Uzay, insanoğlunun en çok merak edilen sorulardan biri olmuştur. Uzay ucu bucağı olmayan boşluktan oluşması, yıldız sistemleri, güneş sistemi, gezegenlerden oluşması ve üzerinde yaşamımızı sürdüğümüz dünya sadece bunlardan biridir. Dünyanın ne kadar büyük olduğunu düşündüğümüzde uzayın nasıl bir büyüklüğe sahip olduğunu aklımızın buna yetmeyeceğini düşünsek de 20.yüzyılın gelişen teknolojisi ile bu sorunun cevaplarını da bulmamız mümkün olmaya başlamıştır. İnsansız ve insanlar ile uzaya gönderilen araçlar yapılmış ve uzayı keşfetmeye başlamış durumdayız. Uzayda yolculuk yapılabilecek araçların yapılması ve büyük teleskoplarla keşfetmemize yardımcı olmaktadır. Bu yöntem 20.yüzyılın sonlarında büyük bir gelişme göstermeye başladı.
Einstein'ın 20.yüzyılın sonlarında astronomi ve fizik alanında ortaya koyduğu bir çok bilgi uzay boşluğu ile ilgili sorulara ışık tutmaktadır. Uzay ile ile ilgili bilgileri en doğru biçimde öğrenmemizi sağlayan, kuzey ülkelerinin açmış olduğu gözlem evleri olmuştur. Geliştirilen büyük mercekli teleskoplar sayesinde uzayda bulunan gök cisimlerinin boyutları ve kütlesi hesaplanmaya başlamıştır. Uygulamalı fiziğin geliştirmiş olduğu tayf analizi sayesinde, hangi gök cisminin hangi elementten meydana geldiğini öğrenebilmekteyiz. Jansky isimli bir mühendis 1932 yılında uzaydan radyo frekansının geldiğini keşfetti. Bu radyo sinyalleri daha sonra radyoteleskopun gelişmesine sebep olarak, uzayın en derinlerinde ki sesi duymamıza imkan sağlamıştır.
Almanlar, girdikleri 2.Dünya savaşında V-1 ve V-2 füzeleri geliştirmiş ve buda uzaya yolculukta büyük aşama kaydetmemizi sağlamıştır. 2. Dünya savaşı bittikten sonra Amerika Birleşik Devletleri uzay keşfi konusunda önemli araştırmalar yaparak bu konuyla ilgi çalışmalarını arttırmıştır. Uzaya yolculuk için bir çok denemeler yapan ABD, denemelerinde hiç bir uzay aracını yörüngeye oturtmayı başaramamıştır. ABD gibi uzay araştırmalarını hızlandıran diğer bir ülke ise Sovyetler Birliği olmuştur. 1957 yılında Sovyetler Birliği (SSCB) Sputnik adı verilen ilk insan yapımı uyduyu dünya çevresinde ki yörüngeye oturtarak bu alanda ABD' yi geçmeyi başarmışlardır. Sovyetler Birliğinin yapmış olduğu bu çalışma sayesinde uzayla ilgili bilgiler ve insanların uzayda yaşaması için neler gerektiğini araştırmaya başladı. Bu gelişmeler sonucunda uzay tıbbı doğmuş oldu ve bilim dallarına eklendi.
Uzaya ilk insan yine SSCB tarafından 1961 yılında gönderildi ve Uzaya ilk çıkan insan Yuyi Gagin tarihe geçti. Daha sonra uzayı uzaydan takip etmek, haberleşme, dünyayı uzaydan izlemek ve daha bir çok amaç için dünya yörüngesine bir çok uydu gönderildi. 1969 yılında Neil Armstrog ABD tarafından aya ilk gönderilen insan olarak tarihi bir hareket yapmış oldular. Uzay ile ilgili bilgiler her geçen gün artarak devam etmektedir ve bu iki ülke Uzay yolculuğu ve biliminde büyük bir yarış içine girmişlerdir.