Vahdettin Han
(Hayatı – Biyografisi)
Otuzaltıncı ve son Osmanlı padişahı, yüzbirinci İslam halifesi.
Saltanatı: 1918-1922
Babası:Sultan Abdülmecid Han – Annesi: Gülistu Kadın Efendi
Doğumu: 2 Şubat 1861 Vefatı: 16 Mayıs 1926
Sultan Abdülmecid Han’ın en küçük oğludur. Küçük yaşta anne ve babasını kaybettiğinden, ağabeyi II. Abdülhamid’in himayesinde yetişti. Çok zeki olup fıkıh bilgisinde pek ileriydi. 4 Temmuz 1918’de ağabeyi Sultan Reşad’ın vefat ettiği gün padişah ve halife oldu. Saltanata geçtiğinde I. Dünya Savaşı’nın korkunç neticeleri alınmak üzereydi. Nitekim 30 Ekim 1918’de Mondros mütarekesi imza edilerek, Birinci Dünya Harbi mağlubiyetimizle bitti. Vahideddin Han bu mütarekeye imza koyan delegeleri kabul etmedi. Mütarekeden hemen sonra Osmanlı Devleti’ni sebepsiz yere savaşa sokan, milyonlarca vatan evladını cephelerde eriten Talat, Enver ve Cemal paşalar yurt dışına kaçtılar.
İttihatçı liderlerin baskısından kurtulan Sultan Vahideddin’in elinde ancak düşmanlara teslim edilmiş bir milleti idare etmek kaldı. İstanbul, 16 Mart 1920’de İtilaf devletleri tarafından işgal edildi. Yunanlılar İzmir’e, İtalyanlar güney batıya, Fransızlar da Güney Anadolu’ya girdiler. Vahideddin Han 11 Mayıs 1920’de düşmanların hazırladığı ve Anadolu’nun işgalini ihtiva eden Sevr antlaşmasını bütün baskılara rağmen imzalamadı. Osmanlı ordusu tamamen lağvedildi. Medine muhafızı Fahri Paşa, on ikinci ordu kumandanı Ali İhsan Paşa ve harbiye nazırı Mersinli Cemal Paşa gibi değerli kumandanlar Malta’ya sürüldüler. Padişah’ın şahsını korumak için yalnız yedi yüz kişilik maiyyet-i seniyye kıtası bırakıldı. Sultan bu taburu, Ayasofya etrafındaki sipere sokup camiye çan takmak veya müze yapmak isteyenlere ateş etmeleri emrini verdi.
İşgal altındaki İstanbul’dan vatanın kurtarılmayacağını anlayan Vahideddin Han, güvendiği kumandanları Anadolu’ya göndermek istedi. Ancak bunlar; “Dış dünyaya karşı harp edilmez. Bu iş olmaz.” diyerek gitmeyi reddettiler. Sultan’ın kurtuluşun Anadolu’dan gerçekleşeceğine ümidi tamdı. Bir ara kendisi gitmeyi düşündü ise de, İngilizler “Eğer Anadolu’ya geçersen İstanbul’u Rumlara işgal ettirir, taş üstünde taş bırakmayız.” diyerek engellediler. Bunun üzerine bir gün saraya çağırdığı Mustafa Kemal’i; “Paşa paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Devleti kurtarabilirsin!” sözlerinden sonra, büyük yetkilerle Anadolu’ya gönderdi. Böylece İstiklal mücadelesi başlamış oldu.
İstiklal harbi zafer ile neticelendikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti 1 Kasım 1922’de hilafet ile saltanatın ayrıldığını ve saltanatın kaldırıldığını bir kanun ile ilan etti. Vahideddin Han’ın adı hutbelerden kaldırıldı. İstanbul ve Anadolu basınında aleyhinde yazılar çıkmaya başladı.
17 Kasım 1922 Cuma günü Dolmabahçe Sarayı’ndan Malaya harp gemisi tarafından alınıp Malta adasına götürüldü. Oradan Melik Hüseyin’in daveti üzerine Mekke’ye gitti. Oradan da İtalya’daki Sen Remo şehrine giderek orada ikamet etti. Vahideddin Han, acı ve sıkıntı içinde geçen bir sürgün hayatından sonra, 16 Mayıs 1926’da İtalya’da vefat etti. Cenazesi Şam’a getirilerek Sultan Selim Camii kabristanına defnedildi.
Vahideddin Han, çok akıllı ve çabuk kavrayışlı idi. Arada Sultan Reşad olmayıp da, II. Abdülhamid Han’dan sonra tahta çıksaydı, belki devletin başına böyle bir bela gelmezdi. Çünkü O, İttihat ve Terakki hükümetinin hatalarını önleyip, felaketlerin önüne geçebilecek kudret ve irade sahibi bir kimseydi. Çok sevdiği vatanından koparken yanında şahsi ve pek cüzî mal varlığından başka bir şey götürmediği, ülkesinden ayrılmasının üzerinden henüz dört yıl geçmeden vefatında kasaba, bakkala ve fırına olan borçlarından dolayı 15 gün tabutunun kaldırılmamış olmasından da anlaşılmaktadır.
Vahideddin Han’ın vatanının ve milletinin uğradığı felaketler karşısında neler düşündüğü ve neler hissettiği kayıtlara geçmiş şu hadiseden çıkarılabilir. 1919 senesi Ramazanında bir sabah Yıldız Sarayı’nda yangın çıkar. Kısa zamanda büyüyen alevler, Sultan’ın geceleri kaldığı daireyi de sarar. O geceyi tesadüfen Cihannüma Köşkü’nde geçirmiş olan Vahideddin, yangını haber alınca, üzerine pardesüsünü giyerek dışarı çıkar. Köşkün önünde hiç telaş göstermeden yangını seyrederken çevrede ağlayanları görünce gözleri yaşararak; “Benim vatanım ateş içinde, onun yanında bunun ne kıymeti var.” demekten kendini alamaz.
Hakkında Yazılanlar
1.Şahbaba
Osmanoğulları’nın Son Hükümdarı 6. Mehmed Vahideddin’in Hayatı, Hatıraları ve
Özel Mektupları
Murat Bardakçı
Pan Yayıncılık / Gri Yayın Dizisi
Torunları, Sultan Vahideddin’e “Şahbaba” derlerdi… Şahbaba, yukarıdaki satırları, ölümünden sadece birkaç gün önce yazmıştı… Son padişahın tarihteki rolü yıllarca tartışıldı ama, o hiç katılmadı bu tartışmaya… Şimdi, ölümünün üzerinden geçen 70 küsur yıl boyunca ailesinin titizlikle sakladığı özel arşivi ilk kez bu kitapla gün ışığına çıkıyor ve Sultan
Vahideddin, hakkındaki tartışmalara belgeleriyle, mektuplarıyla, yarım bıraktığı anılarıyla, yani kendi kalemiyle katılıyor… Murat Bardakçı’nın titiz bir araştırmayla topladığı ve bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış belgelere dayanarak kaleme aldığı “Şahbaba” sadece Sultan Vahideddin’in değil, ailesinin ve yakın çevresinin de hikayesi… Hükümdarın kızı Sabiha Sultan’ın ifadesiyle, “Masalı andıran bir hayat yaşayıp başdöndürücü iniş-çıkışlar ve taşkın fırtınalar atlattıktan sonra pek de kolay olmayan bir şekilde ayakta
kalabilen insanların” öyküsü…
2.Son Padişah Vahdettin
Yılmaz Çetiner
Milliyet Yayınları / Tarih Dizisi
3.Yıldız’dan Sanremo’ya
Vahdettin’in Dördüncü Kadınefendisi Nevzat Vahdettin’in Hatıraları ve
150’liklerin Gurbet Maceraları
Nevzat Vahdettin
Arma Yayınları / Tarih-Anı Dizisi
1937 yılında Tan Gazetesinde dizi olarak yayınlandığı zaman büyük yankı yapan bu kitap iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım olan Osmanlı Padişahı Vahdettin’in Dördürcü Kadınefendisi Nevzat Hanım’ın hatıralarından ibarettir. Son derece önemli olan bu hatıralarda Nevzat Hanım’ın Sultan Reşad’ın sarayında geçirdiği çocukluk dönemi, Vahdettin’in Dördüncü Kadınefendisi olarak katıldığı Vahdettin’in haremine ait hatıralar ve son nefesine kadar yanında bulunduğu Vahdettin’in Sanremo’ya ait hatıraları anlatılmaktadır.
İkinci kısımda ise Vahdettin’in yurt dışına kaçışından sonra gittiği Malta, Hicaz ve Sanremo’da başından geçenlerle, İngiliz elçiliğine sığınıp bir süre Taşkışla’da kalan, daha sonra İngiliz gemileriyle yurt dışına çıkarılan ve büyük bir çoğunluğu 150’likler listesine dahil olanların Malta, Mısır, Sanremo, Romanya, Yunanistan ve Hicaz’da başlarından geçenler yer almaktadır.
| » Biyografiler – Kim Kimdir Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
Biyografi, Biyografiler, Yaşam Öyküleri, Kim Kimdir?, Biyografi
Yazınızı ibretle okudum. Meğer bizim vahdeddin sultan neymiste biz bilmemisiz. Bu yazıyı her kim kaleme almıssa tarihi resmen inkar etmis. Mondoros mütarekesi mecburiyettende olsa resmen vahddetin tarafından izmalanmasına rağmen suc baskalarına atılmıs. Padisah bey efendide bu imzanın sorumlularını cezalandırmıs. Sevsinler seni. Sevr anlasması yine mecburiyettende olsa vahddetin sultan tarafından imzalanmasına rağmen yok canım vahddetin imzalamamıs ve vatanı kurtarmak için atarTürkü anadoluya göndermis. Hemde pasa pasa gideceksin demis. Peki bu 19 mayıs 1919 da samsunda doğan günese ne diyeceğiz. Savası Atatürk’ün önderliğindeki Türk milleti kazanmasına rağmen vahdeddin sultan basarmıs bu isi. Yurttan cıkısı ise bir muaamma. İngiliz donanması ile kacmasına rağmen yok canım halifeliğin kaldırılması üzerine vahdettine gerek kalmamıs ve bir harp gemisi almıs malaya görtürmüş. Bah sennn. Yalana bak yalana, yalan boynuna dolana. Benim vahdeddin sultana olan saygım sonsuzdur. Ne de olsa Türk’tür. Müslümandır. Ve iyi veya kötü bu millete hizmeti olmus. Ama sadece Atatürk düsmanlığı yapmak uğruna gercekleri saptırmanın bir anlamı yoktur. Sen ne kadar tarihi gercekleri saklasanda Allah üste sahittir. Teessüb ederim sizi.
Vahdettin dünyanın en kotu insanı.
Güzel kesin bilgiler var beğendim…
Mert METİN güzel bir yorum yapmış ve tarihi inkar edenler kendilerinden başkalarını kandıramazlar.
siz tarihi osmanlıyı hice sayıyorsunuz buı nedemek bu sayfadan önce 3 sayfa gezdim 3 ün dede son osmanlı padisahıvahtetein atatürk tarafından sürgün edilmistir herkez dönüp kendine baksın acın gözünüzü
Vahdettin İngiliz malaya savaş gemisiyle Hicaz’a kaçmıştır.bu biyografi çarpıtmış ve Kahraman yapmıştır
madem vahdettin paşa suçluydu neden alfabeyi değiştirdiler neden kuran okuyamuyosunuz bu gün neden tarihi bilemiyosunuz 🙂 ilk okuldan itibaren beynimize aşıladılar atatürk buydu vahdettin kaçtı insan saltanatı bırakıpda kaçarmı??
ya tamam da butun kaynaklar yanli bi eseri okuyorsun farkli baska bir kaynak tam tersini yaziyor arkadaslar dogru tarafsiz bi tarafsiz ve dogru bi kaynak yazin da biz de okuyalim
Insan boyle bi saltanati niye birakip kacsin bi dusunun isterseniz bence bu kelime herseyi snlatiyoda bazılarının isine gelmiyor bence tarihini iyi ogrenin karsi çıkanlar
Sizin kavga etmenize gerek yok allah yukarıda kimin ne MAL olduğunu biliyor.vahdettinizi alın biyerinize sokun affedersiniz!! Atamin yerini hiçbir pislik osmanlı adamı tutamaz!!o sadece bir lider değildi,o bir türktu…bizim için canını dişine takan bir türktu…bütün askerlerimiz onun emrindeydi askerlerimize ve atamiza borçluyuz bizi kurtardıkları için….