 698 metrelik bölgedir. Ortalama su derinliğinin 60 metreyi bulduğu İstanbul Boğazının en derin yeri 110 metreyle Bebek ve Kandilli semtleri arasındadır. Girintili çıkıntılı yapısıyla bilinen İstanbul Boğazı‘nın Kandilli açıklarında 45 derece, Yeniköy açıklarındaysa 80 dereceyi bulan toplam 12 keskin kıvrımı bulunmaktadır.
Eskiden sadece kayıklarla geçilebilen iki yaka 1973’de yapımı tamamlanan Boğaz Köprüsüyle kara taşıtlarına da açıldı. Tarihte iki kıta arasında geçişler ilginç şekillerde de oldu. Bir kıtadan diğerine yüzerek geçenler olduğu gibi 1454 yılında boğaz sularının donmasıyla bir kıtadan diğerine yürüyerek geçenler oldu. Peki, iki kıta arasını uçarak ilk kez kim geçti?
Tarihler 1632 yılını gösterdiğinde henüz uçak bile icat olmamışken yani göklerde uçan tek canlı türü sadece kuşlarken Hezarfen Ahmet Çelebi adındaki Türk uzun uğraşlar sonucu kendi elleriyle yaptığı kanatları takarak bir kıtadan diğerine uçtu. 1609 yılında İstanbul’da doğan Hezarfen Ahmet Çelebi 10. yüzyıl Müslüman Türk alimlerinden İsmail Cevheri’nin çalışmalarını bir süre inceledi. Ömrünü uçmaya adasa da başarılı olamayan Cevheri’nin bulgularını iyice inceleyen ve öğrenen Çelebi esas ilhamınıysa kuşlardan aldı.
Uzun yıllar kuşların uçuş prensipleri üzerinde çalışan Hezarfen, sonunda kuşlarınkine çok benzeyen kanatlar yaptı. Bu kanatlarla Ok Meydanı civarında kısa uçuş denemeleri gerçekleştiren bilgin, 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi‘nden havalanarak rivayete göre rüzgarında yardımıyla karşı kıyıda Üsküdar Doğancılara indi.
Bin Fenli anlamına gelen lakabıyla önemli Türk bilginlerinden olan Çelebi, bu uçuşuyla gerek Osmanlı tarihinde gerekse Avrupa’da o dönem büyük yankı uyandırdı. Türk havacılık tarihinin ve Planörcü’lüğünün öncüsü olarak adını tarihe yazdıran bilgin, 1640 tarihinde Cezayir’de hayatını gözlerini yumdu.